Muammer Aksoy kimdir? Muammer Aksoy kitapları ve sözleri
Hukukçu ve siyaset adamı Muammer Aksoy hayatı araştırılıyor. Peki Muammer Aksoy kimdir? Muammer Aksoy aslen nerelidir? Muammer Aksoy ne zaman, nerede doğdu? Muammer Aksoy hayatta mı? İşte Muammer Aksoy hayatı... Muammer Aksoy yaşıyor mu? Muammer Aksoy ne zaman, nerede öldü?
Hukukçu ve siyaset adamı Muammer Aksoy edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Muammer Aksoy hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Muammer Aksoy hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Muammer Aksoy hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. Muammer Aksoy
Doğum Tarihi: 1917
Doğum Yeri: İbradı-Antalya
Ölüm Tarihi: 31 Ocak 1990
Ölüm Yeri: Ankara
Muammer Aksoy kimdir?
Muammer Aksoy, (d. 1917, İbradı-Antalya – ö. 31 Ocak 1990, Ankara). Hukukçu ve siyaset adamı. 1961 Anayasasını hazırlayan komisyonun sözcülüğünü yapmıştır. Milletvekili Numan Aksoy'un oğludur. 1990 yılında, faili meçhul bir cinayet sonucu öldürülmüştür.
İbradı'lı Hacı Musazade Numan Aksoy ve Hattatzade Mustafa Hulusi'nin kızı Nadire Aksoy'un oğludur. Kardeşleri Prof. Dr. Muzaffer Aksoy, Nilüfer Pehlivanlı, Dr. Fikret Aksoy ve Sevim Batukan'dır. Ülke Aksoy ile evli olan Muammer Aksoy, Işık ve Arın isminde iki oğul ile Aslı, Muammer Can Aksoy ve İlke Aksoy isimli üç toruna sahiptir.
Tüm derslerinden tam not alarak 1939'da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra Zürih Üniversitesi Hukuk ve Devlet Bilimleri Fakültesi'nde doktora yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi'nde asistanlık ve Ankara Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı.1957 yılında üniversite yasasında yapılan değişikliklerin üniversitelerin özerkliğine zarar verdiği gerekçesiyle üniversiteden ayrılarakCumhuriyet Halk Partisi'ne girdi.
27 Mayıs 1960 sonrasında yeniden üniversiteye döndü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde profesör oldu. Kurucu Meclis Antalya İli Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 25 Ekim 1961) ile 1961 Anayasasının hazırlanmasında komisyon sözcülüğü yaptı. CHP parti meclisi üyeliği görevlerini yürüttü. 12 Mart 1971 Muhtırasından sonra tutuklandı, fakat yargılama sonucunda aklandı. 1977'de CHP İstanbul milletvekili olarak meclise girdi. Avrupa Konseyi Türkiye temsilciliği ve Türk Hukuk Kurumu başkanlığı görevlerini yürüttü. 12 Eylül 1980'den sonraAnkara Barosu başkanlığına seçildi.
1989'da Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi aydınlarla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği'ni kurdu. 31 Ocak 1990 günü AnkaraBahçelievler'deki evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü. Cenazesi 3 Şubat günü Ankara Maltepe Camii'den kaldırılarak Cebeci Asrî Mezarlığı'nda toprağa verildi. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde bir dersliğe adı verilmiştir.
Muammer Aksoy Kitapları - Eserleri
- Atatürk ve Tam Bağımsızlık
- Devlet Hukukla Yaşar
- Atatürk ve Sosyal Demokrasi
- Laikliğe Çağrı
- Atatürk ve Tam Bağımsızlık
- Rejim Bunalımına ve Kötü Sonuçlarına Doğru Pupa Yelken Gidiş
- Atatürk'ün Laik Hukuk Devleti
- Sosyalist Enternasyonal ve Chp
- Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi
Muammer Aksoy Alıntıları - Sözleri
- GERÇEK BİLİM VE TEKNİK IŞlĞIYLA ARINIP OLGUNLAŞINCAYA değin, DİN OYUNU OYUNCULARINA her yerde rastlanacaktır. (Atatürk'ün Laik Hukuk Devleti)
- "Özgürlükleri yok etmek isteyenlere birtakım özgürlükler verilmesine kesinlikle karşıyım." (Atatürk'ün Laik Hukuk Devleti)
- Laikliği savunmak, adeta dinsizlik oluyor. (Atatürk'ün Laik Hukuk Devleti)
- Kabul etmek lazımdır ki, bundan sonra bu milleti fetva ile, şu veya bu tefsir ve irticaa sevk edecek insanların, bu millet içinde yeri yoktur. Vardır, fakat o da ancak zindanlardadır (...) Bu Ulusu şunun ve bunun faydalanması için, karanlıklara sevk etmek ayıptır, rezalettir, günahtır. Bunu artık yaptırmayacağız. (Atatürk'ün Laik Hukuk Devleti)
- Atatürkçüler, dinin değil, din bezirganlarının düşmanıdırlar. Vicdan özgürlüğünün değil, başkalarının vicdan özgürlüğünü tanımayan, vicdan ve inancı kendilerinin tekeline almak isteyen saldırganların düşmanıdırlar. Uygarlıktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça, Türkiye'nin aydın ufuklara doğru gidişi sürdürülemez, dahası ortaçağ karanlığına gömülmesi önlenemez.. (Atatürk ve Tam Bağımsızlık)
- Şu gerçeği artık herkesin görmesi gerekir ki, irticanın kitle halinde harekete geçmesi ve Laiklik ilkesini yok etme olasılığı, hiçbir dönemde bu kadar yakın, yaygın ve somut olarak kendini göstermemiştir. Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar görülmemiş ölçüde ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.. (Atatürk ve Tam Bağımsızlık)
- "Yabancı uşağı" olduklarını, "yabancı bir devletin himayesini' sözleri veya eylemleri ile savunarak" ortaya koymuş kişilerin ağzından ya da kaleminden çıkacak görüşlere, aksi ispat olununcaya kadar şüpheli tuzaklar gibi bakılabilir. (Atatürk ve Tam Bağımsızlık)
- Medreseler, uygar niteliklerini yitireli çok olmuştu. Ne kaptan, ne mühendis ne de makinist falan yetiştirmiyorlar. Ulusal kültür içinde de, ne bir ulusal şair, . ne de ulusal kültür üzerinde çalışan bir bilgin, bir filozof vermediler. O halde medreseler ne yapıyorlardı? Medreseler, bir şey, tek bir şey yapıyorlardı: Ümmet siyasetine bağlanmış, ümmet siyasetine hizmet eden insanlar yetiştiriyorlardı. Medreseler, bir bilim ocağı değildir. Bir ümmet teşekkülünün adeta siyasi karargahı. halinde idiler. Medrese bilimi ve teknik faaliyeti kaybettiği halde, ümmet egemenliğini her şeyden üstün tutmak için çalışan bir sürü insanı sinesinde barındırıyordu. Ortaksız, benzersiz halk egemenliğini ideal 'edinen bir yaşam, ümmet siyasetinin son karargahının serbestçe çalışmalarına izin veremezdi: Çünkü medreselerin varmak istediği hedef, gayet açık olarak, ulus egemenliğini yıkmak, yerine ümmet hamiyetini kurmaktı. (Atatürk'ün Laik Hukuk Devleti)
- Atatürkçüler, dinin değil, din bezirganlarının düşmanıdırlar. Vicdan özgürlüğünün değil, başkalarının vicdan özgürlüğünü tanımayan, vicdan ve inancı kendilerinin tekeline almak isteyen saldırganların düşmanıdırlar. Uygarlıktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça, Türkiye'nin aydın ufuklara doğru gidişi sürdürülemez, dahası ortaçağ karanlığına gömülmesi önlenemez.. (Atatürk ve Tam Bağımsızlık)
- Devletçi sistem, sosyal haksızlıkları, insanın insan tarafından, sömürülmesini tam olarak ortadan kaldıracak mı? Hayır ! (Atatürk ve Sosyal Demokrasi)
- Gerçekten bugün geri kalmış toplumların en önemli sorunu, kendileri için insan onuru ile bağdaşmaz çeşitli eşitsizliklere sebep olan ve bu geri kalmışlıktan ileride de kurtulma olanağını bırakmayan BAĞIMLILIK durumu ve onun yarattığı kısır döngüdür. (Atatürk ve Tam Bağımsızlık)
- Büyük Türk Devrimi'nin TEMEL TAŞI LAİKLİKtir. (Atatürk'ün Laik Hukuk Devleti)
- "Bağımsız Türkiye derken, Washington'dan ayrılmayı kasdediyorlar; bunun kaçınılmaz sonucu ise, Moskova ile beraber olmaktır" yolunda bir düşünüş tarzının doğruluğu ise, ancak ve ancak "kesin surette bir efendi bulmaya alışmış ruhlar" için söz konusu olabilir. Hiçbir devletin vesayeti altında olmaksızın tam bağımsızlık ilkesini benimsemiş bulunan, Atatürk'ün sözlerini ve davranışlarını ciddiye alan, kişiler için ise, böyle bir düşünüş söz konusu bile olamaz. (Atatürk ve Tam Bağımsızlık)
- Çoğunluğun hükümeti, mutlaka hakkın ve adaletin teminatıdır denilemez. (Devlet Hukukla Yaşar)
- DEVLET YÖNETİMİNİN DİN KURALLARINDAN ETKİLENMEMESİ: LAİK BİR DEVLETTE DEVLET YÖNETİMİ, DİN KURALLARINA GÖRE DEĞİL, TOPLUM İHTİYAÇLARININ AKILCI VE BİLİMSEL YÖNDEN DEĞERLENDİRİLMESİNE GÖRE YÜRÜTÜLÜR. (Laikliğe Çağrı)
- Bir toplumda düşünce özgürlüğünün önemli ölçüde kısıtlanması halinde, artık o rejime klasik anlamda demokrasi diyebilmeye imkan kalmaz. (Devlet Hukukla Yaşar)
- Türkiye Cumhuriyeti'nin niteliklerini belirleyen 1961 ve 1982 Anayasaları 2.maddelerinde ve başlangıç kısımlarında, sadece laiklik ilkesini değil, "Atatürk''ün tüm ilke ve devrimlerini ve çağdaşlığını "da, Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli olarak ilan etmişlerdir. (Laikliğe Çağrı)
- Hangi adaletten söz ediliyor? (Atatürk ve Tam Bağımsızlık)
- Muammer Hoca'nın, yanımdan ayrıldıktan birkaç saat sonra öldürüleceğini aklıma getirebilir miydim?... Kim bunu düşünebilirdi? (Laikliğe Çağrı)
- O petrol kokan sermaye de Türkiye'de demokratik hürriyetçi, çağdaş ve akılcı bir düzeni istemiyor ve bu yüzden şeriatçıları kışkırtıyor. (Laikliğe Çağrı)