Fahreddin er-Râzî kimdir? Fahreddin er-Râzî kitapları ve sözleri
İranlı din bilgini, fizikçi ve düşünür Fahreddin er-Râzî hayatı araştırılıyor. Peki Fahreddin er-Râzî kimdir? Fahreddin er-Râzî aslen nerelidir? Fahreddin er-Râzî ne zaman, nerede doğdu? Fahreddin er-Râzî hayatta mı? İşte Fahreddin er-Râzî hayatı... Fahreddin er-Râzî yaşıyor mu? Fahreddin er-Râzî ne zaman, nerede öldü?
İranlı din bilgini, fizikçi ve düşünür Fahreddin er-Râzî edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Fahreddin er-Râzî hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Fahreddin er-Râzî hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Fahreddin er-Râzî hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Tam / Gerçek Adı: Muhammed bin Ömer bin Hüseyin bin Hüseyin bin Ali et-Teymî el-Bekr
Doğum Tarihi: 6 Şubat 1149
Doğum Yeri: Rey
Ölüm Tarihi: 29 Mart 1210
Ölüm Yeri: Herat
Fahreddin er-Râzî kimdir?
Künyesiyle beraber adı 'Muhammed bin Ömer bin Hüseyin bin Hüseyin bin Ali et-Teymî el-Bekrî'dir. Babası da büyük bir Horasan alimiydi ve ilk eğitimini ondan aldı. Dinî ve fen bilimlerini zamanının ve şehrinin ünlü alimlerinden aldı. Eğitimden sonra seyahat etmeye başladı. Harezm’deMutezililerle, Herat’ta ise Kerramiyye mensuplarıyla tartışmalarda bulundu. Horasan'da Kutbeddin Muhammed tarafından ilgi gördü.
Râzî, dini ilimlerde olduğu kadar pozitif bilimlerde de oldukça başarılı bir bilim adamıydı. Özellikle fizik konularıyla ilgilenmiş, cisimlerin hareketi veses üzerine çalışmıştır.
Fahreddin er-Râzî Kitapları - Eserleri
- Tefsir-i Kebir
- Allah'ın Aşkınlığı
- Hıristiyanlığın Reddine Yönelik Tartışmalar
- Kelime-i Tevhidin Sırları
- İslam İnancının Ana Konuları
- Kitabu'n-Nefs Ve'r-Rûh ve Şerhu Kuvvâhumâ
- Dini ve Felsefi Tartışmalar
- İnsanları Tanıma Sanatı
- Ana Meseleleriyle Kelam ve Felsefe
- Kelam'a Giriş
- Kitabu’n-Nefs ve’r-Ruh ve Şerhu Kuvvahuma
- Sistematik Ontoloji
- Me'âlimü Usuli'd-Din
- Felsefi Kelamın Temel Meseleleri
- Kur'an'ın Sırları
- Kurucu Düşünürleri ve Meseleleriyle Kelâm
Fahreddin er-Râzî Alıntıları - Sözleri
- "Sevilen her şeyin başka bir şey sebebiyle sevilmiş olması gerekmez." (Me'âlimü Usuli'd-Din)
- Kalpte olan her durum yüzde belirir. (Allah'ın Aşkınlığı)
- Geniş omuz, kaliteli akla işaret eder. (İnsanları Tanıma Sanatı)
- Hz. Peygamber’in şöyle söylediği rivayet edilmiştir: “Allah’ın tam olan kelimeleriyle O’na sığınırım.” (Me'âlimü Usuli'd-Din)
- Bu zikredilen on delik, Allah Teala'nın mekan ve cihetten münezzeh olmasının sarih aklın reddettiği bir husus olmadığını ispatlamaktadır. Aradığımız da budur. (Allah'ın Aşkınlığı)
- "Her kimin üzerinde Allah’ın nimeti daha ziyâde ise ondan günah sâdır olması daha kabih(fena) ve çirkindir." (Me'âlimü Usuli'd-Din)
- Benzer ve mislin yokluğu bir şeyin yok olduğunu söylemeyi gerektirmez. Böylece 'bir benzerini görmedikçe ne aleme bitişik ne de ondan ayrı olan bir Mevcudun varlığını düşünmemiz mümkün değildir' diyenlerin sözünün batıl ve fasıd olduğu ortaya çıktı. (Allah'ın Aşkınlığı)
- Akla şu üç önermeyi arz edelim: "Aleme dahil olmayan ve onun cihetlerinden birinde olacak şekilde haricinde de bulunmayan bir varlık mevcuttur.", "Bir sayısı, iki sayısının yarısıdır.", "Nefiy ve ispat ( olumluluk ve olumsuzluk) birleşmezler." Bu önermeleri akla arz ettiğimizde görürüz ki, akıl, birinci önermede hükümsüz kalır; ikinci ve üçüncü önermelerde ise kesin hüküm verir. Bunlar zarurî olarak bilinir. Bu durum, aklın birinci önermede ne kabul, ne de ret şeklinde bir tavır koymakta kat'i ve kesin olduğunu gösterir. İşte biz buna dayanarak diyoruz ki, akıl bu önermede diğer önermelerdeki gibi kesin hüküm koymadığına göre anlıyoruz ki, o(akıl)' alemden başkasının, alemin içinde olmasını veya alemin cihetlerinden birinde bulunmasını gerektirmez; o bunların aksini de caiz görür. Bu gerçek sabit olunca diyoruz ki, muhaliflerin zannettiği şey, aklın zorunlu gördüğü bir hüküm değil, vehim ve hayalin bir yanılgısıdır. Vehim ve hayal, yalnızca hissedilen (maddi olan) şeylerde tasarruf ettikleri için, her şeye bu hissedilen şeylere mahsus olan hükümleri tatbik ederler. (Allah'ın Aşkınlığı)
- “Şayet biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte biz belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.” (Haşr Suresi, 21.) (Kur'an'ın Sırları)
- Feraset, insanda, zahiri durumların batıni ahlaka aracılık etmesidir. (İnsanları Tanıma Sanatı)
- 'Kaldı ki Allah'ın sadece ne olmadığının bilinebileceğini savunarak kavranılmazlığa fazla ağırlık vermek, sonuç olarak bizi agnostizmden öteye götürmez. Hatta bu metotla ateizme kapı aralanmış olur.' Agnostisizm: Bilinemezcilik. (Allah'ın Aşkınlığı)
- "Ve hiçbir şey O'nun misli ve dengi değildir"* ayeti de Allah Teâlâ'nın cisim ve cevher olmadığına delâlet ediyor. Çünkü ileride delillerle göstereceğimiz gibi cevherler birbirine benzerler. Bu durumda Allah Teâlâ cevher olsaydı, diğer bütün cevherler kendisine misil ve denk olurdu. Ve eğer kendisi cisim olsaydı, cevherlerden mürekkeb olurdu ve biraz önceki sonuç yine lâzım gelirdi. *İhlas, 112/4 (Allah'ın Aşkınlığı)
- “Doğrusu Allah kendine şirk koşulmasına mağfiret etmez, ondan başka dilediğine mağfiret buyurur.” Nisâ, 4/48. (Me'âlimü Usuli'd-Din)
- 4. Zenginler çoğunlukla açıktan zulüm yaparlar. Çünkü onlara göre malları, kendilerini başkalarının tahakkümünden ve engellemelerinden korur. (İnsanları Tanıma Sanatı)
- Nefsler üçtür: 1. Şehvânî nefstir ki onun yeri ciğerdir. O, en alt mertebededir. 2. Gazabî nefstir ki onun yeri kalptir. O, orta mertebededir. 3. Düşünen nefstir ki onun yeri de dimağdır. O da en şerefli mertebededir. (Me'âlimü Usuli'd-Din)
- _Fahreddin Râzi: Dîninin esasının,ilminin,imanının ve kesinliğinin kurallarını bana haber verirmisin? _Hristiyan: Dînimizin kuralı Muhammed in yalanlanmasına ve ona karşı düşmanlığa dayanır. ... (Hıristiyanlığın Reddine Yönelik Tartışmalar)
- Eğer Allah Teâlâ'nın göklerin ve yerin nuru olması, duyu organlarıyla algılanan ışık mânâsında olsaydı, o hâlde göklerde ve yerde hiçbir noktanın karanlık olarak kalmaması gerekirdi. Çünkü Allah Teâlâ daimdir. Yok olmaz, yok edilemez. (Allah'ın Aşkınlığı)
- Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu: Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin!.. Onun bu sözünü duyunca, "İşte bu söz Asr sûresinin mânasını izah etmektedir" dedim. Aslında insana verilen ömür, güneşin altında bir buz gibi hızla erimektedir. Eğer bunu ziyan eder veya yanlış yere harcarsa insanın hüsranına sebep olur. (Tefsir-i Kebir)
- Ebû Cehil, kavmine bir ziyafet verir. Derken Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i "ebter" diye tavsif eder ve "Kalkın Muhammed'e gidelim. Onunla görüşeceğim ve onu zelil-hakir edeceğim, perişan edeceğim" der. Derken onlar, Hazret-i Hatice (radıyallahü anh)'nin evine gidip, güreşme hususunda anlaşınca, Hazret-i Hatice (radıyallahü anh) bir yaygı serdi. Güreş yapılınca, Ebû Cehil, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i yere yıkmaya çalıştı. Ama Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), tıpkı bir dağ gibi yerinden kıpırdamıyordu. Daha sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu, en utanacağı ve rezil olacağı bir şekilde yere attı. Ebû Cehil, tekrar Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in üzerine gelince, bu sefer de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu sol eliyle tuttu. Çünkü sol el, taharet için kullanılan eldir. Binâenaleyh Ebû Cehil'İn, bir necis (pislik) olduğunu gösterdi, onu yine yere serdi ve ayağını göğsüne koydu. (Tefsir-i Kebir)
- 5. Muhakkak ki mal güç sağlar. Eğer nefis özünde hayırlı olursa mal da hayırlı işlerde tesirli olmaya sebep olur. Eğer nefis cevher olarak şerli ise o zaman mal da şerli işlerde tesirli olmaya sebep olur.  (İnsanları Tanıma Sanatı)