J. B. Pontalis kimdir? J. B. Pontalis kitapları ve sözleri
Fransız Psikanalist J. B. Pontalis hayatı araştırılıyor. Peki J. B. Pontalis kimdir? J. B. Pontalis aslen nerelidir? J. B. Pontalis ne zaman, nerede doğdu? J. B. Pontalis hayatta mı? İşte J. B. Pontalis hayatı... J. B. Pontalis yaşıyor mu? J. B. Pontalis ne zaman, nerede öldü?
Fransız Psikanalist J. B. Pontalis edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında J. B. Pontalis hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. J. B. Pontalis hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte J. B. Pontalis hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Tam / Gerçek Adı: Jean-Bertrand Lefèvre-Pontalis
Doğum Tarihi: 15 Ocak 1924
Doğum Yeri:
Ölüm Tarihi: 15 Ocak 2013
Ölüm Yeri:
J. B. Pontalis kimdir?
J. B. Pontalis, günümüz Fransız Psikanalist- yazarı. Fransız Psikanaliz Derneği üyesidir. Psikanalize ilgi duymadan önce felsefe profesörü olarak çalıştı. 1967'de J. Laplanche ile birlikte hazırladıkları Psikanaliz Sözcük Dağarcığı (Vocabulaire de la Psychanaliyse) bugün psikanalizin temel yapıtlarından biri olarak kabul etmektedir. J. B. Pontalis, birçok dizinin editörlüğünü ve Fransız Psikanalizinin en önemli dergilerinden olan ve 25 yıl süreyle yayınlanan Yeni Psikanaliz Dergisi'nin (Nouvelle Revue de Pyschanalyse) yayın yönetmenliğini yaptı. Önemli yapıtları arasında Freud'en Sonra (Aprés Freud, 1968)Temel Düşlem, Kökenlerin Düşlemi, Düşlemlerin Kökeni (Fantasme Originare, Fantasmes des Origines, Origines du Fantasme, 1985- J. Laplanche ile birlikte) Bir Adam Yok Oluyor (Un homme disparait, 1996) sayılabilir.
J. B. Pontalis Kitapları - Eserleri
- Bir Adam Yok Oluyor
- Temel Düşlem / Kökenlerin Düşlemleri / Düşlemin Kökenleri
- Pencereler
- O Kadınlar
- Başlangıçların Aşkı
- Günlerin Kıyısında
J. B. Pontalis Alıntıları - Sözleri
- Psikanalitik uygulamada, kavramsal aygıttaki bir yetersizliğin sonuçlarının ortaya çıkması kaçınılmazdır. İmgesel ve gerçeklik arasındaki zıtlıktan destek alan ve sonunda haz ilkesini gerçeklik ilkesine kaynaştırmayı beceren, ki nevrozlunun yarıda bırakmış olduğu yoldur bu, tüm bu tekniklen yalnızca bellek için mi anımsamak gerekir? Elbette tedavi sırasında dış "gerçeklikler"den yardım istemek söz konusu değildir, malzeme hasta ile analist arasındaki ilişkide, "aktarımda" çözümlenmelidir. Ancak, eğer dikkat edersek, tüm aktarım yorumları, "siz bana sanki …muşum gibi davranıyorsunuz" yorumu aslında örtülü olarak şu demek değil midir: "Ama benim gerçeklikte o olmadığımı biliyorsunuz"? (Temel Düşlem / Kökenlerin Düşlemleri / Düşlemin Kökenleri)
- Doğduğu andan itibaren dünya ve kendisi hakkında hayal kurmadığı ve doğmanın kendisinin bile bir şans, ölümün ise bir dram olmadığını düşündüğünü kurguladım, hayli saçma bir düşünce. (O Kadınlar)
- Düşüncenin harekete geçebilmesi için, önce durması, dehşetten veya hayranlıktan dona kalması, kaybolma tehlikesine karşı kendini koyvermesi gerekmektedir. Durma, yeniden başlama. Donup kalma, buluş. Uyuşukluk, uyanma. Hareketsizlik hareketlilik... (Pencereler)
- Zaman, biliyoruz ki tedavi ediyor. Daha da tuhafı var, daha da rezalet olanı: belleğimiz yalnızca yitirdiklerimizle dolu. Arkamızda bıraktığımızı sandığımız şeylerden ibaretiz: yalnızca sevdiğimiz veya şu ya da bu an bizim için önemli olmuş olan varlıklar değil, bir daha hiç göremeyeceğimiz yerler, kentler, manzaralar, sessiz sedasız göçüp giden mahallenin manavı. Bunu düşünmek dehşet verici ama bizi besleyenler yitikler ve ölüler. Biz onlardan yaşıyoruz. Yaşamdaki ölüm ise tersine bizi kemiriyor, bizi içerden yiyor. (Bir Adam Yok Oluyor)
- Uyanınca, gece bizi ziyarete gelmiş olan altüst edici, güzel, endişe verici görüntüleri yeniden bulmak isteriz, ama belirgin olduğu kadar yoğun da olan resimler hemen silinmişlerdir. Oysa ne yitirdiğimiz hissediyoruz, yalnızca görüntüler değil, bir düşünce düzeni, öyle bir düşünce ki sürekli, sahne sahne ilerliyor (Pencereler)
- Varlığın hangi alanında hareket ettiğini bilmekle kafası meşgul olan Freud -bundan dolayı onu kim eleştirebilir ki?- tedavi sırasında gerçeklik ilkesini askıya almayı haklı göstermek söz konusu olduğunda paçayı kolayca kurtaramaz. (Temel Düşlem / Kökenlerin Düşlemleri / Düşlemin Kökenleri)
- En başından beri kendimizi yüceleştirebiliyor muyuz? Her birimiz az çok kontrol edilmiş, az çok dizginlenmiş, kendisini sadece rüyalarımızda göstermesine izin verdiğimiz vahşi çocuğu uzaklaştırmış sapkınlar olabilir miyiz? (Günlerin Kıyısında)
- “Dediğimi görene kadar düşündüklerimi çok iyi anlayamıyorum.” (Günlerin Kıyısında)
- Sürekli çevik olmak isteyen, başarısızlığını kabullenmeyen bir düşünce, saçmalıktan korkan bir zeka, hiçbir zaman yetersiz olmayacak bir söylem, düşüncenin, zekanın, sözün temelindekini görmezden gelmiş olur.. (Pencereler)
- Evet sevgili dostum, berbat bir ev bağımlısı oldum. Okuduklarımın listesini yapıyorum ve yeniden okuduklarımın; kitaplar benim yolculuklarım, yaşamadığım binlerce yaşam, gitmediğim ülkeler, kıtalar. Bazı günler, bundan onur duymuyorum gerçi, yalnızca günün sıcaklığını ve göğün rengini not ediyorum. (O Kadınlar)
- Güzel bir gözlem hiçbir şey icat etmemeye özen gösterir, bakışımızın ihmal ettiklerini ayrıntılarıyla bize göstermeye çalışır, oysa bakışımız bütünün biçimine sabitlenir ve algıladığı nesneye bir ad koyabiliyorsa bununla yetinir. (Pencereler)
- Hiçbir şey varken yok olmuyor, yokken var olmuyor, her şey aşınıyordu. Melankolimin formülü buydu. (Başlangıçların Aşkı)
- Göçebe bile çadırını taşır, berduşun bile mahallesi vardır (Başlangıçların Aşkı)
- Rüya düşündüğünü bilmeyen bir düşüncedir. (Günlerin Kıyısında)
- Sürekli çevik olmak isteyen, başarısızlığını kabullenemeyen bir düşünce, saçmalıktan korkan bir zeka, hiçbir zaman yetersiz olmayacak bir söylem, düşüncenin, zekânın, sözün temelindekini görmezden gelmiş olur: yani benim infans zamanı veya başlangıcın sessizlikleri olarak adlandırdıklarımı. (Pencereler)
- “Bu adamda hiçbir heves yok, sadece kabul edilmek, var olduğundan emin olmak istiyor, içinde yaşamı barındırmıyor.” (Günlerin Kıyısında)
- Yaşlılığın en korkunç yanı, Kadınlar seninle igilenmiyorlar, Oysa onlar senin hala ilgini çekmeyi sürdürüyorlar. (O Kadınlar)
- Ben meydana değil, başa geleni seviyorum. (Başlangıçların Aşkı)
- Canlı kalabilmek için ölümü inkar etmemek, ancak ona meydan okumak gerektiğini bilen bir adamdı. Bir adı vardı ve adsız ve çehresiz bir kalabalıkta kaybolmak istemiyordu. (O Kadınlar)
- "Kavram bir nesneyi ötekinden ayıran şeyin unutulmasından oluşur." (Nietzche). (Pencereler)