Dinlerin ve dillerin kenti Mardİn

BASINDA MARDİN

Evliya Çelebi'nin bile 'Tarif etmekte, lisan kısa, kalem kırıktır...' sözleriyle anlattığı Mardin'i hala görmediyseniz, belki bu yazı bir vesile olur. İşte mutlaka gezilmeli dediğimiz noktalarıyla kadim şehir Mardin.

Dinç Çoban
dinc.coban@aksam.com.tr

 Mardin, adını duyduğumda dahi içimde kadim bir dostluk uyandıran sarı kent. Ne kadar horlanmış, ne kadar yıpratılmış olsa da tarihi kadar kıymetli ve bir o kadar sarı Mardin.
 Hilton'un Mardin'de açtığı oteli görmek üzere aldığım daveti düşünmeden kabul ettiğim dakikadan itibaren yaşamımda ne çok şeyin değiştiğini düşünüyorum da; sanırım bunları tek tek saymak yersiz. Zaman adeta duruyor Mezopotamya'nın bu güzel kentinde. Evliya Çelebi'nin, 'Tarif etmekte, lisan kısa, kalem kırıktır...' sözünü hatırlatarak başlayalım Mardin'i ve tanıklıklarımızı anlatmaya.
 MÖ 4.500'den başlayarak klasik anlamda yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani, Asur, İskit, Babil, Pers, Makedonya, Abgar, Roma, Bizans ve Osmanlı'ya ev sahipliği yapmış kadim bir kent. Ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu tam olarak bilinmese de yapılan bilimsel çalışmalar ve kazılar (ki yüzde 10'u bile tamamlanamadı) kentin kuruluşunun Subariler zamanına kadar dayandığını göstermekte. Mardin'in geçmişiyle ilgili belki binlerce sayfa belge ve bilgi bulunması nedeniyle tarihini detaylandıramadan gezimizin akılda kalanlarına geçeyim hemen...
 Öncelikle hatırlatmalıyım ki, Mardin Havalimanı bakımda olması nedeniyle yaklaşık 6 ay kapalı. Bu nedenle Mardin'e havayoluyla ulaşımın en yakın yolu Diyarbakır.     Mardin'de en azından bu aylarda konaklama sorunu yok. Kentin doğal güzelliklerini ziyaret için en uygun aylar ilkbahar ve sonbahar. 

NEREYE, NASIL GİDİLİR?
 Burada gezilebilecek yerlerin çokluğu karşısından şaşkına dönüyorsunuz. En iyi yol, bir rehberle gezmek olacaktır. Mardin, turlardan sıkılmayacağınız ender yerlerden biridir. Hele bir de neşeli bir rehbere denk gelirseniz, Mardin'i öğrenirken eğlenmeniz de mümkün olacaktır. Zira bize rehberlik eden Lokman Açıl, bütün bir gezi boyunca araçta bile bir dakika oturmadığı gibi, neşesinden hiçbir şey kaybetmedi.
Yine de ben yalnız gezmek isterim diyenler için ise şunları söyleyebilirim ki; Mardin'i baştan sona yürüyerek 15-20 dakikada gezebilirsiniz. Araçların tek yönlü çalıştığı yalnız bir cadde vardır.  Önce Mardin kent merkezi içindeki önemli noktaları, evleri, medreseleri, kiliseleri, daha sonra ilçeleri ve Deyrulzafaran Manastırı başta olmak üzere Dara, Midyat ve Hasankeyf'i içine alan geniş bir alanı, kiralayacağınız bir otomobille gezebilirsiniz. Manastırlarda hala yaşandığından gittiğinizde sizleri gezdirebilecek, bilgi verebilecek görevliler mevcut ancak diğer ören yerleri ve tarihi eserler için aynı şey mümkün olmuyor. Hatta eğer saatini denk düşüremezseniz Dara'ya girmek için dikenli tellerden atlamak zorunda kalabilirsiniz... Ancak emin olun yazdığım yerlerin hepsini görseniz de tamamlayamadığınız bir geziden gözünüz arkada döneceksiniz.
 MARDİN KALESİ: 975'te Hamdaniler tarafından yapılmıştır. İçinde Akkoyunlu Devleti döneminden kalan saray bulunur. Ancak şu anda askeri alan olarak kullanılmaktadır. Ziyaret şimdilik yapılamıyor. Ama hakkında öğreneceğiniz çok şey var...
 DEYRULZAFARAN MANASTIRI: Mardin'deki Süryani cemaati burayı dini merkezleri kabul eder. Taş sıvalarında safran kullanıldığından farklı bir sarı renge sahiptir. Geçmişi 1.600 yıl öncesine dayanır.  Gittiğinizde Süryani çöreği ve 'Zaferan çayı'nı tatmanızı öneririm.
KASIMİYE MEDRESESİ: 15. yy'da inşa edilmiştir. Medrese içindeki çeşme, insan ömrünün suyla tasvir edilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Yakında müzeye dönüştürülme çalışmaları sonlanacak.
 DARA HARABELERİ: Kalıntılar arasındaki büyük kesme taşlar ve bulunan sikkelerden Dara'nın geçmişte büyük ve görkemli yapılara ve zengin hazinelere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yakın zamana kadar zindan olarak adlandırılan ancak sonra su sarnıcı olduğu ortaya çıkan yapıyı mutlaka görmelisiniz. Sarnıcın üzerindeki ev ise ibretlik...
 MİDYAT: Kentin diğer ilçelerine haksızlık etmek istemem ama Midyat bambaşka. Bir ortaçağ kentini andırıyor. Telkari diye bilinen taş işçiliğinin en güzel örnekleri burada görülebilir. İlçenin 18 kilometre doğusunda bulunan Deyrulumur Manastırı görülmeli. Midyat, dünyanın en kaliteli üzümlerinin yetiştiği kavşak noktasıdır. Hasankeyf için ise söylenecek bir şey yok, 'Hasankeyf yok olmasın'dan başka...