Berna Moran kimdir? Berna Moran kitapları ve sözleri
Türk Edebiyat Kuramcısı, Eleştirmen Berna Moran hayatı araştırılıyor. Peki Berna Moran kimdir? Berna Moran aslen nerelidir? Berna Moran ne zaman, nerede doğdu? Berna Moran hayatta mı? İşte Berna Moran hayatı... Berna Moran yaşıyor mu? Berna Moran ne zaman, nerede öldü?
Türk Edebiyat Kuramcısı, Eleştirmen Berna Moran edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Berna Moran hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Berna Moran hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Berna Moran hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 23 Ocak 1921
Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye
Ölüm Tarihi: 31 Ekim 1993
Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye
Berna Moran kimdir?
Prof. Dr. Berna Moran (23 Ocak 1921, İstanbul - 31 Ekim 1993, İstanbul)[1] edebiyat kuramcısı, eleştirmen. Türkiye'de modern edebiyat eleştirisi alanının öncülerindendir.
İstanbul’da doğdu. Dedesi Ali Kâmi Akyüz, İsmail Safa ile şair Ahmet Vefa’nın kardeşi, romancı Peyami Safa’nın amcasıdır. Orta öğrenimine İngiliz High School’da başladı, Robert Kolej ve Darüşşafaka Lisesinde okudu, İstanbul Işık Lisesi'ni bitirdi. 1941’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. 1945’te mezun olarak aynı bölümde asistanlığa başladı. 1950-51 yılları arasında Birleşik Krallık'ta Cambridge Üniversitesinde doçentlik çalışması yaptı. 1956’da doçent, 1964’te profesör oldu. 1981’de emekli oldu.
Moran, 1972’de yayımlanan "Edebiyat Kuramları ve Eleştiri" başlıklı yapıtıyla büyük ilgi gördü ve 1973 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü’nü kazandı. 1983 yılında, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Birikim ve Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde yayımladığı inceleme yazılarından hareketle oluşturduğu Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış adlı çalışmasını yayımladı. Türk romanının doğuşunu ve o dönemin toplumsal koşullarını Batılılaşma olgusu içinde inceleyen bu kitap, Türk edebiyatı eleştiri geleneğinin en önemli eserlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. 1990 yılında 2. cildi yayımlanan Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış'ın 3. ve son cildi yazarın ölümünden sonra yayımlanmıştır. Moran Shakespeare’nin III. Richard adlı eserini de Kıral III. Richard Faciası adıyla Türkçeye çevirmiştir.
1952 yılında akademisyen Tatyana Moran ile evlenen Berna Moran, 1993’te karaciğer kanserinden hayata veda etti, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.
Eserleri
- Türklerle İlgili İngilizce Yayınlar Bibliyografyası (1964)
Edebiyat Kuramları ve Eleştiri (1972) ISBN 975-470-704-9 (1973 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü)
- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1: Ahmet Mithat'tan A. H. Tanpınar'a (1983, İletişim Yayınları): Edebiyatımızda romanın I. dönemi olarak ayırdığı ve ana sorunsal olarak Batılılaşmayı içeren eserlerden belli başlılarını incelediği çalışması (ISBN 975-470-054-0) (Yazarlar Birliği Deneme-Tenkit dalında 1985 yılının sanatçısı ödülü)
- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2: Sabahattin Ali'den Yusuf Atılgan'a (1990, İletişim Yayınları): II. dönem romanı olarak adlandırdığı Anadolu romanlarında başkaldırı ögesini incelediği ikinci kitap (ISBN 975-470-055-9)
- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3: Sevgi Soysal'dan Bilge Karasu'ya (1994, İletişim Yayınları - Ölümünden Sonra): 12 Mart romanı diye adlandırılan eserlerle başlayıp 12 Eylül sürecini irdeleyen bazı eserleri değerlendirdiği ve vefatından kısa bir süre önce tamamladığı çalışması. (ISBN 975-470-402-3) Kitap yayına Nazan Aksoy ve Oya Berk tarafından hazırlanmıştır.
- Edebiyat Üzerine (2004): Dergi ve gazetelerde yayınlanmış fakat eserlerine girmemiş makale ve röportajlardan oluşturulmuştur.
Berna Moran Kitapları - Eserleri
- Edebiyat Kuramları ve Eleştiri
- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1
- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2
- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3
- Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar
Berna Moran Alıntıları - Sözleri
- İnce Memed yalnız Türk soylu eşkiyalarıyla değil, çeşitli ülkelerin, Robin Hood, Billy the Kid, Jesse James gibi efsaneleşmiş haydutlarıyla akraba sayılır. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
- Müşahedat'ın roman tarihimizdeki öteki Tanzimat romanlarından ayrı bir yeri vardır, çünkü Batı'da bile görülmemiş yeni bir tekniğin bilinçle denendiği ilk romanımızdır. Batı romanında bu yöntemin özellikleri gerçekten yok mu? Yazarın kendi adıyla romandaki kişiler arasında yer aldığı bir yapıt bildiğim kadarıyla yok, zaten olsa, roman değil açıkça otobiyografi sayılırdı.... Romanın yazılışını konu haline getirme bakımından Müşahedat'takini andıran bir tekniği, 18. yüzyıl İngiliz romancısı Lawrence Sterne Tristram Shandy’de kullanmıştı. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
- Biliriz ki çoğunluğun hoşlandığı şeyler, sanat değeri çok yüksek olan şeyler değildir. (Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar)
- Yazarın, biraz da kendi olduğu söylenen bu kadın kahramanları, o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil ederler. Seviye Talipler, Handanlar, Kâmuranlar her şeyden önce güçlü bir kişiliği olan, haklarını savunan, Batı terbiyesi almış ama Batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat kolunda yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
- Kübra’nın anasının dediği gibi, “parası olanın ırzı da tamam, namusu da!” (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
- ...yanlış çalan saate inanmak istesen de batan günle doğan günün sırasını tersine çeviremezsin. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
- "Yalnızlığı göğüslemek herkesin kolay başarabileceği bir iş değil." (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
- Bir sanatkârda, hisseden, ıstırap çeken ruh ile eseri yaratan kafa birbirinden ne kadar ayrılabilirse sanatkâr o nispette büyük olur. (Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar)
- Tolstoy'a göre duygu aktarımını başaran her eser sanat eseridir. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
- Durmadan değişen, daima oluş halinde bulunan duyu dünyası hakkında sağlam ve kesin bir bilgiden söz edemeyiz. Gerçek bilgi, değişmeyen ideaların bilgisidir ve bundan ötürü filozof da ancak aklın objesi olabilen idealar dünyasını kendine bilgi konusu olarak seçer (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
- İstemedikleri adamla evlenmeye zorlanan kızlar bu duruma katlanmamalı, isyan etmeli, birleşmeli ve işbirliği yapmalı. Hatta gerekirse talip olan erkeği öldürmeli. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
- Her kadın okurun edebiyat yapıtını bir kadın olarak okuduğu anlamına gelmez, çünkü bu bağlamda kadınlık biyolojik bir cins ayırımına dayanmaz; sonradan, kültürle kazanılan belli bir kadınlık bilincine dayanır. Kadın olarak okumak için dişi olmak yeterli değildir, dişiliğin anlamını bilmek gerekir. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
- Anadolu romanında, sömürülen köylünün yerini 12 Mart öncesinde Türkiye halkı ; sömüren toprak ağası yerini de kapitalist burjuva sınıfı alır. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
- Öte yandan faizle para vererek servet yapmış, ama çok zengin olmasına karşın cimriliği yüzünden ne yemeğine ne keyfine, ne rahatına ne çocuklarına para harcayamayan sözde dindar Kasım Efendi ile ailesi de bağnazlıkları, cahillikleri ve cimrilikleriyle alay konusu olurlar (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
- Yaşar Kemal gerçeklikle efsanenin, olağan ile fantastiğin iç içe girdiği bir dünya sunar bize, çünkü ona göre insan, yaşam savaşımını biraz da mitoslar yaratarak ve düşlerden güç alarak sürdürür. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
- İşte bizleri zayıfatan bu. İçinden gelmediğimiz bir sınıfa, farketmeden özenmek. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
- İnce Memet gerçek dünyayı değil, insanların özlemlerine karşılık veren, kötülüklerin cezalandırıldığı, yoksulların bolluğa kavuştuğu ideal bir dünyayı dile getirir. Öyküye şekil veren gerçeklik değil, daha önce yazılmış, sanatsal bir düzenleme sergileyen anlatı formlarıdır. Zaten yazınsal şekil (biçim, form) yaşamda bulunmaz, yazınsal gelenektir onun kaynağı. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
- (...) romanları postmodernist ögeler taşıyan Oğuz Atay döneminin ilerisinde bir sanatçıydı ve bundan ötürü romanları 1970'lerin gerçekçi ve toplumcu yapıtlar bekleyen, karmaşık biçim oyunlarına kuşkuyla bakan okurunca pek anlaşılmadı. Diyebiliriz ki Oğuz Atay 1980 döneminin habercisiydi. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
- Toplumcu gerçekçilik sanatın ne olduğu sorusundan çok ne olması gerektiği sorusuna cevap verir. (...) Toplumcu gerçekçiliğe göre sanatın yansıttığı gerçeklik toplumsal gerçekliktir, ama bu gerçeklik devrimci gelişme içinde görülür ve doğru olarak tarihî somutlukla, işçi sınıfının eğitimi gözetilerek yansıtılır. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
- Bir Düğün Gecesi 1970'li yıllardaki Türk toplumunun genel bir tablosunu sunan, o dönemi ilerici ve gerici tipleri ile yansıtan ve bundan ötürü bir yönüyle panoramik bir roman. Ama aynı zamanda birkaç aydının birey olarak iç dünyalarında yaşadıkları sarsıntının anlamını irdeleyen ve bundan ötürü başka bir yönüyle de dramatik bir roman. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)