Naime Erkovan kimdir? Naime Erkovan kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Türk Yazar, Editör, Çevirmen Naime Erkovan hayatı araştırılıyor. Peki Naime Erkovan kimdir? Naime Erkovan aslen nerelidir? Naime Erkovan ne zaman, nerede doğdu? Naime Erkovan hayatta mı? İşte Naime Erkovan hayatı...

Türk Yazar, Editör, Çevirmen Naime Erkovan edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Naime Erkovan hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Naime Erkovan hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Naime Erkovan hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Naime Erkovan

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri: Bayburt

Naime Erkovan kimdir?

Bayburt Doğumlu. Çocukluğunu geçirdiği Berlin'den 1990 yılında İstanbul'a geldi. Marmara Üniversitesi Alman Filolojisi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Alman Filolojisi'nde yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir.

Karabatak, Hece, Varlık, Türk Edebiyatı ve Mühür dergilerinde öyküleri yayımlandı. Aynı zamanda çeviriler yapmakta. Kafka'dan "Seçme Hikayeler", "Dönüşüm" ve "Küçük Prens" çevirilerinden bazılarıdır.

"Beşinci Düğme" adlı kitabı Arnavutçaya çevrildi.

Eserleri:

Beşinci Düğme (2011,Öykü)

Soğuk Taht (2012, Öykü)

Asılsız Hikayeler (2013,Öykü)

Ay ve Güneş Kumpanyası (2015, Öykü. Eskader 2015 Hikaye Ödülü)

Olay Berlin'de Geçiyor (2017,Öykü. Türkiye Yazarlar Birliği 2017 Hikaye Ödülü)

Akvaryum Fırtınası (2018, Öykü)

Naime Erkovan Kitapları - Eserleri

  • Asılsız Hikayeler
  • Beşinci Düğme
  • Olay Berlin'de Geçiyor
  • Soğuk Taht
  • Ay ve Güneş Kumpanyası
  • Akvaryum Fırtınası
  • Fantastik Şeyler

Naime Erkovan Alıntıları - Sözleri

  • Yeteneğinin daima her şeyden üstün geldiğini gören Alegor tuhaflaştı. Okurunun bir gün kendisini keşfedeceğine dair inancı ilk defa sarsılmaya başladı ve çürük bir inşaat gibi yerle bir oldu öz güveni. Yatağına uzandı, gözlerini tavana dikti. "Anlaşılmadım... Sanatımı anlamadılar... " diyerek yavaşça gözlerini kapadı. Sanatın kimin için olduğunu sorgulamayan ve merak da etmeyen aile fertleri, uzun zaman üzerine hep birlikte evden çıktılar. Pazar yürüyüşlerinin keyfini çıkarıp Alegoru, yazdıklarını okumayarak cezalandırdılar. (Asılsız Hikayeler)
  • İyiliğin büyüğü küçüğü olmaz, demiştiniz hep. Keşke kötülüğün de büyüğü küçüğü olmaz deseydiniz... (Ay ve Güneş Kumpanyası)
  • Her dört yol ağzında yolumu kaybederim. (Fantastik Şeyler)
  • Çocuk olmama izin verilmiyor. (Beşinci Düğme)
  • Ve kral şöyle bitirdi sayfayı: 'Beni anlayanı buldum.Ama beni, benim anladığım gibi değil, kendi anladığı gibi anladı.Hangisi benim peki? Belki o. Belki ben...Ne kadar zor kral olmak.' (Soğuk Taht)
  • Gülmeyi unutmuştu insanlar. Gülmeyi unuttuklarından ağız kenarları aşağı meylediyor, yanakları sarkmaya başlıyordu herkesin. Balık yememiş çocuklar gibi gözlerindeki ışıltı sönmüş, konuşmak ve yemek dışında kullanılmaz olmuştu ağızlar. Kavga etmiyordu insanlar ama mutlu da değildi kimse. Çocuklar, asık suratlı bebekler olarak doğuyor, sonra da yetişkinlerin yüzlerine bakarak aynısını yapıyorlardı. Sessiz sedasız ve herhangi bir tepki vermeden oyun oynuyor, kazanıyor ama gülmüyorlardı. (Akvaryum Fırtınası)
  • Gelecek, yıllar rakamla yazıldığında uzak görünür sadece . Halbuki yaşamaktır seneleri hızlandıran. (Asılsız Hikayeler)
  • O kadar çok sevdi ki yetişemedim Mecnun’un aşkına... (Ay ve Güneş Kumpanyası)
  • Fakat hava kararmaya, uzaktaki hayvanların gözleri kırmızı bir iştahla ışımaya ve kasabadan şölen sesleri yükselmeye başlayınca küçük bir güve tırtıkladı bekçinin kalbini: "Senin suçun ne?" Sorunun muhattabını değiştirmek ve kalbine atılan çiziğin daha fazla büyümesini önlemek için, "Suçunun ne olduğunu biliyorsun, değil mi?" diye seslendi bekçi kafese doğru. Soru, demirden seken kurşun gibi hızla yönünü değiştirdi. - Çirkinim, dedi Leyla. - Suçlusun yani, diye karşılık verdi bekçi. - Sadece çirkinim, dedi Leyla ve ikisi de sustu. (Ay ve Güneş Kumpanyası)
  • Kapağını açar açmaz deliren bir gazoz gibi ziyan ettiklerini umursamadan bütün görüntüleri etrafına saçıp sakinleşmesi vakit alıyor. (Olay Berlin'de Geçiyor)
  • "Tren, uzun ve meşakkatli bir hastalığın sonunda dünya dertlerinden kurtulan birinin derin, iç rahatlatıcıci nefesiyle durdu. Gürültü ve gergin bir bekleyişle doldu istasyon. Kısa bir duraksamanın ardından duraklar boyunca yolcuların sesleri ve soluklarıyla dolan vagonların kapıları açıldı. Ama peron ne şenlendi ne de hareketlendi. Tam tersi oldu ve istasyonun saatlerdir biriktirdiği suskunluk olanca eziciliğiyle trene dolup yolcuların bütün seslerini yuttu." (Fantastik Şeyler)
  • Bir şehri, haritalara eklenmesi gereken yeni bir köprü, kuş cıvıltılarıyla tıka basa dolu yaşlı bir orman ya da ilkbaharda gençlik çağlarına dönüp delice akan ama kış geldiğinde her şeyi yavaşladığı ve azaldığı için ihtiyarlayan bir nehir bölebilir. Hepsine tahammül edilir fakat bir duvarın böldüğü şehirlere sadece acınır. (Olay Berlin'de Geçiyor)
  • Çok kez herseyi geride bırakıp uzaklaşmak istedim.Sonunda sıkıldım böyle hissetmekten.Kuş seslerini taklit etmeye çalışmak şimdilik daha eğlenceli. (Soğuk Taht)
  • Onlar güldükçe dağların eteklerinde toplar patlardı; onlar güldükçe gencecik insanlar süngülenirdi ve onlar güldükçe insan soyunun kıyımı için ant içmiş şeytan yeryüzünde daha sağlam adımlarla dolaşırdı. (Fantastik Şeyler)
  • Hiçbir şey yapmayarak, zamanın yavaşça üzerlerinden geçmesine ve günün sonunu getirmesine ses etmiyor, eve düşen güneş ışınlarının oradan oraya zıplayıp eşyalar üzerinde solmasını seyrediyorlardı. Kimse konuşmuyordu. (Akvaryum Fırtınası)
  • Tam konuşmaya niyetlenmişken vazgeçti fikrinden. Bu fikirler ona aitti. Onları başkasına aşılarsa o kişi içinden geldiği gibi davranamazdı. Sessiz kalmak belki de daha iyi bir çözüm, diye düşündü. (Akvaryum Fırtınası)
  • Kâğıt, bembeyaz bekliyordu. (Fantastik Şeyler)
  • "Gecenin, yeryüzünü çatılardan yakalamaya başladığı bu saatlerde hangi ışık bu kadar cesurca parlayabilirdi?" (Asılsız Hikayeler)
  • Mağaza kapılarında avcılar bekler. Gözümün ucuyla dahi vitrinlerine baktığımı gördüklerinde beni yakalamak için ileriye doğru atılırlar. (Beşinci Düğme)
  • Belki de kendisini daha az suçlu hissetmek ve güçsüzlüğünü kabul etmemek için dünyayı suçlamak kolayına geliyordu. (Akvaryum Fırtınası)