Oğuz Özdeş kimdir? Oğuz Özdeş kitapları ve sözleri
Türk Roman Yazarı Oğuz Özdeş hayatı araştırılıyor. Peki Oğuz Özdeş kimdir? Oğuz Özdeş aslen nerelidir? Oğuz Özdeş ne zaman, nerede doğdu? Oğuz Özdeş hayatta mı? İşte Oğuz Özdeş hayatı... Oğuz Özdeş yaşıyor mu? Oğuz Özdeş ne zaman, nerede öldü?
Türk Roman Yazarı Oğuz Özdeş edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Oğuz Özdeş hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Oğuz Özdeş hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Oğuz Özdeş hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1920
Doğum Yeri: Kırşehir
Ölüm Tarihi: 1979
Ölüm Yeri: İstanbul
Oğuz Özdeş kimdir?
Kırşehir’de doğdu. Ankara Erkek Lisesi’ni bitirdi, Gazetecilik, sekreterlik ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İstanbul’da öldü.
Özdeş çok roman yazan sanatçılardandır. Eserlerinin konusunu aşk ve tarihî olaylar teşkil eder.
Bâzı romanları: 1. Aşk Istıraptır (1939), 2. Hasret (1940), 3. Gizlenen Istıraplar (1940), 4. Coşkun Gönüller (1941), 5. Memnu Meyva (1945), 6. Şafak Sökerken (1958), 7. Vatan Borcu (1959), 8. Dağ Başım Duman Almış (1960), 9. Gecekondu Rüzgârı (1960), 10. Oğuz Han (1964), 11. Kara pençe Estergon’da (1966), 12. Karapençe’nin İntikamı (1966), 13. Karapençe Voyvoda’ya Karşı (1967), 14. Karapençe’nin Oğlu (1967), 15. Şebnem (1970), 16. Reyhan (1970), 17. Aşka Susayan Dudaklar (1970), 18. Herkesten Uzak (1973). Romanlarının sayısı kırk civarındadır. Hikayeleri de vardır.
Oğuz Özdeş Kitapları - Eserleri
- Liseli Bir Kız Sevdim
- Vatan Borcu
- Yavuz'un Pençesi
- Kara Pençe
- Tuna Nehri Akmam Diyor
- Karapençe'nin Oğlu
- Hülya
- Kara Pençe Estergonda
- Reyhan
- Kıbrıs Kanı
- Şafak Sökerken
- Kara Pençe Voyvoda'ya Karşı
- Kara Pençe'nin İntikamı
- Kartal Başlı Kadırga
- Dağ Başını Duman Almış
- Yerdeki Bulutlar
- Çölde Açan Zambak
- Gurbet
- Aşk Istıraptır
- Gülmeyi Unutanlar
- Hasret
- Kadınım
- Ağlayan Kadın
- Oğuz Han
- Gizli Sevda
- Kızım ve Ben
- Gizlenen Iztıraplar
Oğuz Özdeş Alıntıları - Sözleri
- Size Çanakkale Savaşı hakkında kısaca bilgi vereyim.Verdiğiniz Çanakkale planı üç gün sonra bir İngiliz uçağı ile ingiliz Genelkurmayına ulaşmış bulunuyordu. İngilizler Fransızlarla uzun görüşmeşinden sonra 18 Mart günü Çanakkale'ye denizden hücuma karar verdiler. Öğleden önce saat 11 de, Quin Elizabeth. Tiriyof, Prens George, Lord Nelson, Enflesibl, Agamemnun İngiliz zırhlıları ile beş torpido Bogaz'a girdi, az sonra da bunları dört Fransız zırhlısı takip etti. Her ne kadar güçlü olsalarda, her ne kadar zorladılarsada, Türkler onları karaya ayak basdırmadılar. Ve aldıkları ağır darbe yedikleri tokat ile dönüp gittiler... (Vatan Borcu)
- İnanamıyorum... Gerçekten bu mutlu geceyi yaşıyor muyuz, yoksa rüyada mıyız? Şu gökyüzüne bak... Milyonlarca yıldız bizi seyrediyor... Ayın yüzü bize dönük... Karşı sahildeki ışıklar bize göz kırpıyor sanki... Yok, hayır hayır, belki de alay ediyorlar benimle... Yıldızlar da, ay da, sahildeki ışıklar da, hepsi, hepsi benimle alay ediyor. Kavuşamayacağım bir mutluluğa sahip çıkmaya kalkıştığım için benimle eğleniyorlar... (Gülmeyi Unutanlar)
- İdam müfrezesinin komutanı olan teğmen kılıcını havaya kaldırdı. Ve komutu verdi: -Ateş! On tüfek birden patladı ve Liza, olduğu yere yıkıldı.Vücudunda ne bir titreme, ne bir hareket, hiçbir şey yoktu. Kalbine isabet eden iki kurşun derhal ölümüne sebep olmuştu. Ebedi karanlığını hududu eğilmiş olan başı kan içindeydi. O sırada Liza'yı bu hayattan ebediyen uzaklaştıran silah seslerine cevap vermek ister gibi beş kilometre ilerisindeki askeri fabrikanın bulunduğu yerden müthiş bir infilak sesi duyuldu. Ümit, Liza'nın ölümünden haberdar değildi ama Yunan cepaneligini havaya uçuracak sanki misliyle intikamını almıştı. (Vatan Borcu)
- -Korku ile hükmetmeye çalışanlar, bir gün korku ile can verirler. (Karapençe'nin Oğlu)
- Galiçya, Kafkasya, Sina, Çanakkale ve Irak cephelerinde, Ümit'in ve binlerce Mehmetçiğin yarattığı Şahikalar tablosu, kaderin kötü sonucuna boyun eğdi, ama Türk ruhu ve Türk kuvveti asla yenilmedi ve ölmedi. Ümit ve binlerce Mehmetçik , savaş boyunca cephelerde destanlar yaratırken, cephe gerisinde, sırtlarında mermi taşıyan, Türk kadınlarının kahramanlığı'da unutulmadı. Sevr muahedesi imzalanmış , fakat Türk ruhu, Mustafa Kemal'in komutası altında yeniden hakkına ve özgürligüne kavuşmak için mücadeleye atılmak olanağı bulmuştu. (Vatan Borcu)
- "Memleketimizde müzikle para kazanmak, havadan gıda almaya benzer… Havadan gıda almak mümkünse tabi…" (Kadınım)
- -Dönmeniz şerefine! Ümit hayretle Izabel'e bakıyordu. Bir genç kız annesinin karşısında, ne de olsa kendileri için yabancı olan bir erkekle birlikte kadeh kaldırıyor, viski içiyordu.! Şu İngilizler, ne aristokrat insanlardı! (Vatan Borcu)
- "Hayat bir uyku, aşk da onun rüyasıdır." (Alfred de Musset) (Kadınım)
- Liza, delikanlının gözlerine manalı bir şekilde baktıktan sonra kalktı ve bir kadeh viski doldurup Ümit'e uzattı. - Buyurmaz mısınız ? - Teşekkür ederim. Siz içmiyor musunuz? - Ben az önce başka bir şey kullandım. Ümit hayretle sordu: -Ne kullandınız? Sarışın kadın güldü. Yüzünde garip bir ifade vardı. - Morfin diye mırıldandı. Ümit genç kadının bu cevabı karşısında o kadar şaşırmıştı ki: Morfin mi? diye Liza'nın sözünü tekrar etmekten kendini alamadı. (Vatan Borcu)
- -Güle güle Vildancığım,dedi.Mesut olan ıstırabı da ögrenmelidir. Vildan acı acı güldü. -Aşkın acısı da insana saadet verir Meral! (Çölde Açan Zambak)
- Tanrı insanları herhalde birbirlerine kin gütsünler diye yaratmadı. Bazen bir hayvan kadar olamıyoruz....Hangi hayvanda kin gütme diye bir şey vardır? Üzerine gelen düşmanı, hayvan ya o anda yok eder ya da kaçar gider. Ne öldürdüğünü ne de kendisini öldürmek isteyeni birdaha düşünmez. Mücadele o an içindir ve orada kapanır gider. (Karapençe'nin Oğlu)
- Türkiye'den ayrılmadan önce kendisinin muhtelif kılık kıyafette resmini almışlar, ve dosyasına eklemişlerdi. Şimdi o resimlerden birisi, sahte pasaportla ve vesikadarda mühürlü olarak duruyordu. Yarından itibaren artık adı ne (Ümit), ne de (Filip)'ti kendisine verilen yeni görev icabı artık o Felemenkli topçu ustası Gerard Bell'di. (Vatan Borcu)
- İsabel, heyecanlı ve korku dolu bir sesle: -Aşağıya inme Filip belki sana bir şey olur dedi. -Merak etme sen! -Filip! yalvarırım gitme Belki seni seni vururlar! -Sevgilim, korkma yanımda tabancam var! Hem sebep yokken beni niçin öldürsünler? (Vatan Borcu)
- "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenleri Eteklerinde güneş rengi,bir yığın yaprak. " "Ve bir gün bakacaksın semaya ağlayarak" (Kızım ve Ben)
- Gözyaşları, fırtınaya tutulmuş bir ağacın meyvalarını yere dökmesi gibidir. Fırtına geçtikten sonra nasıl ağaç, eski halini alırsa, insan da öyledir. (Gülmeyi Unutanlar)
- "Aldığım bir emir üzerine yarın sabah erkenden Selanik'e gidiyorum. Bu akşam muhakkak görüşmemiz gerek. Sizin için yeni bir talimat aldım. Pusulayı okuduktan sonra derhal yakınız ve evden ayrılırken makul bir sebep söyleyiniz" -Ümit pusulayı okuduktan sonra bir saat sonra orada olacağımı söyleyiniz dedi ve elindeki kağıt parçasını çakmağıyla tutuşturdu! (Vatan Borcu)
- Gençler ümitle ,ihtiyarlar ise hatıra ile yaşarlar,değil mi? (Çölde Açan Zambak)
- "Bilirsin ki, düşmanını iyi anlayan, onu kolay yenebilir. Bu casusun ödevi yalnız yanlış haber vermek ve düşmanının esrarını öğrenip merkeze bildirmek değildir. Düşmanını şaşırtmak, düşmanının hareketlerine engel olacak zararlar vermek gibi görevleride vardır." General sözlerini bitirirken ayağa kalktı: - Kaybedilecek vaktimiz yok Ümit. Hemen bu akşam görev için yola çıkacaksın!.. (Vatan Borcu)
- Ruhun çölleri olduğu gibi, göklerin de çölleri vardır. Zira, ruhun gidebileceği son yer göklerdir. (Ağlayan Kadın)
- Ümit yolun yarısına kadar gayet ihtiyatlı ilerledigi ve bir pusuya düşmekten çekindiği halde, çiftliğe yaklaşınca her şeyi unutmuştu. Sanki her adım atışta, bütün tehlikelerden uzaklaşıyor ve izabel'in görünmez gizli cazibesine kapılıyordu. Bu çiftlik ve bu yerler, bir zamanlar, aşkının ve mutluluğunun mabedi olmuştu. "Evet! Aşkının büyük bir ruh mücadelesinden sonra yenemediği aşkının mabedi!" (Vatan Borcu)