Erol Göka kimdir? Erol Göka kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Psikiyatri profesörü Erol Göka hayatı araştırılıyor. Peki Erol Göka kimdir? Erol Göka aslen nerelidir? Erol Göka ne zaman, nerede doğdu? Erol Göka hayatta mı? İşte Erol Göka hayatı...

Psikiyatri profesörü Erol Göka edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Erol Göka hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Erol Göka hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Erol Göka hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1959

Doğum Yeri: Denizli

Erol Göka kimdir?

1959 yılında Denizli'de doğdu. Ortaöğrenimini “parasız yatılı” olarak Aydın’da tamamladı. 1983’te "Tıp Doktoru", 1989 yılında “Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı”, İzmir'de tamamladığı askerlik görevinin ardından 1992 yılında “Doçent" olmaya hak kazandı. 1998’de Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi oldu. 2010 yılı başında Konya Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilimdalı’na “Profesör” olarak atandı.

Psikiyatrinin birçok alanında yapılan bilimsel çalışmalarda yer almasına rağmen ilgisi, daha çok psikiyatrinin sosyal bilimlerle ve felsefe ile kesişim noktalarında yoğunlaşmıştır. İnsanın dinamik özelliklerine ve grup-varlığına olan ilgisi onu psikodinamik yönelimli klinik uygulamalara ve grup psikoterapilerine yöneltmiştir. Bu nedenle bilimsel çalışmaları ve klinik deneyimleri daha çok bu alanlardadır. Psikiyatrinin sosyal bilimlerle ve felsefeyle olan kesişim noktalarıyla ve psikoterapilerle ilgili çok sayıda toplantıda konuşmacı ve özel davetli konferansçı olmuştur. “Türkiye Günlüğü” ve “Türkiye Klinikleri Psikiyatri” dergilerinin yayın; birçok tıp ve beşeri bilimler alanındaki derginin danışma kurullarında bulunmaktadır.

Mesleki alanda yayınlanmış kitapları arasında öne çıkanları “Psikiyatri ve Felsefe”, “Felsefe ile Psikiyatri”, “Hayatın İçinde Psikiyatri”, “Varoluşun Psikiyatrisi”dir. Psikiyatri uygulamalarının deneyimi ve felsefi ilgilerinin sonucu olarak ortaya çıkan görüşlerini “Hayata ve Aşka”, “Kadınlar, Erkekler, Âşıklar”, “Ölme” kitaplarında toplamıştır.

Büyük grupların davranışlarının dinamiklerine ve tarihsel kökenine yönelik çabasının ürünü olan “İnsan Kısım Kısım: Topluluklar, Zihniyetler, Kimlikler” adlı kitabının yanı sıra Türklerin tarih boyunca değişmeyen tutumlarını anlamaya yönelik araştırmalarını “Türk Grup Davranışı” adı altında 2006 yılında yayınlamıştır. Bilimsel ve toplumsal çevrelerin yoğun ilgisini çeken ve birçok özgün görüşü barındıran bu çalışma, çok verimli tartışmalara neden olmuştur ve olmaktadır. “Türk Grup Davranışı” kitabı nedeniyle Göka, Türkiye Yazarlar Birliği “2006 yılı Yılın Fikir Adamı Ödülü”ne layık görülmüştür. Erol Göka, “Türk Grup Davranışı” adı altında başlattığı ve halen süren çalışmalarını kitaplaştırmaktadır. “Türklerin Psikolojisi”, “Türklerde Liderlik ve Fanatizm” ve “Türk’ün Göçebe Ruhu” bunlardandır.

Mesleki alanın yanı sıra düşünce dünyasını da ilgilendiren konularda birçok kitap yazmış; toplum psikolojisiyle ilgili bir otorite olarak tanınması nedeniyle görsel ve yazılı medyada gerek sunucu gerek konuşmacı olarak defalarca yer almış; üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve resmi kurumlarca toplantılara davet edilmiştir. Erol Göka, 2008 yılında, “ilmi çalışmalarıyla Türk milletinin ufkunu açan eserler ortaya koyması” dolayısıyla, “Ziya Gökalp/ Türk Ocakları İlim ve Teşvik Armağanı”na layık bulunmuştur.

Erol Göka Kitapları - Eserleri

  • Geçimsizler
  • Ölme - Ölümün ve Geride Kalanların Psikolojisi
  • Hayatın Anlamı Var mı?
  • 'Gerçek' İnsanın Yüzünde Yazar mı?
  • Türklerin Psikolojisi
  • Mutedil Müslümanların Günümüzdeki Düşmanları
  • Varoluşun Psikiyatrisi
  • Kadınlar, Erkekler, Aşıklar
  • Aşk Her Şeyi Affederse
  • Psikiyatri ve Felsefe
  • Türk'ün Göçebe Ruhu
  • İnternet ve Psikolojimiz
  • Yedi Düvele Karşı
  • Bilimlerin Vicdanı Psikiyatri
  • Hoşçakal
  • İnsan Kısım Kısım
  • Önce Söz Vardı
  • Türk Grup Davranışı
  • Yalnızlık ve Umut
  • Kalpten
  • Hasta Bedenin Ruhu
  • Buradan Böyle / Hayatın Psikososyopolitiği
  • Hayata ve AŞKA...
  • Psikoloji Varoluş Maneviyat
  • Freud

Erol Göka Alıntıları - Sözleri

  • Hayatın ne olduğunu idrâk edebilmek için ömrün sonuna gelmek gerekmiyor. Tıpkı deniz suyunun tuzlu olduğunu anlamak için bütün denizi içmek gerekmediği gibi. Bir damla tatmak, bir süre yaşamak yetiyor. Hayatın meşakkatli bir yolculuk olduğunu görmek için. (Hayatın Anlamı Var mı?)
  • İnsan, önceden anasının kucağına, bir dilin, bir geleneğin içine doğardı, şimdiki çocuklar fazladan dijital teknolojinin de içine doğuyorlar. Dijitallik, adeta onların ana dili gibi, bizim içinse öğrenmeye, kekeleyerek konuşmaya çalıştığımız bir yabancı dil. (İnternet ve Psikolojimiz)
  • " Öğrenip mücadele etmek, mücadele edip öğrenmek ve yeni bir dünya kurmak için çalışmak mecburiyetindeyiz. Başka çaremiz yok. " (Mutedil Müslümanların Günümüzdeki Düşmanları)
  • Bugünkü bilimsel bilgilerimiz; insanın bilincini, bir başka bilincin istekleri doğrultusunda tamamen değiştiren, boyun eğdiren ve her koşulda itaat ettiren bir maddenin, ilacın ya da hipnoz gibi bir tekniğin olmadığını göstermektedir. (Psikiyatri ve Felsefe)
  • Bana öyle geliyor ki, dostluk da aşk gibi insan varoluşunun daha çocuklukta kökleşmiş temel koreografisinde sağlam bir yere sahip. Sanki rekabeti de öğrenmek zorunda kaldığımız aile ortamında kardeşlik hisleri kana kana yaşanamadığı için kalbimizde “ideal kardeşlik” için bir yer açılıyor ve hayatımızın içinde ruhları ruhlarımıza değen, ortak erdemlerde buluştuğumuz az sayıdaki insanı o makama yerleştiriveriyoruz. (Yalnızlık ve Umut)
  • Biz de onlara demeliyiz ki "Bu yaptıklarınıza akıl değil, dizgin tutmaz hırs ve tamahın neden oldu, aklın bu işte bir günahı yok. Siz insanı insan yapan her şeyi olduğu gibi aklı da varoluşumuzun merkezindeki kalpten kopardınız, bizi önce Yaratıcımızdan sonra da ahlâk ve vicdandan, merhametten ve erdemlerden, güzellikten ve tabiattan mahrum bıraktınız!" (Kalpten)
  • Ontoanalitik terapinin temel amacı, bireyin kendisiyle, başkalarıyla ve dünyayla, etkili ve doyurucu bir ritmik kapasite içersinde yaşayabileceği açıklığı ve olanakları göstermeye çalışmaktır. (Varoluşun Psikiyatrisi)
  • Her toplumun ve kültürün yaşlılık tanımı, yaşlıya ve yaşlılığa bakışı farklıdır. Tarihte tam bir yaşlı egemenliği ile yönetilen toplumlar olduğu gibi, yaşlılarını ıssız yerlerde ölüme terk eden topluluklar bile olmuştur. (Hayata ve AŞKA...)
  • Yetkin bir yaşam, ancak erdemli bir hayat sürmekle elde edilebilir. ('Gerçek' İnsanın Yüzünde Yazar mı?)
  • Ibadetler, gündelik hayatın olağan seyrine bir mola, ara vermedir. Ara veririz çünkü bu sayede insan olma kaderinin bize yüklediği gerçeklerle yüzleşme fırsatı yakalarız. Dünya hayatına ibadet sırasında bir nebze olsun ara veren, parantez açan insan, içine battığı narsisizmden, benlik davasından kurtulma imkânı bulur. En yüksek eşitlik haline ibadet sırasındaki kulluk bilinciyle ulaşılır. İnsan kardeşlerimizle esastan bir farkımız olmadığını idrak ettikçe bu kez sahiden yükseliriz. Hayata ve insanlara bakışımız köklü bir biçimde değişir. (Psikoloji Varoluş Maneviyat)
  • . “Türk grup davranışının en belirgin özelliklerinden birisi nedir?” diye sorulsa, hemen, “gösteriş ve şatafat düşkünlüğü” diye cevap veririm. Gerçekten de şöyle dikkat kesilip ülkemizdeki yaşam alanlarına baktığımızda geri bıraktırılmış bir ülkede olması gereken rasyonel davranış kalıplarıyla asla uyuşmayan, sosyopatiye ve mafiyöz oluşumlara çanak tutan bu gösteriş ve şatafat düşkünlüğünü hemen görürüz: Bin bir model arabaların doldurduğu yollarımız, giyim kuşamdaki marka merakımız, şehirlerimizin caddelerinde herkese şan olsun diye gezinen düğün alayları, sünnet merasiminden parti toplantılarına hiç susmayan davul zurnalar, övünç vesilesi olan çocuklarımızı yolladığımız okullara ödenen paralar, yazlığımızın oda sayısı, köklerini ta nerelere kadar uzatmaya çalıştığımız soyumuz... Köklü bir Tasavvuf geleneğine sahip olsa da bu topraklarda mütevazılığın nişanesi olan postlar bile en lüks yaşamayı hak eden “mersedesli şeyhler” kılığına girmekte gecikmemiş. . (Türk Grup Davranışı)
  • Biz bir dilde tasfiye hareketine maruz kaldık. Güya öze doneceğiz derken dilin ana kaynağı olan gelenekle tarihle bağı acımadan sökülüp atıldı. Birçok durum için benzeri mısaller verilebilir ama konumuzla bağlantılı olduğundan dolayı, geçenlerde internette dolanan tarihçi Halil İnalcık hocaya atfedilen bir sözden bahsedeyim. Hoca, “stres” kelimesinin olur olmaz yerde kullanımına isyan ediyor ve şunları söylüyordu: “Bin kelimeyle iktifa edersek zihni melekelerimiz dumura uğrar. Herkesin ağzında bir stres. İyi de stresten maksadın ne güzelim? Dert mi, gam mı, kahır mı, keder mi, gussa mı, yeis mi, tasa mı, mihnet mi, elem mi, üzüntü mü, endişe mi, kasvet mi, nedamet mi, melal mi, enduh mu, hüzün mü, hüsran mı, hicran mı, ızdırap mı, inkisar mı, kâbus mu, hafakan mı, teessüf mü, teessür mü, vehim mi, buhran mı,matem mi, gaile mi? Söyle hangisi?" (Psikoloji Varoluş Maneviyat)
  • . Dünyanın en disiplinli ordularını kurabilen, evlerinde konuklarına karşı muhteşem bir saygı ve alicenaplık sunabilen Türkler, kendi yalnızlıklarıyla baş başa kaldıkları ve onlardan rasyonel davranma ve başkalarının haklarına saygı bekleyen trafik düzeninde beş araba bir şeritte düzgün bir biçimde bile ilerlemeyi başaramıyorlar. . (Türk Grup Davranışı)
  • Erich Fromm, özgürlük korkusunu işler birçok eserinde. Despotik rejimlerin var olabilmesini özgürlük korkusundan ödleri patlayanların sığınacak liman arama hissiyatlarına bağlar. Demek ki iradeyi, insanın kuralcılıkta ne kadar ileri gittiğinde değil, özgürlüğünü yönetebilme kapasitesinde arayacağız. Bu ayrım çok önemli! (Hayatın Anlamı Var mı?)
  • Ibiza'da Orta Çağ'dan kalma bir güneş saatinin üstünde "Ultima multis", yazar. Yani "Bugün birçok insanın son günü olacak." (Hoşçakal)
  • Kierkegaard, umutsuzluğa ölümcül hastalık diyor. (Yalnızlık ve Umut)
  • ........ruhsal aygıtımız da bilinçli çabamızın karışamadığı bir işleyişiye sahiptir. (Geçimsizler)
  • Cumhuriyet projesini şimdi daha iyi anladığımı sanıyorum. Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" derken ve "medeniyet dersleri" gibi naif bir çabaya girişirken, asıl olarak kara budunu artık savaşçı deposu olmaktan çıkarmayı, insanlık tarihinde önemli bir yeri olan Türklerin, bu büyük topluluğun, yalnızca savaşçılık değil bir kez de uygarlık adına söz almasını hedeflediğini görüyorum. (Türklerin Psikolojisi)
  • Bir insanın özelliklerini, güzel, çirkin, histerik, takıntılı olup olmamasını ancak âşık değilsek saptayabiliriz. Aşk, tüm bunları siler, herkesin sevgilide gördüğünü âşık görmez; herkes için sıradan biri olan sevgili onun için herkesten farklıdır; önemli olan gerçekten bir fark olup olmaması değil, bizatihi "fark"tır. (Hayata ve AŞKA...)
  • Bir ilişki yaşandığı sırada mutlu ve olgunsanız, sanılanın aksine, böyle bir ilişki kişisi vefat ettiğinde onun ölümünü kabullenmeniz daha kolay olur. (Ölme - Ölümün ve Geride Kalanların Psikolojisi)