Lütfü Şehsuvaroğlu kimdir? Lütfü Şehsuvaroğlu kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Şair, Yazar Lütfü Şehsuvaroğlu hayatı araştırılıyor. Peki Lütfü Şehsuvaroğlu kimdir? Lütfü Şehsuvaroğlu aslen nerelidir? Lütfü Şehsuvaroğlu ne zaman, nerede doğdu? Lütfü Şehsuvaroğlu hayatta mı? İşte Lütfü Şehsuvaroğlu hayatı...

Şair, Yazar Lütfü Şehsuvaroğlu edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Lütfü Şehsuvaroğlu hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Lütfü Şehsuvaroğlu hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Lütfü Şehsuvaroğlu hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1957

Doğum Yeri: Erzincan

Lütfü Şehsuvaroğlu kimdir?

1957 yılında Erzincan'da doğdu. İlk öğrenimini Erzincan, Turhal ve İstanbul'da; orta öğrenimini Turhal ve Ankara'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ni bitirdi. Öğrencilik yıllarında Genç Arkadaş, Hasret, Nizam-ı Alem ve Divan Edebiyat dergilerini çıkardı. Bu dergiler yanında Hergün gazetesinde yazdı. 12 Eylül ara kesitinden sonra Millet gazetesinde Hayatın İçinden başlığı altında sayfa yöneticiliği ve köşe yazarlığı haftalık Yeni Düşünce gazetesinde genel yayın yönetmenliği ve başyazarlık yaptı. Ayyıldız, Yeniçağ, Son Çağrı, Gündüz, Yeni Hafta gazetelerinde günlük yazıları, başka bazı gazete ve dergilerde de yazıları ve şiirleri yayınlanmış olan Şehsuvaroğlu, Türkiye Yazarlar Birliği'nde sırasıyla genel sekreterlik, genel başkan yardımcılığı ve genel başkanlık görevlerinde bulundu. Türk Dünyası şiir şölenleri tertip etti. İLESAM, GESAM üyesi de olan Şehsuvaroğlu, hâlen Avrasya Yazarlar Birliği genel başkan yardımcılığını yürütmektedir. Kamudaki çalışma hayatına şeker şirketinde başladı. Daha sonra Sincan Belediye Başkan Yardımcılığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Yayın Dairesi başkanlığı, bakanlık müşavirliği görevlerini yürüttü. TRT yönetim kurulu üyesi oldu. Ulusal ve uluslararası pek çok sempozyumda çeşitli konularda tebliğ sundu. Evli ve üç çocuk babası.

Şiir ve yazılarında Muhip Alp ve Derviş Edip takma adlarını kullandı.

Lütfü Şehsuvaroğlu Kitapları - Eserleri

  • Kafes
  • Ashabı Kehf'in Delikanlısı
  • Şair'in Haberci Olarak Portresi
  • İki Bin Yirmi Dört
  • Ordusunu Arayan Kumandan
  • Türk Sosyalizmi ve Nurettin Topçu
  • Ziya Gökalp ve Türkçülüğün Boyutları
  • Milli Sivil Stratejik Konsept
  • Önemsiz 3 Kadın
  • Su Barışı, Türkiye ve Ortadoğu Su Politikaları
  • Kösem Sultan'ın Yüzüğü
  • Muhsin - Bozkurtlar Çiftliği
  • La Havle
  • Mehmet Akif Ersoy
  • Nurettin Topçu
  • Namık Kemal
  • Kürt Sorununa Türk Tarih Felsefesi Açısından Bir Yaklaşım
  • Şiir Şiir Muhsin Başkan
  • Dedemden Dinlediklerim
  • Ninemden Dinlediklerim
  • Lambada Titreyen Alev Abdurrahim Karakoç

Lütfü Şehsuvaroğlu Alıntıları - Sözleri

  • Kibriti çaktım. Bütün şiirlerimi yaktım. Kâğıtların üzerinde tanıdık mısralar bizi yakma der gibi bakıyordu. Ama kurtarmadım, hepsini yaktım. Eğer şair olacaksam bunlarla olamazdım. Kendime ait, başkasından esinlendiğini belli eden şiirler değil, kendime ait şiirler yazmalıydım. Kibrit kutusuna sığar mıydı acaba şiirlerim? Elimde küçük kutucuğu çevirip duruyordum. O sırada onu gördüm. Altın sarısı saçlarını gördüm. Bana küs müydü? Neden hiç benden yana çevirmiyordu başmı? Kendisini bana yakıştırmıyor muydu, benim sevdama mı güvenmiyordu? Onun sevdiği şiirleri saklayacağım, ona okumadığım şiirleri yakacağım. O bizim köyde yapamaz, biliyorum bunu. Annemle onu bir evde düşünemiyorum. Ben de baba ocağını terk edemem. Hem ben onu seviyorum. Sevmiyor muyum? Aşkta tereddüt olur mu? Seviyorsam istikbalini karartacak da değilim. Belli ki, Sevgi okuyacak. Buralardan gidecek ve beni unutacak. Unutabilir mi? Bun unutabilir miyim? Ben unutmasam da o unutabilir. Unutmalı. .. “Unutursun "Mihribanım" diye bir ses geldi içimden. Oturdum yazdım. (Şair'in Haberci Olarak Portresi)
  • Yiğitler kan döker, bayrak solmaya Anadolu başlar vatan olmaya Kızılelmaya hey... Kızılelmaya! En güzel marşını vurmada mehter Ya Allah.. Bismillah.. Allahuekber... (Şiir Şiir Muhsin Başkan)
  • Buharlı gemilerle Avrupa' nın ipini koparan serseriler uzak diyarların limanlara yakın bölümlerinde korkunç bir sömürü gerçekleştirdiler. Buharlı gemilerin ardından demir yollarının gelişmesi bu uzak diyarlardaki limanların da ötesinde dahada iç kısımlara bu sömürünün uzamasına vesile oldu. Hele birde makinalı tüfeği icadıyla buharlı gemi ve trenin hakimiyeti önü alınmaz bir tedhişle oturtuldu. On binlerce Afrikalı, Asyalı iki üç zıpırın kullandığı makinalı tüfeklerle yerlere serildiler. 19. Ve 20. yüzyılda Batı' nın ortaya koyduğu barbarlığı, tarihin hiç bir döneminde, hiç bir diktadör, hiç bir kavim gerçekleştiremedi. Lutfu Sahsuvaroglu (İki Bin Yirmi Dört)
  • Içimde, gülen bir çocukla, canı sıkılan bir Protestan papazı var.. (Kafes)
  • °Sözlerin değeri aynı doğrultudaki eylemlerle kanıtlanmalı. İdeal toplum ile hayat arasındaki uçurumun sebebi sürekli bahaneler üretenlerdi. °Birey ancak öz eleştiri ile kendi gerçek konumunu anlayabilir. °Mesele, mücadeleyi öğütleyenler gereken cesareti de göstermeli. °Hem mücadelenin lüzumundan bahsedip hemde ortaya çıkmamak kabul edilebilir bir durum değil. (İki Bin Yirmi Dört)
  • Kürt, Arap ve Türk açıkça yakın gelecekte birbirine düşürülmek istenmektedir. Bazı merkezlerde daha önce yapılan ve yürürlüğe konan plan budur. Üç kardeş aynı evde sürekli kavga edeceklerdir ve evin namusuna göz diken külhanbeyi gelip evin salonuna oturacak ve bu üç kardeşin kavgasını önleyecek, sonrada karanlık gecelerde niyetini ortaya koyacaktır... Türkiye'nin eve zorla veya binbir aldatmacayla, çocuklara şeker vererek giren zorbaya karşı ileride daha büyük felaketlere uğramak istemiyorsa üç kardeşi barıştıracak büyük birlik projesine ihtiyacı vardır. Er geç zorba kendi kabuğuna çekilecek ve üç kardeş yaptıklarının hata olduğunu anlayacaktır. Güzel annelerinin de namusu korunacaktır. Gerçek bir medeniyet güneşi doğacak, gerçek barış projesi hayata geçecektir. Dünya da seçeneksiz medeniyet dayatmasından kurtulacaktır. (Kürt Sorununa Türk Tarih Felsefesi Açısından Bir Yaklaşım)
  • Zenginlerin malında fakirlerin hakkı vardır. Ve ey müminler ancak nafakanız size helaldir.... Niçin sosyalizm mi?... Batı'nın binlerce lüksüne hayran vicdansız milyonerlerin arsızlığından nefreti insanlara öğretmek için. (Türk Sosyalizmi ve Nurettin Topçu)
  • Bir yanım Fırat, bir yanım Kızılırmak olmasına rağmen onlar bile deniz kadar uzaktı bana. (İki Bin Yirmi Dört)
  • Devlet dediğimiz şey bir toplumun bütün Çağlar boyunca varoluşunun ideolojik tarihsel simgesel ve siyasal kozmolojisidir Mücavir ve mükebbir alanıdır (Kürt Sorununa Türk Tarih Felsefesi Açısından Bir Yaklaşım)
  • Artık eski hikâyelerden kimse hoşlanmıyor. Mazi türkülerini, kimse işitmek istemiyor. Ya bütün o paylaşılan zamanlar gerçek değildi ya bütün o sevgiler, nefretler yalandı. Bütün heyecanlar o geçici devrede bu gün için yaşanması gereken bir ara kesitti ve aslolan şimdiki zamandı. O HALDE YARIN DA YALAN. Dünü unutanlar, unutmak isteyenler gerçekten yarınıda istemiyordur. Bu günün insanının; BIKKINLIĞI, YILGINLIĞI, ÇARESİZLİĞİ, ZİLLETİ neredeyse genel bir karakter olarak kazanmış. Uğruna fedakârlık yapabilecekleri hiç bir değer kalmamıştı. Hiç bir değerin bir anlamı kalmamıştı. Bütün fikirler ve Değerler iğdiş edilmişti. Artık birşeyleri kurtarma aşkı bile kalmamıştı. Hiç bir değerin bir anlamı yoktu. Herkes herkese benziyordu. Sabah bir şeye inanan, akşam başka şeye inanabilirdi. Onu bağlayan hiç bir şey yoktu. Her parti birbirine benziyordu ve her siyasi sistem aslında etiketi kaldırsan birbirine aynî idi. Romancılar ve siyasiler birer iş adamı kılığında. (Lutfu Sahsuvaroglu 2024 Armada üçlüsü) (İki Bin Yirmi Dört)
  • Karakoç mühleti uzatmak niyetinde değildi. Ayrılık acısı hançer gibi yüreğini acıtıyordu. Mihriban ne zaman aklına düşse, bu acıyı tarif etmek için bu çağa kadar yazılmamış bir şiiri tırnaklarıyla kayalara kazımak için içinde hüzünlü bir coşku duyardı. ' “Beklemek acıdır, ayrılık hançer!” ' _ Belli ki dağlara da yazsa yine Mihriban’a yazıyor. Sevdin mi, öptün mü, sarıldın mı hiç diye sorarken gönlünde ve kafasında hep Mihriban var. Acı söz derken o, küsmekten bahsederken o. .. Aklından çıktığı mı vardı ki zaten. .. (Şair'in Haberci Olarak Portresi)
  • Samuel Huntington'ın ileri sürdüğü gibi FAO, WHO, Dünya Bankası, NATO, BM vb. uluslararası kuruluşlar zenginlerin daha doğrusu ABD i'nin dünya sistemindeki inisiyatifini genişleten, rahatlatan vasıtalardır. (Su Barışı, Türkiye ve Ortadoğu Su Politikaları)
  • Yıllar sineme yaslanır Hatıraların paslanır Bu deli gönül uslanır Unutursun Mihribanım (Lambada Titreyen Alev Abdurrahim Karakoç)
  • Fâtih’in İstanbul’u aldığında “ben Truva’nın intikamını aldım” demesi nasıl binlerce yıllık bir anadolu - Bizans hesaplaşmasının ifade-siyse, yeni truva oyunu sonrasında iç coğrafya ve kültüre; ve doğallıkla tarihe başvurmak bir yeni gelecek kurgusu olamaz mıydı? orta asya, horasan, Kafkaslar, ortadoğu, Kırım ve onlarla mütemmim olan her şey yeniden tıpkı Kemal’in yaptığı gibi çağdaş ihtiyaçlara binaen ve çağdaş formla siyasî ve toplumsal birliğimiz için, mümkün olabilecek direncimiz için örgülenemez, örgütlenemez miydi? İcad edilmiş bir hedefe koşturulamaz mıydı? Tûrancılık en geniş anlamıyla bunun bir yansımasıdır. (Ziya Gökalp ve Türkçülüğün Boyutları)
  • Tv karşısına oturup, geçmiş ve geleceği unutup,  "zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına" kabilinden, sırf şimdiki zamanı yaşama temayülü, sadece bir kaçış değil; aynı zamanda bir aptallaştırma projesidir. (Milli Sivil Stratejik Konsept)
  • Yıllar yirmi olsa da, otuz olsa da Yollar kar, çamur olsa da, buz olsa da Bedenim yorgun, aç ve susuz olsa da Birgün yalın ayak, terli gömlekle - Gelirim, beni bekle. Abdurrahim Karakoç (Şair'in Haberci Olarak Portresi)
  • Günün birinde toptan ihanete kurban gidersek her Ümit mahvolur (Kürt Sorununa Türk Tarih Felsefesi Açısından Bir Yaklaşım)
  • 'Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan' (Ziya Gökalp ve Türkçülüğün Boyutları)
  • Sırat'tan incedir sevda köprüsü Beraber Geçelim tut ellerimden Niyet ak Güvercin Vuslat Gökyüzü Beraber Uçalım tut Ellerimden (Şair'in Haberci Olarak Portresi)
  • Ashab-ı Kehf’in yedincisi kim Niye ben değilim seninle uyuyan Yiğit beş delikanlı, altıncısı kim Altıysa yedincisi, yediyse sekizincisi Mağaranın kapısındaki köpek de mi olamam Kaç kişiydik seninle uyanmak isteyen   Tanrım bizzat seni seçti Diriltmek için başka çağlara Bırakıp riyânın içinde bizi Başka doğru arkadaşlar mı verdi yanına Ey Ashab-ı Kehf’in delikanlısı Söyle diriliş hangi çağlara Söyle bir dahaki gülüşün Acaba hangi zamana… (Ashabı Kehf'in Delikanlısı)