Peter Watson kimdir? Peter Watson kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

İngiliz Tarihçi, Gazeteci, Yazar Peter Watson hayatı araştırılıyor. Peki Peter Watson kimdir? Peter Watson aslen nerelidir? Peter Watson ne zaman, nerede doğdu? Peter Watson hayatta mı? İşte Peter Watson hayatı...

İngiliz Tarihçi, Gazeteci, Yazar Peter Watson edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Peter Watson hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Peter Watson hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Peter Watson hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 23 Nisan 1943

Doğum Yeri: Birmingham, Birleşik Krallık

Peter Watson kimdir?

Peter Watson (1943) entelektüel bir tarihçi ve eski gazeteci, fikirlerin tarihindeki çalışmalarıyla biliniyor.

Durham, Londra ve Roma üniversitelerinde eğitim almıştır. Cambridge'deki Arkeolojik Araştırmalar için McDonald Enstitüsü'nde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı.13 kitap yayınladı.

Peter Watson Kitapları - Eserleri

  • Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a
  • Yakınsama
  • The German Genius

Peter Watson Alıntıları - Sözleri

  • Newton, ışığı esas itibariyle, yayılan parçacık demeti olarak kavramıştı ancak Einstein döneminde çoğu biliminsanı Newton'un Hollandalı çağdaşı Christiaan Huygens'ın ışığın dalga olarak kavranması gerektiğini söyleyen rakip teorisini benimsemişlerdi. (Yakınsama)
  • Werner Heisenberg, Einstein'dan iyi bir müzisyendi ve piyano konusunda klasikleri on üç yaşında çalabilen Planck kadar yetenekliydi. Matematik bir genç olarak onun güçlü yönüydü ancak tek uğraşı değildi. Ateşli bir ulusalcıydı ve savaş sonrasındaki karşılıklık döneminde komünizm karşıtı sokak kavgalarına karışmıştı. (Yakınsama)
  • Yazı, bir fikirdir. Buluşlar fikirlerin göstergesidir. Dil, insanların nasıl düşündüğünü yansıtır. Dil toplulukların entelektüel tarihini yansıtır. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Sessiz okumayla kişi düşünmeye başlar ayrıca matbaa kişiyi bireyselliğe götürür. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Şimdiyi tüm detaylarıyla, ilkesel olarak dahi bilemeyiz. Bu nedenle gözlemlenen her şey olasılıklar çokluğu içinden bir seçmedir ve gelecekte mümkün olan şey üzerinde bir sınırlamadır... Belirsizlik doğanın her yanına işlemiştir, daima oradadır, kaçınılmazdır... (Yakınsama)
  • Rutherford alfa parçacıklarında bilimin görselleştiği sözlerini nasıl da aktarmış. “Ben atomu, yerine göre kırmızı ya da gri renk alabilen, hoş ve çetin bir dost şeklinde ele almak için yetiştirilmiştim.” (Yakınsama)
  • Antik dönemde, yazıdan önce , insanların hafızalarını mükemmel şekilde kullanabildiklerini unutmamalıyız. Binlerce mısralık şiirlerin ezberlenmesi görülmedik şey değildi, edebiyat bu şekilde korunuyor ve yayılıyordu. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Tabletlerden birinde, bir öğrenci okuldaki yoğunluğu şöyle tarif eder: Bir ayda okula gittiğim gün sayısı şöyledir: Her ay üç gün serbestim; Hey ay üç gün dini tatilim var; Her ay yirmi dört gün Okulda olmam gerekiyor. Ne kadar uzun!57 (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Her elementin dış kabuğundan iki elemente sahip, olması bunların periyodik tablodaki yerlerinin açıklanmasını yanında baryum ve radyumun önemli diğer farklılıklarına rağmen kimyasal olarak benzer oldukları anlamına gelir. Einstein'ın söylediği gibi, "Bu, düşünce alanı içindeki en yüksek müzikalite formudur." (Yakınsama)
  • Sir Ernest Rutherford'un an itibariyle "atomu parçaladı"ğını haykırıyorlardı. (Yakınsama)
  • "Rutherford, bir deneye sövmenin deneyin daha iyi yürümesini sağlayacağına ve sonuçları hesaba katarsa haklı çıkacağına yönelik inancına derin bir bağlılıyla ünlüydü." Mark Twain'in belirtiği gibi, "stres anlarında sövmek, duanın bile vermediği bir ferahlama sağlar." (Yakınsama)
  • Artık, insanın doğrudan atalarının beyin büyüklüğündeki ilk ve en önemli sıçramanın, iki ayaklılık evrimiyle bağlantılı olduğu düşünülüyor. (En büyüğü olduğu için en önemlisi; beyinlerimizin, bedenlerimize oranla, şimdi geçmiştekinden biraz daha küçük olduğuna ilişkin veriler var elimizde.) Bilim adamlarına göre; yeni, açık, savana türü ortamda dik yürümek, öteki topluluk üyelerinin yaşadıkları daha dağınık haldeki ağaçlara yiyecek götürmek üzere kolları ve elleri serbest bırakmıştır. Taş aletler yapmak için elleri serbest bırakan da, iki ayaklılık olmuş; bu da, insanın etçil yeme düzenine geçmesine katkıda bulunmuş ve yeni yeme düzeni, kalori açısından çok daha zengin yiyeceklere ulaşılmasını sağlayarak, beynin gelişme imkanını daha da artırmıştır. Ama iki ayaklılığın ikinci bir önemli sonucu vardı: Dik duruş, insan boğazında, maymununkine göre çok daha aşağıda duran gırtlağın aşağı inmesini de olanaklı kılmıştır. Gırtlak, bu yeni düzeyinde, ünlü ve ünsüz sesleri biçimlendirmeye çok daha uygun bir konuma gelmiştir. Ayrıca, iki ayaklılık soluk alıp verme düzenini de değiştirmiş, bu da sesin niteliğini yükseltmiştir. Son olarak, et, daha besleyici olduğu gibi, sert bitkilere göre daha kolay çiğneniyordu; bu, çene yapısının değişmesine yol açıp ince kasların gelişmesini sağladı; ince kaslar da, başka şeylerin yanı sıra, dilin konuşmada kullanılan çeşitli sesler yelpazesini çıkarabilmesi için gerekli olan daha incelikli hareketlerini olanaklı hale getirdi. Ayrıca, insanlar daha önce dişleriyle yaptıkları bazı şeyleri kesici aletlerle yapmaya başladılar; bu, dişlerin konuşmanın gelişimine yardımcı olacak şekilde küçülmesini sağlamış olabilir. Bunların hiçbiri "amaçlı" değildi elbette; iki ayaklılık ve et yemenin bir sonucu, bir "yan ürün"üydü. İki ayaklılığın son bir sonucu, kadınların görece küçük beyinli çocuklar doğurabilmeleri oldu - çünkü annelerin rahat yürüyebilmeleri için görece dar pelvislerinin olması gerekiyordu. Bu, bebeklerin uzunca bir dönem boyunca annelerine bağımlı olmaları sonucunu doğurdu; bu da, erkeklerle kadınlar arasındaki iş bölümünü getirdi: Erkekler, eşleri ve çocukları için yiyecek getirme yükümlülüğünü üstlendiler. Bu düzenleme, zamanla çekirdek ailenin gelişimini kolaylaştıracak, bilinçli topluluğun sosyal yapısını daha karmaşık hale getirecekti. İnsanların başkalarının sosyal durumlarda davranışını öngörmelerini gerektiren bu karmaşık yapı, genellikle bilincin evrilmesini sağlayan mekanizma olarak görülür. Başkalarının davranışını öngörerek, bireyler bir benlik duygusu edineceklerdi. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • “Parlak bir genç büyükannesine Felsefe Dokturu olacağını söylemiş. Büyükanne gururla gülümsemiş ve şöyle demiş: Harika. Felsefe nasıl bir hastalık?"'. s.11 (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Eddington, Cottingham ve Dyson yola çıkmadan önceki gece Kraliyet Gözlemevi'nde, ışığın ne derece sapması halinde Einstein'ın teorisinin doğrulanacağını hesaplamak için geç saatlere kadar çalıştılar. Cottingham bir an tumturaklı bir şekilde , şayet beklenen değerin iki katı bir sonuca ulaşırlarsa ne olacağını sordu. Dyson soğuk bir tavırla, "O zaman Eddington aklını oynatır ve sen eve yalnız dönmek zorunda kalırsın!" diye cevap verdi. (Yakınsama)
  • Arkeolojik kayıtlara göre ticarete konu olan ilk madde Türkiye'nin güneyinde tek bir noktada çıkarılan ama tüm Ortadoğu'da rastlanılan zarif, kapkara ve parlak bir volkanik cam olan obsidiyendi. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Kuşku, din ile ahlak arasındaki büyük ayrılığı sergiler. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Bazı paleontologlara göre, insanın ilk soyut fikri, yaklaşık yedi yüz bin yıl önce ortaya çıkmıştır. Taş el baltaları, aynı standart ölçülerde yapılmaya başlandığında. Bilim adamlarına göre, bu, erken dönem insanının zihninde bir el baltasının nasıl olması gerektiğine ilişkin bir fikri olduğunu göstermektedir. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Ortaçağdaki yaşam biçimi tehlikeli, adaletsiz ve değişmez olmanın yanı sıra görünürlüğü olmayan ve suskun bir yaşam biçimiydi de. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
  • Bu altın on yılın üretken çalışmalarının hepsi Avrupa'daki üç yerden birinde gerçekleştirildi: İngiltere Cambridge'deki Cavendish Labaratuvarı, Danimarka Kopenhag'daki Niels Bohr Teorik Fizik Enstitüsü ve Almanya'nın ortasında adeta patlama etkisi yaratan eski üniversite kenti Göttingen. (Yakınsama)