İrem Uşar kimdir? İrem Uşar kitapları ve sözleri
Yazar, Editör İrem Uşar hayatı araştırılıyor. Peki İrem Uşar kimdir? İrem Uşar aslen nerelidir? İrem Uşar ne zaman, nerede doğdu? İrem Uşar hayatta mı? İşte İrem Uşar hayatı...
Yazar, Editör İrem Uşar edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında İrem Uşar hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. İrem Uşar hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte İrem Uşar hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1975
Doğum Yeri: İstanbul
İrem Uşar kimdir?
1975’te İstanbul’da doğan İrem Uşar, Notre Dame de Sion Lisesi’nin ardından Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon, Sinema Bölümü’nden mezun oldu. Muhabirlik, editörlük ve metin yazarlığı yaptı. İlk romanı Ayrıkotu (2008) konusu kadar, genç üslubuyla da ilgi çekti. 2010’da PEN’in davetiyle Belçika’nın Antwerp kentinde katıldığı yazarlık atölyesinde, Günışığı Kitaplığı’nın, Assos yakınlarındaki Sivrice Deniz Feneri için özel projelendirdiği çocuk kitabı Fenerden Taşınan Işık’ı yazdı. Bu resimli ilk çocuk kitabını, gülümseten aile öykülerini içtenlikle kaleme aldığı Kuuzu ve Lunapark Ailesi izledi. Bu öykü kitabıyla, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) Yılın En İyi Çocuk Öyküleri Kitabı 2011 Jüri Özel Ödülü’ne değer görülen yazarın son kitabı Lataşiba. Uşar, yıllardır tai chi çalışıyor ve Ankara’da yaşıyor.
İrem Uşar Kitapları - Eserleri
- Lataşiba - İki Kentin Arasında
- Ben Ayrıkotu
- Fenerden Taşınan Işık
- Eksik Dünya Baltı
- Ayrıkotu
- Uykusunu Arayan Çocuk
- Kuuzu ve Lunapark Ailesi
- Düz Çizgi Tepetaklak
İrem Uşar Alıntıları - Sözleri
- "Konserden hemen önce, 'Keşke ben onları görsem, onlara çalsam, ama onlar beni göremese, ' diye inildemeye başladınız. 'Aramızda tül perde olsa...ne kolay olurdu.' Yani, biri gözlerini dikmiş size bakarken kendiniz gibi olamıyorsanız, ne anlamı var ki orada olmanızın? Öyle değil mi? Oradaki siz değilseniz, niye bir de sıkıntısını çekesiniz?" (Ben Ayrıkotu)
- Annem gülümsüyorsa, her şey yolunda demekti.. (Ben Ayrıkotu)
- Bazen her şey üst üste gelir ve onları birbirine bağlayan bir senaryo yazar insan. Halbuki, gerçekte olan bitenle, kafadaki kurgu arasında hiçbir bağ yoktur. İşte şimdi şüphe duyduğum şey bu: Kendim. (Lataşiba - İki Kentin Arasında)
- Bir şeyden tam olarak emin değilsek, bizim için olasılıklar sonsuzdur. (Lataşiba - İki Kentin Arasında)
- ...(şibalar-darlar)yazilanlar disinda baska sey okumadiklari icin gittikce bencillestiler. Genisler(latalar) de hep bana hep bana dedikleri icin sadece kendini onemseyen bir halka donustu. Tipkı isigi alip vermek istemeyen renkler gibi. Her iki taraf da paril paril parlayacagini dusunuyordu oysa ikisi de yok oldu. (Lataşiba - İki Kentin Arasında)
- Yalnız kalmak güzel, yeni güzel, eski güzel... Son dakika tanışmak güzel! Yarın ne olur, belli olmaz; yine böyle hisseder miyim, emin olamıyorum. İyisi mi, bu anlamsız sevinç, zamansız heyecanı alıp götürmeden, içindekileri sonuna kadar yazayım. Böylece yarın beni terk etseler bile, hep sende kalırlar. (Ben Ayrıkotu)
- "Yeniden kalbine kan doluyor, gözlerine ışık, ellerine güç, dudaklarına rüzgar..." (Ayrıkotu)
- " Kendine hiç benzemeyen biriyle arkadaşlık kurabilene tüm kilitler açılır." (Lataşiba - İki Kentin Arasında)
- Dışarıda akıp giden trafikten, korna seslerinden, çingenelerin kavruk seslenişinden, kafalarında binlerce düşünce, ağırlaşmış omuzları birbirlerine çarparak kabaca ilerleyen insanlardan upuzun narin kavaklara, dilsiz mezar taşlarına, mırıldanılan dualara, en saf, en temel duygulara, yapraklar arasında oynaşan güneş ışıklarına, hışırdayan rüzgara uzanan bir yol değil mi yaşam? İşte siz de o yolun bir yerinde, kaybolmuş oturuyordunuz. Karşılaştık. (Ayrıkotu)
- BALTI halkı üç yüz yıldır yeraltında yaşayarak, yerüstünde Lider’in önderliğinde verilen savaştan korunuyordu. Ancak Uruboros kutlamalarında tören yılanı kendi kendini yutunca tuhaf olaylar yaşanmaya başladı: Yeraltında bilinmeyen dilde konuşan bir aile bulundu; ampüller eriyip aktı ve Yaşlı İD gençlere, içlerindeki gizli, eksik parçalarını hatırlattı. Belki de artık genç İD’lerin gizemlerle dolu yerüstüne çıkma vakti gelmişti.... (Eksik Dünya Baltı)
- "Bir mum gibi dibine kadar yandıktan sonra kendi kendine sönecek. " (Ayrıkotu)
- "Neden öyle güzel gülüyor o zaman? " (Ayrıkotu)
- Dillerini anladığı, ama derdini anlatamadığı insanlar doldurmuş içini. (Ayrıkotu)
- "Bağ bahçe gibisin hayalimde. Ne bileyim işte, yüzünü saklamış kırmızı bir gül gibi (Ayrıkotu)
- Böyledir işte. Kaybettiğini arar insan hep... (Lataşiba - İki Kentin Arasında)
- "Birbirini seven -zamanla daha da çok- iki insanın ayrılması için sudan sebepler değil dağlar gerekli. (Ayrıkotu)
- Bazen her şey üst üste gelir ve onları birbirine bağlayan bir senaryo yazar insan. Halbuki, gerçekte olan bitenle, kafadaki kurgu arasında hiçbir bağ yoktur. İşte şimdi şüphe duyduğum şey bu: Kendim. (Lataşiba - İki Kentin Arasında)
- Zekasını öyle yerli yersiz göstermemesi gerektiğini de öğrendi elbette. Ve her şeyin bir sınırı olduğunu! (Lataşiba - İki Kentin Arasında)
- "Ben yerdeysem, o gökte. (Ayrıkotu)
- Nefes almayı unutuyorum yazarken. Öyle zevk alıyorum, öyle acı çekiyorum. Gebe kalıyorum, karnım büyüyor. Taşıyorum, ağır geliyor, doğuruyorum. Sonra yaşam, arsız bir koca gibi tekrar ırzıma geçiyor. (Ben Ayrıkotu)