Ken Kesey kimdir? Ken Kesey kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

ABD'li Yazar Ken Kesey hayatı araştırılıyor. Peki Ken Kesey kimdir? Ken Kesey aslen nerelidir? Ken Kesey ne zaman, nerede doğdu? Ken Kesey hayatta mı? İşte Ken Kesey hayatı... Ken Kesey yaşıyor mu? Ken Kesey ne zaman, nerede öldü?

ABD'li Yazar Ken Kesey edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ken Kesey hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ken Kesey hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ken Kesey hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Kenneth Elton "Ken" Kesey

Doğum Tarihi: 17 Eylül 1935

Doğum Yeri: La Junta, Colorado, ABD

Ölüm Tarihi: 10 Kasım 2001

Ölüm Yeri: Eugene, Oregon, ABD

Ken Kesey kimdir?

Kenneth Elton "Ken" Kesey (17 Eylül 1935 - 10 Kasım 2001), ABD'li yazar. En önemli eseri Türkçeye Guguk Kuşu olarak çevrilmiş olan One Flew Over The Cuckoo's Nest'tir.

La Junta, Colorado'da doğan Kesey'in çocukluğu Oregon Eugene'de geçer. Babası süt fabrikasında işçidir. Gençlik yıllarında güreşe ve boksa merak salar.

Stanford Üniversitesi'nden bir burs kazanıp burada okumaya başlar. Bir süre sonra ayrılıp karşıt kültüre katılır. 1956'da okul arkadaşı Faye Haxby ile evlenir. Bu arada uyuşturucu ilaçlarla tanışıp, kendi üzerinde denemeler yapar. Basılmamış ilk romanı olan Hayvanat Bahçesi'ni (Zoo) yazar. Kitap San Francisco North Beach'te yaşayan hippiler hakkındadır.

Timothy Leary ile birlikte 1960 Hippi kuşağının temsilcisi olurlar. 10 Kasım 2001'de karaciğer kanserinden ölür.

Ken Kesey Kitapları - Eserleri

  • Guguk Kuşu
  • Bazen Derin Bir His

Ken Kesey Alıntıları - Sözleri

  • Tuhaf bir ruh halinde, kendini aynı anda hem garip bir şekilde kafası karışık hem de herşeye rağmen epey berrak düşünebilir gibi hissediyor. Günü hem keyifle hem iç sıkıntısıyla karşılıyor. (Bazen Derin Bir His)
  • Bu defa bilinmedik bir yere doğru, sonsuza dek süzülüp gidecekmişim gibi hissediyorum. (Guguk Kuşu)
  • İyi bir Kızılderili oğlan kendisini yemeyecek herhangi bir şeyi yiyerek hayatta kalmayı bilmeli. (Guguk Kuşu)
  • Kafamda düşüncelerimin korkuyla yokuş aşağı koşturduğunu hissediyorum. (Guguk Kuşu)
  • Eşkin gidiş, bayırdan iniş. Ne geri dönüş var ne ileri gidiş, namludan baktın mı işin bitmiş. (Guguk Kuşu)
  • Unutayım diye şaraba vurdum kendimi... Şişe boş,kalbim kırık Sen hala aklımdasın. (Bazen Derin Bir His)
  • Çoğu yağmurun altında duruyor sanki çok çok uzun zamandır yağmurun altında yaşamış, çalışmış da artık ıslakla kurunun ayırdında değillermiş gibi. (Bazen Derin Bir His)
  • Büyük bir umutsuzluk içinde "Doktor..." diyordum, "deli oluyorum; en son, kesin hamleyle aklımı kaçırıyorum, tepelerden üstüme üstüme geliyor delilik!" (Bazen Derin Bir His)
  • . Alarm, bir yangın veya hava saldırısından daha az bir şey için kullanıldığında, kesinlikle zihni karıştırır, duyuları rahatsız eder ve çoğu durumda tehlikeyi iki katından fazla artırır. ... (Bazen Derin Bir His)
  • İnsanları böylesine sabırsız kılan nedir, anlamıyorum. Tek yapması gereken beklemekti oysa. (Guguk Kuşu)
  • "İnsan onu yalnızlıkla tehdit eden her şeyden kurtulmaya bakacaktır; kendisinden bile." (Bazen Derin Bir His)
  • En önemlisi de, sakın önemseme, sakın sakın sakın ha önemseme, umurunda olmasın. Çünkü aklını çelip gardını bırakmana sebep olan, önemsemektir. (Bazen Derin Bir His)
  • "Denedim. Pes etmeden önce, hiç olmazsa denedim. Bu kadarı da yeter." (Guguk Kuşu)
  • "Sevgi,dallı budaklı bütün karmaşık sonuçlarıyla sahiden de her şeyi aşabiliyordu." (Bazen Derin Bir His)
  • Ne de olsa çok zamandır uzaklardayım (Guguk Kuşu)
  • Bildiğim kadarıyla deli değilim. Deliysem de bugüne kadar belli etmedim kimseye. (Guguk Kuşu)
  • "Çünkü çok bilgelik çok keder doğurur,bilgi arttıkça acı da artar." (Bazen Derin Bir His)
  • Çalılığın parlak bahar güneşiyle aydınlandığı günlerde yaprakların arasından yeterince ışık sızıyor, böylece çocuk etrafını görebiliyor ve elleriyle dizlerinin üstünde saatlerce gezinerek temiz geçiş yollarını keşfediyordu. Sık sık karşılaştığı bir kaşif daha vardı, yaşlı bir erkek rakundu bu, çocukla ilk karşılaşmalarında ona dayılanmış, hırlamış, tıslamış, sonra kokarcaları utandıracak bir koku salmıştı, ama tekrar tekrar karşılaştıkça maskeli yaşlı haydut, başlıklı davetsiz misafirini bir çeşit suç ortağı gibi görmeye başladı; dikenlerin arasında loş bir geçitte çocuk ve hayvan burun buruna duruyor ve boş boş gezinmeye devam etmeden önce topladıkları ganimetleri karşılaştırıyorlardı: “Sende ne var yaşlı rakun? Taze bir wapato patatesi mi? Bak ben de bir yer sincabı kafatası buldum...” Tünellerde sayısız hazine buldu: dikenlere takılmış bir tilki kuyruğu, hâlâ binlerce yıllık çamurlarla kaplı olan fosilleşmiş bir böcek, mermileri hâlâ içinde olan, hâlâ rom ve romantizm kokan paslanmış bir mantar tabancası... ama hiçbiri, serin bir nisan akşamüstünde yaptığı keşfin yanına yaklaşamazdı. (Böğürtlen çalıları arasında bulduğum doru vaşaklar, işte oydu; vaşakları hatırlamıştım.) Yeni ve tuhaf bir tünelin sonunda, grimavi gözleri açılalı daha birkaç gün olmuş üç küçük yavru, yosunlu, tüylenmiş yuvalarından ona bakıyorlardı. Minicik kuyruklarının kısalığı, bir de minicik kulaklarının ucundaki tüy püskülleri dışında, ahırda doğan, Henry’nin her yaz bir çuval dolusunu boğduğu kedi yavrularıyla aynıydılar. Oğlan gözlerini kocaman açıp yuvalarında oynayan yavrulara bakıyordu, olağanüstü şanslı olmanın heyecanı içindeydi. “Ah canına yandığım” diye fısıldadı saygıyla, böyle bir talih yaşlı Henry’nin küfürlerinin sert okkasını değil Aaron Amca’nın ifadelerindeki hayret dolu saygıyı hak ederdi. “Üç küçücük vaşak yavrusu tek başlarına... canına yandığım.” (Bazen Derin Bir His)
  • "Ve bana öyle geliyor ki, herkes yaşamını, bir başkasının yaşantısını mahvetmek için kullanıyor." (Guguk Kuşu)
  • "Denedim. Pes etmeden önce, hiç olmazsa denedim. Bu kadarı da yeter." (Guguk Kuşu)