Metin Özdemir kimdir? Metin Özdemir kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Öğretim Görevlisi, Yazar Metin Özdemir hayatı araştırılıyor. Peki Metin Özdemir kimdir? Metin Özdemir aslen nerelidir? Metin Özdemir ne zaman, nerede doğdu? Metin Özdemir hayatta mı? İşte Metin Özdemir hayatı...

Öğretim Görevlisi, Yazar Metin Özdemir edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Metin Özdemir hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Metin Özdemir hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Metin Özdemir hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. Metin Özdemir

Doğum Tarihi: 1966

Doğum Yeri: Ordu, Türkiye

Metin Özdemir kimdir?

1966 Ordu doğumlu. 1985 yılında Ordu İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. Aynı yıl, Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi’ne girdi. 1990 yılında bu fakülteden mezun oldu ve aynı yıl içerisinde A. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam-İslam Felsefesi Bölümü’nde yüksek lisansa başladı. Yüksek lisansını Hz. Peygamber’in “Mirac” olayı ile ilgili olarak yaptı. Doktorasını “İslam Kelamı’nda Kötülük Problemi” adlı teziyle tamamladı. Bu arada, 1995 yılı Haziran’ında daha önce yapmakta olduğu öğretmenlik görevinden ayrılıp Cumhuriyet Ü. İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Kelam Anabilim Dalı’na Araştırma Görevlisi olarak atandı. 1998 yılında Yardımcı Doçent, 2004 yılında da Doçent oldu. 2004/2005 akademik yılında, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan burslu olarak Ürdün Üniversitesi’nin Dil Merkezi’nde yabancılar için hazırlanmış olan programa devam etti. 2009 (19 Ağustos) yılında profesör oldu. Halen Cumhuriyet Ü. İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Kelam Anabilim Dalı başkanı olarak öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. Prof. Dr. Metin ÖZDEMİR, evli ve dört çocuk babas‎ıdır.

Metin Özdemir Kitapları - Eserleri

  • İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler
  • İslam Düşüncesinde Kötülük Problemi
  • İslam İnanç Esasları
  • Mutezile'nin Kur'an Müdafaası
  • Fıkhî Bilgi Ve İlkeler Işığında Eşya Ve Şahsın Hukuku

Metin Özdemir Alıntıları - Sözleri

  • Yeniden dirilişi inkâr eden insan neye aldanmaktadır? Dirilişi imkânsız mı görmektedir? O, bunu nasıl kabul edebilir? Yüce yaratıcı insanı ilk defa yaratmaktan âciz mi kalmıştır ki, onu yeniden diriltmekte âciz kalsın!Yoksa o, kendiliğinden mi var olduğunu sanmaktadır? Insan yüzünü aynaya çevirsin ve tam göz bebeğinin içine bir baksın. Sonra tekrar tekrar baksın gözünün içine. Eğer onun kendiliğinden var olabilecek kadar basit ve sıradan bir şey olduğunu düşünüyorsa, varsın bildiği gibi yürüsün kendi yolunda! Çünkü böylesinin aklını başına ancak cehennem getirebilir. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Bu kadar çok nimetin ve güzelliğin insanın hizmetine sunulmuş olması, bütün bu nimetlerin ve güzelliklerin sahibi tarafından kendisine büyük bir değer verildiğini gösterir. Bu bakımdan insanın kendisine verilen bu yüksek değere lâyık olmaya çalışması gerekir. Insan bu çabayı yalnızca aklına dayanarak gerçekleştiremez. Çünkü verilen nimetlerin büyüklüğü, onları verenin büyüklüğüne işaret eder. O halde insandan, bu nimetlerin sahibine, hak ettiği ölçüde bir teşekkürde bulunması beklenir. Yani teşekkürün ölçüsü, verilen nimetlerin değerini karşılayabilecek boyutta olmalıdır. Akıl bu teşekkürün yapılması gerektiğine işaret eder, ancak onun nasıl yapılabileceğini tek başına gösteremez. Bu durumda ona peygamberler rehberlikte bulunurlar. Dolayısıyla peygamberler, âhiret hayatı ve özellikleri gibi aklın yetersiz kaldığı konularda yol göstererek bizde ölüm ve sonrası için hazırlanma bilinci oluştururlar. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Kötülük: Acı duyabilen bir varlığın incitilmesidir. (İslam Düşüncesinde Kötülük Problemi)
  • Her şeyi hikmetle var eden yüce yaratıcı, bu sonsuz hikmetinin bir gereği olarak bazısını fakirlik, bazısını zenginlik, bazısını bolluk ve refah, bazısını da darlık ve sıkıntı ile dener ki, böylece kimin sabredip kimin de şükrettiği belli olsun. Imtihan sürecinde, kendi konumuna razı olmayıp bir başkasının konumunda olmayı arzulayan herkes, âhiret hayatında her şeyin eksiksiz olarak hatta fazlasıyla telâfi edileceğini gözden kaçırmaktadır. Ayrıca herkesin zenginlik, bolluk, refah ve huzurla imtihan edilmesi durumunda, dünyada hikmetle kurulmuş olan düzenin sağlıklı bir şekilde yürümesi mümkün değildir. Çünkü bu durumda, en azından insanların huzur ve refahı için kaçınılmaz olan sosyal düzen sarsılacaktır. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Ayrıca Allah’ı görmüş olsaydık, nasıl olur da hür bir şekilde O’nun ilminin her şeyi kuşattığını ve O’nun herşeye gücünün yettiğini bilebilir ve böylece O’na saygımızı iletebilirdik. Eğer O, açık bir şekilde görülseydi, herkes zorunlu olarak O’nun varlığını kabul eder, dolayısıyla O’nun buyruklarına boyun eğerdi. O zaman da her şeyi kendisiyle hür bir şekilde yargıladığımız akla sahip olmamızın bir anlamı olmazdı. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)

  • Ölüm, musibetlerin en büyüğü gibi gelir insanın gözüne. Halbuki o, büyük bir rahmettir. Bir düşünsenize! Ölüm olmasaydı zulmün boyutlarının nereye varacağını! Ölüm olmasaydı, yeryüzünün ne kadar çekilmez bir yer olacağını. Ölüm, hesap vermek üzere hâkimler hâkiminin huzuruna çıkmak için atılan ilk adımdır. Bütün hakların eksiksiz ödeneceği, suçluların tam bir adaletle yargılanacağı hüküm ve ceza gününün habercisidir ölüm. Insanı ilk defa yaratan, onu tekrar diriltecek ve mutlak adaleti ve rahmetiyle yargılayarak hak ettiği karşılığı verecektir. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Tercihler sebepleri, sebeplerde sonuçları doğurur. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Rahman, Vakıa, Saffat vb. sureleri dinleyen ünlü Arap şairleri ve hatipleri kulaklarına inanmıyorlardı. Dolayısıyla onu susturmak içim sihirbaz, kain, cinli, mecnun vs. nitelemelerin hiçbirisi tutmadı, tutarlı bulunmadı... Çoğu inatla direniyor ve onu susturmaya çalışıyordu. İşte böyle bir ortamda, Kur'an'ın kıyamete kadar sürecek olan o müthiş meydan okuması gerçekleşti. "Eğer kulumuz (Muhammed)'e katımızdan safha safha indirdiğimiz vahyin bir kısmından şüphe ediyorsanız o zaman aynı değerde bir sure getirin (de görelim) ve -eğer dediğiniz doğruysa- Allah'tan başkalarını da size şahitlik etmeleri için çağırın. Eğer bunu yapamıyorsanız -ki kesinlikle yapamayacaksınız- o zaman yakıtı insanlar ve taşlar olan, hakikati inkar edenler için hazırlanmış ateşi bekleyin!" el-Bakara 23-24 (Mutezile'nin Kur'an Müdafaası)
  • …insanın tercihleri her şeyi kuşatan ilâhî bilginin kapsamı içerisindedir. Tercihler sebepleri, sebepler de sonuçları doğurur... (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Netice itibariyle, biz çoğu kere ecelin değiştirilemez bir alın yazısı olduğunu düşünürüz. Halbuki Cenâb-ı Hak, ecellerimizi her şeyi kuşatan ilmi uyarınca bizim tercihlerimize bağlı olarak takdir etmiştir. Ecelin değişmemesi, beşerî irade açısından değil, her şeyi sebep ve sonuçlarıyla birlikte kuşatan ilâhî bilgi açısındandır. Bu yüzden Allah, açlık korkusuyla çocukları öldürmeyi yasaklamış, haksız yere adam öldürmeye en ağır cezayı öngörmüştür. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Ayrıca Allah’ı görmüş olsaydık, nasıl olur da hür bir şekilde O’nun ilminin her şeyi kuşattığını ve O’nun her şeye gücünün yettiğini bilebilir ve böylece O’na saygımızı iletebilirdik. Eğer O, açık bir şekilde görülseydi, herkes zorunlu olarak O’nun varlığını kabul eder, dolayısıyla O’nun buyruklarına boyun eğerdi. O zaman da her şeyi kendisiyle hür bir şekilde yargıladığımız akla sahip olmamızın bir anlamı olmazdı. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Allah elmayı, elma ağacının dalında yaratır. Ancak kul uzanıp onu koparmayınca, o, kulun nasibi olmaz. Kulun nasibini araması gerekir. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)

  • “Rızık; gram, metre ve litreyle değil, imkanlarla taksim edilmiştir. Bu imkanları en iyi şekilde değerlendirebilmek insanın elindedir.” (İslam Düşüncesinde Kötülük Problemi)
  • Sebepler engellendiğinde, bir süreliğine de olsa sonuçlar da engellenebilir... (İslam Düşüncesinde Kötülük Problemi)
  • Evren boş yere yaratılmış değildir. O, duyulur âlem içerisinde, kendisi ve etrafındaki diğer bütün varlıklar hakkında yorum yapabilen tek yaratık olan insanın en uygun şartlarda yaşaması için düzenlenmiştir. Onun her bir parçasında bu maksat için yaratıldığına dair işaretler vardır. Göklerdeki varlıklar, yeryüzündeki canlıların daha iyi şartlarda, huzurlu ve güvenli bir şekilde yaşamaları için tasarlanmıştır. Yeryüzündeki canlılar da insanın emrine verilmiştir. Onların kimi insanın gözüne, kimi gönlüne, kimi midesine, kimi de bütün bedenine hitap etmektedir. Kısacası onların hepsi, estetikten esenliğe kadar insanın bütün ihtiyaçlarına cevap vermeye hazır bir şekilde onun hizmetine sunulmuştur. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Müşrik Araplar, üzerine konan bir sineğin kaptığı parçayı bile engelleyemeyecek kadar aciz varlıklara tapmanın akılsızca bir iş olduğunu anlayamıyorlardı. Çünkü çok az düşünüyorlardı. (İslam İnanç Esasları)
  • “Mûsâ dedi ki: Ey sorgulama ve hesap gününün sahibi Tanrı! Yapıp düzdün, niçin yine bozar, yıkarsın? Cana canlar katan erler, dişiler yaratırsın... Sonra bunları yıkar, mahvedersin; niçin? ... Tanrı buyurdu ki: Ey akıl sahibi Mûsâ! Mademki sordun, gel de cevabını duy! Ey Mûsâ, yere bir tohum ek de bunun sırrını anla, insafa gel! Mûsâ, tohum ekti, ekin bitti, kemale gelip başaklandı, güzelce, düzgünce yetişti! Orağı alıp biçmeye başladı. Gaybdan kulağına bir ses geldi: Niçin ekiyor, besliyorsun da kemale gelince kesiyor, biçiyorsun? Mûsâ dedi ki: Yâ rabbi! Burada tane de var, saman da... Onun için kesiyorum. Çünkü tanenin saman ambarına konması lâyık değil... Saman da buğday ambarına konursa yazık olur! Bu ikisini karıştırmak hikmete uygun olamaz. Mutlaka elerken ayırt etmek lâzım. Tanrı dedi ki: Bu bilgiyi sen kimden aldın da bir harman meydana getiriyorsun? Mûsâ: Tanrım! Bana bu temyizi sen verdin dedi. Tanrı dedi ki: Öyleyse bende nasıl olur da temyiz olmaz? Halk arasında temiz ruhlar da var, topraklara bulanmış kara ruhlar da... Buğdayları samandan ayırmak nasıl lâzımsa bu iyiyi de kötüden ayırmak vâcip!” (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • Eğer ecel, insanın tercihlerinden tamamıyla bağımsız ya da onun tercihleri sebebiyle değişmeyen bir olgu olsaydı, Cenâb-ı Hakk’ın darda kalana haram olan nesnelerden yeme izni vermesinin bir anlamı olmazdı. Çünkü eğer insanın açlıktan ölme tehlikesi durumuyla karşı karşıya kaldığında haram olan şeyleri yemesi ecelini önlemeyecekse, yani o her hâlükârda ölecekse, ona başka imkân bulunmadığı için haram olan şeylerden yeme izni verilmesinin bir faydası olmayacaktır. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ın bu izni vermiş olması; tedbirin ecel konusunda etkili olduğuna açık bir işarettir. (İlahi Adalet ve Rahmet Penceresinden Kötülük ve Musibetler)
  • " Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur.." (A'raf,7: 59, 65, 73, 85) (İslam İnanç Esasları)