Jacques Le Goff kimdir? Jacques Le Goff kitapları ve sözleri
Fransız Tarihçi, Yazar Jacques Le Goff hayatı araştırılıyor. Peki Jacques Le Goff kimdir? Jacques Le Goff aslen nerelidir? Jacques Le Goff ne zaman, nerede doğdu? Jacques Le Goff hayatta mı? İşte Jacques Le Goff hayatı... Jacques Le Goff yaşıyor mu? Jacques Le Goff ne zaman, nerede öldü?
Fransız Tarihçi, Yazar Jacques Le Goff edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Jacques Le Goff hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Jacques Le Goff hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Jacques Le Goff hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1 Ocak 1924
Doğum Yeri: Toulon
Ölüm Tarihi: 1 Nisan 2014
Ölüm Yeri: Paris
Jacques Le Goff kimdir?
Jacques Le Goff (d. 1 Ocak 1924, Toulon - ö. 1 Nisan 2014, Paris) özellikle 12. ve 13. yüzyıl Orta Çağ tarihinde uzmanlaşmış, Fransız tarihçi. Pierre Nora ile birlikte 1970'li yıllarda Yeni Tarih (Nouvelle histoire) akımının önemli isimleri arasında gösterilir.
Uluslararası entelektüel çevrede Orta Çağ tarihinin önemli isimlerinden Le Goff, hocası Marc Bloch tarafından kurulan Annales Okulu üyelerindendir. 1972 yılında Fernand Braudel'in ardından, École des hautes études en sciences sociales’in başına geçti. Bu görevi 1977 yılında François Furet'in devralması ile birlikte Le Goff kendini, ortaçağ döneminde Batı Avrupa tarihsel antropoloji çalışmalarına adadı. Orta Çağ döneminde gerçekleştirilen başarılara ve değişime dikkatleri çekerek "Orta Çağ" ismine ve kronolojisine karşı itirazlarda bulunmuştur. Bunu yaparken özellikle 12. yüzyıl Rönesans hareketini örnek göstermiştir.
Jacques Le Goff Kitapları - Eserleri
- Ortaçağda Entelektüeller
- Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?
- Ortaçağ Batı Uygarlığı
- Ya Paranı Ya Canını / Orta Çağda Ekonomi Ve Din
- Avrupa'nın Doğuşu
- Ortaçağ Tüccarları ve Bankerleri
- Çocuklar İçin Ortaçağ
- Ortaçağ Kahramanları
- History and Memory
- Gençlere Avrupa Tarihi
Jacques Le Goff Alıntıları - Sözleri
- Haçlı seferlerinin arkasından baktığımızda oldukça olumsuz bir tablo görüyoruz. Olumlu hiçbir yanı yok bunların! Parasal ve insani açıdan çok pahalıya patlamıştır. Müslümanlarda bugün bile capcanlı olan bir hıncın doğmasına neden olmuştur. (Çocuklar İçin Ortaçağ)
- Doğu'da Charlemagne, katliam ile din değiştirme yani zorla Hıristiyanlaştırmanın birbirine karıştığı bir fetih geleneği başlattı, Ortaçağ uzun bir süre bu geleneği uygulayacaktı. Kuzey Denizi boyunca, 772'den 803'e kadar, sözde zaferler ile yenildiği iddia edilenlerin ayaklanmalarının birbirini izlediği bir dizi seferle önce Saksonlar ağır bir biçimde bastırıldı. Bu ayaklanmaların en görkemlisi 778'de Widukind komutasındaki ayaklanmadır. Frankların Süntel'de uğradığı bozgundan sonra korkunç bir baskı dönemi başlamış, Charlemagne Verdun'de dört bin beş yüz isyancının kafasını kestirmiştir. (Ortaçağ Batı Uygarlığı)
- İnsanlığın parlak bir dönemden çıkıp en az o kadar şaşaalı bir başka döneme girmeyi beklemekte olduğu fikrini ifade eden "Ortaçağ" terimi, daha önce de belirttiğimiz üzere, 15. yüzyılda esas olarak Floransa'da yayılır: Bu nedenle adı geçen kent hümanizmanın merkezi olarak gösterilmiştir. "Hümanizma" terimi de ancak 19. yüzyılda dolaşıma girer: 1840'a doğru düşüncenin ve toplumun merkezine insanı yerleştiren öğretiyi ifade etmek için kullanılır. (Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?)
- Voltaire'e göre bu dört asırdan ilki, Philippos, İskender, Perikles, Demosthenes, Aristoteles, Platon vb. kişilerin Antik Yunan'ıdır. İkincisi, dönemin büyük Romalı yazarları tarafından meşhur edilen Caesar ve Augustus asrıdır. Üçüncü asır, "Konstantinopolis'in II. Mehmed tarafından alınmasını takip eden" ve esas olarak İtalya'da tezahür eden dönemdir. Dördüncüsü ise XIV. Louis asrıdır ve Voltaire, "bunun, dört asır içinde mükemmeliyete belki de en çok yaklaşan" dönem olduğunu düşünmektedir: Bu dönemdeki başlıca ilerlemeler akıl, felsefe, sanat, bilim, ahlak ve yönetim alanında kaydedilmiştir. (Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?)
- Tembellik tüm kötülüklerin anasıydı. (Ya Paranı Ya Canını / Orta Çağda Ekonomi Ve Din)
- Katedral IV. yüzyılda, Roma İmparatorluğu'nun önce "kabul edilmiş", ardından da "resmi" dini olarak Hıristiyanlığın yeniden keşfiyle ve piskoposların iktidar ve saygınlık sahibi kişiler arasına yükselmesiyle doğmuştur. (Ortaçağ Kahramanları)
- Roma mirası çok zengin bir mirastır çünkü Ortaçağ Avrupası doğrudan Roma mirası üzerine kurulmuştur. (Avrupa'nın Doğuşu)
- "Ben elleriyle çalışan bir işçi değilim." Rutebeuf, XIII. yüzyıl (Ortaçağda Entelektüeller)
- Zenginler genelde Yahudi hekimler tarafından tedavi edilir çünkü Yahudiler tıp alanında Antikçağ'ın izinde daha bilgilidirler. (Çocuklar İçin Ortaçağ)
- "Tembellik tüm kötülüklerin anasıydı." (Ya Paranı Ya Canını / Orta Çağda Ekonomi Ve Din)
- Başka önemli bir olay barbar istilacıların görüşlerini değiştirmişti. İçlerinden bir bölümü putperest kalsa da, azımsanmayacak bir bölümü Hıristiyanlığı kabul etmişti. Ama sonuçları ağır olacak garip bir rastlantıyla, bu din değiştiren Barbarlar Ostrogot, Vizigot, Burgon, Vandal ve daha sonra Lombardlar Ariusçu olmuşlardı ve Ariusçuluk İznik Konsili'nden sonra sapkınlık olarak kabul ediliyordu. Aslında Barbarlar 264'te Gotlar tarafından yakalanarak hapsedilen Kapadokyalı Hıristiyanların soyundan gelen "Gotların Havarisi" Ulfilas tarafından Hıristiyanlaştırılmışlardı. "Gotlaştırılan" bu çocuk, gençliğinde Constantinopolis'e gönderilmiş ve orada Ariusçuluğu benimsemişti. Dinini yaymak üzere rahip olarak Gotların yanına dönünce, onları yetiştirmek üzere İncil'i Got diline çevirerek onları birer sapkına dönüştürdü. Böylece dinsel bir bağ olması gereken şey, aksine, bir anlaşmazlık konusu olmuş ve Ariusçu Barbarlar ile Katolik Romalılar arasında sert savaşımlara neden olmuştur. (Ortaçağ Batı Uygarlığı)
- Entelektüel kelimesi, düşünmeyi ve düşüncelerini öğretmeyi meslek edinmiş kimseleri belirtmektedir. (Ortaçağda Entelektüeller)
- Yahudiler kiliseye itaat etmez, Hristiyan inancını paylaşmazlar, Çünkü İsa Mesih'in Tanrı'nın oğlu olduğunu kabul etmezler. Bununla birlikte, Hristiyan aleminde bütünüyle yabancı bir topluluk oluşturmazlar. (Çocuklar İçin Ortaçağ)
- Fernand Braudel 17. yüzyıla kadar Avrupalıların beslenmesinin esas olarak bitkisel gıdalardan oluştuğunu da vurgular. Sıra dışı bir şekilde etobur bir ülke olan Fransa, Rönesans yandaşlarının büyüme dönemi olduğunu iddia ettikleri 16. yüzyılda beslenmesi içindeki et tüketimi miktarının arttığına değil, tam tersine 1550'den itibaren çöktüğüne tanık olur. 16. yüzyıldan itibaren Avrupa dışındaki bölgelerden ithal edilen içecekler ve sebzelerin dağıtımı sınırlı kalır: Örneğin çikolata, çay (İngiltere, Hollanda ve Rusya ile sınırlıydı), hatta 17. yüzyıl ortasında Avrupa'ya ulaşan kahvenin tüketimi gerçek anlamda ancak 18. yüz yıl ortasından itibaren artarak Güney ve Orta Avrupa'nın gıda rejimindeki en önemli maddelerden biri haline gelir. 18. yüzyıla kadar buğday, daha doğrusu buğday türlerinin (buğday-çavdar melezi, çavdar, vb.) verimi düşüktür, gübre olarak insan ve hayvan dışkıları kullanılmaya devam eder. Devrim'e giden karışıklıkları tetikleyen olaylar arasında 1789 yazındaki kıtlık kuşkusuz önemli rol oynamıştır (Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?)
- Bu durumu anlayabilmek için politika ve ekonomi asla birbirlerinden ayırmamak gerekir. Zira biri diğerinin ortaya çıkıp varlığını sürdürmesine yol açarken, diğeri onu tamamlar, pekiştirirz yasallaştırır ama aynı zamanda gerçekleştirdiği suistimalleri de yasallaştırır. (Ortaçağ Tüccarları ve Bankerleri)
- Haçlı Seferlerinin Ortaçağ Hıristiyanlık dünyasında ticareti geliştirip büyüttüğüne artık hiçbir ciddi tarihçi inanmamaktadır. Aksine, Batı'nın ve özellikle şövalye sınıfının yoksullaşmasına yol açması, Hıristiyanlık dünyasının manevi birliğini sağlamak şöyle dursun, doğmakta olan uluslar arasındaki farklılıkları körüklemesi (diğer pek çok tanıklığın yanısıra Saint-Denis keşişi ve VII. Louis'nin papazı Eudes de Deuil'ün yazdığı ve her bölümünde Almanlar ve Fransızlar arasındaki nefretin biraz daha alevlendiğini dile getiren II. Haçlı Seferinin öyküsünü okumak yeterlidir), Batılılar ile Bizanslılar arasında kesin bir uçurum açması (bir seferden diğerine giderek belirginleşen Latin-Yunan düşmanlığı, 1204'te IV. Haçlı Seferi sırasında Constantinopolis'in Haçlılar tarafından alınması ile sonuçlanacaktır), gelenekleri esnekleştirmek şöyle dursun, kutsal savaş hırsının Haçlıları yolları üzerinde karşılaştıkları Yahudilere karşı katliamlardan her tür kıyım ve yağmalara kadar en korkunç aşırılıklara sürüklemesi (1099 Kudüs, 1204 Constantinopolis kıyım ve yağmaları, yalnız Hıristiyan değil, Müslüman ve Bizanslı vakanüvislerin anlatılarında okunabilir), Haçlı Seferlerinin giderlerini karşılamak bahanesiyle Papalık vergi sisteminin ağırlaştırılması ve akıl almaz endüljans uygulaması ve sonuçta Kutsal Toprakları savunmak ve korumakta yetersiz kalan askerî sınıfların her tür parasal ya da askerî zulüm yapmak üzere Batı'ya çekilmesi, işte bu seferlerin asıl ağır giderleri bunlardır. (Ortaçağ Batı Uygarlığı)
- Katedral, tarihte eski bir yeri olan bir yapıdır. IV. yüzyılda ortaya çıkmış olup günümüzde halen çift yönlü bir hayatı vardır; kilise olarak, devam edilen bir tapınak işlevi, bir de düşsellikteki efsanevi varlığı. (Ortaçağ Kahramanları)
- Tarih, ölülerin dirilişidir. (Tarihi Dönemlere Ayırmak Şart mı?)
- Aziz Augustinus, Paulus'tan sonra Hıristiyanlığın yerleştirilmesi ve geliştirilmesinde en çok yeri olan kişidir. İtiraflar kitabı Ortaçağ'ın en çok okunmuş kitabıdır. Diğer çalışması ise Tanrı Devleti'dir (Avrupa'nın Doğuşu)
- Toplumun zirvesinde , papayla imparator vardır, soyut olarak ötekilerden daha güçlü kişilerdir bunlar. Papa kilisenin başıdır, bir hükümdar gibi gerçek bir liderdir. İmparator, gerçek anlamda otoriter biri olmaktan çok, ayrıcalıklı bir ''lider''dir. (Çocuklar İçin Ortaçağ)