Hilmi Ziya Ülken kimdir? Hilmi Ziya Ülken kitapları ve sözleri
Felsefeci ve Sosyolog Hilmi Ziya Ülken hayatı araştırılıyor. Peki Hilmi Ziya Ülken kimdir? Hilmi Ziya Ülken aslen nerelidir? Hilmi Ziya Ülken ne zaman, nerede doğdu? Hilmi Ziya Ülken hayatta mı? İşte Hilmi Ziya Ülken hayatı... Hilmi Ziya Ülken yaşıyor mu? Hilmi Ziya Ülken ne zaman, nerede öldü?
Felsefeci ve Sosyolog Hilmi Ziya Ülken edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Hilmi Ziya Ülken hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Hilmi Ziya Ülken hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Hilmi Ziya Ülken hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 3 Ekim 1901
Doğum Yeri: İstanbul
Ölüm Tarihi: 5 Haziran 1974
Ölüm Yeri: İstanbul
Hilmi Ziya Ülken kimdir?
Türk düşünce yaşamında ve Türkiye'de bir felsefe geleneğinin oluşmasında büyük etkisi olmuş felsefeci ve sosyolog.
Hilmi Ziya Ülken İstanbul Sultanisi'ni (İstanbul Lisesi) (1918) ve Mekteb-i Mülkiye'yi (A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi) bitirdi (1921). Aynı yıl Darülfünun-ı Osmani (bugün İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi Beşeri Coğrafya Kürsüsü'ne asistan oldu. Aynı fakültede felsefe tarihi ve sosyoloji öğrenimi gördü. 1933'e değin sosyoloji, felsefe, tarih ve coğrafya öğretmenliği yaptı. Umumi İçtimaiyat (1931), Türk Tefekkürü Tarihi (1932-33, 2 cilt) adlı kitapları yayımlandıktan sonra uzmanlık eğitimi için Almanya'ya gitti (1934). Türkiye'ye döndükten sonra İ. Ü. Edebiyat Fakültesi'nde Türk Tefekkür Tarihi Kürsüsü'ne doçent olarak atandı (1935). 1944 yılında profesör, 1957 yılında ordinaryüs profesör oldu. 1973'te A. Ü. İlahiyat Fakültesi'nden emekli oldu. Hilmi Ziya Ülken, 1938-1943 yılları arasında İnsan dergisini yayımladı ve Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Dergisi'ni yönetti. Türk düşünce tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla sosyal bilimlere önemli katkılar sağlamış olan Ülken 5 Haziran 1974'te İstanbul'da öldü.
Hilmi Ziya Ülken Kitapları - Eserleri
- Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi
- Aşk Ahlakı
- Türk Tefekkürü Tarihi
- Yeni Zamanlar Felsefesi
- Şeytan'la Konuşmalar
- Eğitim Felsefesi
- Felsefeye Giriş - 1
- Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü
- Ahlak
- Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler
- Yarım Adam
- Posta Yolu
- Millet ve Tarih Şuuru
- Bilim Felsefesi
- İslam Düşüncesi
- Ziya Gökalp
- Bilgi ve Değer
- İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri
- Tarihi Maddeciliğe Reddiye
- Felsefeye Giriş - 2
- İbn-i Haldun
- Dünyada ve Türkiye`de "Sosyoloji Öğretim ve Araştırmaları"
- İnsani Vatanseverlik
- İslam Felsefesi Eski Yunan’dan Çağdaş Düşünceye Doğru
- Destanlar
- Genel Felsefe Dersleri
- Varlık ve Oluş
- Anadolu Hayali
- Hakimiyet
- Veraset ve Cemiyet
- Anadolu'nun Dini Sosyal Tarihi
- Tarihi Maddeciliğe Reddiye
- Anadolu Köklerini Arayış
- Mantık Tarihi
- Sosyoloji Sözlüğü
Hilmi Ziya Ülken Alıntıları - Sözleri
- Duygu ile akıldan her biri daima birtakım savunucular bulmuştur. Duygular sanatçılarda ve bazı filozoflarda rağbet bulduğu halde akıl yalnız tecrübe ve gözlemden hareket eden maddi filozoflarca tercih edilmiştir. (Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi)
- Maniliğe göre (manichéisme) insanı karanlıklar hükümdarı yaratmıştır. Bedeni evrenin örneği (nüsha-i Kübrâ) yani bir küçük âlem (Âlem-i suyâ) dır. Tabiatın bütün vak’aları oradadır. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
- Anadolu Kültür Merkezi Anadolu Selçukluları zamanında İslâm âlemi esaslı değişikliklere uğramaktaydı: Araplar Sicilya ve Endülüs'ten çekilmekteydiler, doğudan Moğol istilası İslâm âlemini parçalıyordu. İçeriden Bâtınîlerin bozucu ve dağıtıcı tesirleri kuvvetlenmeye başlamıştı. Doğu ve batıdaki memleketlerini terk etmeye mecbur olan birçok ilim ve sanat adamı, bu yüzyılda İslâm dünyasının en sağlam ve sakin parçası olan Anadolu'ya sığınıyorlardı. Endülüs'ü terk eden Muhyiddin Arabî (1165-1240) Konya'da yerleşti. Bir Türk prensesi ile evlendi ve üvey oğlu Sadreddin Konevî'nin terbiyesini üzerine aldı. Eserlerinin büyük bir kısmını Anadolu'da yazdı. İslâm dünyasının en büyük mistik mütefekkiri ve dünyaca tanınmış panteist filozofu olan Muhyiddin'in sistemi Sadreddin Konevî tarafından şerh edildi ve Türkiye'de yayıldı. Azerbaycan'dan Anadolu'ya gelmiş olan Şehabeddin Sühreverdî İslâm âleminde İşrâkîlik (Illuminisme) diye tanınan bir felsefe cereyanı kurdu. İşrâkîlik bir yandan Platonculuğa dayanmakta, bir yandan tasavvufa yaklaşmakta ve zulmetten nura sürekli bir gelişme suretinde tasavvur edilen orijinal bir felsefi görüşü savunmaktaydı. Şehabeddin Selçuklu prenslerinden İmadeddin Karaarslan Berkyaruk adına eserler telif etti; onlara hususi hocalık yaptı. Hayatıni tamamen Selçukluların sarayında ve yanında geçirdi. Anado lu'nun o zamanki toleransı sayesinde fikirlerini rahatça yazan ve neşreden Şehabeddin bir seyahat vesilesiyle Halep'e gittiği sırada, o zamanki medrese taassubuna uymayan düşünceleri yüzünden Selâhaddin Eyyûbî emrindeki bir kadı fetvâsıyla idam edildi (1154-1191). Siraceddin Urmevî de aynı suretle hayatını Konya'da geçirdi. İslâm âleminde, Gazâlî ve Fahreddin Râzî'den sonra en esasli kelâm ve mantık kitabı olan Metâli'ül-Envâr'ı yazdı. | Hilmi Ziya Ülken, Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler, Doğu Batı Yayınları, 3. Basım: Eylül 2021, s. 192. (Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler)
- Düşman yine öz yurduna el attı, Mezarından ata'n kılıç uzattı, Yürü diyor! Hakkı zulüm kanattı.. (Ziya Gökalp)
- Ayrı ayrı medeniyetleri açar gibi görünen büyük "uyanış"lar, hakikatta, gittikçe genişleyen sürekli tefekkürle birbirine bağlıdır. (Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü)
- Akıl tutkulardan vazgeçmeyi, hiç değilse başkalaştırmayı öğretir. (Varlık ve Oluş)
- Filozoflar felsefeyi temel olarak almış ve dinî inancı ona göre açıklamışlar; Kelâmcılarsa, tersine, dinî inancı temel olarak almış ve bunun için felsefî kanıtlar kullanmışlardır. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
- Yalnız kendi derdine düşen ve nabız saymaktan başka endişesi olmayan insanın mesut olmasına imkân var mı? (Şeytan'la Konuşmalar)
- Ululuğun denizinde göremez kimse kara (Millet ve Tarih Şuuru)
- ... Türk tefekkür tarihini üç devreye ayırmak doğru olur: 1- Payen Türk tefekkürü 2- İslami Türk tefekkürü 3- Modern Türk tefekkürü (Türk Tefekkürü Tarihi)
- Türk kültürünü eski irk ve kavim geleneklerinin devamı saymak kabil değildir. Çünkü bu yeni vatanda büsbütün yeni problemler meydana çıktı: Eski Hitit memleketi ve onun ilkçağlardan beri Hititler tarafından eritilmemiş olan parçaları Bizans idaresinde siyasî ve medenî bir birlik kazanmış bulunuyordu. Anadolu Oğuzlar tarafından zapt edildiği zaman yalnız coğrafi bir isimden ibaret değildi. Ticaret yolları, kervansaraylar geçidi, büyük merkezler, müdafaa kaleleri, transit şehirleriyle muhtelif kısımları birbirine bağlanmış yekpâre bir memleket haline gelmişti. Tıpkı Cermenler Galya'ya geldikleri zaman orada Roma'nın hazırladığı siyasî ve medenî bir birlik buldukları gibi. Şu farkla ki az nüfusla gelmiş olan Cermenler yerli kültürü benimsemeye mecbur oldular ve oraya yalnız örf ve âdetlerinden bazı şeyler kattılar. Halbuki çok nüfusla gelen Oğuzlar bu yekpâre vatanda derhal birliği kurarak kendi dillerini yerleştirdiler. Bu suretle Oğuz muhacereti, İslâmiyet ve Anadolu’nun hazırlanmış iktisadi ve siyasî birliği aynı vatanda gittikçe birbiriyle kaynaşarak Türk milletinin Orta Asya'dakinden farklı yeni bir kültür kurmasına sebep oldu. | Hilmi Ziya Ülken, Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler, Doğu Batı Yayınları, 3. Basım: Eylül 2021, s. 97. (Anadolu Kültürü Üzerine Makaleler)
- ...Yunan ve İran hikmetleri birbirinin tamamıyla zıddı vasıflara maliktir. [...] İkisi de realist insan görüşünü ifade etmekten uzaktır. [...] Çünkü biri insanı varlığa esir etmiş, diğeri varlığı insana bağlamak suretiyle onun âlem içindeki mevkiini mübalağa ve ifrat ile görmüştür. (Türk Tefekkürü Tarihi)
- Tarihten evvelki devirlerde vukua gelen intikalleri paleethnologie vasıtasıyla öğreniyoruz. Fakat bu sahada yapılan mukayeseler ve hükümler yalnız insanî müstehase ve izlere, alet ve eşyaya dayandığı için takribi ve müphem olmaktan kurtulamazlar. (Türk Tefekkürü Tarihi)
- Ahlâkda Sokrat gibi mutluluğu hedef edinen filozof, bunu üstün ve manevî hazda değil, aşırı duyumlar ve hazlardan kaçman «tam orta» (vasat-ı adil) dediği ölçülü bir hazda aradı ve böyle bir hazzın doğuracağı ahlâkî karakterlerin de alışkanlıklarla elde edileceğini söyledi. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
- "Yeryüzünde aklın uyanışı ve insanın önce tabiata, sonra kendi kendine çevrilmiş bakışından doğan bütün fikir denemeleri halinde, safha safha ve birbirine benzer şekillerde, birçok yerlerde birden meydana çıkmıştır." (Felsefeye Giriş - 1)
- Xenophanes insana benzetilen Tanrılar fikrine hücum etti: Her Kavmin Tanrısını kendine göre düşündüğü, hatta hayvanların düşünceleri olsa Tanrılarını kendileri gibi tasavvur edecekleri, halbuki asıl Tanrının hiç bir suretle insana benzetilemeyeceği, tek ve sonsuz olduğu, doğurmadığı ve doğmadığını iddia etti (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
- Asla kin bilmeyen ruhlar olduğu gibi, asla sevgi bilmeyen ruhlar da vardır. (Aşk Ahlakı)
- "Eğer kati tabiat kanunlarının varlığı bizim hadiseler arasında gördüğümüz sabit sebeplik münasebetlerinden ileri geliyorsa, bu sabit dediğimiz münasebetler şuur verilerimiz arasında çağrışımlarla kurduğumuz ve alışkanlıklara dayanan bir münasebetten ibaretse, o halde Hume'un gösterdiğine göre, her sebeplik münasebeti ruhumuzun alışkanlığından başka bir şey değildir; bundan dolayı da değişmez tabiat kanunlarının olduğunu şuur verilerimiz ve çağrışım münasebetlerimiz dışında hiçbir prensiple ispat edemeyiz." (Felsefeye Giriş - 2)
- Kimsenin iç alemine karışma, Kimseyi iç alemine karıştırma. Kimseye iç alemini açma. Gizli tut. Yan ama tütme. (İbn-i Haldun)
- Platon’un rasyonel ve ideal varlığa ait derin görüşünü gerçeğe ait incelemelerle birleştiren Aristoteles ilk defa ilim felsefesinin temellerini kurmuştu. O zamandan beri (yirmi dört asır) insanlık bu büyük yolun üzerinde düzeltmeler yaparak ilerliyor. (Felsefeye Giriş - 2)