İbn Tufeyl kimdir? İbn Tufeyl kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Endülüslü hekim, hukukçu ve filozof İbn Tufeyl hayatı araştırılıyor. Peki İbn Tufeyl kimdir? İbn Tufeyl aslen nerelidir? İbn Tufeyl ne zaman, nerede doğdu? İbn Tufeyl hayatta mı? İşte İbn Tufeyl hayatı... İbn Tufeyl yaşıyor mu? İbn Tufeyl ne zaman, nerede öldü?

Endülüslü hekim, hukukçu ve filozof İbn Tufeyl edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında İbn Tufeyl hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. İbn Tufeyl hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte İbn Tufeyl hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Ebu Bekir Muhammed bin Abdal Malik bin Muhammed bin Tufail el Kaisi el-Endülüsi

Doğum Tarihi: 1106

Doğum Yeri: Vadiü’l-Aş

Ölüm Tarihi: 1186

Ölüm Yeri: Marakeş

İbn Tufeyl kimdir?

Tam adı Ebu Bekir Muhammed bin Abdal Malik bin Muhammed bin Tufail el Kaisi el-Endülüsi. Latin dünyasında Abentofail olarak da bilinir. Tanınmış İslam filozoflarındandır.

İbn Tufeyl, 1106'da Gırnata yakınlarında Vadiü'l-Aş'ta doğdu, 1186'da Marakeş'te öldü. İşraki felsefesinin Endülüs'teki en önemli temsilcilerinden biridir. İbn-i Bacce tarafından eğitilmiştir. Uğraştığı ve önemli eserler verdiği başlıca konular tıp, felsefe ve gökbilimdi. Günümüze ulaşan ve bütün dünyada tanınmasını sağlayan eseri ise Hayy bin Yakzan ya da diğer adıyla Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye'dir. Dünyada felsefi romanın ilk örneği ve ilk 'robinsonad' olan Hayy bin Yakzan, 14. yüzyıldan başlayarak dünyanın bütün belli başlı dillerine Çevrilmiş, başta Robinson Crusoe'nun yazarı Daniel Defoe olmak üzere birÇok Batılı sanatÇı ve düşünürü etkilemiştir. İbn Tufeyl'in yaşadığı dönemde (12. y.y.) özellikle Endülüs'te pozitif bilimlerin yanında beşeri bilimler oldukça ilerlemişti. Ortaçağ Hıristiyan batı dünyasının aksine İslam-Endülüs toplumunda bilimsel bilgilerin Kur'an la uyuşacağına dair bir inanç vardı. Bu nedenle Endülüs'te gayri müslimlerin bilime olan katkılarına sırt Çevrilmemekle birlikte Kur'an'da ki hakikatler Çerçevesinde bilime katkılar yapılıyordu. Özellikle tasavvuf alanında oldukça ilerlemiş olan Endülüs toplumu İbn Arabi gibi mutasavvıflar yetiştirmiş ve bunların görüşlerinin etkisinde kalmıştır. Filozofların temel kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'e göre Allah'ın ilk yaratığı, yaratığın tohumu olan 'akl-ı evvel' veya tasavvufi ifadesiyle, "Nur-u Muhammedi"; son yaratığı ise bu tohumun sahibi olan 'Hazreti İnsan'dır. Yaratığın amacı insandır ve insan da kendisinde olan nefhay-ı İlahi, ilahi nefes, nedeniyle en şerefli mahluktur. İnsan, vücuduyla maddi dünyaya, ruhu ile de manevi dünyaya bağlıdır. İnsan, yeryüzünde Allah'ın temsilcisidir ve yaratılmış her şey insanın kullanımına tabii kılınmıştır. Bu temsilciliğin sorumluluğu da bütün insanlığa aittir. Bütün insanlık; her insanın kendisinde mevcut potansiyele ve olanakları harekete geçirmek ve onarlı gerçekleştirmek fırsatına sahip olduğunu göstermek gibi bir kolektif sorumluluk altındadır.

İbn Tufeyl'in epistemolojisinde bilginin imkanı insan ve tabiat ilişkisinden hareketle temellendirilmiştir. Hayy bin Yakzan eserindeki Hay tipi, esasen fiziki varlığıyla tabiatın bir parçası olmakla birlikte algılama ve bilme İmkanlarıyla tabiatı müşahede eden, tabii varlık alanındaki temel düzen ve işleyiş hakkında düşünen, akıllı bir canlı olarak yeryüzündeki mevcudiyetini anlamlandıran, gözlem alanı ötesindeki metafizik varlık fikrine varan ve nihayet manevi tecrübeler sayesinde birtakım metafizik bilgilere ulaşan ideal özneyi temsil eder. Tabii varlık alanı ise kendisine şuurlu bir bilme etkinliğiyle yönelebilen bu özneye, dayandığı düzen ve sürdürdüğü işleyişin fizik ve metafizik yasaları hakkında bilgi sağlayan ontolojik imkandır. İnsanın bilgi imkanı ve yeteneklerine gelince ondaki idrakin ilkesi nefistir. İbn Tufeyl'in nefis ve onun bilgi yeteneklerine dair fikirleri İbn Sina'nın görüşleriyle büyük bir benzerlik taşımaktadır. Filozofun eserindeki kahraman daima kendi varlığı ile tabii Çevresi hakkında sorular soran, araştırmacı ruha sahip bir tiptir. Hay, tabiatla münasebetinden dolayı ortaya Çıkan teorik ve pratik her problemi tamamen şuurlu bir etkinlikle Çözmeye Çalışırken gelişme psikolojisi Çerçevesinde açıklanabilecek aşamalar kaydeder. Duyular, gözlem ve deneyle akıl, Hayy'in teorik gelişiminde vazgeçilmez rolleri olan bilgi vasıtalarıdır. Duyularla algılanan varlık ve olguların süreklilik arz eden özellikleri gözlem ve deney yoluyla adım adım keşfedilir. Bu arada pratik aklın icapları olan teknik bilgiye ve hatta -Hay'de utanma duygusunun gelişmesi olgusunda olduğu gibi ahlaki bilince ulaşılır. Tabiatın bağrında hayatını devam ettirebilmek için Çeşitli aletler yapma Çabasının yanında varlığı anlamlandırma gayreti içine giren Hay mantıki Çıkarım yoluyla tabiattaki işleyiş, bütünlük, düzen ve gayenin akledilir ve soyut gerçekliğine, bütün bu kozmolojik delillerle de yaratıcı Tanrı fikrine ulaşacaktır.

İbn Tufeyl, sosyokültürel yönden herhangi bir şartlandırmaya maruz kalmadan tamamıyla el değmemiş tabii Çevrede her şeyi kendi kendine öğrenen bir kahramanı kurgulamak suretiyle düşünce sistemini fıtrat kavramına dayandırmak istemiştir. Ancak İbn Tufeyl, insanın bu ortam ve şartlardaki entelektüel gelişimini ele alırken kaçınılmaz olarak insanlığın katettiği antropolojik gelişim evrelerine de atıfta bulunmaktadır. Nitekim İslam kültüründe zaman zaman derece, aşama ve katmanları ifade etmek üzere kullanılan yedi rakamının sembolizmi İbn Tufeyl tarafından Hayy'in gelişim aşamalarını belirtmek için de kullanılmış, her aşamanın yedi ve katlarıyla ifade edilen yaşlarda kaydedildiği bir gelişim anlayışı ortaya konmuştur. Yedi yaşına kadar süren ilk aşama bedensel ve psikolojik gelişimin başlangıç safhasıdır. Yedi-yirmi bir yaş arası, pratik ihtiyaçların karşılanması için ameli aklın sayesinde araçların imal edildiği Çağdır. Merak döneminin başladığı yirmi bir yaşla birlikte insan ruhu varlık ve oluşun sırlarını keşfe yönelir. Fizikten metafiziğe geçiş bu aşamanın belirgin özelliğidir. Daha sonraki safhalarda tam bir aydınlanma ile bilgeliği yakalayabilen insan, en sonunda gerçek mutluluğun hakikatine ereceği manevi tecrübelere ulaşır. İnsanın tabii Çevresiyle girdiği etkileşim, fıtratındaki bilme ve yapma kapasitelerini aşama aşama geliştirir. Bu epistemolojide gözlem ve deney, fıtratta var olan akıl yürütme kapasitesini harekete geçirmekte, dolayısıyla bilginin oluşumu için akıl da devreye sokulmaktadır. Çünkü gözlem ve deney verilerini karşılaştırma ve böylece henüz gözlenmeyen hakkında bir teorik sonuca ulaşma, her şeyden önce tümevarım denilen akıl yürütme biçimine ihtiyaç hissettirecektir. Tüme varmak için sonsuz ölçüde deney ve gözlem yapılamayacağına göre olması gereken zihni sıçramada sezgi de kaçınılmaz olarak rol oynayacaktır. Nihayet bir defa tümel kavrama ulaşıldığında bu teorik bilginin tek tek olgulara uygulanması da tümdengelim yöntemini gerektirecektir.

İbn Tufeyl Kitapları - Eserleri

  • Hay Bin Yakzan

İbn Tufeyl Alıntıları - Sözleri

  • Ne ise o idi, diyemem fazlasını Sorma gerisini, düşün hayırlısını. (Hay Bin Yakzan)
  • Gördüğüne tutun, işittiğini terk et. Güneş varken Zühal'e ne hacet. (Hay Bin Yakzan)
  • Daha önce idrak edilen şey ne kadar güzel, zarif ve kusursuz olursa hem ona kavuşmanın özlemi hem de onu kaybetmenin acısı o derece derin olur. (Hay Bin Yakzan)
  • Eğer evren yaratılmış ise, onu yaratmak için bir Yaratıcı gereklidir. O zaman da akla şu soru geliyor: Yaratıcı evreni niçin daha önce yaratmadı da sonra yarattı? Acaba Yaratıcıya evreni sonradan yaratmasını gerektirecek bir şey mi ilişti? Oysa ortada Yaratıcıdan başka bir şeyin bulunması mümkün değildir ki, ona ilişmesi de söz konusu olsun. (Hay Bin Yakzan)
  • Gördüğüne tutun,işittiğini terk et. Güneş varken Zühal’e ne hacet. (Hay Bin Yakzan)
  • Nazar etmeyen görmez; görmeyen, kör ve şaşkın kalır. (Hay Bin Yakzan)
  • ....onlarla mücadelede bulunmak ancak bulundukları hâller üzere ısrarlarını arttırır. (Hay Bin Yakzan)
  • Hay, bütün çabasını kullanarak yaptığı araştırma ve çıkarımlarla bu bilgilere ulaşınca her yaratılmış için bir yaratıcı bulunması gerektiği bilgisine ulaştı. (Hay Bin Yakzan)
  • “Dünya ile ahiret iki ortak gibidirler, herhangisinin gönlünü yaparsan ötekini gücendirmiş olursun.” (Hay Bin Yakzan)
  • “ Bir şeyi istediği vakit ona ‘Ol!’ diye emreder ve olur. “ Yasin-82 (Hay Bin Yakzan)
  • Doğası gereği kelimelere dökülemeyen bir şeyi, kelimelerle kontrol etmeye kalkışmak tehlikeli bir iştir. (Hay Bin Yakzan)
  • Bütün varlıkların onun eseri olduğunu farkeden Hay bin Yakzan nesneleri yeni bir gözle görmeye başladı. Her şeyi Fail'inin kudretini onun muhteşem sanatını zarif hikmetini ve dakik bilgisini hayranlıkla ifade ediyordu.Bırakın büyük varlıkları en küçük varlıklar da dahi hikmet izlerinin ve olağanüstü sanatın olması,ona olan hayranlığını büsbütün artırdı.Bütün bunların ancak ve ancak son derece mükemmel hatta mükemmel ötesi bir failden kaynaklanabileceğinden artık iyice emin oldu. "Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile onun bilgisinden gizli kalamaz ne bundan daha küçüğü ne de daha büyüğü..."(Taha Suresi/50) (Hay Bin Yakzan)
  • Tecrübe çevrenin duyular yoluyla bilinmesi sürecidir. (Hay Bin Yakzan)
  • “Yaratan bilmez olur mu? O ki latiftir, her şeyden haberdardır. “ Mülk-14 (Hay Bin Yakzan)