Altan Deliorman kimdir? Altan Deliorman kitapları ve sözleri
Türk tarihçi, yazar ve gazeteci Altan Deliorman hayatı araştırılıyor. Peki Altan Deliorman kimdir? Altan Deliorman aslen nerelidir? Altan Deliorman ne zaman, nerede doğdu? Altan Deliorman hayatta mı? İşte Altan Deliorman hayatı... Altan Deliorman yaşıyor mu? Altan Deliorman ne zaman, nerede öldü?
Türk tarihçi, yazar ve gazeteci Altan Deliorman edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Altan Deliorman hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Altan Deliorman hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Altan Deliorman hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1936
Doğum Yeri: İstanbul
Ölüm Tarihi: 23 Ağustos 2012
Ölüm Yeri: Şişli, İstanbul
Altan Deliorman kimdir?
Haydarpaşa lisesi'ni bitirip İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde iki yıl öğrenim gördükten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümüne geçti ve buradan mezun oldu. 1954 yılında Türk Sanatı dergisi'nin açtığı hikâye yarışmasında birinci oldu. Aynı zamanda basın hayatı başladı. Türk Dünyası dergisini yayınladı ve yönetti. Türk Kültürü, Cultura Turcica, Millî Yol, Millî Işık, Türk Edebiyatı dergilerinde yazıları yayınlandı. Tan, Akşam, Ekonomi, Ocak, Son Havadis, Ortadoğu ve Tercüman gazetelerinde yazılar yazdı; Ocak gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Avrupa Türkleri için Bayrak dergisini yayınlayıp yönetti.
1974'te, Ermeni Komitecileri incelemesiyle Türkiye Milli Kültür Vakfı ödülünü kazandı. Işıklı Hayatlar eseriyle TYB, Türk Yurdunun Bilgeleri ile de ESKADER Ödülü’nü aldı. 1976’da Millî Eğitim Bakanlığı’nın isteğiyle İbrahim Kafesoğlu ile birlikte Tarih Lise I ve Lise II ders kitaplarını yazdı. Ayrıca Altan Deliorman'ın Türklere Karşı Ermeni Komitecileri, Yugoslavya’da Müslüman Türk’e Büyük Darbe, Tanıdığım Atsız, Üç Makale, Küp Kafalı Çocuk, Sessiz Bir Ses, Türk Yurdunun Bilgeleri, Işıklı Hayatlar, Osmanlılardan Önce Türkler, Kırık Kanatlı Jöntürk gibi kitaplarının yanı sıra,Tarık bin Ziyad adlı bir de romanı da bulunmaktadır.
Tarihçi yazar rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü Şişli Etfal Hastanesi 'nde, geçirdiği beyin kanaması neticesinde, 76 yaşında İstanbul'da vefat etmiştir.
Altan Deliorman Kitapları - Eserleri
- Atsız
- Tanıdığım Atsız
- Atatürk'ün Hayatındaki Kadınlar
- Kırık Kanatlı Jön-Türk
- Türk Yurdunun Bilgeleri
- Türk Kültüründe Bozkurt
- Işıklı Hayatlar
- Türklere Karşı Ermeni Komitecileri
- Mustafa Kemal Balkanlarda
- Sessiz Bir Ses
Altan Deliorman Alıntıları - Sözleri
- Türkçü; eyyamcı ve dalkavuk olamaz. Sert yaşamaktan hoşlanır ve en büyük sertliği de nefsine karşı gösterir. A T S I Z (Atsız)
- Milli Yol'un 6 sayısında Atsız'ın iki yazısı birden çıktı. Biri, Bedii Faik'e cevap olarak yazılan Şerefli (!) Basındı. Bu tarz yazılarında olduğu gibi, gayet sert, hasmını ilk hamlede susturacak ölçüde zehir zemberek bir cevap. Dünya'da bir daha Atsız aleyhinde yazı yayınlandığını hatırlamıyorum. (Tanıdığım Atsız)
- Yazık Türk milletine. Yüzyıllarca zahmet çeksin, kan döksün, vergi versin, sonra onun münevver bilginleri, toplayıcı ve kurtarıcı formülleri bulacakları yerde onu parçalasın... Yazık... Yazık... (Tanıdığım Atsız)
- Aradan yıllar geçti. Dolmabahçe Sarayı'nın balkonda oturuyorlardı. Tanınmış birkaç gazeteci eşleriyle birlikte orada bulunuyorlardı. Henüz sofraya oturulmamıştı. Havadan, sudan konuşulmaktaydı. Söz, evlenme bahsine geldi, dayandı. Gazi, neşeli bir şekilde, aynı zamanda samimi bir halle kendi evliliğinden bahsetmeye başladı: - izdivaçta kadının her arzusunu yapmak çok güç. Mesela siz kitap okumak isterseniz; o, o esnada kitap okumanızı istemez. Bizim izdivacımızda da bu kabil ihtilaflar çok olurdu. (Atatürk'ün Hayatındaki Kadınlar)
- Ermeni komitecileri Türk kıyafetine girerek kendi soydaşlarını öldürüyorlar, sonra da “Bakın, Türkler şu kadar Ermeniyi kesti” diye propaganda yapıyorlardı. (Türklere Karşı Ermeni Komitecileri)
- Burada güneş açmıyor, Ümit kuşu uçmuyor, Yol yok, kervan göçmüyor, Dakikalar geçmiyor. Bir kadının melali, Bir yavrunun hayâli, Bir evin öksüz hâl, Gözlerimden kaçmıyor. Döndüm vuslat yolundan, Yandım firkat çölünden. Tanrı rahmet selinden, Bir damlacık saçmıyor. Karardı gündüzlerim, Kış oluyor yazlarım, Dumanlanan gözlerim, Uzak yakın seçmiyor. Bir gönülüm: Muratsız. Bir kartalım: Kanatsız. Kendinden geçse Atsız, Dakikalar geçmiyor… (Atsız)
- Bu çirkef dünyada çamura bulanması en güç şey gerçek insanın şerefidir. (Tanıdığım Atsız)
- Bazı insanlara birtakım etiketler yapıştırarak onları mahkûm etme ilkelliğinden o zamanlar sıyrılmış değildik. Ama doğruyu söyleyelim; bugün dahi böyle bir tavırdan uzaklaştığımızı iddia edebilir miyiz? (Tanıdığım Atsız)
- Yazık Türk milletine. Yüzyıllarca zahmet çeksin, kan döksün, vergi versin, sonra onun münevver bilginleri, toplayıcı ve kurtarıcı formülleri bulacakları yerde onu parçalasın... Yazık... Yazık... (Tanıdığım Atsız)
- Ermeni komiteci Mıgırdıç Yanıkyan: “Sizler bu mektubu okuduğunuz zaman ben yeni bir savaş biçimi icat etmiş ve bunu uygulamaya koyulmuş bulunuyorum. Önden gidiyorum, bütün Ermeniler peşimden gelsin. Bunu yapacaklarına eminim. Çağımız gösteriyor ki artık sonuç almanın tek yolu şiddet eylemlerinden geçiyor. Ermenilerin uzun uykularından uyanmalarının ve kaba Türklerden onların anlayacağı dille konuşarak haklarını almalarının vakti geldi. Türk hükümeti ile bu dünyada hiçbir millet münasebet kuramamalı. Türk Hükümetinin temsilcisi sıfatıyla dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan bürün kişiler yok edilmeli.” (Türklere Karşı Ermeni Komitecileri)
- Hayat ve Hatıralarım'ı okuduktan sonra, Atsız'ın, Dr. Rıza Nur hakkındaki olumlu görüşlerinin büyük ölçüde değiştiği anlaşılmaktadır. Nitekim, 1964-1975 yılları arasında yayımlanan Ötüken dergisinde, artık Rıza Nur'dan eski hayranlıkla bahsedilmediği, hatta hiç bahsedilmediği görülmektedir. (Tanıdığım Atsız)
- Komiteciler Ermenileri tahrik etmeğe başladılar. Müdafi Vatandaşlar Cemiyeti’ nin kurucularından Gergecyan'n (bu adam, daha sonra, Taşnak Cemiyetinin kararı ile öteki komiteciler tarafından öldürülecektir) adamları dükkânları kapattırdılar, kiliselerin çanların çaldırmadılar. Gergesyan 'in kardeşi silâhinı ateşleyerek iki Türk askerinin ölümüne sebep olunca çatışma başladı. Rus konsolosu, Vali Samih Beyi ziyaret ederek: - Böyle âsi bir halkı Rusya'da olsa mutlaka kırarlar, dedi. Aynı konsolos, kendisiyle görüşen Ermeni komitecilerine de: - Türkiye gibi vahşi bir hükûmetin idaresi altında yaşamağa değmez, diyordu. (Türklere Karşı Ermeni Komitecileri)
- İktidara sahip olanlar onu zaman zaman zindana tıkmışlar, zaman zaman ekmeğini elinden almışlar, hatta, nihayet bir kütüphane köşesinin karanlığına itivermişlerdi. Atsız, her şeye göğüs germişti. Ülkü yolunda yürüyenlerin, daha başlangıçta fırtınalar ve boralarla karşılaşabileceklerini iyi biliyordu. (Tanıdığım Atsız)
- Milli Yol'un 6 sayısında Atsız'ın iki yazısı birden çıktı. Biri, Bedii Faik'e cevap olarak yazılan Şerefli (!) Basındı. Bu tarz yazılarında olduğu gibi, gayet sert, hasmını ilk hamlede susturacak ölçüde zehir zemberek bir cevap. Dünya'da bir daha Atsız aleyhinde yazı yayınlandığını hatırlamıyorum. (Tanıdığım Atsız)
- Türkçülük bayrağını yükseltenler yoruldukça, yıprandıkça düştükçe, o bayrak, bir adım geriden gelenler tarafından kavranacak ve Türkçülük ordusu, bir çığ gibi büyüyerek hep ileriye, büyük ülküye, Kızıl Elma'ya doğru yürüyecektir. Hüseyin Nihâl Atsız (Tanıdığım Atsız)
- Evde oturmuş sohbet ediyorlardı. Makbule Hanım, ağabeysine yine kendisini mektebe göndermediği için serzenişte bulunuyordu. Mustafa Kemal, kardeşinin saçlarını çekti: - Makbuş, Makbuş. Sen okursan mevkiimi elimden alırsın. Okumadığın halde bu kadar zekisin. Hele bir de mekteplere, Darülfünunlara gitseydin, neler yapmazdın. Zübeyde Hanım söze karışmıştı: - Kızım gene okumuş sayılır. Cahil kalmadı ya... (Atatürk'ün Hayatındaki Kadınlar)
- Yuksel ki yerin bu değildir Dünyaya gelmek hüner degildir (Tanıdığım Atsız)
- Atsız, kalabalıktan ve sıkışık yerlerden hoşlanmazdı. Mecbur kalmadıkça kalabalığa girmezdi. Sessizliği, yalnızlığı tercih ederdi. Bir de yürüyüşü çok severdi. İmkân bulduğu kadar yürümek isterdi. (Tanıdığım Atsız)
- Biraz sonra uçak yaklaşmış, alana inmiş, Atatürkün bulunduğu yere yaklaşmıştı. Önce Vecihi Bey indi, elini uzatarak Sabiha Gökçen'in uçaktan inmesine yardım etti. Tam o sırada Atatürkün arkasından bir ses duyuldu: - Kadın değil mi, ne de olsa erkeksiz uçamazlar. Bu sesi Atatürk de duymuştu. Fakat sesini çıkarmadı. Sabiha Gökçen'e, eliyle uçağı göstererek hafif sesle bir şeyler söyledi. Sabiha, pilot Sabiha olarak koşarak uçağa bindi. Şimdi uçak havada akrobasi hareketleri yapıyor, seyredenlerin heyecandan yürekleri kalkıyordu. Atatürk orada hazır bulunanlara kısa bir hitabede bulundu: - Türk kızı, erkeği kadar cesaret ve azimle Türk semalarındaki yerini alacaktır. Sabiha Gökçen, yarının binlerce Sabiha'sından yalnız ve yalnız biridir. Yarın on binlerce Sabiha olacaktır. (Atatürk'ün Hayatındaki Kadınlar)
- Hasta Adamın mirasına dikilmiş haris gözler elbette Ermeni meselesini kurcalayacaklar, böyle bir mesele yoksa ihdas edeceklerdi. Bir taraftan İngiltere, bir taraftan Rusya, ve bunların arkasında Orta doğudaki petrol kavgasının öncüleri, Ermenilerin milli duygularını kamçılayacak, onları kendi emelleri için kullanacak, isyana teşvik edeceklerdi. kilise, komiteler, komiteciler... hepsi şu hikayenin neticesi fakat büyük ve kanlı bir oyunun aktörleridir. (Türklere Karşı Ermeni Komitecileri)