Marshall Sahlins kimdir? Marshall Sahlins kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Antropolog Marshall Sahlins hayatı araştırılıyor. Peki Marshall Sahlins kimdir? Marshall Sahlins aslen nerelidir? Marshall Sahlins ne zaman, nerede doğdu? Marshall Sahlins hayatta mı? İşte Marshall Sahlins hayatı... Marshall Sahlins yaşıyor mu? Marshall Sahlins ne zaman, nerede öldü?

Antropolog Marshall Sahlins edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Marshall Sahlins hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Marshall Sahlins hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Marshall Sahlins hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Marshall David Sahlins

Doğum Tarihi: 27 Aralık 1930

Doğum Yeri: Şikago, Illinois, ABD

Ölüm Tarihi: 5 Nisan 2021

Ölüm Yeri: null

Marshall Sahlins kimdir?

Marshall David Sahlins, en çok Pasifik'teki etnografik çalışmaları ve antropolojik teoriye katkılarıyla tanınan Amerikalı bir kültür antropoloğuydu. Chicago Üniversitesi'nde Antropoloji ve Sosyal Bilimler Emeritus Charles F. Gray Seçkin Hizmet Profesörü idi.

Marshall Sahlins Kitapları - Eserleri

  • Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması
  • Taş Devri Ekonomisi
  • Akrabalık Nedir Ne Değildir?
  • Foucault'yu Beklerken
  • Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler

Marshall Sahlins Alıntıları - Sözleri

  • Tüm büyük adamların yaşamı bize Kendi yaşamımızın da yüce olabileceğini hatırlatır, Gelip geçerken de ardımızda... Küçük bir kireç birikintisi bırakacağımızı. (Foucault'yu Beklerken)
  • Dünyanın güncel sorunları için kesin ve tek kelimelik bir çözüm var: Ateizm. (Foucault'yu Beklerken)
  • İnsan çift kişiliklidir, der Durkheim, çift kişilikli ve bölünmüştür: Toplumdan aldığı, ahlaki ve zihni bir benlik, tamamen insan-öncesi olan benmerkezci ve bedensel zevklere düşkün bir benliğe üstün gelebilmek için sürekli mücadele eder. Ama Durkheim aslında modern değildi. Bu yarı melek, yarı hayvan insan fikri çok eskidir. (Foucault'yu Beklerken)
  • "Kimileri demokratik bir partiyi, kimileri aristokratik bir partiyi destekliyor, ama ulusal bir partiyi destek. leyen pek kimse yok." (Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması)
  • Gerçekten tarım insanlık tarihinde kölece emeğin ilk ürünüdür. Ve ilk katil çiftçi olan Kabil dir (Taş Devri Ekonomisi)
  • insanın kendi çıkarına düşkün hayvani bir doğaya sahip olduğu yolundaki Batı'ya özgü bu kavrayış, Dünya antropolojik ölçekte bir yanılsamadır. (Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması)
  • Aristoteles'in dediği gibi, "Doğru ve adil dediğimiz şeyler o kadar çeşitli şekillerde tanımlanır ki, onları doğanın bir gereği olarak değil, görenekler dolayısıyla hoş şeyler gibi görürüz. (Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması)
  • Sürekli ihtiyaçların baskısı altında yaşayan, fakat yer değiştirerek ihtiyaçlarını kolayca temin edebilen Yerlilerin hayatı ne coşkudan ne de zevkten yoksundur . (Taş Devri Ekonomisi)
  • Diplomatik davranıyordu, çünkü kendi kendisini mahkum et­tiği yoksulluğun karşılığında oradaki herkesin saygısını ve yandaşlığını ka­zanmıştı. (Taş Devri Ekonomisi)
  • Saussure için dili, söylemdeki bireysel uygulamalarından ayrı olarak, kolektif boyutu itibariyle oluşturma zorunluluğu buradan kaynaklanır. Dil ancak konuşanlar topluluğunda mükemmel bir göstergebilimsel sistem olarak mevcuttur. (Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler)
  • Bütün bunlara karşın. başlangıçta yapısalcılık genel antropo- loji alanına teorik sınırlılıkları olduğu gibi korunarak taşındı. "Sistem"in riske sokulmaması için tarihten uzak durmak gerektiği düşünüldü. Söylediğim gibi, eylem ancak, yerleşik bir düzenin işle- yişini, mevcut kültürel kategorilerin "stereotipik yeniden üretimi- ni" (Godelier'nin ifadesi) temsil ettiği ölçüde hesaba katı lıyordu. Üstelik eylemin böyle tarihdışı şekilde temellük edilmesi, geçerli bir argümanla da desteklenebilirdi: (Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler)
  • Saussure dil için de aynı şeyin geçerli olduğunu öne sürer. Ona göre, göstergenin kavramsal değerini belirleyen, o göstergenin birlikte var olduğu diğer göstergelerle olan ilişkileridir. Göster­genin yer aldığı (sistemik) ortamda diğer göstergelerle arasındaki karşıtlıklar, onun kendi anlamının veya kavramsal değerinin bil­lurlaşmasını sağlar. (Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler)
  • Euripides'in bir fragmanı, "doğa böyle istedi, yasa kimin umurunda" der. (Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması)
  • Anlamların, şeylerin "kopyası" olduğunu ileri süren bütün teorileri böylel ikle bir kenara bırakabiliriz. Fakat şu yine de doğrudur: Ey- lem esnasında göstergelerle maddi dünya arasında belirtisel bağ- lar kurulması, o göstergelerin kavramsal değerlerini etki leyebilir. Hawaili şefler ticareti tekel lerine almak uğruna tabu kavramını kendi çıkarlarına uygun şeki lde kul landığında, bunun en azından şöyle bir sonucu oldu: (Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler)
  • Diodotus şu görüşü ileri sürer: "Kısacası, insan doğası bir kez aklına bir şey yapmayı koydu mu, onu yapmasını önlemek imkansızdır; önlenebileceğini düşünmek büyük bir budalalıktan başka bir şey değildir. Ne yasanın zoruyla önlenebilir ne de ne olursa olsun başka bir caydırıcı güçle." Evet, ne olursa olsun: insan doğası düzen biçimine de bürünebiliyor, kargaşa biçimine de. Kültürel biçim de olabiliyor, onun doğal karşıtı da. Karşımıza açıkça görünür şekilde de çıkabiliyor, aldatıcı şekilde kendini daha yüzeysel şeylerin ardına gizleyerek de. Bunların hepsi insan doğasıdır. insan doğasına aykırı hareket edecek tek şeyin yine insan doğası olarak tanımlandığı, kaybetme riskinin olmadığı bir tarihyazımıdır bu. Böylelikle insan doğası, dünya tarihinin rakipsiz ağır siklet şampiyonu haline getirilir. (Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması)
  • kültür ya doğal dürtülerin toplumsal biçimidir; ya da böyle değilse, yani şehir adalet, ahlak, eşitlik ve buna benzer başka güzel isimli ilkelere göre örgütlenmişse, bu durum, daha hakiki ve güçlü bir insan doğasının ardına gizlendiği yüzeysel bir aldatmacadan ibarettir yalnızca. (Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması)
  • Maurice Lienhardt, Yeni Kaledonyalılarla ilgili olarak "Deneyim kişiler arasında yayılıyordu" demiş ve şöyle devam etmişti: "Deneyim, bireye özgü bir şey olarak görülmüyordu." Akrabaları ahlaki ya da dinsel kuralları çiğnedi diye insanlar hasta olurlar. Yaygın bir etnolojik bulgudur bu. Kişi yaralandığı için akrabalarına tazminat verilmesinin zorunlu olduğu çok sayıda toplum vardır. Kişinin ölümü söz konusu olduğunda akrabalarına tazminat verilmesi gereken toplumların sayısı ise daha da fazladır; buna karşın, birinin saçının kesilmesi yüzünden akraba￾larına tazminat ödenen toplumların sayısı o kadar fazla değildir. Çok sayıda toplumda, yaralanan veya ölen kişinin hısımları tazminat konusunda özel bir hakka sahiptir; çünkü hısımlar, o yaşamın kaynağıdır. (Batı'nın İnsan Doğası Yanılsaması)
  • Çağdaş bir Yahudi atasözüne göreyse, para sizi fizikçi yapamıyor ola­bilir ama gerçekliği sevmenize yardımcı olur. (Foucault'yu Beklerken)
  • John Barth’dan alıntı yaparsak, gerçeklik (felsefi olarak) ziyaret etmek için hoş bir yerdir ama orada kimsenin yaşadığı görülmemiştir. (Foucault'yu Beklerken)
  • Dünyanın en ilkel halklarının pek az şeyi vardır. Ama yoksul değillerdir. Yoksulluk malların belirli ölçüde az olması anlamına gelmediği gibi araçlar ve amaçlar arasındaki ilişkiler ibaret değildir yoksulluk her şeyden insanlar arasındaki ilişkidir toplumsal bir statüdür bu niteliğiyle uygarlığın bir icatıdır. (Taş Devri Ekonomisi)