Fatma Aliye Hanım kimdir? Fatma Aliye Hanım kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Türk edebiyatının ilk kadın romancısı Fatma Aliye Hanım hayatı araştırılıyor. Peki Fatma Aliye Hanım kimdir? Fatma Aliye Hanım aslen nerelidir? Fatma Aliye Hanım ne zaman, nerede doğdu? Fatma Aliye Hanım hayatta mı? İşte Fatma Aliye Hanım hayatı... Fatma Aliye Hanım yaşıyor mu? Fatma Aliye Hanım ne zaman, nerede öldü?

Türk edebiyatının ilk kadın romancısı Fatma Aliye Hanım edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Fatma Aliye Hanım hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Fatma Aliye Hanım hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Fatma Aliye Hanım hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Fatma Aliye Topuz, Fatma Aliye

Doğum Tarihi: 9 Ekim 1862

Doğum Yeri: İstanbul

Ölüm Tarihi: 13 Temmuz 1936

Ölüm Yeri: İstanbul

Fatma Aliye Hanım kimdir?

1862′de İstanbul’da doğdu 1936′da yine İstanbul’da yaşamını yitirdi.

İlk kadın romancımız, ilk kadın felsefecimiz, edebiyatımızda ilk kez çeviri yapan, kadın haklarından ve kadın-erkek eşitliğinden ilk kez bahseden, hakkında ilk defa monografi yazılan yazar.

Tanzimat döneminin ünlü devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı. Babasının konağında özel öğretmenlerden Fransızca, tarih, edebiyat ve felsefe dersleri aldı. Yazmaya Fransızca’dan yaptığı çevirilerle başladı. İlk çevirisi George Ohnet’den Volente. O dönemde edebiyatla uğraşmak kadınlar için hoş karşılanmadığından çevirisi Meram adı ve “Bir Hanım” imzasıyla yayınlandı. Sonraları “Meram Mütercimi” olarak tanındı. Bir çok makalesi “Mütercime-i Meram” adıyla yayınlandı. Nisvân-ı İslâm adlı anı kitabı Fransızca, İngilizce ve Arapça’ya, Udî adlı romanı Fransızca’ya çevrildi. Fatma Aliye Hanım’ın felsefeye merakı gençliğinde başladı. Olayları dikkatle incelemesi, çeşitli ailelerdeki gözlemleri onu felsefeye götürdü. Felsefeye merakı arttıkça daha çok kitap okudu, babası ve arkadaşlarıyla felsefe tartışmalarına girdi. Babasıyla birlikte Aristotales ve Platon ile İbn-i Rüşt ve Gazali’nin felsefelerini karşılaştırdı. 1904′te ilk felsefe tarihini yazdı. Thales’le başlayıp ilk çağ felsefesini anlattığı bu kitabın ikinci bölümünü İslâm Felsefesine ayırdı. Kahramanları kadın olan öyküler ve romanlar yazdı. En önemli eseri sayılan Muhâdarât’ta bir kadının ilk aşkını unutamayacağı tezini çürütmeye çalıştı. Romanlarında zaman zaman toplumsal sorunları ele aldı, felsefeye yer verdi. Udî adlı romanında müziğin felsefe ile ilişkilerine değindi. Bu romanda, babasının etkisiyle müziğe ilgi duyan bir kızın daha sonra hayatını kazanmak amacıyla dersler vermesi anlatılır. Fatma Aliye Hanım, düşünceleri ve yaşam biçimiyle ilk kadın kadın hakları savunucularından. Döneminin toplumsal koşulları gözönüne alındığında düşünceleri ve savunduğu görüşlerin son derece cesur olduğu ortaya çıkar. Kadın-erkek eşitliğine inanan ve savunan Fatma Aliye Hanım, her iki cinsin aynı eğitim olanaklarından yararlanmasını istedi. Çok kadınla evliliğe karşı çıktı. Boşanmada kadınların da söz hakkı olması gerektiğini savundu.

İlk Türk kadın romancı olma özelliği ile Avrupa ve Amerika basınında kendisinden söz edilen Fatma Aliye Hanım'ın “Nisvan-ı İslâm” adlı eseri Fransızca ve Arapça'ya, “Udî” adlı romanı Fransızca'ya çevrilmiştir. Émile Julliard adlı bir Fransız yazarının Doğu ve Batı Kadınları adlı kitabını Fransız gazetelerine yazdığı bir mektupla eleştirmesi Paris'te büyük yankı uyandırmıştı. Eserleri 1893 yılında Şikago'da Dünya Kadın Kütüphanesi Kataloğu'nda sergilenmiştir. Fatma Aliye Hanım'ın II. Meşrutiyet yıllarına kadar yaygın bir ünü olmasına rağmen zamanla unutulmuştur.

Fatma Aliye Hanım, soyadı yasasından sonra Topuz soyadını aldı.

Fatma Aliye 13 Temmuz 1936 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Cenazesi Feriköy Mezarlığı'na gömüldü.

Fatma Aliye Hanım, ilk Osmanlı kadın feministlerden Emine Semiye Önasya'nın ablası, tiyatro ve sinema oyuncusu Suna Selen'in anneannesidir.

Adı, Beyoğlu'nda ve Çankaya'da birer sokağa verilmiştir.

2009 yılında tedavüle sürülen 50 Türk Lirası banknotlarının arka yüzünde portresi bulunmaktadır.

ESERLERİ:

ROMAN:

- Hayal ve Hakikat (Ahmet Mithat ile 1891)

- Muhâdarât (1891)

- Ref’et (1897)

- Udi (1899, Fransızca’ya çevrildi)

- Enin (1912)

ÇEVİRİ:

- Meram (Roman, 1889)

ANI-İNCELEME-MEKTUP:

- Nisvan-I Islam (Tefrika, 1891)

- Levayih-i Hayat (1897-1898)

- Taaddüt-ü Zevcata Zeyl (1898-1899)

- Namdaran-ı Zenan-ı İslamiyan (1899-1901)

- Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı (1912-1913)

TARİH: 

- Kosova Zaferi-Ankara Hezimeti (1912-1913)

FELSEFE:

- Teracim-i Felasife (1899-1900)

Fatma Aliye Hanım Kitapları - Eserleri

  • Refet
  • Levayih-i Hayat
  • Muhadarat (Fazıla)
  • Udî
  • Hayal ve Hakikat
  • Nisvan-ı İslam
  • Osmanlı'da Kadın
  • Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı
  • Enin
  • İslam Kadınları
  • İstila-yı İslam
  • İslamda Kadının Gerçek Yeri
  • Tedkîk-i Ecsâm
  • Kosova Zaferi Ankara Hezimeti

Fatma Aliye Hanım Alıntıları - Sözleri

  • " Allah'ın emrine uymayan ve yasaklarından çekinmeyenler günahkâr olurlar ve yarın ceza gününde azabı hak ederler. Fakat yine Müslümandırlar. Sonuçta cennetin nimetlerine ulaşırlar. Cenabı Hak dilerse affeder,dilerse günahı kadar azap ettikten sonra,yine cennete dâhil eder. Allah ile kul arasına girilmez. Müslümanlar günahlarını affettirmek için Hıristiyanların kiliseye gitmeye mecbur oldukları gibi mutlaka camiye gitmeye mecbur değildirler. Tövbe ve istiğfar edecek oldukları hâlde bir köşeye çekilip Cenabı Hak'a yalvarırlar. Allah'tan başkasına sırlarını açıklamaya mecbur olmazlar. " (Osmanlı'da Kadın)
  • “”Edeceğim yemini tutabileceğimden emin olmaksızın nasıl yemin ederim? O halde daha büyük fenalıkta bulunmuş olmaz mıyım?” (Udî)
  • Şu "seviyorum " kelimesi ne acayip bir kelimedir ! Ne çok söylenirse söylensin eskimez ! Anlamını yitirmez ! Modası geçmez ! Bir bedbahtın saadetine, bir aşığın felaketine sebep olabilir. Kimini canına kıydırır, kimini mutluluk içinde yaşatır. Nice defalar yalan yere söylenmiş, sahtekarların işine yaramış, nice masumların baştan çıkarılmasına hizmet etmiş, binlerce vaadin yerini tutmuş da hala bu söze itibar ediliyor. Her yerde söylenip duruyor ! Hala bir aşığın yüzünü güldürüyor. Bir bedbahtı bahtiyar ediyor. Her gün, her an ve her dakika bir yerlerde etkisini gösteriyor !.. (Muhadarat (Fazıla))
  • ... bence sevmek için sevilecek adamın sevilmeye layık olması gerekir. (Levayih-i Hayat)
  • Felaket insanı pişirir. Sıkıntı, insanı vaktinden evvel kocaltır. (Muhadarat (Fazıla))
  • (...) Fransızcayı da kesb-i malumat için değil alafranga olmak maksadıyla öğrenmişler ve ahkâm-ı şeriyyeden bihaber oldukları gibi âdât-ı milliyelerini de terk ederek tamamıyla alafranga yaşamakta bulunduklarından bunlar ile görüşmek Beyoğlu'ndaki Frenk familyalarıyla konuşmak gibi olacağı cihetle kendilerinden hiçbir şey öğrenilemez. (Nisvan-ı İslam)
  • Gözler kalbin tercümanıdır. (Osmanlı'da Kadın)
  • “Şimdiye kadar hep âşıkların halini tarif ile vakit geçirilmiş aşk hakkındaki tarif ve tetkik ne kadar ihmal olunmuş bilir misin?” (Udî)
  • Ağızdan çok yalanlarda çıkar. Fakat gözler sahtekârlık edemez. Ağız yalan söylerken gözlere bakılacak olursa gerçek anlaşılır. (Osmanlı'da Kadın)
  • Güzellik şansla, talihle karşılaştırılamaz, güzel olan herkes şanslı olmuyor ki.. (Muhadarat (Fazıla))
  • Sevmek için evet Mehabe, bence sevmek için sevilecek adamın sevilmeye layık olması gerekir. (Levayih-i Hayat)
  • "Yârin bize bir selamı yok mu? İnsafın o yerde namı yok mu?" (Hayal ve Hakikat)
  • Başkalarının giydiği kirli bir elbiseyi, insan olanın üzerine geçirmesi kabil olabilir mi ? (Muhadarat (Fazıla))
  • “Onu tabiat kendi kendine hissettirir. Teneffüs eylediği hava nüfuz ettirir, nesim ta derununa üfler.” (Udî)
  • "Zevçlerinin muhabbetleriyle iftihar edecek kadınlar varsa onlar da İslam kadınlarıdır Madam." (Nisvan-ı İslam)
  • İnsanlar arzu ve niyetlerini istedikleri gibi düzenlerler... (Muhadarat (Fazıla))
  • Hiçbir sözüm yoktur. Hiçbir sözümden caymıyorum ki. Ayıplanayım. (Hayal ve Hakikat)
  • Kötü tecrübeler insanı pişi rir, olgunlaştırır. Sıkıntı, dert insanı çabuk yaşlandırır. (Muhadarat (Fazıla))
  • Zira birbirleriyle aşk ve sevda ile tezevvüç edenler miyanında altı ay, bir sene sonra o aşktan kendilerinde eser kalmayanlar epeyce çoktur. (Nisvan-ı İslam)
  • Başlarına çöken heves belasını aşk sanarak birçok delilik yapan ne kadar zavallı gençler vardır. O yanılgı , onları ana babalarını kırmak, baba ocağından firar ile ailesini terk etmek derecelerine kadar götürür. Bari sonra o zan kendilerini bırakmasa da pişmanlığın acı tesirini duymasalar. Lakın heyhat !!! Başta aşk sandıkları o yanılgıdan sonra o kadar ikrah ederler ki sonları bir dram olur. (Osmanlı'da Kadın)