Ogier Ghiselin De Busbecq kimdir? Ogier Ghiselin De Busbecq kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Flaman asıllı Avusturyalı diplomat ve yazar Ogier Ghiselin De Busbecq hayatı araştırılıyor. Peki Ogier Ghiselin De Busbecq kimdir? Ogier Ghiselin De Busbecq aslen nerelidir? Ogier Ghiselin De Busbecq ne zaman, nerede doğdu? Ogier Ghiselin De Busbecq hayatta mı? İşte Ogier Ghiselin De Busbecq hayatı... Ogier Ghiselin De Busbecq yaşıyor mu? Ogier Ghiselin De Busbecq ne zaman, nerede öldü?

Flaman asıllı Avusturyalı diplomat ve yazar Ogier Ghiselin De Busbecq edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ogier Ghiselin De Busbecq hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ogier Ghiselin De Busbecq hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ogier Ghiselin De Busbecq hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1522

Doğum Yeri: Fransa

Ölüm Tarihi: 28 Ekim 1592

Ölüm Yeri: Fransa

Ogier Ghiselin De Busbecq kimdir?

Flaman asıllı Avusturyalı diplomat ve yazar Ogier Ghislain de Busbecq, 1522’de Flandre’da, Lille yakınındaki küçük bir köyde doğdu. Louvain, Padova ve Venedik üniversitelerinde öğrenim gördü. 1552’de Kutsal Roma-Germen İmparatoru V. Karl ile onun kardeşi Avusturya Kralı I. Ferdinand’ın hizmetine girdi. Kanunî Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının son döneminde iki defa Avusturya elçisi olarak İstanbul’a gönderildi. Bu görevleri sırasında dostlarına gönderdiği dört uzun mektupta "Türk Mektupları" Osmanlılar hakkında edindiği izlenimleri kolay okunur bir üslupla dile getirdi. Bucbecq İstanbul’dan döndükten sonra Viyana’daki krallık sarayında çeşitli görevlere getirildi. 1582’den ölümüne kadar da (1591) Avusturya’nın Paris elçisi olarak görev yaptı.

Ogier Ghiselin De Busbecq Kitapları - Eserleri

  • Türk Mektupları
  • Türkiye'yi Böyle Gördüm
  • The Life And Letters Of Ogier Ghiselin de Busbecq

Ogier Ghiselin De Busbecq Alıntıları - Sözleri

  • Türk orduları yağmur sularının kabarttığı azametli nehirler gibidir. Aktığı yatağın herhangi bir yerinde onları durduran engelden sızıp geçebilirlerse, bu gedikten boşalarak sonsuz tahribat yaparlar. Hatta onları engelleyen setleri bir kere aştılar mı genişleyerek uzaklara yayılıp tahminlerin ötesinde bir enkaz yaratırlar. (Türk Mektupları)
  • "Müslümanlık ise Osmanlı sülalesi ayakta olduğu müddetçe yaşayacak, bu aile sönecek olursa din de mahvolacaktı." (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • Türklerde şan ve şöhret, yüksek idari mevkiler liyakat ve maharetin mükafatıdır. Tembel ve pısırık olanlar, kötü niyetliler için yükselme yolları kapalıdır, bunlar kenarda köşede önemsiz kişiler olarak kalırlar. Türklerin giriştikleri her işte başarı kazanmalarının, üstün bir ırk haline gelmelerinin ve gün geçtikçe devletin hudutlarını biraz daha genişletmelerinin sebebi bu olsa gerek. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • Türkler arasında itibar, hizmet ve idari mevkiler kabiliyet ve faziletin ödülü oluyor. Kişi tembel ve sahtekar ise hiçbir zaman yükselemiyor. İşte Türkler bu nedenle neye teşebbüs etseler başarılı oluyor ve hükmeden bir ırk olarak hakimiyetinin sınırlarını genişletiyorlar. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • Türklerin düzenini bizimkiyle kıyasladığımda geleceğin başımıza getireceklerini düşünüyor ve ürküyorum. (Türk Mektupları)
  • Türkler her zaman ya çok aşırı duygulu ya tamamen hissiz davranırlar. Dost bildiklerine karşı son derece iyi kalpli, merhametli, öfkelendikleri zaman da gayet sert hareket ederler. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • Türkler çiçeğe çok düşkündür ve genelde müsrif olmamalarına rağmen güzel bir gonca için birkaç aspres (Para) vermekte tereddüt etmezler . (Türk Mektupları)
  • Bu konu kitap yazmayı gerektirir. (Türk Mektupları)
  • Görev ve memuriyetler herkesin liyakat, seciye, kabiliyetine göre bizzat Sultan tarafından verilir.Bunu yaparken ne o şahsın zenginliğine, ne nüfuz ve şöhretine, ne rica ve dostluklara aldırış etmez. Böylece her işe o işin ehli adamlar tayin olunur. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • Şehrin bulunduğu mevkie gelince, burasını tabiat sanki dünyanın başkenti olmak üzere yaratmış. (Türk Mektupları)
  • "Ahlak bozukluğunun faziletin yerini aldığı, cezayı hak eden davranışların şerefli ve itibarlı sayıldığı bir ahlak anlayışıyla ne yapabilirsiniz ki?" (Türk Mektupları)
  • Her insanın baş düşmanı kendisidir ve aşırı olmaktan daha amansız bir hasmı yoktur. (Türk Mektupları)
  • Türkler siyah rengi sevmezler.Onu uğursuzluk telakki ederler. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • İstanbul'a yaklaşırken, denizin karaya doğru uzayan iki girintisi üzerindeki köprülerden geçtik. Bu yerlerin güzelliğini sanırım bir başka diyarda bulamayız. Ancak insan eli de tabiata yardım etseydi çok daha şahane manzaralara şahit olacaktık. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • Filibe sanki dağ silsilesinden koparılmış gibi ayrı bir yerde bulunan üç tepeden birinin üstündedir. Buradaki sulak ve bataklık arazilerde buğday gibi pirinç yetiştiğini gördük. Ovada birçok ufak tümülüsler vardı. Türklerin anlattığına göre bunlar insan yapısı tepeciklerdi ve yörede yaşanan savaşların anısına, çarpışmalarda ölenlerin mezarlarını belirlemek için yapılmışlardı. (Türk Mektupları)
  • Türk orduları yağmur sularının kabarttığı azametli nehirler gibidir. (Türk Mektupları)
  • Türk orduları, baharda kabaran nehirlere benzer. Kendilerine engel olan seddi bir noktadan yıkıp geçebilirse o yerden boşalır ve önlerine gelen herşeyi silip süpürürler. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • Ahlak bozukluğunun faziletin yerini aldığını, cezayı hak eden davranışların şerefli ve itibarlı sayıldığı bir ahlak anlayışıyla ne yapabilirsiniz ki? (Türk Mektupları)
  • Zaferi kalabalık olanlar değil, değerli olanlar kazanır. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)
  • Türklerin binalarda her türlü gösteriş ve konfordan kaçınmaları dikkate değer bir durumdur. Böyle şeylere önem vermek bir gurur ve büyüklük belirtisidir. Oysa bu dünyadaki her şey fanidir, ölümsüz olan şeyleri aramak gerektir. Bir yolcu için han neyse ev de Türkler için, yağmurdan, soğuk ve sıcaktan, hırsızdan korunmaya elverişli olduğu nispette muteberdir. (Türkiye'yi Böyle Gördüm)