İsmail Beşikçi kimdir? İsmail Beşikçi kitapları ve sözleri
Sosyolog, Araştırmacı, Yazar İsmail Beşikçi hayatı araştırılıyor. Peki İsmail Beşikçi kimdir? İsmail Beşikçi aslen nerelidir? İsmail Beşikçi ne zaman, nerede doğdu? İsmail Beşikçi hayatta mı? İşte İsmail Beşikçi hayatı...
Sosyolog, Araştırmacı, Yazar İsmail Beşikçi edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında İsmail Beşikçi hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. İsmail Beşikçi hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte İsmail Beşikçi hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 7 Ocak 1939
Doğum Yeri:
İsmail Beşikçi kimdir?
Sosyolog ve yazar İsmail Beşikci 1939'da Çorum İskilip'te dünyaya gelmiştir.
İskilip'te ilkokulu okuduktan sonra Çorum lisesini bitirerek, 1962 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 1965-1971 yılları arasında Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde asistanlık yaptı. Erzurum'da Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nde sosyoloji asistanı iken aynı bölümde sosyoloji doçenti olan Orhan Türkdoğan tarafından Marksist propaganda ve bölgecilik yaptığı gerekçesiyle 'ihbar' edilen Dr. İsmail Beşikci 12 Mart1971 döneminde sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı ve üniversite ile ilişiği kesildi. 1974 affıyla cezaevinden çıkar bu kez de Kürt sorununu işleyen düşüncelerinden ötürü yargılanır.
Kürt sorunu üzerine araştırmaları ve yazılarıyla tanınan Beşikçi, 8 kez cezaevine girip çıktı ve yaşamının 17 yılı cezaevinde geçti. 12 Eylül askeri darbesinden önce 1979'da cezaevine girer ve 1987'de serbest bırakılır ancak davalar bir türlü peşini bırakmaz bu davalardan giydiği hükümlerle 1999'a kadar tutuklu kalır. 1999 yılında yapılan sınırlı yasal düzenleme sonucu tahliye olduğunda hakkında toplam 100 yıl hapis ve 10 milyar lira para cezası verilmişti. İsmail Beşikçi'nin 36 kitabından 32'si yasaklandı.
Özellikle ErzurumAtatürk Üniversitesi'nde asistanlığı döneminde yaptığı çalışmalarla dikkati çekmiştir. Bu dönemde doktora tezi olarak hazırladığı "Alikan Aşireti Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme" alanında ülkemizde yapılmış olan en önemli sosyolojik bilimsel bir çalışmadır.
Öğretim üyeliği döneminde ülkemizde yaşanan öğrenci hareketleri de göz önüne alındığında çalkantılı bir döneme denk gelmektedir. Dönemin hükümeti tarafından (S. Demirel hükümeti) suçlanmış ve akabinde uzun yıllarını geçireceği hapishane hayatı başlamıştır.
İsmail Beşikçi Kitapları - Eserleri
- Devletlerarası Sömürge Kürdistan
- Kürt Aydını Üzerine Düşünceler
- Orta Doğu'da Devlet Terörü
- Kürt Toplumu Üzerine
- Hayali Kürdistan'ın Dirilişi
- Devlet ve Kürtler
- Bir Aydın Bir Örgüt ve Kürt Sorunu
- Bilim Yöntemi
- Kürdistan Üzerinde Emperyalist Bölüşüm Mücadelesi 1915-1925
- Unesco'ya Mektup
- Bilim-Resmi İdeoloji, Devlet Demokrasi ve Kürt Sorunu
- Kirletilen Kavramlar: Bilim, Eşitlik, Adalet
- Kendini Keşfeden Ulus Kürtler
- Doğu Anadolu'nun Düzeni
- PKK Üzerine Düşünceler - Özgürlüğün Bedeli
- Cumhuriyet Halk Fırkası'nın Programı(1931) ve Kürt Sorunu
- Türk Tarih Tezi "Güneş-Dil Teorisi ve Kürd Sorunu
- Doğu'da Değişim ve Yapısal Sorunlar : Göçebe Alikan Aşireti
- Orgeneral Mustafa Muğlalı Olayı ''33 Kurşun''
- Resmi Tarih Tartışmaları 6 : Resmi Tarihte Kürtler
- Rejimin Niteliği ve Kürtler
- Kirletilen Değerler (Demokrasi, Barış, Kardeşlik)
- Kürtlerin Mecburi İskanı
- Doğu Mitingleri'nin Analizi (1967)
- Başkaldırının Koşulları
- Kürdler ve Geleceğini Belirleme Hakkı
- Ziman - Nasname - Netewe u Neteweperweri
- İşlevsizleşen yasaklar - Düşünce Yasakları Dolandırıcılık Yasakları
- Îskana Mecbûrî Ya Kurdan
- Dewlet û Kurd
- Lı Rojhılata Navın Terora Dewlete
- Vejina Kurdistana Xeyali
- Hukuksuz Adalet
- Uluslararası Anti Kürd Nizam ve Yüksek Kürd Bilinci
- Bilimsel Yöntem Üniversite Özerkliği ve Demokratik Toplum İlkeleri Açısından İsmail Beşikçi Davası V
- Çawanîya Rejîme û Kurd
- Şêwaza Zanistê
- Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi
İsmail Beşikçi Alıntıları - Sözleri
- Hilafet'in kaldırılması ve laikliğin kabul edilmesiyle birlikte dinin bu ezici ve birleştirici fonksiyonunu kaybetmesi gerekiyordu. Ve öyle oldu. O halde, Osmanlı İmparatorluğu'nda dinin ve Hilafet'in oynadığı fonksiyonu yeni Türkiye'de de oynayacak bir başka kuruma ihtiyaç vardı. Bu, "Türk milliyetçiliği" olarak saptandı. Fakat milliyetçilikten ne anlamak gerektiği ve milliyetçiliğin toplumsal temelleri tam olarak ortaya konulamadığından ırkçı bir takım gelişmelerden de uzak kalınamadı. 1924 Anayasası'nın hazırlanmasında bunun etkisini görmek mümkündür. Anayasa'nın "Türklerin hukuk-u ammesi" bölümündeki "Her Türk..." (mad. 68), "Türkler kanun nazarında..." (mad. 69), "... hak ve hürriyetleri Türklerin tabii hukukundandır" (mad. 70), "Türkler gerek şahıslarına..." (mad. 82), "Iptidai tahsil bütün Türkler için mecburidir..." (mad. 87), "Hukuku siyasiyeyi haiz her Türk..." (mad. 92) gibi ifadeler bunun en güzel örnekleridir. Gerçi aynı Anayasa'nın 88. maddesinde, "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı gözetilmeksizin Türk idlak olunur" deniyor ise de, bu da toplum yapısı ile en ufak bağı olmayan bir maddeden öteye geçememiştir. (Kürt Toplumu Üzerine)
- "Kürtler dikenli tellerle, mayın tarlaları ile karakollarla, kulelerle bölünmüştür." (Unesco'ya Mektup)
- Kürdistan’da baba-oğulun aynı yerde, işkence tezgahlarında sorgulamaya alınmaları her zaman, her yerde izlenebilir bir durumdur. Dedenin, oğlun ve torunun aynı yerde sorgulamaya alınmalarına, işkenceye uğramalarına da sık sık rastlanmaktadır. Dede, oğlunun ve torununun, işkenceler sırasında çıkardığı sesleri, çığlıkları, acıları duymaktadır, canında hissetmektedir. Oğul babasının ve oğlunun, torun dedesinin ve babasının feryatlarını en ince ayrıntılarına kadar hissetmektedir, duymaktadır. İnsanlık için bundan çok daha ağır bir zulüm olabilir mi? Kürt toplumu bu zulmü sık sık yaşadı, hâlâ yaşıyor. Bu, aslında insanlığın bir sorunudur. (PKK Üzerine Düşünceler - Özgürlüğün Bedeli)
- Türkiye'de, toplumda psikolojik bir bölünme de vardır. Çatışmalarda bir asker yaşamını kaybettiği zaman, gerek asker için gerek ailesi için çok övücü sözler edilmektedir. Onların cenaze törenleri, haber programlarında ilk haber olarak yer almaktadır. “Bir hafta sonra baba olacaktı” “terhisine beş gün kalmıştı.” “Nişanlıydı, terhisten hemen sonra düğünü olacaktı...” Radyolar, televizyonlar, gazeteler bu konuda çok aktiftir. Çatışmalarda bir Kürt militan öldüğü zaman ise haberler “oh olsun” duyguları içinde verilmektedir. Türk insanı çatışmalarda çocuklarını kaybetmiş Kürt analarının da acılarını hissetmeden kendilerini Kürt analarının yerine koymadan, psikolojik bölünmenin giderek toplumsal bölünmenin önüne geçilemez. Bu psikolojik bölünmenin çok derin olduğu da yakından biliniyor. Sivil ve askeri bürokrasi de, çatışmalarda çocuklarını kaybeden Kürt analarının, Kürt ailelerinin acılarını hissedebilmelidir. Böyle bir süreç yaşanmadan toplumsal bütünleşme gerçekleşemez. (Devlet ve Kürtler)
- Kürdistan, elbette, kendi kendine, durup dururken parçalanmamıştır. Kürd ulusu kendi istek ve iradeleriyle bölünmemiştir. (Kürdistan Üzerinde Emperyalist Bölüşüm Mücadelesi 1915-1925)
- günümüze kadar said-i kurdi'nin Kürt kimliği gizlenmeye çalışılmıştır. said-i Nursi'nin özellikle said-i kürdi imzası ile yazı yazdığı dönemleri o dönemlere ilişkin düşünceleri ve faaliyetleri gizlenmeye çalışılmaktadır. ( İsveç'te yayınlanan bergeh dergisi, 1990/, Said-i Kurdi'ye ilişkin bir inceleme yayınlanmıştır. rahat, unutulmuşluğun bir öyküsü ; Said-i Kürdi. s 17-35) (Kürt Aydını Üzerine Düşünceler)
- 23 Nisan, 19 Mayıs, 24 Temmuz, 30 Ağustos, 29 Ekim vs. Kürtlerin bayramı falan değildir. Bu ırkçı ve sömürgeci devletin ulusal bayramlarıdır. (PKK Üzerine Düşünceler - Özgürlüğün Bedeli)
- İsmail Beşikçi'ye düşüncelerinden ötürü cezalar veriliyor. Yaşar Kemal'de hiç vicdan yok. Rahatça, vicdanı sızlamadan ödülleri alıyor. Gazetelerde pozlarını görüyoruz, gülümsüyor, gururlu gururlu duruyor. (Hukuksuz Adalet)
- Dunyada hiçbir ulus, hiçbir insan, kış ortasında evlerini yakmaz, yıkmaz, evini, köyünü, mahallesini, yaşadığı şehri tank ateşine, top ateşine tutmaz; yerleşme bölgelerini savaş uçaklarıyla bombalamaz. Hiçbir halk, en değerli evlatlarını, gepgenç evlatlarını, "faili meçhul" denen, fakat failleri tastamam belli olan cinayetlerle birbiri ardına yok etmez. Hiçbir yönetim kendi halkına, ulusuna soykırım yapmaz. Bütün bunlar Kürtlere, düşmanları tarafından sistematik bir şekilde dayatılmaktadır, uygulanmaktadır. (Kirletilen Değerler (Demokrasi, Barış, Kardeşlik))
- DDKO 12 Mart 1971 Muhtırasından sonra kapatılıp Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkı Yönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinde yargılandığı zaman, Ankara ve İstanbul DDKO başta olmak üzere tüm DDKO'lar hakkında hazırlanan iddianamelerde DDKO'ların Kürtlerden bahsetmesi. Kürt halkının haklarına sahip çıkmasından dolayı. Kürtlerin var-olmadığı üzerine yüzlerce sayfa tarihle ve gerçeklerle ilgisi olmayan görüşler iddianameye doldurulmuştu (Resmi Tarih Tartışmaları 6 : Resmi Tarihte Kürtler)
- tarih içerisinde egemen sınıfların, egemen kültürü olarak; çalışmayan, üretmeyen asalak egemen güçler/sömürenler çalıştırdıklarının, sömürdüklerinin yani üretim yapanların sırtlarında yük oldukları halde, tam tersi bir propaganda ile emekçilerin kendilerine yük olduğunu iddia ederler. (Resmi Tarih Tartışmaları 6 : Resmi Tarihte Kürtler)
- Bilgi en büyük güçtür. Bilimsel bilgi ve onun yarattığı bilinç toptan, tüfekten, füzeden, tanktan çok daha etkili bir silahtır. (Bilim Yöntemi)
- -Kaçakçılık yüzünden milyon kazananlar vardır. -Devlet memurları kaçakçılarla beraberdir. Ya polis, jandarma gibi hadisenin içindedir, veya, kaymakam, vali, hakim, savcı... gibi müsamaha etmektedir. (Kürt Toplumu Üzerine)
- Türk basını Milli İstihbarat Teşkilatı ne istiyorsa onu yazmaktadır. (PKK Üzerine Düşünceler - Özgürlüğün Bedeli)
- Çözüm bu varlığı kabul etmek, tarihsel ve bilimsel gerçeği kabul etmekten geçer. (Bir Aydın Bir Örgüt ve Kürt Sorunu)
- Kürtlere karşı durmadan büyüklük taslayan, Kürtleri dışlamayı sistematik bir şekilde sürdüren bir yönetimin, Batı karşısında boynunun devamlı eğik kalması, aslında Kürt sorunuyla ilişkilendirilmesi gereken bir tutumdur. (Hayali Kürdistan'ın Dirilişi)
- Fakat toprağı idare eden güç ile devleti yöneten gücün aynı toplamanmaya başlaması bir çeşit feodalitenin meydana gelmesine, dolayısıyla köylü sınıfının ezilmesine sebep oldu. (Oya Sencer, a.g.m., s. 146-157) (Doğu'da Değişim ve Yapısal Sorunlar : Göçebe Alikan Aşireti)
- Mıntıkanın ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ihtiyaçlarını, sağlık ve bayındırlık ile ilgili ihtiyaçlarını hızla gidermeye çalışmak (Md. 11/e) Mıntıkası içindeki halkın kişisel haklarını korumak (Md. 11/f) Halkın iskan edilmesini ve ekonomik durumunun yükseltilmesini, köylülerin, çiftçilerin toprağa sahip olmalarını sağlamak (Md. 11/g) (Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi)
- Evet orada muharebe yoktur, top sesleri işitilmiyor. Fakat hükümeti tanımayan, yalnız aşiret reislerini tanıyan bir zümre vardır. Medeni bir memlekette en büyük kuvvet hükümettir, devlettir. Bunun yerine en büyük kuvvet olarak aşiret reisini veya bir ağayı tanımak ne demektir. Bu hukuki manada; anormal bir vaziyettir. (Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi)
- İnsanlığı tehtit eden olgu terör değildir. Bugün insanlığı tehtit eden olgu devlet terörüdür. (Orta Doğu'da Devlet Terörü)