Edmondo De Amicis kimdir? Edmondo De Amicis kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

İtalyan Romancı, Öykü Yazarı ve Şair Edmondo De Amicis hayatı araştırılıyor. Peki Edmondo De Amicis kimdir? Edmondo De Amicis aslen nerelidir? Edmondo De Amicis ne zaman, nerede doğdu? Edmondo De Amicis hayatta mı? İşte Edmondo De Amicis hayatı... Edmondo De Amicis yaşıyor mu? Edmondo De Amicis ne zaman, nerede öldü?

İtalyan Romancı, Öykü Yazarı ve Şair Edmondo De Amicis edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Edmondo De Amicis hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Edmondo De Amicis hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Edmondo De Amicis hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 21 Ekim 1846

Doğum Yeri: Oneglia, Sardinya Krallığı

Ölüm Tarihi: 11 Mart 1908

Ölüm Yeri: Bordighera, İtalya

Edmondo De Amicis kimdir?

1846'da Oneglia'da dünyaya geldi. Önceleri subay olarak orduda çalıştı. Floransa'ya giderek askeri bir gazetede fıkra ve makaleler yazmaya başladı. Bunları bir cilt halinde. Ardı ardına yazdığı kitaplarla ün kazandı. En bilinen eserlerinden biri, Türkçeye Çocuk Kalbi başlığıyla çevrilen Cuore adlı çocuk kitabıdır.

İstanbul ve Türkiye gezilerini, 2 ciltlik Costantinopoli (1877) adlı eserinde anlattı; bu eser, Türkçeye 1874'de İstanbul (Reşad Ekrem Koçu çevirisi; kısaltılmış metin) ve İstanbul (Beynun Akyavaş çevirisi; tam metin) başlıklarıyla çevrilmiştir. Torino kentine yerleşti ve eğitim konularıyla ilgilenmeye başladı. Dostlar adını verdiği 2 ciltlik kitabı, ruhbilimsel gözlemler yönünden önemlidir. 1886'ya yayımladığı ve başyapıtı sayılan Cuore Çocuk Kalbi tam 25 dile çevrildi ve dünya çapında ünlenmesini sağladı. Sull'oceano (1889; Okyanus Üstünde), Il romanzo di un maestro (1890; Öğretmenin Romanı), La carrozza di tutti (1899; Herkesin Arabası), Okul ile Ev Arası adlı yapıtlarından sonra, 1905'te İtalyanca üzerine inceleme ve görüşlerini L'idioma gentile (1908; Güzel Dil) adlı yapıtında topladı.

Edmondo De Amicis, 1908'de hayata gözlerini yumdu.

Edmondo De Amicis Kitapları - Eserleri

  • Çocuk Kalbi
  • İstanbul
  • Marko
  • Küçük Trampetçi
  • Küçük Kahraman
  • İtalyan Kanı
  • Memories of London

Edmondo De Amicis Alıntıları - Sözleri

  • Şekerleme yapmak için, mezarlıklar var; gam dağıtmak için, Galata köprü­sü; hayal kurmak için, Boğaziçi; pazar gününü geçirmek için, Prens adaları; Anadolu’yu görmek için, Bulgurlu tepesi; Haliç’i seyretmek için, Galata kulesi; her tarafı görmek için de Serasker kulesi. Fakat garipliği güzelliğinden de fazla olan bir şehirdir İstanbul. Aklımı­zın ucundan bile geçmeyen şeylerin hepsi burada hep beraber gözü­müzün önüne serilir. Üsküdar’dan Mekke’ye kervan gittiği gibi, eski payitaht Bursa’ya da ekspres tren kalkar; Topkapı sarayının esrarlı surlarının arasından Sofya’ya giden demiryolu geçer; mukaddes şaraplı ekmeği taşıyan katolik papaza Türk askerleri refakat eder; halk mezarlıklarda eğlenir; hayat, ölüm, zevk ve safa birbirine sa­rılır, birbirine karışır. Bu Londra’nın hareketi ile Doğu’nun ataleti, alenî bir cemiyet hayatı ile hususî hayattaki akıl ermez esrar, bir mutlakıyet idaresi ile dizginsiz bir hürriyettir. (İstanbul)
  • İstanbul, önünde şair ile arkeoloğun, sefir ile tacirin, prenses ile gemicinin, Kuzeyli ile Güneylinin, hepsinin aynı hayranlık duygusuyla haykırdığı âlemşümul ve son derece büyük bir güzelliktir. (İstanbul)
  • Ve "öğretmen" kelimesini hep büyük bir saygıyla söyle, çünkü bir adamın bir başka adama baba haricinde söyleyebileceği en asil, en tatlı söz budur. (Çocuk Kalbi)
  • Hayatında korkunç pek çok gün olacağını düşün, ama bunlardan en korkuncu anneni yitireceğin gün olacaktır. (Çocuk Kalbi)
  • Sağlığı bozan, kötü bir vicdandır. (Çocuk Kalbi)
  • Biz bir başka hayatta tekrar görüşeceğiz; bu dünyada çok acı çekmiş olan insanlar teselli bulacak; çok sevmiş olan insanlar sevdiklerine, günahın da, gözyaşının da, ölümün de olmadığı bir dünyada tekrar kavuşacak. (Çocuk Kalbi)
  • Pilâv Türklerin mukaddes yemeğidir, aynen Napolililerin makarnası, Arapların kuskusu, İspanyolların puchero'su gibi. Hoşu­ma giden yegâne şey, yemeğin sonunda kaşıkla içilen hoşaftı; ho­şaf, çok şekerli şurupta pişen, içine mis, gülsuyu ve ağaçkavunu suyu konan, kuru üzüm, elma, erik, vişne ve daha başka meyvalarla yapılır. Kuzu ve koyun kıyması hiçbir lezzeti kalmayıncaya kadar kaynatılarak hazırlanan başka yemekler de vardır; zeytinyağında yüzen balıklar, yaprak dolmaları, kabak tatlısı, una bulanıp kızartılmış patlıcanlar, reçeller, salamuralar, kokulu otlarla lezzet verilmiş salçalar, ceza kanununun her maddesinin altına, suçu tekrar edecek suçlular için bir bir yazılması gerekli yemekler. (İstanbul)
  • Bunca zengin konağın bulunduğu, arabaların, kadifeler giymiş çocukların geçtiği sokaklarda, yiyecek bir lokmaları olmayan kadınlar ve çocuklar da var. Bunu düşünmek bile insanı korkutuyor. (Çocuk Kalbi)
  • Hakikaten, dış görünüşe göre hüküm verilirse, İstanbul’un Türk halkı, Avrupa’nın en medenî ve en namuslu halkı gibi görünür. İs­tanbul’un en ıssız sokaklarında bile bir yabancının tecavüze uğrama­sı tehlikesi yoktur; camiler ibadet saatlerinde bile ziyaret edilebilir ve bizim kiliselerimizi ziyaret edecek bir Türk’den daha fazla hürmet görüleceğinden emin olunabilir; kalabalıkta, küstah olması şöyle dursun, fakat fazla meraklı bir bakışa bile hiç rastlanmaz; gül­dükleri nadiren görülür, sokağın ortasında ağız dalaşı eden halk adamları da çok azdır; kapılarda, pencerelerde, dükkânlarda kadın sesi hiç duyulmaz; fuhuş, uygunsuz bir hareket hiçbir şekilde gö­rülmez; çarşıdaki vakar camidekinden hiç de az değildir; her yerde pek az hareket eder, pek az konuşurlar, şarkı, gürültülü kahkaha, halka mahsus bağırtı çağırtı duyulmaz, yolları tıkayan rahatsız edi­ci toplanmalar yoktur; yüzleri, elleri, ayakları temizdir; yırtık pır­tık elbiseler azdır, olanlar da nadiren kirlidir; bütün İçtimaî sınıflar arasında umumî ve karşılıklı bir hürmet görülür. (İstanbul)
  • İstanbul insanda en ufak bir şüphe uyandırmaz; en tedbirli yolcular bile, orada herhangi bir hayal kırıklığı yaşamayacaklarını bilirler. Söz konusu olan, nostaljik anılar ya da alışılagelmiş bir hayranlık değildir. Bu, önünde şair ve arkeologların, büyükelçilerin, dükkan sahiplerinin, prenses ve denizcilerin, kuzeyin ve güneyin evlatlarının hayretle eğildikleri, evrensel ve egemen bir güzelliktir. Bütün dünya, buranın yeryüzündeki en güzel yer olduğunu düşünür. (İstanbul)
  • Bir halkın terbiyesi öncelikle sokaktaki tutumundan belli olur. (Çocuk Kalbi)
  • Yedikule'de kargalar öter, akbabalar daire çizerek uçar; deniz kırlangıçlari uzun diziler halinde Karadeniz ile Marmara arasında gidip gelir, ve leylekler ıssız turbelerin kumbetlerinin üzerinde lak lak eder... (İstanbul)
  • Yaşadığın sürece birçok kötü olaylarla karşılaşabilirsin ama onların en kötüsü anneni yitirdiğin gün olacaktır. (Çocuk Kalbi)
  • Hiçbir uyarı daha az gereksiz olamazdı. Bütün gece, gözümü kırpmadım. Genç 2.Mehmet bile, zihnindeki İstanbul imgesiyle uykusuz geçirdiği Edirne'deki o meşhur gecede, yattığı yerde, benim o dört saatlik bekleyiş süresince ranzamda dönüp durduğum kadar dönmemiştir. (İstanbul)
  • "Gülümseyen bir gökyüzü, şarkı söyleyen bir anne, çalışan namuslu bir adam, okuyan çocuklar... İşte bunların hepsi güzel şeyler" ... ~... (Çocuk Kalbi)
  • Annesine saygı duyan katilin bile kalbinde hala namuslu, asil bir duygu vardır. Annelerini üzüp onları acı sözlerle yaralayan en şanlı kişiler bile adi bir yaratıktan başka bir şey değillerdir. (Çocuk Kalbi)
  • ".. Bu manzarayı, bitap düşmüş halde, yarı uykulu seyrederken, bu güzelliği farkında olmadan, ne olduğunu bilmediğim bir şarkıyla müziğe döküyoruz ; üstüne oturduğumuz ölü kimdi acaba diye soruyoruz; ince bir dalla bir karınca yuvasını didik didik ediyoruz; bir sürü şeyden söz ediyoruz; ara sıra, " Sahiden İstanbul'da mıyız?" diyoruz birbirimize, sonra hayatın ne kadar kısa ve herşeyin ne kadar boş olduğunu düşünüyoruz; sonra içimizi sevinç dalgaları yokluyor; fakat, hayran olduğumuz manzara karşısında, aslında, elinde sevdiğin kadının elini tutmuyorsan, yeryüzündeki hiçbir güzelliğin tam bir neşe kaynağı olmadığı kanaatine vardık." (İstanbul)
  • İstanbul'u Galata köprüsünden seyrettiğim zaman, bu düşünce sık sık zihnime takiliyordu. Türkler Avrupa'dan uzaklastirilmasa bile bu şehir bir veya iki asir içinde ne olacak? Ne yazık! Güzellik medeniyete kurban gitmiş olacak. (İstanbul)
  • "Türkler için bu kuşların her birinin tatlı bir önemi ve müşfik bir anlamı vardır:Kumrular aşıklar içindir,kırlangıçlar yuvalarını yaptıkları damları yangından korurlar,leylekler her sene Mekke'ye,hacca giderler,yalıçapkınları inananların ruhlarını cennete taşırlar.Işte bu yüzden,insanlar bu kuşları hem minnet hem Allah sevgisiyle korur ve beslerler." (İstanbul)
  • Annesine saygı duyuyorsa, bir katilin bile yüreğinde insanca bir şeyler kalmış demektir. (Çocuk Kalbi)