Laura Esquivel kimdir? Laura Esquivel kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Film Yapımcısı - Yazar Laura Esquivel hayatı araştırılıyor. Peki Laura Esquivel kimdir? Laura Esquivel aslen nerelidir? Laura Esquivel ne zaman, nerede doğdu? Laura Esquivel hayatta mı? İşte Laura Esquivel hayatı...

Film Yapımcısı - Yazar Laura Esquivel edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Laura Esquivel hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Laura Esquivel hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Laura Esquivel hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1950

Doğum Yeri: Mexico City

Laura Esquivel kimdir?

Latin Amerikan edebiyatına ciddi katkıları olan Meksikalı yazar. Büyülü gerçekçilik akımının günümüz temsilcilerinden.

Telegraf memuru Julio Cesar Esquivel ve karısı Josefa Valdes'in dört çocuğundan üçüncüsüdür. Öğretmenlik, çocuk tiyatrosu ve yaratıcı drama eğitimi aldı. Çocuk tiyatrosu konusunda özelleşen Laura Esquivel, Eğitim Bakanlığı'na (Secretaría de Educación Pública) bağlı Çocuk Tiyatrosu ve Edebiyatı Atölyesi'nin (Taller de Teatro y Literatura Infantil) de kurucusudur.

1979 ile 1980 yılları arasında Meksika televizyonunda çocuk programlarının yazarlığını yaptı. Televizyon için yaptığı çalışmaların ardından sinema için senaryolar yazmaya başladı. Ancak o dönemde senaryolarının birçoğunun yapıma geçirilmemesinin üzerine roman yazarlığına ağırlık verdi.

Acı Çikolata: 1989'da yayınlanan ilk romanı Acı Çikolata (Como agua para chocolate) sıradan olanla doğaüstü olanı birleştirmek için büyülü gerçekçiliği kullanır. 19. yüzyıl Meksika'sında geçen roman, Esquivel'in hayatında mutfağın ne kadar öenmli olduğunu gösterir. Yazar, mutfağın evin en önemli bölümü olduğuna inanır, bilgi ve anlayışın yarattığı zevkin kaynağı olarak karakterize eder. Kitabın orijinal adı İspanyolca'da hislerin uç noktasını anlatmak için kullanılan bir deyimdir. Tutku, kızgınlık ve seksüalitede kaynama noktasını anlatır. 23 ayrı dile çevrilmiştir. 1992 yılında o dönemde yazarın kocası olan Alfonso Arau tarafından filme çekilmiştir.

Laura Esquivel Kitapları - Eserleri

  • Acı Çikolata
  • Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu
  • Saklı Lezzetler
  • Malinche

Laura Esquivel Alıntıları - Sözleri

  • Bugün güneşimiz saklandı, güneşimiz saklandı ve bizi en derin karanlıklara bıraktı. (Malinche)
  • Gözpınarları kuruyuncaya kadar ağladıktan sonra bu yeni gözyaşlarını nereden bulmuştu? Ama bulmuştu işte. (Acı Çikolata)
  • Yumurta akını çırparken sanki zıp zıp oynuyordum, barbunya ayıklarken de misket... (Saklı Lezzetler)
  • "Karanlık ışığın olmaması demek değildir." (Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu)
  • Resimleri hiçbir zaman göremedim ama kelimelerin ardındakileri gördüm. Düşündüğüm her şeyi görebiliyorum. (Malinche)
  • Ülkemizde her şeyden bağlantısını koparan insan sayısı her gün artıyor. (Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu)
  • “Hepimiz, içimizde bir kutu kibritle doğarız. Bir kişi eğer kendi tutuşturucalarını zaman içinde keşfedemezse, içindeki kibritler nemlenir, hiçbir şekilde yanmaz olur. “ (Acı Çikolata)
  • Şimdi yeniden zamana ihtiyacı vardı. Huzura. Sessizliğe. Bir zamanlar var olan Lupita'yı geri kazanabilmek için. Kendisinin bile artık hatırlamadığı Lupita'yı. Bazen kendini havaalanında unutulmuş bir valiz gibi hissediyordu. İçi, hiç kimsenin dışından baktığında göremediği sürprizlerle dolu bir valiz gibiydi. İçinde hayatın tüm öyküsünü saklayan ama onu kapalı tutan kilidi açması için sahibi bulunamazsa, kimsenin dikkatini çekmeyecek olan bir valiz. O kendisi hem valizdi hem de valizin sahibi. Yeniden karanlıktan aydınlığa çıkabilmeleri için o ikisinin arasında bağlantı kurmak zorundaydı. Nefes almalıydı. Nefes almalı. Nefes almalı. Nefes almak nasıl da acı veriyordu! (Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu)
  • Örgü örmek ona birleştirme, bağlama, bütünleştirme olanağı veriyor, attığı her bir ilmikle hayata "bağlanıyordu". Bizleri birbirimize bağlayan ipler vardır. Bu yüzden de Lupita kafayı çektiğinde arkadaşlarından elini bırakmamalarını isterdi hep. Elini bırakırlarsa çekip gideceğini, hiçliğin içinde sonsuza dek yitip gideceğini bilirdi. Her şeyi ve herkesi unuturdu ya da sağduyusunu tümden kaybederdi. Bu düşünceler kafasını hepten meşgul ettiğinde, ona cesaret veren tek şey her şeyin yitirilmiş olmadığı umuduydu. Her zaman kurtarılmanın bir yolu olduğuydu. Örgü örerken bir ilmik ötekilerden ayrıldığında iplik "kaçar" ve örgüde bir delik açılırdı ama işin harika olan yanı, insanın onu kurtarabilmesi ve bir tığ yardımıyla ilmiği azar azar yukarı çekebilmesiydi. Gerçek hayatta, insan kendisini hayatın dokusuna tutturan bağları kopardığında da bir delik açılıyordu, hem de kocaman bir delik ama kurtarılamayacağı anlamına gelmiyordu bu, elbette kurtarılabilirdi ama ondan önce insanın bizleri öteki insanlara bağlayan gözle görülmez iplerin hangileri olduğunu kabullenmesi gerekiyordu. Hangileriydi bizleri birleştiren ilmikler? Aramızda bağlantı kuranlar? (Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu)
  • Aşk düşünülmez, insan onu ya duyuyordur ya da duymuyordur. (Acı Çikolata)
  • Ağız sadece onu kapatandan kurtulabildiğinde özgürleşir... (Saklı Lezzetler)
  • Işık ve rüzgâr bu sabah onun gözlerinde kahvaltı ediyorlardı. (Malinche)
  • Gerçek!Asıl gerçek olan gerçek diye bir şeyin olmadığıdır.Kişinin baktığı noktaya göre değişir gerçek. (Acı Çikolata)
  • Onlar suyun sesini dinleyip tercüme etmeye alışkınlardı ama bu sefer yağmur tanrısı Tlaloc, onlara sadece bir şey söylemeye çalışmıyordu; su aracılığıyla üzerlerine yeni bir ışık indirmişti, yaşamlarına farklı bir anlam getirecek olan yeni bir görüş... (Malinche)
  • Anneannem  derdi ki: Biz insanlar her ne kadar içimizde bir kutu kibritle doğmuşsak da, onları tek başımıza yakamayız, tıpkı deneyde gördüğümüz gibi, oksijen ve mum ışığı gerek. Diyelim ki oksijen, sevdiğimiz insanın soluğundan bize ulaşabilir; mum ise, çeşitli gıdalar olabilir, müzik, okşama, söz ya da ses gibi ve bunlardan biri parlama nedeni olup kibritlerden birini yakar. Bir an, derin bir heyecanla kendimizden geçeriz. İçimiz sımsıcak olur, ama zamanla söner gider, ta ki yeni bir patlamayla yeniden canlanana değin. Yaşamak için, her birimiz kendimizdeki alevlendiricileri keşfetmek zorundayız, çünkü bunlardan biri harekete geçtiğinde, ruhumuz için gerekli enerjiyi sağlar. Bir başka deyişle, bu alevlenme ruhumuzun gıdasıdır. "Eğer kendimize özgü alevleyicileri zamanında keşfetmezsek, içimizdeki kibritler nemlenir ve bir daha asla, hiçbirini yakamayız. "O zaman ruhumuz vücudumuzdan koparak, zifiri karanlıklarda dolaşmaya başlar ve kendine boşuna besin arar, oysa onun besini, yalnızca terk ettiği vücuttadır, gücü tükenmiş, soğuktan titreyen o vücutta." İşte bu nedenle, soluğu buz gibi olan kimselerden uzak durmak gerek. Bu kişilerin salt varlığı bile, en şiddetli alevi söndürebilir ve bunun ne sonuçlar doğurduğunu da görmüş bulunuyoruz. Onlardan ne denli uzak durulursa, soluklarından korunmak, o denli kolaylaşır. (Acı Çikolata)
  • Hayat bize her zaman iki seçenek sunar: Gün ve gece, kartal ya da yılan, yapım ya da yıkım, ceza ya da af. Ama her zaman ikisini birleştiren üçüncü bir seçenek vardır: Keşfetmek. (Malinche)
  • İkisi de bu hissin nereden çıkageldiğini bilmiyordu ama böyle hissediyor ve bunu kabul ediyorlardı. Belki de anın atmosferinden, tütsüden, mumdan, şarkıdan, arzudan dolayı böyle hissediyorlardı ama aynı anda içine girdikleri bu durum onları hayatlarındaki en saf, en masumiyet dolu ana, çocukluklarına götürdü. (Malinche)
  • Artık ne soracağını bilmiyorsun. En iyisi sessiz ol, nefesini harcama. Nefes kalbin yarattığı kutsal sudur. Nefes gereksiz kelimelerle harcanmamalıdır yoksa tanrıların suyunu boşa harcarsın ve bak sana unutmaman gereken bir şey söyleyeceğim: Eğer kelimeler diğer zihinleri nemlendirmiyor ve orada tanrıların zihinleri yeşermiyorsa, hiçbir işe yaramazlar. (Malinche)
  • "Lupita tanıyordu onları,onların nasıl hareket ettiklerini görmüştü...Çıkarları uğruna kendi analarına bile ihanet ettiklerine tanık olmuştu." (Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu)
  • Senin görevin yürümek... Hareketsiz bir beden kendini sınırlar, hareket eden bir beden genişler, her şeyin parçası haline gelir ama hafif yürümeyi bilmek gerek, ağır yükler olmadan. Yürümek bizi enerjiyle doldurur ve bizi şeylerin sırlarını görebileceğimiz bir hale dönüştürür. Yürümek bizi yükselen ve gerçekte dünyanın ne olduğuna bakan kelebeklere dönüştürür. Yaşamın ne olduğuna. Bedenimizin ne olduğuna. Bu bilincin ebediyetidir. Her şeyin idrakidir. İçimizdeki tanrıdır. Ama sen eğer istersen olduğun yerde oturmayı seçebilirsin ve taşa dönüşebilirsin. (Malinche)