Mustafa Alican kimdir? Mustafa Alican kitapları ve sözleri
Türk Yazar-Gazeteci-Öğretim Görevlisi Mustafa Alican hayatı araştırılıyor. Peki Mustafa Alican kimdir? Mustafa Alican aslen nerelidir? Mustafa Alican ne zaman, nerede doğdu? Mustafa Alican hayatta mı? İşte Mustafa Alican hayatı...
Türk Yazar-Gazeteci-Öğretim Görevlisi Mustafa Alican edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Mustafa Alican hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Mustafa Alican hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Mustafa Alican hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi:
Doğum Yeri: Trabzon
Mustafa Alican kimdir?
Trabzon’un Köprübaşı ilçesinde doğdu. 2007 yılında Ege Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2012’de aynı üniversitenin sosyal bilimler enstitüsüne sunduğu Bir Ortaçağ Şehri Olarak Meyyâfârikîn (Silvan) başlıklı teziyle doktor unvanını aldı. Çeşitli gazete, dergi, ve internet sitelerinde makale, çeviri, eleştiri ve yorum yazıları yayınlandı. Akademik bir yayın olan Tarih Okulu Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini de yürütmekte olan yazar, Adıyaman Üniversitesi’nde öğretim üyesi.
Mustafa Alican Kitapları - Eserleri
- Timur
- Malazgirt 1071
- Moğollar
- Selçuklular
- Alparslan
- Selçuklunun Öncü Veziri-Amidülmülk Kündüri
- Selçuklular
- Malazgirt Günlükleri
Mustafa Alican Alıntıları - Sözleri
- Nasıl mazlum ve muhtaçları himaye ederek gönüllerini alıyor ve onlar için güvenli bir sığınak oluyorsa, zalimler ve bagîler için onların heveslerini zayi edecek bir korku kaynağıydı da Sultan Alparslan... (Alparslan)
- Moğol Hanı Hülagüden Abbasi Halifesi Mutasıma yönelik '' Demirden şehirler ya da çelikten surlar da inşa etse, şeytanlardan ordularda toplasa hatta gökyüzüne bile çıksa Halifeyi oradan tutup indireceğim ve yırtıcı hayvanların önüne atacağım'' (Moğollar)
- At, katır ve eşekleriniz Hemedan’da kışlar kışlamasına da, sizin nerede kışlayacağınız bilinmez! (Malazgirt 1071)
- Karıncayı hatırlayınca gülümsedi Emir Timur. Otuz dört yıl önce bir nisan sabahında dünyaya gözünü açan Timur şimdi Semerkand'da bu sefer dünyanın gözünü kendine açıyordu. Evet hayatının dönüm noktasında bir karıncadan hayatının dersini almış ve o ders sayesinde, tarihte pek az kişinin sahip olabileceği türden büyük başarılar elde etme yoluna girmişti. Fakat elbettde sadece karıncadan aldığı ilham degildi onu bugünün Emir Timur'u yapan. Karanlığı bütün dikkatini hedefine teksif etme yeteneği, direnme ve pes etmeme konusundaki destansı inatçılığı en önemlisi de yapabileceklerine duyduğu koşulsuz inanç çok önemliydi. (Timur)
- Berkyaruk, kardeşi karşısında aldığı hezimetten sonra yanında bulunanları Huzistan'da bir araya getirdi. Askerlere cömert davranınca yanındakilerin sayısı arttı. Sonra Hemedan'a yöneldi. Emir Ayaz, beş bin atlıyla birlikte kendisi ile birleşti. Sonra kardeşi Muhammed ile bu yılın 3 Cumadi'sinde {3 Cemaziyelâhir / 5 Nisan 1101} bütün gün boyunca savaştı. Muhammed ile askerleri mağlup oldu. Muhammed'in veziri Müeyyedü'l b. Nizâmülmülk esir edildi. Onu annesine yaptığı şekilde cezalandırdı ve kendi eliyle öldürdü. Müeyyedü'l b. Nizâmülmülk' ün ömrü yaklaşık elli sene idi. (Selçuklular)
- Unutulmuş bir uzak kasaba görüntüsü vardı karşımızda. Yol kenarına dizilerek merakla bize bakan küçük çocukların gözlerindeki ışık ile tezat oluşturan eski ve kirli kıyafetleri, Malazgirt'in taşra değil, taşranın da taşrasında bir yer olduğunu söylüyordu bize. (Malazgirt Günlükleri)
- Hiç kimse onlara engel olamamış, kimse karşılarına dikilmemiş ve İslam diyarının hükümdarları da girdikleri deliklerinde saklanıp durmuş hiç kimse onlara karşı çarpışmamıştı. (İbnü'l- Esîr) (Moğollar)
- Kendime bir saray yaptırıp ta yanına bir Mescid yaptırmazsam Allah'tan hayâ ederim. -Sultan Tuğrul Bey (Selçuklular)
- "Her yorgun uygarlık barbarını bekler." (Moğollar)
- Bizanslıların Malazgirt’teki mağlubiyeti, Anadolu’daki Bizans iktidarının çöküşünün doğrudan ve dolaysız nedeniydi. (Malazgirt 1071)
- Hiçbir millet kendi varlığını ve kimliğini İslam dininin içerisine Türkler kadar gömmemiştir. (Selçuklular)
- "Bozkırın son büyük cihangir hükümdarı Emir Timur,Alman filozof Hegel'im sistematize ettiği "tarihin ruhu" tarafından,"kendisini gerçekleştirmek" üzere tercih edilen insanî iradenin bedenlenmiş haliydi ve yaptığı büyük işlerle,kendisinin bizzat gerçekleştirmesinin mümkün olamayacağı çok daha büyük şeylerin gerçekleşmesine aracılık etmişti." (Timur)
- "Ben yanımdaki askerlerle düşman üzerine yürüyorum. Bu savaşta Allah rızası için savaşanlar gibi sabredecek ve kendilerini tehlikeye atanlar gibi savaşacağım. Allah kendisine yardım edenlere mutlaka yardım eder. Eğer sağ kalırsam, bu Yüce Allah'ın bir lütfudur. Şehit düşersem de bu onun rahmeti olacaktır. Eğer sonuç bu şekilde olursa, yerime oğlum Melikşah'ı geçirerek ona itaat ediniz." (Malazgirt 1071)
- Malazgirt'in, bugün bölgenin en iyi, lezzetli ve rayihası farklı kavunlarının yetiştiği yer olduğunu belirtmeyi ve bu satırların okurlarına, eğer haberdar değillerse, Eylül ortalarında bile sokaklarda satılmaya devam edilen Malazgirt kavununu muhakkak denemelerini tavsiye etmeyi milli bir görev sayıyorum. (Malazgirt Günlükleri)
- Malazgirt Zaferi'nin Bizans'ın kıyametinin ilk günü ve 1453 yılında gerçekleşecek olan İstanbul'un fethinin ilk adımı olarak değerlendirmek mümkündür. (Selçuklular)
- Kişisel duygular şu ya da bu vesile ile gelir ve şu ya da bu vesile ile kaybolup giderlerdi. (Alparslan)
- "Burada yasaklar koyan bir sultan ya da emirlere icabet eden asker yoktur. Ben de sizlerden biriyim ve bugün sizinle birlikte savaşacağım" dediği gün... (Malazgirt 1071)
- Bizanslılara diz çöktürerek bu coğrafyayı "Dâru'l-İslâm" yapan Sultan Alparslan'ın Anadolusu'nu gezmek enikonu hüzünlü bir şeydi. Anadolu Cenneti'nin damarlarında dolaştıkça yeni acılar, unutulmuş terkedilmişlikler, yalnız ve çaresiz, kimsesiz bırakılmışlıklar, sahiplenilmemişlikler, unutuluşa ve yokluğa mahkûm edilmiş kaçışlar, acılar, acılar, acılar, acılar görüyordunuz. (Malazgirt Günlükleri)
- Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı olarak bilinen bu tarihî kabristan, yaklaşık 210 dekarlık bir alandan meydana gelen, 8500'e yakın mezarın bulunduğu büyük bir ören yeriydi. Anadolu coğrafyasının en eski ve en büyük Türk-İslâm mezarlığı olan Selçuklu Meydan Mezarlığı'ndaki ihtişamlı kabirler, aynı zamanda "Anadolu'nun Orhun Abideleri" olarak da bilinmekteydi. (Malazgirt Günlükleri)
- Türklerin İslâm dairesine girmelerinin kendi tarihleri açısından sahip olduğu önem ve meydana getirdiği “ontolojik” farklılaşma bir tarafa, söz konusu İslâmlaşma ameliyesi İslâm tarihi üzerinde de çok belirleyici bir rol oynamıştır. İslâm dünyası yeni bir siyasal perspektife erişmiş, sosyal sınırlar farklı ve İslâm'ın özüne evvelkinden daha uygun bir form edinmiştir. Hıristiyanlara karşı sürdürülen ve epeyce bir vakittir durmuş olan fetihler yeniden başlamıştır mesela. İslâm sancağının İstanbul surlarının nazlı burçlarına, Viyana kapılarına ve Avrupanın dört bir yanına dikileceği devir açılmıştır. Ehl-i Sünnet anlayışına hayat hakkı tanımayan ve onu yok etmeyi temel gaye edinen İsmâiliyye Şiasının siyasal kristalizasyonu durumundaki Fâtımi Halifeliği'nin tehdidi altında olan, hatta Şii Büveyhilerin Bağdat'ı işgal ederek Abbâsi Halifeliği'ni ismi var cismi yok bir müessese haline getirmesi ile zor günler geçiren, daha da ileri gidelim, 1050'li yılların sonlarında Fâtımi destekli asiler tarafından işgal edilen Bağdat'ta Şii hutbelerinin okunmasıyla fiilen ortadan kaldırılan Sünni siyaset nosyonu, Türklerin eliyle özgürleştirilmiştir. Bütün bu süreci idare eden, Fâtımi etkisini kırarak Sünni siyaset anlayışını yeniden İslâm tarihinin ana hattı haline getiren ve bugünkü İslâm dünyasının kodlarını yazan şey Türklerin İslâmlaşması olmuştur. Ve bu İslâmlaşma süreci Selçuklular tarafından, onların himaye ve gözetiminde, askeri ve siyasi öncülüğünde gerçekleşmiş, yeni İslâm tarihine renk ve biçim verenler Selçuklular olmuştur. (Selçuklular)