John Cheever kimdir? John Cheever kitapları ve sözleri
Amerikalı Yazar John Cheever hayatı araştırılıyor. Peki John Cheever kimdir? John Cheever aslen nerelidir? John Cheever ne zaman, nerede doğdu? John Cheever hayatta mı? İşte John Cheever hayatı... John Cheever yaşıyor mu? John Cheever ne zaman, nerede öldü?
Amerikalı Yazar John Cheever edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında John Cheever hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. John Cheever hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte John Cheever hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Tam / Gerçek Adı: John William Cheever
Doğum Tarihi: 27 Mayıs 1912
Doğum Yeri: Quincy, Massachusetts, ABD
Ölüm Tarihi: 18 Haziran 1982
Ölüm Yeri: Ossining, New York, ABD
John Cheever kimdir?
27 Mayıs 1912'de ayakkabı satıcısı Frederick Cheever ile Mary Cheever'ın oğlu olarak dünyaya geldi. 1926'da Thayer Academy'ye gitmeye başladı, fakat 1930'da notları zayıf olduğu için okuldan atıldı. Birkaç yıl boyunca Boston'da kardeşiyle birlikte yaşadı. Yirmi yaşında tek başına New York'a taşındı. Sonraki on yıl boyunca çeşitli yazı işleriyle geçimini sağladı. 1941'de May Winternitz'le evlendi. Amerika'nın Çehov'u olarak nitelendirilen Cheever, özellikle "Dev Radyo", "Güle Güle Kardeşim" ve "Yüzücü" gibi öykülerin yanı sıra "The Wapshot Chronicle" (1958), "The Wapshot Scandal" (1965), "Bullet Part" (1969) ve "Falconer" (1977) gibi romanların da yazarıdır. "The Stories of John Cheever" isimli öykü derlemesiyle 1979 yılında Pulitzer Ödülü ile National Book Critics Circle Ödülü'nü kazandı. 1982 yılında öldü.
John Cheever Kitapları - Eserleri
- Falconer Hapishanesi
- Bullet Park
- Yüzücü
- Ey Yıkılmış Hayaller Şehri
- Sanki Cennetti Görünen
- Güz Nehri
- Boşanma Mevsimi
- Elmalar Diyarı
- Wapshot Kayıtları
- The Enormous Radio
- Toplu Öyküler
John Cheever Alıntıları - Sözleri
- Mallory, acının bölücü gücünü tümüyle alt edebilecek, sağlıklı olanla sağlıksız arasındaki boşluğu azaltabilecek bir aşkın örneğini henüz görmediğini yineledi içinden. (Yüzücü)
- Sonra onu öpüp şöyle demişti: Hadi birbirimizin her tarafına viski döküp içelim. Öyle de yaptılar. (Falconer Hapishanesi)
- "Madam, lütfen elimi ayak bileğinize dolamama izin verir miydiniz? Tek isteğim bu madam, hayatımı kurtaracaksınız" dememek için kendimi nasıl tutabilirdim? (Yüzücü)
- Yüzümü kollarıma gömdüm ve bir kez daha ihtiyacım olan sevgiyi asla göremeyeceğimi düşündüm,asla. (Elmalar Diyarı)
- Düşmemiş gibi yapmanın âlemi yoktu, çünkü çamura kapaklandık mı ayağa kalkıp üstümüzü başımızı süpürmemiz gerekir. (Yüzücü)
- Sokağa çıktığımda gökyüzü kapkaraydı.Her yerde ışıklar yanıyordu.Bu sahtekarlık dünyasında moralimi yükseltecek dürüstlük işaretleri bulabilmek için gelip geçenlerin yüzüne bakıyordum. (Ey Yıkılmış Hayaller Şehri)
- ... fiziksel yaşamlarımızın en yüceltici deneyimini - kriko, pompa, somun, vida ve anahtar gibi - patlamış bir lastiği değiştirmeyi anlatan sözcüklerle nasıl dile getirebiliriz? (Yüzücü)
- Söyleyebildiğim tek şarkı hüzünlü bir şarkıysa, artık şarkı söylemeyeceğim. (Falconer Hapishanesi)
- Özgürlük ve bağımsızlıktan herkesten çok söz ediyorlar ama özgürlük ve bağımsızlık ne zaman ufukta belirse başını ezmek için para, silah ve uzman tedarik ediyorlar. (Bullet Park)
- Ucuz içki benim için Tanrı gibiydi, yani Tanrı'dan beklenildiği gibi her yerdeydi. (Bullet Park)
- Yalnızlık dik başlılara kedilerini sevmeyi öğretti çünkü yalnızlık dünyadaki her şeyi değiştirebilir. (Falconer Hapishanesi)
- Sevgi dürtüsü içimden fışkırdı.Sanki dört bir yana gürül gürül bir sevgi saçıyordum. (Elmalar Diyarı)
- İnsanı ölümden döndüren şey mısır ekmeğinin kokusu değildir; sevginin ,dostluğun ışığı ve işaretleridir.. (Ey Yıkılmış Hayaller Şehri)
- insan soyunun hesapsız yüce gönüllüğünü, insan yaşamının kıyıcı ama yüzeysel çekiciliği karşısında duygulanmayı nasıl öğretebilirsiniz ona? Korkunun, ürkünün bile yıldıramadığı bazı gerçeklere parmak basmasını nasıl sağlayabilirsiniz? (Yüzücü)
- Kimsenin altında kitap okumadığı parlak ışıkların canı cehenneme, kimsenin dinlemediği kesintisiz müziğin canı cehenneme, kimsenin çalamadığı kuyruklu piyanoların canı cehenneme, en ücra köşesine kadar ipotekli beyaz evlerin canı cehenneme, derilerini giydikleri vizonları beslemek için okyanustaki balıkları yağmalayanların canı cehenneme ve tek bir kitabın pembe brokar ciltli bir telefon rehberinin durduğu rafların canı cehenneme. İkiyüzlülüklerin canı cehenneme, samimiyetsizliklerin canı cehenneme, kredi kartlarının canı cehenneme, insan ruhunun yabanıllığını hiçe saymalarının canı cehenneme, kusursuzluklarının canı cehenneme, zamparalıklarının canı cehenneme ve hepsinden öte , hayata anlam katan o gücü, uygunsuzluğu, rengi ve şevki ondan söküp aldıkları için hepsinin canı cehenneme. Ağlayın, inleyin, uluyun! (Bullet Park)
- Şiddetli rüzgàr bile aramızdaki savaş bulutlarını dağıtamadı.. (Elmalar Diyarı)
- Derken müthiş bir korku, pencerenin dışındaki kaçığın duyduğundan çok daha beter bir korkuya kapıldım. O öksürük, o ayak sesi, o izleniyormuşluk duygusu benim kuruntum muydu yoksa. (Yüzücü)
- Yatağını yaparken, "zengin misin?" diye sordu birisi. "Hayır" dedi Farragut. "Temiz misin?" "Hayır," dedi Farragut. "Emer misin?" "Hayır," dedi Farragut. (Falconer Hapishanesi)
- Büyümek insanı bağımlılıktan kurtarmaz. (Bullet Park)
- Zaten, Mrs. Compton'ın sudan gülümseyişi, Mr. Watkins'in yağlı saçları, Blake'in beş kırk sekiz treninde, rahatsız da olsa gözlerden ırak bir koltuğa ilişmekten duyduğu zevki engelleyemezdi. (Yüzücü)