tatlidede

Vurun STK'lara!

  • 02.12.2010 15:31
Vurun STK'lara!

            “Demokraside zorbalık bedeni boş bırakıyor ve doğrudan doğruya ruha gidiyor. Efendi 'ya benim gibi düşünürsünüz ya da ölürsünüz' demiyor, 'benim gibi düşünmemekte serbestsiniz; yaşamınız, malınız, mülkünüz, her şeyiniz sizindir, ama o günden sonra aramızda bir yabancısınız" (Alexis de Tocqueville)

            “Siyasi iktidarımı bana kazandırdığın meşruiyetten alıyorum, teveccüh göstermezsen hiç kimse makam sahibi olmayacak. “Bu makam zaten senin” peşrevleriyle, tınısı hoş cümlelerle tanırsın beni… Bazı yaşantılarıma göndermelerde bulunup senden biri olduğuma seni ikna ettiğimi de düşünürüm. Hatta beni sevdiğine de kendimi inandırtırım etrafımda toplanan ‘Padişahım çok yaşa’ şakşakçılarının leylak rengindeki telkinleri sonucunda…

            Ancak…

            Benim gibi düşünmek zorundasın. Yoksa seni dışlarım.

            Ben kim miyim? Ben, iktidarım. Sen ise demokrasi oyununda görkemli dünyayı bana armağan etmiş seçim oylarımın deposu…

           

****

            Sizce halk ve iktidar yöneticileri arasında hiç bir aracı kurumun olmaması veya içi boşaltılarak şeklen arzı endam eylemesi, halkın; iktidarın muazzam gücünü kontrol edemeyerek ezilmesi ve toplumsal şekillenme de kaderini muktedirin inisiyatifine bırakması, bir demokratik gereklilik mi?

            STK’lar yurttaşlık bilincinin arttırılması hedefiyle ortaya çıktıklarında, Ahmet İnsel’in tanımlamasıyla “devlet karşısında güçsüz kalan siyasal oluşumların arkasındaki toplumsal desteği artırmayı, bilinçli yurttaş katılımlarını güçlendirmeyi amaçlıyorlardı”

            İddia edildiği şekilde siyasi statüsü eşitliğe dayanan bir halkın, kendi sorunlarını çözmek için oluşturduğu STK’ların çabalarının muktedirlerce görmemezlikten gelinip engellenmesi; halkın sorunlarını çözmek için bir araya gelmesinin önünü tıkar ve iktidara bağımlılığı fevkalade boyutlara ulaştırır.

            Mardin’de sivil toplum kuruluşları gerçek anlamıyla var oldular mı? Yoksa var olmalarının yolları mı tıkandı? Peki, şehir yöneticilerinin STK’lara bakış açısı nasıl?

            Mardin’de medeniyetin fikirsel bir görev ya da fikirsel bir talimatın yerine getirilmesi hareketliliğinin bilinciyle takdire şayan erdemli bir duruş göstererek faaliyetlerini sürdüren bazı STK’ların çalışmalarını tenzih ederek rahatlıkla söyleyebiliriz ki, proje avcısı toplumsal dramları metalaştıran ve bundan kazanç sağlayan akşam kokteyllerinin müdavimleri STK’ların dışında, hissedilir bir etkinlik bulamıyoruz.

            Kişinin iradesi her zaman için parçası olduğu toplumun genel çerçevesi içinde şekillenir. Eğer toplum birlik ve beraberlik içinde fonksiyonel fikirlere değer veren bir atmosfer oluşturursa, toplumu oluşturan fertlerin çabaları ve rekabeti işlevsel ve etkin bir yön kazanır. Öyle ki İnsan güdülerinde var olan dinamik enerji doğası itibariyle toplumun gidişatıyla birleşemez.

            Çünkü mutlak egosal dinamik enerji ve toplum hareketi birbirine zıttır. Bu enerjiyi görmemezlikten gelmek toplumun çöküşüne, enerjiyi zabtu rapt altına almadan özgür bırakmak ise içgüdüsel enerjinin toplumu çökertmesine neden olur.

Bu nedenle ferdin dinamik enerjinin bu iki alanında kendisini dengelemesi gerekir.

Bir yandan doygunluğa ulaşması için toplumsal bir kaynaşma gerekliliği öte yandan da toplum seyrini olumsuz etkilememe mesuliyeti ve onu daha iyiye taşıma zorunluluğu…

            Bu noktada STK’lar fertleri bir bilinç etrafında örgütleyerek toplumun gerçek anlamda şekillenmesinde ve gerçek ihtiyaçlarının belirlenmesinde etkin bir rol alır.

            Toplumsal sorunlarımızın çoğunu çözmeye çalışırken fikir sistemlerinden hareket etmemiz kaçınılmaz bir mecburiyet olarak karşımıza çıkmıştır. Bundan dolayı fikirlerin ve bilimsel araştırmaların takdir edildiği yönetimsel kararların ve çabaların gösterilmesi çok büyük bir önem arz etmektedir.

            Bu da şehir yöneticilerinin toplumla aralarında gerçek köprü vazifesi gören basın camiası ve STK’ların önünü açarak, gerekli desteği vererek, gelişmesine yardımcı olmakla mümkündür.

            Bir yönetimin özgüveni ancak böylesine bir destek terazisinde tartılabilir.

            Toplumun medeni ve kültürel ihtiyaçlarının belirlenmesinde tanımlardan çok bu ihtiyaç tanımlamalarının kabullenilmesi noktasında toplumsal gerçekliğin “bilinçaltı yatkınlığı” önemlidir. Bu ihtiyacı en iyi şekilde belirleyecek şey, halkın nabzını en gerçekçi bakış açısıyla ölçen ve gerçek talebini ortaya çıkartan basın ve STK’larla eşgüdüm halinde, önyargıları bir tarafa bırakarak; aşağılayıcı, hor gören, dışlayıcı ve ayrımcı bir dil kullanmadan ortak hareket etmekle mümkün olabilir.

            Yerel yönetimlerin STK’lara yönelik yapacağı ziyaretlerde,karşılıklı fikir teatisinde bulunmaları toplumun nabzını ölçme noktasında Katılımcı ve müzakereci bir yönetim anlayışı sergileme babında anlamlı bir adım olacaktır.

            Ramazan etkinliklerinde mütevazı olanaklarla amatörce yapılmasına rağmen binlerce insanın bir alanda gönüllü olarak toplanmasına karşılık, organizasyon şirketleri ve profesyonel çalışma takımlarıyla büyük harcamalar yaparak tanıdık salon müdavimleri katılımcılarıyla düzenlenen Bienal Gösterisi, Cemil İpekçi defilesi vs.

            Birinde gerçek STK ‘larla kurulan ilişki sonucunda toplumun gerçek ihtiyacına yönelik faaliyet diğerinde ise toplumun nabzını ölçmeden toplum üstü bir sultayla yapay toplum ihtiyacı belirleyerek onu gidermeye çalışmak ya da giderdiğini zannetmek.

            Toplum hayatında fikirlerin önemi iki şekilde tecelli eder. Ya sosyal hayatın kalkınmasına yardımcı olur ya da toplumsal gelişimi zor ya da imkânsız kılarak hastalıklı bir unsur haline dönüştürür.

            Yöneticilerin STK’larla kurduğu ilişkilerin sağlıksız olmasının temelinde bana göre yöntem yer almaktadır. Yöneticilerin yetiştikleri politik kültürün de tesiriyle muhalif olarak gördüklerine yönelik küçümseyici, değersiz gören, ayrımcı ve dışlayıcı bir dil kullanmaları menfi ve umutsuz bir demokratikleşme algısının oluşmasında başlıca etkenlerdendir.

            Kültür ve Musiki Sohbetleri mi dediniz?

            Geçiniz…

Kaynak:

1-Malek Bennabi, Les Conditions de la renaissance L'Harmattan,1947

2-James T. Schleifer, Alexis de Tocqueville, revue internationale de philosophie,1959

Yorum Yaz