Orhan Çekiç kimdir? Orhan Çekiç kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Türk yazar, akademisyen Orhan Çekiç hayatı araştırılıyor. Peki Orhan Çekiç kimdir? Orhan Çekiç aslen nerelidir? Orhan Çekiç ne zaman, nerede doğdu? Orhan Çekiç hayatta mı? İşte Orhan Çekiç hayatı...

Türk yazar, akademisyen Orhan Çekiç edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Orhan Çekiç hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Orhan Çekiç hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Orhan Çekiç hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1943

Doğum Yeri: İskenderun

Orhan Çekiç kimdir?

Orhan Çekiç 1943 yılında İskenderun'da doğdu. İlk ve Ortaokulu İskenderun'da, liseyi Burdur'da bitirdi. 1966 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden, İdare ve Siyaset Bölümünden mezun oldu. Marmara Üniversitesi'nde Yüksek Lisans ve Doktora yaptı.

İş hayatına Japonya Büyükelçiliği'nde Kültür Ataşe Yardımcısı olarak başladı. Daha sonra özel teşebbüse geçerek, IBM ve ITT gibi uluslar arası şirketlerde üst düzey yönetici olarak görevler yaptı. Medya sektörüne geçerek, Sabah, Milliyet, Akşam gibi gazetelerde yöneticiliklerde bulunan Çekiç BEST FM'de 40 hafta süreyle, “Atatürk'ün Yolunda Bir Arpa Boyu” canlı yayın programında Kurtuluş Savaşı'nı anlattı. Orhan Çekiç 40 yıldan bu yana Cumhuriyet tarihine ilişkin araştırmalarını aralıksız sürdürüyor, dizi konferanslarında, hazırlayıp sunduğu TV programlarında, Türk Yakın Çağ Tarihi'ni, Cumhuriyetin Kazanımları'nı, Kurtuluş Savaşı' nı, Atatürk'ü ve devrimlerini anlatıyor.Akşam Gazetesi için, “Son Üç Yüz Gün”, “Cumhuriyet'e Giden uzun İnce Yol”, “Büyük Taarruz” gibi diziler yazdı. “Kurtuluş Savaşı” Gazetesi'ni yayınladı.

Orhan Çekiç'in İlk Şiir kitabı “Prangalı Özlem”, 1972 yılında yayımlandı.

2007 yılında “İmparatorluktan Cumhuriyete Türk Kurtuluş Savaşı Belgeseli”, “Mondros'tan İstanbul'a”, “Samsun'dan Erzurum'a”,”Sivas'tan Ankara'ya” Cumhuriyet Kitapları tarafından yayınlandı.

“Ermeni Sorunu”, “ 19 Mayıs- Devrime İlk Adım”, “Rejimin Adı Cumhuriyet”,”Kaybettik: 10 Kasım” gibi belgesel gazeteler yayımlayan Orhan Çekiç EXPO TV'de, “Beni Hatırlayınız. Gazi Mustafa Kemal.” Programını 80 hafta süreyle hazırlayıp sundu. Çekiç ayrıca TEKNOLOJİ TELEVİZYONU'nda 60 hafta boyunca, “Konuşan Tarih” programını hazırladı ve sundu.

Orhan Çekiç Kitapları - Eserleri

  • 1938
  • İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e 3 - 1920 Teşkilatlanma
  • 1918 Arayış
  • Mondros'tan İstanbul'a - İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e
  • İmparatorluk Cumhuriyete 1
  • Samsun'dan Erzurum'a
  • 1919 Başlangıç
  • Sivas'tan Ankara'ya

Orhan Çekiç Alıntıları - Sözleri

  • (...)Türk milleti büyükbaş hayvan paylaşır gibi şunun bunun elinde bölüşülemez. Türk milletinin toprakları -bir ağaç parçalanır gibi- şunun bunun eline verilemez. (İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e 3 - 1920 Teşkilatlanma)
  • Seyahat boyunca ağızlarından eksilmeyen bir marş: Dağ başını duman almış Gümüş dere durmaz akar.. Güneş ufuktan mutlak doğar Yürüyelim arkadaşlar... (İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e 3 - 1920 Teşkilatlanma)
  • O gün hükümet Atatürk'ün vefat etmiş olduğunu resmen tüm dünyaya ilan ediyordu. Metni Başbakan Celal Bayar ile İçişleri Bakanı Şükrü Kaya birlikte hazırladılar: "Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen son raporu Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir. Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize, içimiz yanarak bu tarife sığmayan ziyandan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız." (1938)
  • Savaşı kazanacağından emin.. Devletin kurulacağından emin.. Bu devletin temelinin "kültür" olacağına, "eğitim " olacağına daha ilk günden kararlı bir lider.. (1938)
  • Milletler Cemiyeti'ne davet edilerek giren hiçbir devlet yoktur. Hiçbir devlet Milletler Cemiyeti'ne -Türkiye gibi- böyle davet edilerek girmemiş, girememiştir. (1938)
  • Gece fener alayı yapılır. Yemek esnasında gençler büyük tezahürat yapınca, Mustafa Kemal ziyafetin verildiği evin önüne çıkar ve gençliğe hitaben şöyle seslenir: Bu milletin içinden çıkan bir Kemal, "Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini" demiş. Yine bu milletin bağrından çıkan bir başka Kemal de şöyle diyor: "Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini." (Samsun'dan Erzurum'a)
  • Mazhar Müfit'in odasında duran kasada sadece 48 kuruş kalmıştır. Heyet üyeleri her gün çorba ve bulgur pilavı ile idare etmektedirler. En son -kış ortası olduğu için herkesin ortak itirazına rağmen- Mazhar Müfit kürk paltosunu satmış, bir süre de onun parasıyla geçirmişlerdir. İşte böylesi kritik bir durumdayken, heyet üyelerinin sıkıntı içinde olduklarını fark eden Ankaralı eşraf, Müftü Rıfat (Börekçi) Efendi'yle aralarında topladıkları 1.000 lirayı göndermişler, bu suretle sıkıntılar bir süre daha ertelenebilmiştir. (Samsun'dan Erzurum'a)
  • 364 maddeden oluşan barış antlaşması 4 Haziran 1920'de Trianon'da imzalandı. Buna göre Presburg bölgesi Çekoslovakya'ya, Bosna Hersek Yugoslavya'ya, Transilvanya Romanya'ya, Burgerland Avusturya'ya terk ediliyordu. Toprakları 330 bin km² iken şimdi 92 bin km² ye, nüfusu da 22 milyondan 7.5 milyona düşüyordu. Endüstrinin %80'ini, şeker pancarının %85'ini, ormanlarının ise %83'ünü kaybetmiş oluyordu. (İmparatorluk Cumhuriyete 1)
  • Hiç bir zaman umutsuz olmayacağız, çalışacağız. Uçurumun kenarındayız. Bizi canlı mezara sokmak istiyorlar. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir. (1919 Başlangıç)
  • Özel yasa çıkarttırarak kendine özel çıkarlar sağlayan devlet adamlarına , dünyanın her yerinde dün de bugün de rastlanıyor, yarın da rastlanacak... Ama özel yasa çıkarttırarak nesi var nesi yok milletine bağışlayan devlet adamına ne Atatürk'ten önce Atatürk'ten sonra bir daha rastlanmadı. (1938)
  • "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum" dediği askerden kalanlar, işte buradaydılar, bir emriyle ölüme yeniden koşmaya hazırdılar. İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da yedi düvele "dur" diyen asker oğlu asker işte 3 metre önünden aslanlar gibi akıp geçiyordu. Bu askere komuta ettiği için mutluydu. Sağ elinde şapkası, dimdik ayakta, 40 dakikadır Mehmetçiği selamlıyordu. Bu direnci gösterebilmesi bir mucizeydi. Bir ara, kızacağını bile bile Kılıç Ali "Paşam, biraz oturarak izleyin ya da bize yaslanın!" diyecek oldu, hışımla dönüp bağırdı: "Kılıç, Mehmetçik ne zaman oturarak selamlandı bugüne kadar?" (1938)
  • 1930'lu yıllardan itibaren Avrupa'da faşizm, nazizm, komünizm gibi ideolojilerin yükselişte olduğunu görüyordu. Ama bunların hiçbirini halkına layık görmemişti. (1938)
  • Bu topraklarda bin senedir bir kişi 'otur' dedi, herkes oturdu, 'kalk' dedi, kalktı. Çünkü onlar kendilerini 'ümmet' görüyorlar, sen ise 'millet' diyorsun. Onlar kendilerini 'kul' kabul ediyor, sen 'yurttaş' diyorsun. (1938)
  • Tarafınızdan istenilen hususun İngiliz Suriye Ordusu Komutanı'na tebliğine yardımcı olamayacağım için özür dilerim. İskenderun'a her ne sebep ve bahaneyle asker çıkarılmasına teşebbüs edecek İngilizlere ateşle karşılık verilmesini ve 7.Ordu'ya halen bulunulan hatta gayet zayıf bir ileri karakol tertibatı bırakarak büyük kısmını hareket ettirerek Kilikya hududu içerisine girmesini emrettim. İngilizlerin iğfalkâr muamele teklif ve hareketlerini İngilizlerden ziyade haklı gösterecek ve buna karşılık şirinlik gösterilerini içerecek emirleri uygulamaya yaradılışım müsait olmadığından... Yıldırım Ordular Grup Komutanı Mustafa Kemal" (İmparatorluk Cumhuriyete 1)
  • Çocuklar gibi şen ve geleceğin ne getireceğini bilmeden, Erzincan Ovası'nda ilerlemektedirler. Ama nihai sonuçtan , yani zaferden emindirler. (İmparatorluk'tan Cumhuriyet'e 3 - 1920 Teşkilatlanma)
  • Bir koltuğa yığılır gibi oturdu. Çok yorgun, düşünceli ve sinirli görünüyordu. 'Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, perişanlık içinde. Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz, memleketin hakiki durumu bu işte! Bunda bizim günahımız yoktur. Uzun yıllar hatta asırlarca dünyanın gidişinden gafil, birtakım şuursuz idarecilerin elinde kalan bu cennet memleket, düşe düşe şu acınacak hale düşmüş. Bu arada beni en çok üzen şey nedir, bilir misin? Halkımızın zihninde kökleştirilmiş olan, her şeyi başta bulunandan beklemek ihtiyadı... Bütün iyilikleri bir şahıstan, yani şimdi benden istiyor, benden bekliyor. Fakat nihayet ben de bir insanım be birader, kutsi bir kuvvetim yoktur ki!...' (1938)
  • Havza yolu boyunca arabası birkaç kez arızalanır. Arızanın giderilmesini beklerken, tarlada çift süren bir köylüyü görür. Aralarında şu ilginç konuşma geçer: Mustafa Kemal Paşa köylüye yaklaşır: "Hemşeri, düşman Samsun'a asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahat, toprağı sürüyorsun (...)" diye takılır. "Paşa, Paşa (...) Sen ne diyorsun?" der çiftçi. "Biz üç kardaştık. İki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz öksüz ile yetim, üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sabanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da, yurdum da aha şu tarlanın ucu. Düşman ora gelinceye dek benden hayır bekleme (...). (Samsun'dan Erzurum'a)
  • (Dakika geciktirilmeyecektir) İllere, bağımsız sancaklara, Kolordulara, Nazilli'de Albay Refet Beyefendi'ye, Bursa'da 20. Kolordu Komutanı Paşa'ya, Bursa'da 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Beyefendi'ye, Balıkesir'de 60. Tümen Komutanı Albay Kazım Beyefendi'ye, Tanrı'nın yardımıyla Nisan'ın 23.Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden sonra bütün sivil ve askeri orunların ve bütün ulusun başvuracağı en yüce kat, adı geçen Meclis olacaktır. Bilgilerinize sunulur. Heyeti Temsiliye adına Mustafa Kemal (Samsun'dan Erzurum'a)
  • Din eğitimi almak isteyenler için ilk İmam Hatip okulları açıldı. Bu eğitimin yükseği için ise İstanbul Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi kuruldu. Böylece hurafelerden arınmış İslam'ın gerçek yanlarını öne çıkaran bir din eğitiminin mahalle mekteplerinde değilde, bilimsel eğitim veren okullarda verilmesinin yolları açılmış oldu. (1938)
  • 1930'lu yıllardan itibaren Avrupa'da faşizm, nazizm, komünizm gibi ideolojilerin yükselişte olduğunu görüyordu. Ama bunların hiçbirini halkına layık görmemişti. (1938)