tatlidede

Zehirli Sevgiye Dair

Zehirli Sevgiye Dair
Sevgi, haktan, Allah’tan, hakikatten, adaletten, doğrudan koptuğunda zehire dönüşür… Sevgiyi zehirleyen şey dozunun fazlalığıdır… Hiçbir ilaç aşırı dozda alındığında deva olmaz aksine dert olur, zehir olur… Onun içindir ki Hz. Nebi “ne aşırı buğz edin ne de aşırı sevin” der… Sevginin aşırısı sadece sevene değil sevilene de zarardır… Sevginin haddinde duranında ise hayat vardır…
 
Hz. Yusuf iki aşırı sevginin kurbanı olmuştu… Babası Hz. Yakub’un “şefkat” kaynaklı aşırı sevgisi Yusuf’u kuyuya, vezirin eşi (İsrailiyat dilinde Züleyha’nın) “şehvet” kaynaklı aşırı sevgisi ise Yusuf’u zindana düşürdü… Sevginin hangi kaynaktan beslendiği de önemlidir… Şefkatten kaynaklanan aşırı sevginin sonu hüzün iken, şehvetten kaynaklanan aşırı sevginin sonu ise hezimettir… Hz. Yakub’un ve vezirin karısının Yusuf’a besledikleri yoldan çıkmış aşırı sevgilerinin bedelini hem kendileri hem de sevdikleri ödedi… Zararın büyüğünü ise zehirli sevgilerin kurbanı olan Hz. Yusuf ödedi… Çocukluğunu köle ve sılasından çok ötede geçirmesi sonrasında da elinde büyüdüğü kadının tacizine maruz kalıp suçsuz yere zindana atılması yanlış sevginin, şaşırmış sevginin, aşırı sevginin Yusuf’a kesilen faturası değil miydi?
 
Tabiri caizse Kur’an, sevginizi, en sevdiğinizi Hz. Yusuf ile simgeler… Kur’an, Hz. Yusuf üzerinden yoldan çıkan aşırıya kaçan, duracağı yeri bilmeyen, başkalarının hak ve hukukuna tecavüz eden zehirli sevginin, en sevdiklerinize zarar vereceğini unutmayın ve sevginizle zehir saçmayın mesajını iletmektedir…
Hz. Yakub ve Hz. Yusuf üzerinden verilen bu dersi aslında biz her gün yaşamaktayız… Sevgimizin çoğu zaman en sevdiklerimizi dipsiz kuyulara gönderdiğini unutmaktayız… İyi düşünmek gerekir, kim bilir belki de çocuklarımız eğlensin, oyalansın diye ceplerine koyduğumuz teknoloji harikası cep telefonları, kontrol edemediğimiz internet siteleri, sosyal medya hesapları yeni dipsiz kuyulardır… Yakub’u okurken kendinizi onun yerine koyun ve kendinize bir sorun Yusufumu koruyabiliyor muyum? Unutmayın, sevgi dengeli olmaz, hakka uymaz, kontrol altına alınmazsa Yusuflara zarar verir…
 
Hz. Yusuf’a aşırı sevgi besleyen kadının örneği bizlere: “Sevgi vardır adamı saygın kılar, sevgi vardır adamı sefil yapar…” mesajını vermektedir… Bazen kişiyi sevmek, beğenmek elde olmayabilir ama sevgiyi dengelemek, kontrol altına almak irade işidir, iman işidir… Kişi imanını ve iradesini kaybettiğinde artık sevgisini kontrol edemez hale gelir… Şehir ekabirlerinin eşleri vezirin karsının; yoldan çıkan, zehir saçan, duyguları kör ve sağır bırakan sevgisi için “şeğafehe hubbehe/sevgisi aklını başından almış”(Yusuf Suresi, 30) diyorlardı … Aklı baştan alan sevgi, kontrol edilemeyen sevgidir ki bu sevgi sevgiliyi ilahlaştırır, seveni yalnızlaştırır,
 
Kişi sevdiğini hidayete, doğruya eriştirmek ister ve bunun için çırpınır (Kasas, 56)… Bu çaba sevgilinin, seven üzerindeki hakkı, sevginin hukukudur… Sevdiğine yanlışı gösteren, sevdiğini yanlışa sevk eden, seven değil sömürendir… Sevgi sömürücüsüdür… “Sen sevdiğini doğru yola iletemezsin…” (Kasas, 56) ayeti, bize sevginin hukukunu ve sevmenin ahlakını öğretmekte ve “sevgi, kuru kuruya olmaz… Seven, sevdiğinin yanlışına göz yummaz… Sevenin sevgisi, gözlerini kör kılmaz” mesajını vermektedir… Sevgilinin yanlışını görmeyen, sevdiğinin yanlışına göz yuman sevmiş değil tutulmuştur…
 
“Hub”, kalbe ekilen bir sevgi tohumudur… Bu tohum doğru sulanmaz ve gerekli işlemlerden geçmezse “ruhu hasta bir kişilik” üretir… Aynı Hz. Yusuf’u seven vezirin karısının sevgisinin çığırından çıkması ve sevginin tutkuya varması gibi… Vezirin o itibar gören karısı artık dillere düşmüştü… Çünkü sevgi tohumunu yanlış yere ekmiş ve yanlış beslemişti… Sevginin tutkuya dönüşmesi, efendinin köle düşmesi gibi acı ve elem vericidir…
 
Tutku şeytanın sevgiye karşı silahıdır, sevginin şeytanlaşmasıdır… Sevgi ile tutku birbirine yakındır, ama özleri farklıdır… Sevginin kaynağı insani iken tutkunun kaynağı şeytanidir… Sevgi, insani bir yöneliş iken; tutku, cinsi bir yöneliştir… Sevgi, duygunun dengeli yürüyüşü iken; tutku, duygunun dengesiz koşusudur… Sevgide kalp ve akıl işlevde iken, tutkuda kalp ve akıl işlevini kaybetmiştir…
 
Tutku, tutmaktan gelir… Aklın, kalbin, bilginin, bilincin tutulması demektir… Tutku, kişinin tutukluluk halidir, esaret halidir… Tutku ile sevgiyi ayırt edemeyenler; tutkuyu sevgi, aşkı da sevginin doruğu zannederler… Sevgi tutku ve aşkın ortasında yer alır ve dengenin kendisidir… Sevginin doruğu sevenin sevdiği ile bütünleşmesi iken, tutkunun doruğu sevenin sevdiğinde kaybolması, yok olmasıdır… Unutmayın, sevgi sahibine şeref; tutku sahibine eseftir…
 
Tutulmadan sevmek ve sevgi ile tutunmak dileği ile…

Editör: Aydın

Yorum Yaz