tatlidede

Yeni bir parti üzerine

Yeni bir parti üzerine

Kamuoyunda son zamanlarda yeni bir partinin kurulacağı tartışması hep yapıldı. Türkiye’de yeni bir partiye ihtiyaç var mı sorusundan çok bu yeni partiyi kimin kurulacağı hep merak konusu olmuştur. Fakat bu konuda kamuoyu hep Abdullah Gül’ün ismini ön plana attı. Abdullah Bey ise konuyla ilgili ürkek ve titrek bir tavır hep sergiledi. Onun bu tavrı hala devam ederken devlet eski bakanlardan Ali Babacan ön plana çıktı ve kurucusu olduğu AK Partiden istifa etti. Konu bir adım daha somutlaşırken bu konuda hala ciddi bir girişim yapılmış değil.

Siyasal partiler dünyada olduğu gibi Türkiye’de de siyasal konjonktürlerden doğarlar. Dünya demokrasilerde süreç normal işlerken Türkiye’de askeri darbeler nedeniyle anormal bir süreç yaşanmış ve siyasal partiler normal işlemeyen bir sürecin ürünü olagelmişlerdir. 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 sonrasında kurulan partilerin kurucularının ceketlerine takılan rozetlerde askeri zihniyetin izi hep olmuştur. Bu nedenle siyasal partiler hiçbir zaman sivil olamamıştır. Sağda da solda da benzer durum yaşanmıştır.

Genel manada iktidar partileri yıpranıp aşınmaya başlarken yeni bir partinin doğma fikri ortaya atılır. Doğal olan durum bu; ama muhalefet ne güne duruyor peki? 2000 yıllarından sonra iktidara gelen AK Parti ülkeyi yaklaşık 17 yıldır yönetiyor. Bu nedenle AK Parti ne kadar kadroda yeni isimlerle değişiklik yapsa da yıpranma ve aşınma yaşadığı bir gerçek. Bunu başta lideri Sayın Erdoğan olmak üzere bütün kurmaylar biliyor. Fakat gerçek olan bir durum var ki AK Partinin aşınmasıyla beraber ana muhalefet partisi olan CHP de çok yıprandı.

Evet Türkiye’de ilginç bir durum yaşanmaktadır. Hem iktidar partisi hem ana muhalefet partisi ikisi birlikte yıpranma ve aşınma yaşadı, yaşamaktadır. Hatta muhalefetin küçük ortakları da aynı kaderi ve benzer durumu yaşadı. Muhalefet partisi olan CHP bir türlü kendine Sayın Kılıçdaroğlu’na alternatif olabilecek bir lider bulamadı. Muhalefetin iktidara yönelik “tek adam” suçlaması aslında kendisinin de yaşadığı bir durum olmuştur. Bunun sonucunda çare “yama muhalefet” fikrinde bulundu güçlü olmak için. Siyasal genleri tamamen farklı olan CHP, İP, Saadet Partisi ve HDP “ortak düşman Erdoğan” stratejisinde birleşti. Bunun sonu ne olacak bilinmiyor ama hali hazırda birlikteler…

Peki yeni bir partinin kurulmasını isteyen var mı? Veya kimler istemektedir? Kuşkusuz ki muhalefet cephesi istemektedir yeni bir partinin Abdullah Gül gölgesinde ve Ali Babacan önderliğinde. Bu durumda yeni partinin kurulması AK Partiden 60-70 milletvekilinin ayrılması anlamına gelecek bir fikir de atıldı ortaya. Eğer bu doğru ise yeni partinin Türkiye’de sağ seçmene “umut” olmaktan ziyade “yama muhalefete” yarayacağı kesin gibi.

Aslında her zaman halk için yeni ve başka seçeneklerin olması ihtiyaç gözüken bir durumdur. Bu anlamda halkın önünde çok seçenekli bir siyasal durumun olması demokrasinin gereği olarak iktidar partilerinin de buna bağlı olarak kendine çeki düzen vermesi, vermek zorunda kalması hayatidir. Doğal olarak siyasal kitlelerin sadece iki seçenek arasında kalması başkaca bir diktatöryal durum anlamına gelmektedir.

Bu bağlamda lafı Kürt seçmenine getirirsek aslında alternatif olarak yeni bir Kürt siyasal partinin kurulması elzemdir ve doğası gereği kurulursa bir “umut” haline de gelebilir. Yılardır PKK’nin gölgesinde bütün seçimlere katılmış bir siyasal parti mevcuttur. “Bir siyasal parti” olması nedeniyle Kürt seçmeni tek siyasal seçeneğinin içine zorlanmış, adeta bu seçmenin oyu tek sandığa sıkıştırılmış durumda. Haliyle bu durum klasik demokrasi anlayışı ile bağdaşmamaktadır. Bunun bilincinde olan aktörler her şeyin başına “demokratik” sözcüğünü getirerek işi bulanıklaştırmakta ve bunda da başarılı olmuşa benzemektedir.

Son yerel seçimlerde de görüldü, Kürt seçmen batının tamamında doğunun da bir kısmında oyları değim yerindeyse firesiz olarak yama muhalefeti oluşturan CHP, İP ve Saadet Partisinin adaylarına verdi. Kürt seçmenin önünde başka bir seçenek olsaydı-olmalıydı- belki durum bundan farklı olurdu. Kürt seçmenin oylarını tek elden ve tek kanaldan yönlendirmek bizce demokratik bir tutum değildir.

Siyasal umudun Türkiye’de solda ve Kürtlerde başka sivil bir partinin kurulmasıyla yeşereceğini düşünmekteyiz. Mevcut siyasal tabloda CHP de aşındığı için Türkiye’de geniş bir yelpaze oluşturan sosyal-demokrat kesimini kucaklayacak bir partinin oluşumu sağ ve sol arasında genişçe kararsız-tarafsız bir kesim oluşturan kesimi de kucaklama olasılığı yüksektir. Kürt seçmenin tek seçenekten kurtulması ise Kürt siyasal hareketinin demokratikleşmesi açısından yaşamsal olduğu gibi bu durum, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesine de bir fayda oluşturacaktır.

Yeni Umutların yeşerip gelişmesi dileğiyle…

Saygıyla…

 

Yorum Yaz