Abdi İpekçi kimdir? Abdi İpekçi kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Türk Gazeteci ve Yazar Abdi İpekçi hayatı araştırılıyor. Peki Abdi İpekçi kimdir? Abdi İpekçi aslen nerelidir? Abdi İpekçi ne zaman, nerede doğdu? Abdi İpekçi hayatta mı? İşte Abdi İpekçi hayatı... Abdi İpekçi yaşıyor mu? Abdi İpekçi ne zaman, nerede öldü?

Türk Gazeteci ve Yazar Abdi İpekçi edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Abdi İpekçi hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Abdi İpekçi hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Abdi İpekçi hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 9 Ağustos 1929

Doğum Yeri: İstanbul

Ölüm Tarihi: 1 Şubat 1979

Ölüm Yeri: İstanbul

Abdi İpekçi kimdir?

Yaşamı

İlköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres Gazetesi gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Ali Naci Karacan'ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürü (1954), bir süre sonra da genel yayın müdürü oldu.

1961 senesinden öldürüldüğü 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu. Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savundu.

Suikast ve ölümü

1970'li yıllardaki anarşi ve terörün önlenmesi için iktidarla muhalefet liderleri arasında da yapıcı bir diyalog kurulmasından yana olan, devlet yönetiminde partizanlığın ve duygusallığın yerini akılcı, çağdaş, ılımlı bir uygulamanın almasını isteyen İpekçi, 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka'daki evinin yakınlarında arabasında iken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü. Mehmet Ali Ağca'nın verdiği ifade de Abdi İpekçi'ye 5 - 6 el ateş ettiğini söylemiştir. Fakat olay yerinde 9 mermi ele geçirilmiştir. Bu da bir ikinci kişinin olduğunu göstermiştir. O da Oral Çelik'tir. Oral Çelik ve Mehmet Şener suikastı beraber planlamış Mehmet Ali Ağca da tetikçi olarak sonradan aralarına katılmıştır.

Mehmet Ali Ağca, İpekçi suikastinden idamla yargılanırken 1979 yılında ülkenin en iyi korunan askeri cezaevlerinden biri olan Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırıldı.

Abdullah Çatlı, Bedrettin Cömert suikastinden aranırken 1978 Ağustos’unda Sakarya’da yakalandı. 48 saat sonra serbest bırakıldı. Uğur Mumcu’nun İpekçi cinayetinin kilit ismi dediği Çatlı 1982Şubat’ında bu kez ‘MHP’ davasıyla aranırken, Zürih’te Mehmet Şener ile birlikte sahte pasaportla yakalandı ve yine 48 saat sonra salıverildi.

Uğur Mumcu; ‘Şener iade edilirse İpekçi cinayeti aydınlatılır, yitirilen her saniye önemli.’ Diye yazdı. Ama değil saniye aylar geçti Şener yargılandı ve delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.

Oral Çelik 1982 yılında İsviçre’de yakalandı. 10 gün sonra serbest bırakıldı. Türkiye’ye döndükten sonra Malatya’da süren bir cinayet davasında dosyada bir evrakın kaybolması üzerine tahliyesine karar verildi.

Ağca’nın, İpekçi cinayetinde tetik çektiğini söylediği Yalçın Özbey ise 1983 yılında Almanya’da işlettiği lokalde gözaltına alındı ve 2 ay sonra salıverildi.

Mehmet Ali Ağca'nın açıklaması

“Yavuz (Çaylan), İpekçi'nin arabasının geldiğini bana bildirdi ve ben kaçmadan arabaya gidip çalıştırmasını söyledim. İpekçi'nin arabası köşede yavaşladığı zaman koştum ve 4 veya 5 el ateş ettim. Tekrar koşarak arabamıza geldim. Yavuz çalışır vaziyette ön tarafta oturduk son süratle kaçtık.”

Yayımlanmış eserleri

Afrika (1955)

İhtilalin İç Yüzü (Ö. Sami Coşar'la, 1965)

Dünyanın Dört Bucağından (1971)

Anısı

1980 yılında anısı için, Türkiye ile Yunanistan'da ortak bir çalışma çerçevesinde, iki yılda bir verilmek üzere Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü konuldu. İstanbul'un Zeytinburnu ilçesinde Yedikule Zindanları civarlarında bulunan spor salonuna Abdi İpekçi Spor Salonu ismi verildi. Öldürülüğü Emlak Caddesi'nin adı da kendi adıyla değiştirilerek (Abdi İpekçi Caddesi), katledildiği noktaya bir anıt dikilmiştir.

Abdi İpekçi Kitapları - Eserleri

  • İnönü Atatürk'ü Anlatıyor
  • Afrika
  • Anayasa, Yasalar, Devlet
  • Durum
  • Barış, Demokrasi, Özgürlük
  • Dünyanın Dört Bucağından
  • Liderler Diyorlar ki

Abdi İpekçi Alıntıları - Sözleri

  • Muhalifleri, Cumhuriyet’in ilânına ikna etmek kolay oldu mu? Onların usulünü Atatürk bilirdi. Hiç uğraşmadım ben bunlarla. (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Amerika 'dan bir kadın gazeteci geliyor ve şu suali soruyor: "İkinci bir cihan harbi olur mu? Atatürk" olur ve maalesef olacaktır, "diyor. "Niçin çıkacak?" "Çünkü kolonileri inhisar altında almakta ısrar eden İngiltere ve Fransa karşısında bir Almanya var ki, milli izzeti nefsi zedelenmiştir. Mütemadiyen soyulmaktadır. Versay Muahedesi' yle. Millet tahammül edemeyeceği bir yük altında kalmıştır. Vatanından parçalar bölünmüştür. Korkarım ki bu millet, - ki büyük teknik kabiliyeti haizdir- yarın milli gururunu okşayacak bir demagogun eline geçerse, dünyaya yeni bir harp getirebilir." Gazeteci soruyor:" Böyle bir harp olursa Amerika tarafsız kalabilir mi? Amerika harplerden bıkmış. " Atatürk devam ediyor:" Hayır, maalesef. Amerika bu harbe girecektir. Çünkü Amerika, Avrupa meselelerine artık angajedir. Katiyen buna seyirci kalamaz. Ticari, ekonomik, sosyal münasebetler o kadar sıklaşmıştır ki, Amerika artık bigane kalamaz ve o harbe Amerika girecektir. Sonunda da Amerika' nın dahil olduğu taraf harbi kazanabilir. " (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Şimdi artık aydına düşen vazife, bilhassa biyografi yazarlarına düşen vazife, daha doğrusu hem kahramanlarımızı yazan, hem millî kurtuluş hareketimizi yazanlara düşen vazife, yeni bir açıdan işi ele almak ve inkılabımızı bizden sonraki nesile artık hissi unsurlardan temizlenmiş, gerçek hazineler şeklinde bırakmaktır. Zaten bizim bu hissi unsurumuzun heyecanlı tezahüratı Batı'da yoktur biliyorsunuz. Bu bir Şarklılıktır. Ama mecburduk inkılâbımızı oturtmaya ve Atatürk’ü de putlaştırmaya. Ama şimdi size ifade ediyorum, kitabımda da yazdım. Kahraman putlaştırıldığı zaman ölür. Çok teşekkür ederim. 10 Kasım 1975, Milliyet (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Abdi İpekçi: Atatürk'le aranızın açılmasında etrafındakilerin, sofrasındakilerin telkinleri mi etkili olmuştur? İsmet İnönü: İçeride karışıklıkların olduğu, bir takım ciddi meselelerin belirdiği bir sırada idi. Atatürk ile oturmuş, vaziyeti mütalaa ediyorduk. Birden bana şunları söyledi: "Rejim aleyhtarlarının bir tek ümitleri vardır, bir tek ümitleri kalmıştır: Aramızda çıkacak ihtilaf... Seninle benim aramda çıkacak ihtilaf... İçeride, dışarıda ümit buna bağlanmıştır. Hatırında olsun bu..." (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Anlaşılıyor ki, Türk milletinin asırlarca geride tutulmasında, Garp milletlerinin hayatını iyi, aydınlık istikamete sevk eden Rönesans şeklindeki devrelerden bizim milletimizin geçmemiş olması yüzünden tutucu ve alıkoyucu tesirler daha çok yaşamıştir. Bunların zararını çok görmüşüzdür. Bunlar fırsat buldukça kendilerini yine gösteriyorlar. Günün meselelerini yeni fikirler, devletin yeni usulleri, nizamları ile halletmekte güçlük çektikçe çareyi onlar içinde aramak yerine mazi usullerinde aramaya çalışıyorlar. Irtica dediğimiz hareketler, düşünceler, fikirler bunlar... Şimdi insana 50-60 seneden beri memleket içinde görülen irtica hareketleri ve akımlarının en cesaretli, en iddialı günlerinde bulunuyoruz gibi bir vehim geliyor. Derler ki, “Aşırı cereyanlarla uğraşıyoruz”. Ama aşırı cereyanlar bir tek istikamette degil, sadece sağda değildir, aşırı sol da bu kadar tehlikelidir. Aşırı sol akımların aşırı sağ akımlar kadar tehlikeli olduğu ihtimal dahilindedir. Milletin iktisadî veya siyasi bünyesi yerleştikçe, kuvvetlendikçe yeni meseleler çıktığı vakit o idare içinde, o fikirler düzeninde çare bulmak esas sayılır. Temel sağlam değilse o zaman mevcut usuller kâfi gelmez, başka usuller arayalım diye aşırı sağdan usuller teklif ederler. aşırı soldan birtakım heveslere kapılırlar. Her ikisine karşı milletin tabiî hayatını, huzurunu korumak lâzım. llerde olan tehlike, aşırı sağdadır. Görüşüm budur. (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Hayvanlar Afrikada günlük hayata karakterini veren bir unsurdur.Afrika'lılar vahşi hayvanların bulundukları mıntıkalarda yaşarlar,onlardan korkarlar,onları yerler ve onlara taparlar. (Afrika)
  • "... Ben her insanın en müspet ve en kıymetli taraflarını hatıramda tutmaya çalışıyorum. Daha ziyade onları değerlendirmeye çalışıyorum." (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • İngiliz gazeteci: Hatalarımız olduğunu kabul etmek lazım. Mesela onlara hakaret ediyoruz. Halbuki hatırımızdan çıkartmamak lazımki, Afrikalıların zekaları, kültürleri, bilgileri henüz gelişmemiş insanlardır. Onlara 6 yaşında bir çocuk muamelesi yapmalıyız. Hata ettikleri vakit kızıp hakaret edeceğimize nasihatte bulunup doğruyu öğretmeliyiz. (Afrika)
  • Sizce Atatürk’ün kişiliğine özellik veren hususlar nelerdir? İsmet İnönü: Atatürk’ün genç zabitliğinde bilmediğimiz, meydana çıkmamış vasıfları, büyük vazifeler karşısında bulundukça kendini göstermiştir. Büyük hassaları vardır. Karar sahibidir, kararları açıktır. Ve bir defa karar verdikten sonra, onu tatbik ettirmek için şahsiyeti çok tesirlidir. Mesela, kumandanlıkta bu hassası bilhassa dikkati çeker. Muharebe meydanında yürütmek istediği muharebe şeklini, tertipleri en uzak yerde bulunan askere kadar duyurur, onun üzerinde kendi iradesini ve azmini şartlar ne olursa olsun hissettirirdi. Bu, bir kumandan için en büyük hasletlerden biridir. Askerlik vasıfları hakikaten yüksektir. Her millete, her devirde yüksek vasıfta kumandan sayılır. Siyasî vasıflarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu ikisi birleşince Atatürk’ün şahsiyeti müstesna bir ölçüye çıkmış oluyor. Siyasî vasıfları hakikaten çok yüksektir. Millî Mücadele’nin askeri safhada idaresi kadar siyasi idaresi de nazikti. Hatta daha nazikti denilebilir" (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Adamlar kendi dertlerini unutmuş Atatürk'ü soruyorlardı. (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Kale direkleri tahtadan değil.İnce yuvarlak demirden.Yine ingiliz polis müdüründen aldığımız izahata göre bu,yeni olarak kabul edilmiş bir sistemmiş,Futbol meraklısı geçinen bizim bundan haberimiz yoktu ama Afrika çoktan tatbikine başlamıştı. (Afrika)
  • Mehtaplı bir gece idi.Tepemde koskoca bir ay, bütün ışığını gözümün içine dolduruyordu.Elektrik olsa düğmeyi çevirir uyurdum.Fakat mehtabı nasıl söndürmeli? (Afrika)
  • Atatürkçülük budur benim kanaatimce, sosyal problemlerimizi krizlere düşürmeden, sosyal adaleti, fırsat eşitliğini sağlamanın çaresi budur. Atatürk'e yapılan son zamanlarda ve çok rafine gibi bir itiraz, efendim günün şartları dolayısıyla Atatürk ancak halka yukan sınıfa ait olan bazı yenilikler getirdi. Ama tabana inemedi. Efendim, Atatürk kadar tabana inmiş, dünyada hiçbir fikir adamı yoktur. Bir tek misâl ile bunu bırakalım. “Köylü milletin efendisidir” diyebilmiş adam dünya tarihinde yok. Bu insan söylemiştir. Fakat diyelim ki bu bir teoridir, bu bir literatür diyelim ama, fiiliyatta ben size bir vakayı hatırlatayım. Devlet bütçesinin 300 milyonu geçmediği ve bu 300 milyonun 150 milyonunun Aşar Vergisi’nden elde edildiği bir dönemde bir madde-i kanuniye ile Âşar'a son vermiştir. Köylü zulümden kurtulsun, haksız bir vergi... Malûm ya Âşar, müterakki sistem değildi, herkes ne düşerse ve mültezimler vasıtasıyla alınırdı. Köylüye zulmeden mültezimler vardı. Kim sosyal fayda için devlet bütçesinin yüzde 50'sini feda edebilmiştir? Dünyada böyle bir hareket var mı? Ben bilmiyorum. Siz biliyorsanız beni ikaz buyurun... Onun için Atatürk tabana inmedi, büyük kitlelere inmedi demek, son derece yanlıştır ve Atatürk'e yapılacak bir būhtandır kanaatindeyim. (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Medeni ölçülerle nüfus sayımına elverişli olmayan Afrika'da katı ve sıhhatli rakamı kimseden öğrenemezsiniz. Not: Bugün bile durum pek değişmiş sayılmaz. Kimse sorsak farklı bir sayı veriyordu. (Afrika)
  • Hem her şeyimdi hem memleketimi kurtarmıştı. (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Biz o kadar güç şartlar içinde muharebe edip, memleketi düşman istilasından kurtarmaya çalışırken dinsizlikle itham olunuyor ve cezalarla hüküm giymiş olarak ilan ediliyorduk. (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Bugünkü Kenya'yı dünyaya getiren bir demiryoludur. (Afrika)
  • Atatürk’le aranızın açılmasında etrafınızdakilerin, sofrasındakilerin telkinleri mi etkili olmuştur? Şimdi mühim mesele budur. Bakın bir hatıramı anlatayım. İçeride karışıklıkların olduğu, birtakım ciddi meselelerin belirdiği bir sırada idi. Atatürk ile oturmuş, vaziyeti mütalaa ediyorduk. Birden bana şunları söyledi: “Rejim aleyhtarlarının bir tek ümitleri vardır, bir tek ümitleri kalmıştır: Aramızda çıkacak ihtilaf… Seninle benim aramda çıkacak ihtilaf… İçeride, dışarıda ümit buna bağlanmıştır. Hatırında olsun bu…” İşte ondan sonra herkes her şeyi her vesile ile söylerdi. Bunlar hiç tesir etmezdi Atatürk’e… Hasta olduktan sonra tesir etmeye başladı. Hastalığı ilerledikten sonra dedikodulardan müteessir olmaya başladı. Benim teşhisim budur. Atatürk ile birlikte çalışmamızı iki ayrı devrede izah edebilirim. Başlangıçtan hastalığına kadar şöyle olmuştur: Akşamları bir araya gelir, toplanırız. O coşar, biz coşarız. Meydan okuyucu birtakım konuşmalar olur. Hepimiz katılırız buna… Atatürk dâhil, şöyle yapalım, böyle yapalım diye birtakım kararlar alır ve gece geç vakit dağılırız. Ertesi sabah uyanınca düşünürüm: Dün akşam bir takım şeyler konuştuk, birtakım kararlar aldık… Hemen kalkar, Atatürk’e giderim. Onu yatakta iken uyandırırım, oturup konuşuruz. Söylerim: “Dün akşam biz yine coştuk, şunu yapalım, bunu yapalım diye kararlar aldık. Ama olacak şeyler değil, nasıl yapacağız?” “Canım sen bildiğini yap” der bana… Sonra bir devir oldu… Yine aynı şekilde akşamları toplanıp alınmış kararları ertesi sabah görüşmeye gittiğimde artık “Sen bildiğini yap” demiyordu. Israr ediyordu bu sefer… Asabileşiyordu... Esaslı bir değişiklik olmuştu Atatürk’te… Doktorlarına sordum, “Hastalığın bir safhasıdır bu” dediler. Yani demek istediğim şudur ki, Atatürk’ün sıhhati ciddi olarak bozulduktan sonra sinir hâkimiyeti, sinir sükûneti zayıflamıştı. Bu, birlikte çalışmalarımızı etkiliyor ve etrafında ona telkinlerde bulunanlar için ümitli bir hal yaratıyordu. (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Atatürk'ü tanıtmaktan zevk duyuyorum. (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
  • Mau-Mau'lar, binlerce kişi vahşice öldürüldükten sonra sindirilmiştir. Ama kin? O yaşıyor. Ve yakın bir gelecekte kendini tekrar göstermesi kuvvetle muhtemeldir. (Afrika)