Eşber Yağmurdereli kimdir? Eşber Yağmurdereli kitapları ve sözleri
Yazar,Hukukçu Eşber Yağmurdereli hayatı araştırılıyor. Peki Eşber Yağmurdereli kimdir? Eşber Yağmurdereli aslen nerelidir? Eşber Yağmurdereli ne zaman, nerede doğdu? Eşber Yağmurdereli hayatta mı? İşte Eşber Yağmurdereli hayatı...
Yazar,Hukukçu Eşber Yağmurdereli edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Eşber Yağmurdereli hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Eşber Yağmurdereli hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Eşber Yağmurdereli hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1945
Doğum Yeri: Erzurum
Eşber Yağmurdereli kimdir?
Yağmurdereli Erzurum Tortum'da1945'te doğdu, 1964'te üniversite merkezi sınavını üçüncülükle kazandı.
12 Mart 1971'den sonra üniversiteden uzaklaştırıldı. 1972'de Samsun'da avukatlığa başlayan Yağmurdereli "Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi/ Acilciler" grubunun kurucusu ve lideri olduğu iddiasıyla 13 Mart 1978'de tutuklandı, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirme"fiilini düzenleyen 146. maddesinin 1. fıkrası uyarınca Samsun Ağır Ceza Mahkemesi'nce müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
13 buçuk yıl sonra, Terörle Mücadele Yasası (TMY) ile öngörülen"şartlı tahliye"den yararlanarak, 1 Ağustos 1991'de serbest bırakıldı.
Kısa süren "özgürlük"
Yağmurdereli, serbest bırakılmasından sonra, "barış" ve"demokrasi" girişimlerinde yer aldı, ölüm oruçlarında aracı oldu."Barış için 1 Milyon imza kampanyası"nın sözcülüğünü yaptı.
Yağmurdereli, 8 Eylül 1991'de İnsan Hakları Derneği (İHD) mitingindeki konuşması nedeniyle 10 ay hapis cezasına mahkum oldu. Karar Yargıtay'da onanınca, daha önce, "şartlı tahliye" edildiği için 10 aylık hapis cezası daha önceki cezasının geri kalanıyla birleştirildi.
6 yıl sonra yeniden cezaevi
Böylece, Yağmurdereli 22.5 yıl hapis cezası için 1997'de cezaevine konuldu.
İç ve dış kamuoyunun baskısı sonucu, 9 Kasım 1997'de, ceza infazı 1 yıl süreyle ertelenerek serbest bırakıldı. Karar, 16 Aralık'ta geri çekilince, Yağmurdereli 1 Haziran 1998'de yeniden tutuklandı ve 18 Ocak 2001'de serbest bırakıldı.
Akrep ve ödüller
İnsan hakları mücadelesinin en önde gelen isimlerinden Yağmurdereli'nin 13 buçuk yıllık cezaevi günlerinde yazdığı"Akrep" oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda sahneledi.
Akrep, Yağmurdereli'ye iki de ödül getirdi: 1998'de Sanat Kurumu'ndan "bütün zamanların en iyi yazılmış oyunlarından",1999'da İsmet Kuntay En İyi Oyun Yazarı ödülleri...
1985'de Nelson Mandela'nın aldığı, Fransa'nın Bordeaux kentindekiİnsan Hakları Enstitüsü ile Avrupalı Avukatlar Derneği'nin verdiği Ludovic Trarieux ödülü 2000'de Yağmurdereli'nin oldu.
Pek çok ödül sahibi Yağmurdereli, 8 Temmuz 2001 Görme Engelliler Satranç Turnuvası'nda da beşinci oldu
Eşber Yağmurdereli Kitapları - Eserleri
- Akrep
Eşber Yağmurdereli Alıntıları - Sözleri
- - Ölüm sana, yalnızlık bana, öyle mi? - Ölüm her ikimize de... Hatta ölüm benden çok sana yakışır. Çünkü sen ne için yaşadığını da bilmiyorsun... (Akrep)
- Akıp giden yıldızlardık gecede. Ayın aydınlığı hepimizi sarıp sarmaladığında billur avizeler gibiydik gecenin kenarında. (Akrep)
- Onca acı, özlem ve umut bu mektuplara sığar mı? (Akrep)
- Hocam, geçenlerde Erdal adında 17 yaşındaki bir çocuğun, kanuna uygun olsun diye önce yaşını büyüttüler, sonra da astılar. Duydun mu? (Akrep)
- Bir insan bir başka insana neyi anlatabilir. Yaşamak gerekir. (Akrep)
- Tarih miydi ne!.. Bir aydınlıktan çıkıyor, bir başkasına giriyorduk. Sanki zamanın ortasında bir kapıydı o... Eşiğinden atlanan... Sonsuzluğa uzanan bir yoldu önümüzde uzanan. Durduk, soluksuz izledik. Sonra bir kadının saçlarına sevdayla dokunurdu ellerim. Dostlukların kır çiçekleri boy verdiği bir yeryüzünde sevda masalları anlatırdık, birbirimize... Ölüm bazen çıkar gelirdi dağların arkasından doludizgin, en çok da ilk yaz akşamlarında. Biz yine de sevdayı eksiltmeden yaşardık... Tanıdık dost yüzleri ölü yüzlere dönüşürdü haziran bulutlarında. Tarih denince ne gelirdi ki aklımıza. Biz insan yüreğiydik... Sonra rüzgarın yaladığı leylak bahçelerinde sonsuz öpüşürdük. Ölümsüz sevdalarda yaşardık... (Akrep)
- Hayatta insanın başına her şey gelir. Sonra da geçer. Kötü günler kalıcı değildir. Bir gelir, bir gider. Uzun sürdü ama şimdi geçti. Nasıl geçti? Sevgiyle. (Akrep)
- Cezaevi arabasında jandarmaya döndüm, tertip dedim, şu camdan bir bakayım. Doğruldum, üst camdan baktım. Hocam, hayatı gördüm orada. İnsanlar cıvıl cıvıl , oraya buraya gidip geliyorlar. Sonra döndüm, kafamı kaldırdım, gökyüzüne baktım. Deniz gibi bir gökyüzü. Sanki cezaevinin üstündeki gökyüzü aynı gökyüzü değil. Bu ona hiç benzemiyor. Bu başka bir şey. Ben yıllar önce bu cezaevine getirildiğim de geceydi. Bir karanlığın içinden geçtik, geldik girdik bir başka karanlığa. (Akrep)
- Doğru, o akrepler artık bedenimize pek zarar vermiyorlar. Ama yüzyıllardır bu topraklar üstünde hayatımıza ve onurumuza kasteden bir akrep var. O hayatımızı, onurumuzu ve bilincimizi her gün yeniden sonsuz kere zehirliyor. İşte hepsi bu... (Akrep)
- Bu ülkenin insanları şimdi yataklarında mışıl mışıl uyuyorlar. Bu ülkede on binlerce cinayet işlendi, görmediler. Daha on binlercesi işlenecek yine görmeyecekler. Görmemezlikten geldikçe sıranın kendilerine gelmeyeceğini sanıyorlar. Onların yerine de utanıyorum. Uyuyor musun?.. Yorgunsun, biliyorum... Sen şimdi uyu... Yıllarca hep ölümü yaşadın. Ama bu ülkede zaten birçok hayat yarım kaldı... Eksik yaşandı... Ama bir gün bu ülkede birileri bu yarım kalan hayattan, eksik yaşanmış hayatları devralacaklar ve devraldıklarını özgürce yaşayacaklar... Onurlarıyla yaşayacaklar. Senin yarım kalan hayatını da ben devralıyorum. (Akrep)