Ahmed Cevdet Paşa kimdir? Ahmed Cevdet Paşa kitapları ve sözleri
Türk Devlet ve Bilim Adamı, Tarihçi, Hukukçu, Şair Ahmed Cevdet Paşa hayatı araştırılıyor. Peki Ahmed Cevdet Paşa kimdir? Ahmed Cevdet Paşa aslen nerelidir? Ahmed Cevdet Paşa ne zaman, nerede doğdu? Ahmed Cevdet Paşa hayatta mı? İşte Ahmed Cevdet Paşa hayatı... Ahmed Cevdet Paşa yaşıyor mu? Ahmed Cevdet Paşa ne zaman, nerede öldü?
Türk Devlet ve Bilim Adamı, Tarihçi, Hukukçu, Şair Ahmed Cevdet Paşa edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ahmed Cevdet Paşa hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ahmed Cevdet Paşa hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ahmed Cevdet Paşa hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Tam / Gerçek Adı: Ahmet Cevdet Paşa
Doğum Tarihi: 1822
Doğum Yeri: Lofça
Ölüm Tarihi: 1895
Ölüm Yeri: İstanbul
Ahmed Cevdet Paşa kimdir?
Ahmed Cevdet Paşa (1822-1895), zamanının büyük devlet adamı, tarihçisi, hukukçusu, dilbilimcisi ve eğitimcisidir. 18. asır Osmanlı’sının siyaset, hukuk, eğitim ve kültür hayatında çok önemli bir yere sahiptir. İlk eğitimini memleketi olan Lofça’da aldıktan sonra, İstanbul’a gelmiştir. Burada çeşitli medreselerde pek çok müderristen ders almış ve eğitimini tamamlayarak müderris olmuştur. Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Cevdet Paşa’nın hayatı, Mustafa Reşit Paşa ile tanışmasıyla değişmiştir. Bu dönemde, Mecelle’yi hazırlayan Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’yi kurmuş; Adliye Nazırlığı, Dâhiliye Nazırlığı, Maliye Nazırlığı, Evkaf Nazırlığı gibi pek çok idari vazifelerde bulunmuş; Bursa, Halep gibi çeşitli yerlerde valilik yapmıştır. Bu idari görevleri sırasında ilmi çalışmalarını en önemlisi, tam olarak kendi eseri olmasa da, hazırlanmasında büyük katkısı olan Mecelle-i Ahâm-ı Adliye’dir. Mecelle’nin haricinde pek çok kanun, nizamname hazırlamıştır. Tarih alanında Tarih-i Cevdet, Kısas-ı Enbiyâ, Tezâkir, Mârûzâtgibi eserler ortaya koymuştur. Türk dil bilgisi alanında önemli yeri olan Belâgât-ı Osmaniye, Kavâid-i Osmaniye, Kavâid-i Türkiye gibi eserleri telif etmiştir.
Ahmed Cevdet Paşa Kitapları - Eserleri
- Peygamber Efendimiz'in Hayatı
- Dört Büyük Halife Devri
- Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)
- Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar
- Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a)
- Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (2 Cilt)
- Peygamberimiz ve Peygamberler
- Adem İle Havva - Cennet-i Ala ve Şeytan
- Hazreti Ömeru'l-Faruk (r.a.): Adalet Timsali
- Hazret-i Aliyyü’l Murteza (k.v.)
- Hazret-i Osman-ı Zinnureyn (r.a.)
- Sultan Abdülhamid'e Arzlar
- Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa
- Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed'in Hayatı
- Peygamberler Tarihi
- Mecellenin Özü
- Peygamberler ve Halifeler Tarihi
- Gençlere Faydalı Bilgiler
- Faideli Bilgiler
- Miyar-ı Sedat
- Tezakir
- Hz. Muhammed (s.a.v.)in Hayatı
- Kısas-ı Enbiya
- Belagat-ı Osmaniyye
- A. Cevdet Paşa Eserlerinden Seçmeler
- Herkes İçin Peygamber Efendimiz'in Hayatı
- Peygamber Efendimiz'in Muhtasar Hayatı
- Hz. Muhammed Aleyhisselamın Hayatı
- İki Cihan Güneşi Hz. Muhammed
- Ma'rûzât
- Hatemü'l Enbiya
- Peygamberlerin Hayatları
- İslam'ın İlk Halifesi Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a)
- Osmanoğulları
- Medhal-i Kava'id
- Ahmet Cevdet Paşa'dan İki Risale
- Kur’an-ı Kerim’in Kısa Tarihi ve Lügatçesi
- Peygamberimiz ve Peygamberler
- İlmihal
- Gençlere Faydalı Bilgiler
- Kısas-ı Enbiya V
- Kısas-ı Enbiya IV
- Kısas-ı Enbiya III
- Kısas-ı Enbiya II
- Kısas-ı Enbiya
- Takvimü'l Edvar
- Kısas-ı Enbiya VI
- Kava'id-i Osmaniyye
Ahmed Cevdet Paşa Alıntıları - Sözleri
- "İnsan kocadıkca iki haslet tazelenir. Onun biri hırs; diğeri tul-i emeldir." (Belagat-ı Osmaniyye)
- Tasarruf ve iyi idare ise, lüzumsuz yere para sarfetmemek demektir. Yoksa tohum parası vermemek, tarlayı boş bırakmak tasarruf usulüne ve iyi idareye tümüyle aykırıdır. Devlet kendi bütçesini düzeltmek için geliri artırmaya muhtaç olup, bu ise memleketin imarı ile olur. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
- 2. Cilt, Tezkire No:15 - 1276/1859 - 1860 olayları askeri zabitlerin bir büyükelçi hakkında yapılması gereken işlemleri bilip de icra etmemeleri şaşılacak hallerden ise de çubuk doldururken gördüğümüz bir uşağı yakın zamanda miralay gördüğümüzden şaşırmaz idik ve bu gibi zabitler savaşta işe yaramak şöyle dursun sıradan törenleri bile yapmaya güçleri yetmeyeceğini de bilirdik. (Tezakir)
- Abbas Paşa'nın valiliği döneminde Mısır'dan İstanbul'a pek çok paşalar, beyler ve hanımlar geldiler. Yüksek fiattan konaklar ve yalılar aldılar. Alafıranga ev eşyaları ile evlerini döşediler. Bol bol para harcadılar, israfta bulundular. Safahat kapısını açtılar. Vekiller ve İstanbul eşrafı, bu Mısır döküntüleriyle yarışmaya ve vekil hanımları da Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın kızı Zeynep Hanım'ı taklit ederek israf ve safahata karıştılar. Buna bağlı olarak Ali Paşa'nın hanesinin masrafı aylık üç-dört bin altına ulaştı ve bıyığı yeni terlemiş normal bir delikanlının masrafı, efendiden bir kimsenin evini iyi bir düzeyde idare edebilecek nitelikteydi. Bu nedenle sadrazamlık maaşı yetmez oldu. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
- Görüldü ki Devlet'in gideri gelirini haylice aşmış. Mâliye işi gerçekten kötüleşmiş. Hazine bir kriz hâline düşmüş. Bak belâya ki kriz kelimesinin Türkçede karşılığı yok. Ona karşılık bir kelime bulmak da bir mesele oldu. Bir gece Fuad Efendi'nin yalısında bulunduk, bu konu gündeme getirildi. Aranınca "buhran" kelimesi bulundu ve krizin tercümesi olmak üzere kabul olundu. Hatta bu konuya dair takdim olunan arz tezkiresinde "Hazine-i maliyenin hâl-i buhranı" diye yazıldı ve ondan sonra crise yerinde buhran kelimesi kullanılır oldu. (Tezakir)
- Fransız İmparatoru III. Napolyon, İtalya meselesinden dolayı Avusturya ile savaştığı sırada bir "Milliyetçilik" fikri ortaya attı. Bu ise yıllardan beri yürürlükte olan hakimiyet hukukuna aykırı bir durum ortaya çıkardı. Şöyle ki; öteden beri isyana kalkışan kavimler hakkında hükümetlerin zor kullanarak isyancıları itaat altına almağa hak ve yetkileri olmasına karşılık, Napolyon bu usulü yıkarak, "bir hükümetin kendisini istemeyen bir kavmi terk etmesi lâzım gelir" diye dünyaya yeni bir usul getirdi. "Ve madem ki Avusturya elinde bulunan İtalyanlar onları istemiyorlar, onlar da İtalyanlardan el çekmeliler" dedi ve bu Milliyetçilik usulünü en önce İngiltere kabul etti. Rusya ve Avusturya gibi bazı devletler ise bu usulü kesinlikle red edip, bazı devletler ise tereddütte kaldılar. Ne çare ki, Avusturya mağlup oldu ve İtalya'da ki topraklarından bir kısmını Sardinya'ya bırakmak zorunda kaldı. Sonra Avusturya İtalya'dan tamamiyle çekilmeye mecbur oldu ve İtalya'da ki küçük devletçikler birleşerek İtalya devleti kuruldu. Daha sonra bu usule bağlı olarak Almanya'nın birleşmesi, Fransa'nın mağlubiyeti ve Napolyon'un esir olmasına vesile olmuştur. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
- Kâbe'nin hizmetini aslında Hz. İsmail'in evlatları ve torunları yapardı. Sonra bu şerefli hizmet,Cürhüm kabilesine geçmişti. (Peygamber Efendimiz'in Hayatı)
- Ve pek ucuz paha ile Yusuf'u sattılar. (Kısas-ı Enbiya)
- "Korkaklıkta utanç ve ileri gitmekte şeref var. Hâlbuki kişi korkaklık ile kederden kurtulamaz." (Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v))
- Cevdet Paşa’nın dr. Vahmarhayden’e yazdığı mektup şöyledir: … Şurasını hatırlatmaya mecburum ki İslam dininde Frenkçe clerge denilen ruhbanlık merasimi olmadığından sizin Müslümanlığınız bizim kabulümüze bağlı değildir. Bizim borcumuz, ancak halka nasihat etmek ve bilmedikleri şeyi öğretmektir. Yoksa Müslümanlar doğum, nikah, ibadet ve ölümlerinde ruhanî bir reisin varlığına muhtaç değillerdir. İslam ülkelerinde seyahat eden Avrupalıların çoğu, işin hakikatinden habersiz olduklarından, halktan daha üstün gördükleri ulema sınıfını, piskopos ve papazlarla mukayese ediyorlar. Bu ise fâhiş bir hatadır. (Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar)
- Bundan dolayı Fırka-i Islahiye ile İstanbul'dan çıkarken bize çok şeyler vadedilmiş olduğundan, bu defa dönüşümüzde, Derviş Paşa ile benim sahip olduğumuz ikinci Osmanî rütbe nişanlarımızın birinciye değiştirilmesi kararlaştırılmışken, Avni Paşa, "bu iş, askerin normal olarak yerine getirmesi gereken bir hizmettir" demiş olduğundan, olağanüstü bir hizmet gibi göstermemek için nişan ile taltif edilmemizden de vazgeçildi. Fakat Sultan Abdülaziz Han hazretleri Derviş Paşa ile beni huzuruna getirtip iltifat ederek, kıymetli taşlarla süslü birer kutu verdi. Kozan'da iken benim Şeyhülislamlık makamına getirilmem söz konusu edilmiş, fakat o sırada bulunduğum görevin hassasiyeti ve öneminden bahsedilerek, zamansız İstanbul'a getirilmemin uygun olmayacağı öne sürülmüştü. Ayrıca benim şeyhülislâm olmam bazı önde gelen vekillerin düşüncelerine aykırıymış. Fuad Paşa gönlü bol bir kişi olup, bana karşı da özel bir sevgisi vardı ve değer verirdi. Fakat bir kişi için arkadaşlarından ayrılmazdı. Politika âlemi bir başka âlemdir. Kişi kardeşi olsa feda eder. Kışın Adana'da veya Maraş'ta kışlamayarak, İstanbul'a gelmekle hata işlemiş olduğumuz ortaya çıkmıştır. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
- İyilik edenler mükafatını görür,kötülük edenler de cezasını bulur. Bunlara bakıp ibret almalı. Gaflet uykusundan uyanıp insan kendine gelmeli . (Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed'in Hayatı)
- İslâm çağlarının en hayırlısı sahabe zamanıdır. Onların hepsi hidayet yıldızlarıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiri onlardan öğrenildi. Bunca Hadis-i şerifler onlardan işitildi. Dînin hükümleri onlardan alındı. Onlardan öğrendiğimiz din kaidelerini ele alıp da onların hareketlerini muhakeme etmek bizim haddimize mi? (Dört Büyük Halife Devri)
- Akıl, kavramın sadece zatına (özü) bakarak onun hariçteki bir çok şeyle müşterekliğini kabul etmezse, bu kavram tekil (cüz'i)dir. Eğer kabul ederse tümel (küllî) olur. Mesela: Zeyd, tekil, insan ise "tümel"dir. Çünkü Zeyd adında görüp bildiğimiz bir şahsın, zihnimizde meydana gelen sureti, hariçte ancak ona denk olup zihnimiz diğer şahısların ona iştirakini kabul etmez. Fakat insan kavramını düşündüğümüzde zihnimiz, hariçte bütün bireylerin bu kavrama iştirakini kabul eder (mütevatı tümel). (Miyar-ı Sedat)
- Resulullah Efendimiz'e (sav), 'insanlardan en çok sevdiğin kimdir?'diye soruldu. 'Aişe' buyurdular. 'Erkeklerden kimdir?' denildi. 'Aişe'nin babası (Ebubekir)' buyurdular. (Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a))
- "Sahabe olma şerefinden mahrum olup da sadece İslam fetihlerinde hizmetleri olanlar, bu fetihleri kendilerine âid bilirlerdi. Lâkin onların faziletli olanları, ilk Müslümanlardan olan sahabeyı' üstün tutarlar ve kadirlerini bilirlerdi. Bir de Hazret-i Muhammed Mustafa’nın Peygamberlik vazifesi, vahyin gönderilisi ve meleklerin gelişi herkese dehset vermiş ve câhiliyye gayretini unutturmustu. Ne zaman ki bu ırmak cekildi, âlemde bircok degisiklikler oldu ve zaman-ı saadetten uzaklasıldı. İşte o zaman rühânî tesirler azaldı" (Hazret-i Osman-ı Zinnureyn (r.a.))
- Elhasıl her dürlü kemal sıfatlarıyla muttasıfdır ve nuksan sıfatlardan münezzehtir. (İlmihal)
- (2. Akebe biatında Ensar Peygamber Efendimiz ﷺ 'i korumakla yaptıkları anlaşmada,) Yani can verip cennet aldılar, pek hayrlı bir alış veriş ettiler ve hemen dönüp Medine’ye gittiler. (Kısas-ı Enbiya)
- Bilindiği gibi bugün kullandığımız 50 liralık banknotların üzerinde Fatma Aliye Hanım'ın resmi bulunmaktadır. İslam'a derinden bağlı, dindar, üstelik tesettür konusunda son derece hassas bir Müslüman hanımın, bir İslam kadınının, aileye özel hususi çekilmiş başı açık fotoğrafını umumi hale getirerek paranın üstüne basmak da hakikaten başka bir gafletin ürünüdür. (Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar)
- İbn-i Sina mantığı bir alet-i kanuniye olarak kabul eder. Ona göre, zihin bir bilgiyi elde ederken iki merhaleden geçer. Biz bir şeyleri ya tasavvur eder veya tasdik ederiz. Bundan dolayı mantık da "TASAVVURAT" ve TASDİKAT diye ikiye ayrılır. İslam kültür dünyasında mantık kitaplarında bu iki bölümde incelenmiştir. (Miyar-ı Sedat)