Mehmet Önder kimdir? Mehmet Önder kitapları ve sözleri
Dr. Mehmet Önder Mehmet Önder hayatı araştırılıyor. Peki Mehmet Önder kimdir? Mehmet Önder aslen nerelidir? Mehmet Önder ne zaman, nerede doğdu? Mehmet Önder hayatta mı? İşte Mehmet Önder hayatı... Mehmet Önder yaşıyor mu? Mehmet Önder ne zaman, nerede öldü?
Dr. Mehmet Önder Mehmet Önder edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Mehmet Önder hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Mehmet Önder hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Mehmet Önder hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Tam / Gerçek Adı: Mehmet Önder
Doğum Tarihi: 1 Mart 1926
Doğum Yeri: Konya
Ölüm Tarihi: 23 Ağustos 2004
Ölüm Yeri: Konya
Mehmet Önder kimdir?
1926 Yılında Konya' nın Çumra İlçesinde doğan Mehmet Önder, Konya Lisesi' nin ardından, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi bölümünü bitirerek Konya Müzesi' ne atandı. 1963 yılı sonuna kadar bu müzenin müdürlüğünü yaptı. 1964 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü, 1967-74 yılları arasında Kültür Müsteşarı görevlerinde bulundu. 1977 yılında Almanya Bonn Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği' ne atanarak 1983 yılına kadar bu görevde kaldı. Dönüşte Kültür ve Turizm Bakanlığı Baş Müşaviri oldu. 1987 yılında emekli olan Mehmet Önder,Türkiye İş Bankası Kültür ve Sanat Müşavirliği' ne getirildi. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyesi de olan Dr. Mehmet Önder, yurt içinde ve yurt dışında yüze yakın uluslar arası ve ulusal bilim, kültür ve sanat kongrelerine katılarak bildiriler verdi. Mehmet Önder' in Türk kültürü ve sanat tarihi ile ilgili yayınlanmış 74 kitabı ve bine yakın makalesi vardır. Mehmet Önder binbir emekle topladığı toplam 4 bin 500 adet değerli kitabı Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesine hibe etmiştir. Mehmet Önder, 2004 yılı Ağustos ayında hayatını kaybetti.
Mehmet Önder Kitapları - Eserleri
- Aldı Sözü Anadolu
- Mevlâna
- Anadolu Efsaneleri
- Mevlana'dan Güldeste
- Mevlana ve Mevlevilik
- Atatürk'ün Yurt Gezileri
- Hazreti Mevlana Hayatı ve Eserleri
- Mevlana Şiirleri Antolojisi
- Atatürk’ün Almanya ve Avusturya Gezileri
- Efsane ve Hikâyeleriyle Anadolu Şehir Adları
- Atatürk Evleri Atatürk Müzeleri
- Atatürk Konya'da
- Antika ve Eski Eserler Kılavuzu
- Güldeste
- Yurt Dışı Müzelerinde Türk Eserleri
- Bitmez-Tükenmez Anadolu
- Şehirden Şehire Anadolu
- Şaheserler Konuştukça
- Atatürk'le Adım Adım Türkiye
Mehmet Önder Alıntıları - Sözleri
- Deniz kaplumbağası kabuklarının sıcak suda yumuşatılması ile elde edilen tabii desenli kısımları. Bunlardan tespih taneleri, küçük tabak ve fincanlar, kaşıklar, tarak, tabaka ve enfiye kutuları, çerçeveler, baston başlıkları yapıldığı gibi ahşap işçiliğinde sedef ve fildişi ile birlikte mozaik süsleme olarak kullanılır. (Antika ve Eski Eserler Kılavuzu)
- Duygu kulağın sağırsa, gönül kulağın açık olmalı. Gönül kulağı herşeyi duyar, işitir. (Mevlâna)
- Bir yabancı Türkler için: "Bu insanlar sevmesini de bilir savaşmasını da!" Demiştir. (Aldı Sözü Anadolu)
- Zebil olan Türk kadınlığını aydınlığına çıkardın.. (Atatürk'le Adım Adım Türkiye)
- Bazen ''hayaller" bizi büyüleyip yanıltabilir, mutluluğu ararken tuzaklara düşürebilir. Hayatla ilgili büyüklerimizin bilhassa anne babamızın öğreti ve tavsiyelerine kulak vermeli itaat edilmelidir. Renkli yaşantılara kapılmak, dönüşü olmayan uçurumlu yola düşünerebilir. Bize hoş gibi gözüken şeyler günü gelir canımızı incitebilir. (Mevlâna)
- "ANADOLU'NUN KONUŞAN HALILARI Aslında Anadolu'da insanlar susar, yahut susmak zorunda kalırlarsa o zaman renkler, şekiller dile gelir. Sevgilisine sarı bir yağlık gönderen kızın sevdası yeğindir. Sararıp solmadadır. Yeşil murattır, aşkta karşılık bekler. Mavi umuttur, beyaz saadete, siyah mateme işaret. Al giyenin gönlü dolu, mor giyenin çoktur malı. Şekiller de mânalıdır, ayrı ayrı ifadeler taşır. Anadolu kadını bundan böyle tezgâhının başına oturdu mu tamamdır. Bir kitap dokur, onu o dilden anlayan okur. Buna halı derler, kilim derler. ..." (Anadolu Efsaneleri)
- Aşık Veysel'e bir gün: "Gözlerin görmediği halde şehirleri bir bir nasıl tanır, nasıl anlatırsın?" demişler. O da: "Kuzunun anasını kokusundan tanıdığı gibi..." cevabını vermiş. (Aldı Sözü Anadolu)
- Bu dünya onun dünyası mıydı? (Aldı Sözü Anadolu)
- Yedi rengi şerit şerit tümleyerek bir kemer gibi gökyüzünü kuşatan gökkuşağı, Anadolu'da bir efsane kaynağıdır. Aslında, güneş ışınlarıyla yağmur damlacıklarının meydana getirdiği bu tabiat olayı, kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert, mor renkler içinde, bir Gürün şalı gibi, gökyüzünü kuşatır. Kim altından geçerse, cinsiyet değiştirir, oğlansa kız, kızsa oğlan olur derler... (Aldı Sözü Anadolu)
- Artık her şeyin mahvolduğuna inanmış bir adam gibi, üzgün düşünüyordum. Ancak, mahvolan bu her şeyin tekrar kurtulabileceğine inanan bir adam gibi de avunuyordum. (Atatürk’ün Almanya ve Avusturya Gezileri)
- Çok sert,renkli damarları bulunan, kalseduan kuars türünden değerli taş. Yeşil, kırmızı, turuncu, gökmavisi, beyaz renklerde çeşitleri vardır. Çok eskiden beri süs eşyası olarak kullanılmıştır. Yemen Akiki denen türler daha değerlidir. (Antika ve Eski Eserler Kılavuzu)
- Alman İmparatoru Kayzer Wilhelm II'nin Birinci Rütbeden Kılıçlı (Cordon de Prusse) Nişanı, 19 Şubat 1918 günü Alman Büyükelçiliği'nde yapılan bir törenle Atatürk'e verildi. (Atatürk’ün Almanya ve Avusturya Gezileri)
- Kütahya ve dolaylarında genç kızlar evleninceye kadar zülüf kesmez, evlenmek istemeyen dul kadın ise kaküllerini başörtüsünün altında saklar. (Antika ve Eski Eserler Kılavuzu)
- Üzülme! Dert etme can! Görebiliyorsan, Dokunabiliyorsan, Nefes alabiliyorsan, Yürüyebiliyorsan, Ne mutlu sana! Elinde olmayanları söyleme bana … Elinde olanlardan bahset can! Üzülme! Geceler hep kimsesiz mi geçecek? Gidenler dönmeyecek mi? Yitirdiğin her ne ise; Bir bakarsın yağmurlu bir gecede, Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış. Bil ki Güzellikler de var bu hayatta. Gel git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? Hüzün olgunlaştırır. Kaybetmek sabrı öğretir. Şimdilerde bol bol dua ek. Hasat yakındır can! Kaderini sev! Varsa kederini de sev! Üzülme hastalıklarına, Gör, hangi günahlarına kefaret olacak. Terk edildin diye de üzülme, Demek ki sevebilecek bir yüreğin var. Geçmişi unut, hiç yaşanmamış gibi davran. Buluttan nem kapma! Döküver kirpiklerinden sonbaharı, Bir gün ama bir gün mutlu tebessümlerle kol kola gireceksin. Koklayacaksın yağmur sonrası toprakları, Yükleyeceksin ruhunu kelebek kanadına. Uçacaksın semalara sevdiklerinle can! Kim demiş ebemkuşağı yedi renk? Bakmakla görmek arasındaki farkı çözdüğünde, Anlayacaksın ne demek istediğimi can! Sana tanınan süre üzülmeye değecek kadar uzun değil. Herkes gibi sende sonsuzluğa gün gelip kanat çırpacaksın, Hayatın telaşından insan pek farkında olmuyor ama. Kum saati alta doğru hızla akıp gidiyor. Henüz aşılmamış çok yolların var. Hiç mi güzellik yaşamadın? Ufacık bir hatırımda mı yok yanında? Hayatın ellerini bırakma! Küsme! Hadi mavilerini giyin çık dışarı! Denizle cilveleşen martılar gibi hayata kur yap! Yitirdiğin güneş için sevda türküleri söylemeye devam et! Ölümlüde olsa hayat, ölümsüz bakışlarla bak! Kaçmakla kurtulamazsın ki; Yalnızlıktan, hüzünlerden, hayattan Ayakta kalman gerek, yaşaman gereken can! Hayat senide içinde görmek istiyor. Hadi yaklaş! Unutma ki; Yapmadıklarının kazası yok! Ve yine unutma ki; Aydınlık geceye hiçbir zaman yenik düşmedi can (Mevlana Şiirleri Antolojisi)
- Hoş geldiniz tarihin en büyük adamı ulu Gazi!. (Atatürk'le Adım Adım Türkiye)
- -İstanbul'a gider gitmez bir ordu komutanlığı isteyiniz, ben sizin kurmay başkanınız olurum. (Atatürk’ün Almanya ve Avusturya Gezileri)
- Kadın başlıklarının ayrıca anlamları vardır. Kocası yeni ölen kadınlar fes üzerine kara yazma sarar, yeni gelinler açık, canlı renkler kullanır. Genç kızlar beyaz yazma bağlar. Başlıklardaki altınlar genç kızın ve kadının serveti, güvencesidir. (Antika ve Eski Eserler Kılavuzu)
- Türk beyi, kim bilir kaçıncı kez sefere çıkar ordusuyla; dağ taş, dere tepe demez, aşar da aşar. Ağustos sicağı dudakları çatlatır, damakları kurutur. Bu sırada, boz bulanık tepelerden, ak saçlı bir ana, omzunda ayran bakracıyla görünür. Yanık bağırların, susuz dudakların umudu olur yaşlı ana. Yaklaşır askerlere: Yavrularım, gazilerim! Alın ananızın ak sütü gibi, için ayranımdan, der. - Omzundan bakracını indirir, önündeki taş oluğa döker. Asker oluğa üşüşür, taslarını doldurur. - Doldur oğlum! - Dolu ana. - Doldurun yiğitlerim. - Ana dolu. Yaşlı ana, “Doldur!” dedikçe, askerler, “Ana dolu!" diyerek, buz gibi ayranı doldururlar kalaylı taslara. Bir bakraç ayran, bir orduya yeter, artar bile. O günden sonra bu kutsal topraklara “Anadolu” deyiverir herkes. (Aldı Sözü Anadolu)
- Milleti, medeniyet yolundan alıkoymak isteyenler zavallıdır, bedbahttır, diyerek sözlerini tamamladı. (Atatürk'le Adım Adım Türkiye)
- Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme. (Mevlana Şiirleri Antolojisi)