Ergün Yıldırım kimdir? Ergün Yıldırım kitapları ve sözleri
Türk Yazar, Öğretim Üyesi Ergün Yıldırım hayatı araştırılıyor. Peki Ergün Yıldırım kimdir? Ergün Yıldırım aslen nerelidir? Ergün Yıldırım ne zaman, nerede doğdu? Ergün Yıldırım hayatta mı? İşte Ergün Yıldırım hayatı...
Türk Yazar, Öğretim Üyesi Ergün Yıldırım edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ergün Yıldırım hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ergün Yıldırım hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ergün Yıldırım hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1965
Doğum Yeri: Elazığ
Ergün Yıldırım kimdir?
1965 yılında Elazığ’da doğdu. Yükseköğrenimine İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde devam etti. Aynı bölümde yüksek lisans ve doktora yaptı. Çeşitli kamu ve özel eğitim kurumlarında öğretmenlik görevinde bulundu.
2000-2001 yılları arasında, İngiltere’de Leicester Üniversitesi’nde akademik araştırmalar yapan Yıldırım, 2002-2006 yılları arasında Dumlupınar Üniversitesi’nde Doçent unvanını aldı.
2012 yılında Profesör olan Yıldırım halen Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri bölümünde öğretim görevlisidir.
YazılarınıYeni Şafak Gazetesi’nde ve çeşitli dergilerde yayımlayan Prof. Dr. Ergün Yıldırım‘Sosyologlar’ Derneği Başkanlığı da yapmaktadır.
Ergün Yıldırım Kitapları - Eserleri
- Aile Sosyolojisi
- Akif'in Leylası
- Tehcir Günlerinde Aşk
- Üç Tanrı Anlayışı Tanrı İnsan, İnsan Tanrı, Allah
- Öznenin Ölümü
- Bilginin Sosyolojisi
- Değişen Din Anlayışının Sosyolojisi
- Kişisel Gelişimin Sosyolojisi
- Cihad ve İsyan
- İktidar Mücadelesi ve Din
- Başkanlık Sistemi - Dar Gelen Gömlek
- Aile Düşerken
- Ak Parti ve Cemaat
- Sufi Sosyoloji
- Hayali Modernlik
- Simurgun Kanatları
- Epidemik Toplum
- İslam Toplum Tasavvuru
- Ergenekon Ötesi Türk Milliyetçiliği
Ergün Yıldırım Alıntıları - Sözleri
- Bir şey olma vaadiyle hiçbir şey olur insan. (Öznenin Ölümü)
- Millet, ulusa dönüşünce bütün kadim zenginliğinden uzaklaşır. Peygamberler tarafından vaaz edilen hakikatlerden sıyrılır... Sh:11 (Akif'in Leylası)
- Aristo, kadın ve erkeklerin eşitliği fikrini reddetmiş ve kadını "erkeğin yarısı" ya da "eksik erkek" olarak nitelemiştir. (Aile Sosyolojisi)
- Aydınlanmacı materyalistlerden Le Mettri, insana "makine insan" diyerek bedeni bir makine olarak tasarlar...Beden teknolojinin içine yerleştirilerek varlığa uzanır. İslam düşüncesi bedeni "emanet" olarak tanımlar. Helal ve haram sınırlarıyla belli bir anlam dünyası içine yerleştirir onu. Sorumluluklar ve haklar yükler ona. (Aile Düşerken)
- Abdülhamit rejimi devrilmişti, hürriyet gelmişti. Osmanlı fikriyatına hala büyük bir saygı vardı. Çünkü Osmanlı Hanedanı bir semboldü ve bütün dinlerin, mezheplerin ve kavimlerin devletiydi. Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Keldaniler, Türkler, Kürtler ve Kızılbaşlar için Osmanlı aynı sadakati temsil ediyordu. Hristiyan ve Müslümanlar için Osmanlı ortak devletin adıydı. Güven ve huzuru ifade ediyordu. Meşrutiyetin ilanıyla istibdat rejimi yıkılmış ve hürriyet gelmişti. Artık bütün Osmanlı tebaası hürriyet içinde kardeşce yaşayacaktı. (Tehcir Günlerinde Aşk)
- Tarih boyunca insanlar çok farklı Tanrı anlayışlarına sahip oldular. Ancak çok genel bir çerçeve içinde biz bunları “Tanrı İnsan” , “İnsan Tanrı” ve bir de sadece Tanrı (Allah) diye üç model içinde ele alıyoruz. Elbette çağlar üzerinden, siyasetler üzerinden ve bilimler üzerinden giderek çok farklı tasnifler de yapmak mümkün. Ama bizim için önemli olan bu kadar çok sapma ve kargaşa içinde bütünlüğü görebilmek ve Tanrı anlayışını sağlıklı bir biçimde anlayacak bir bakış açısına sahip olmak. Bu çalışmamızda; yükselen ateizm, deizm ve politeizmin felsefi, antropolojik ve teolojik yönlerine yoğunlaşıyoruz. Mitolojik, antropolojik ve tarihselci bilincin Tanrı anlayışlarını açıklıyoruz. Başka bir bakışta ise Tanrı İnsan, İnsan Tanrı ve Allah anlayışlarına yoğunlaşıyoruz. Hem açıklıyor hem de sorguluyoruz. Temel bakışımızda İslâm kelamı veya İslâm metafiziği (Allah biliminin) ilkeleri var. Sosyal teoriden yararlanıyoruz. Batı düşüncesinin, bugünkü Tanrı anlayışının inşasında nasıl etkili olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Tevhide söz söyleyene sözümüzü söyleyeceğiz! (Üç Tanrı Anlayışı Tanrı İnsan, İnsan Tanrı, Allah)
- Can sıkıntısı, en önemli hastalıktır. Tatminsizlik hastalığı, bütün varlığı yok etme pahasına yine de şifa bulmaz. (Aile Düşerken)
- Locke' a göre, geleceğin vatandaşları olarak çocuklara yapılan yatırım, toplumun kendisine yapılan yatırımdır. Bu nedenle, bu yatırım ciddiyete alınmalı, çocukların zihni devlet, okul ve aile tarafından disiplinci ve gelişimci bir mantıkla doldurulmalıdır. (Aile Sosyolojisi)
- Kavmiyetçilik ecnebi bid’atıdır, cahiliye davasıdır, insanı zehirleyen bir ideolojidir (Babanzade Ahmet Naim...) Sh:23 (Akif'in Leylası)
- İçinde yaşadığımız dünyadaki değişimleri anlamanın önemli bir yolu da bu dünyanın dayandığı bilgi ruhunu anlamaktan geçer. Bunun için modern ve küresel dünya toplumlarında bilginin ne olduğu, nasıl oluştuğu ve nelere yol açtığı soruları önem taşımaktadır. (Bilginin Sosyolojisi)
- Dayatma, çünkü hayatın doğal akışından gelmeyen ve kültürel olarak üretilmeyen bir şeyi, yapay bir biçimde insanlara dikte ediyorsunuz. Üstelik Avrupanın son dönem kültürel varlığından çıkan bir sarsaklık. Bu defa toplumsal cinsiyet taklitçiliğiyle Maymuna dönüyoruz... (Aile Düşerken)
- Diktatörlerin ve emperyalistlerin ürettikleri yoksunluklara ve onursuzluklara karşı vahşeti umut olarak sunar. Yıkan, yok eden ve dağıtan bir umut vaat etmektedir. Elbette bu umudun umut ile alakası yoktur. Sadece yıkıcı içgüdüleri harekete geçirmektedir. (Cihad ve İsyan)
- "toplumbilimsel düşünce yeteneğinin varlığını gösteren en önemli belirtken, karşılaşılan sorunların bireyin dar yaşam ortamının sorunları olarak gören anlayış ile, bu sorunları toplumsal yapının kamusal sorunları olarak ele alan anlayış arasındaki farklılıktır." (Mills, 2020:20) Ona göre toplumbilimsel düşgücü, kişisel gibi gözüken sorunları toplumsal ve tarihsel bağlamı içinde ele almayı ifade etmektedir. (Aile Sosyolojisi)
- Aile sosyolojisinin ortaya çıkmasından önce ortaya atılan düşünceler mevcut aile yapısını "tasvir etmek ve açıklamak" yerine, daha çok "olması gereken" durum hakkında fikir vermektedirler. Oysa aile sosyolojisi normatif bir disiplin değildir, amacı gerçeği olduğu şekliyle kavramak ve incelemektir. (Aile Sosyolojisi)
- Bu çerçevede İbn Teymiyye’nin kitapları yeniden çeşitli İslam dillerine tercüme edildi. Adeta bir 'Vehhabi aydınlanması” ortaya çıktı. Tekfircilik yeniden yükseldi ve yaygınhk kazanmaya başladı. Vehhabiliğin gündeme getirdiği cihat, tekfir, iman ve amel gibi meseleler yaygınlaştı. (Cihad ve İsyan)
- İnsan Tanrı yaklaşımı ise insanı merkeze alır ve Tanrı'yı insan varlığının ürünü olarak görür. Tanrı'dan gelen insan değil, insandan doğan Tanrı'dır. Modern antropolojik bilinç ve tarihselci yaklaşım buna dayanır. İnsan, bütün bireyselliği, narsizmi ve üstün insan olma cüretkarlığı ile Tanrı haline gelir. (Üç Tanrı Anlayışı Tanrı İnsan, İnsan Tanrı, Allah)
- Akif'in Leylası milletiydi. 'Herkesin bir Leylası vardır. Kavuşmak istediği, özlem duyduğu, uğruna mücadele ettiği bir Leyla.' Mehmet Akif'in Leylası ise tasavvur ettiğimizden çok başka bir şeydi. Onun Leylası 'millet'iydi. Akif'in biyografisini okuduğumuzda 'millet' kavramının güçlü işaretlerini görürüz: 'Milletin aydınlarla ilişkisi, milletin İslami anlamı, milletin cihaz içinden geçişi, milletin yaşadığı acılar ve sefaletler, millet olmanın şuur ve imanı.' Akif'in hayatına, şiirlerine, vaazlarına ve makalelerine öylesine sinmiştir ki Akif, milletin varlığını resmeden canlı bir tablodur adeta. 'Amacım Mehmet Akif biyografisiyle milleti anlatmaktı' diyerek yola çıkan Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Akif'in Leylası adlı eserinde Usta şair Mehmet Akif Ersoy üzerinden bir millet okuması yapıyor. Etkileşim Yayınları arasından çıkan kitapta yazar, sosyolojik olarak millet kavramını irdeliyor ve Akif'in 'millet' kavramı üzerine odaklanıyor. Yıldırım, aslında Akif'in millet kavramından yola ç (Akif'in Leylası)
- "Bugün biliyoruz ki, kuşaktan kuşağa, insanoğlu şu ya da bu tür bir toplumda yaşamakta; her insan belirli bir biyografisini tarihin belli bir diliminde yazıp noktalamaktadır. İşte bu küçük ömürcüğü iledir ki, ne denli küçük ölçüler içinde olursa olsun, toplumun ve tarihsel durumunun ürünü olan insanoğlu, aynı anda yaşadığı toplumun biçimlenişine de katkıda bulunmuş olmaktadır." (Aile Sosyolojisi)
- Üstünlük, insana rağmen doğuştan gelerek ona yüklenen faktörlerden değil, insanın sonradan kendi iradesiyle tercih ettiği imanda aranır. “Üstünlük takvadadır” denir. Takva kan, soy ve ırk gibi insana doğuştan yüklenen bir davranış değildir. İnsanın insan olma sürecinde kazanabileceği idealler ve davranışlarla ilgilidir... Sh:28 (Akif'in Leylası)
- Webere göre, mezhepler zor duruma düşenlere yardım ettiğinden dolayı bir mezhebe üye olmak ya da ona katılmak; satış yapmak, banka kredisi almak, güvenli görülmek, alacaklılara garantiler sağlamak manasına geliyor. (Cihad ve İsyan)