Ramazan Şeşen kimdir? Ramazan Şeşen kitapları ve sözleri
Yazar Ramazan Şeşen hayatı araştırılıyor. Peki Ramazan Şeşen kimdir? Ramazan Şeşen aslen nerelidir? Ramazan Şeşen ne zaman, nerede doğdu? Ramazan Şeşen hayatta mı? İşte Ramazan Şeşen hayatı...
Yazar Ramazan Şeşen edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ramazan Şeşen hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ramazan Şeşen hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ramazan Şeşen hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. Ramazan Şeşen
Doğum Tarihi: 12 Ekim 1937
Doğum Yeri: Denizli/Tavas
Ramazan Şeşen kimdir?
12 Ekim 1937 tarihinde Denizli'nin Tavas kazasının Nikfer köyünde dünyaya geldi, ilkokulu yine köyünde 1944-1949 yıllarında
okudu, ilkokulu bitirdikten sonra, köyündeki hocalardan Kur'an-ı Kerim dersleri aldı. 1951 yılında başladığı hafızlığını 1952 yılında Tavas Kur'an Kursu'nda tamamladı. 1953-1960 yılları arasında İstanbul İmam-Hatip Okulu’nu bitirdi. Bu okuldaki tahsili esnasında Nureddin Topçu, Celal Ökten, Ahmed Davııdoğlu gibi hocalardan ders aldı. Okul esnasında Arapça hocası Osman Reşer 'i tanıdı ve onun talebesi oldu. Daha imam Hatip yıllarında yazma kütüphanelerinde çalışmaya başladı.1 959 yılında Osman Reşer ve Fuat Sezgin'in, Cari Brockelmann'ın Geshichte der Arabischen Litterature adlı eserine yazmaya karar verdikleri supplement (zeyl) projesinde çalıştı ve 1965 yılı sonlarına kadar Sezgin adına Türkiye'deki malzemeleri topladı. Böylece Sezginin ünlü eseri Geshichte der Arabischen Schrifttums'un yazılmasına ciddi katkılarda bulundu. Diğer taraftan, 1960 yılında İmam-Hatip Okulu'nu bitirdikten sonra lise fark derslerini vererek lise diploması aldı ve 1961 tarihinde Edebiyat Fakültesi, Arap-Fars Dilleri Bölümü'ne girdi. Burada Ahmed Ateş, Helmut Ritter, ve Nihat Çetin gibi ilim adamlarıyla çalıştı. Öğrenciliği esnasında yazmalar konusundaki bilgi ve görgülerini, M. Tavit el-Tancî ve Salâhaddin el-Müneccid gibi ilim adamlarıyla beraber geliştirdi. 1965 yılında aynı fakültede Ortaçağ Tarihi Kürsüsü 'ne asistan oldu ve bağımsız çalışmalar yapmaya başladı. 1969'da doktor, 1978 'de doçent olan Şeşen, 1980-1982 tarihleri arasında Libya Trablusgarp, el-Fatih Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı.
Akademik çalışmalarını 1967 yılında Hilâfet Ordusu'nun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri (Ankara), 1968 yılında Kitab el-âmil ve'l me 'mul (Beyrut), 1971 ve 1979 yıllarında Sena'lBark el-Şâmî (cilt l, Beyrut, cilt V istanbul), Salâhaddin Devrinde Eyyubiler Devleti (istanbul 1983), Salâhaddin el-Eyyûbî ve Devlet (İstanbul 1987) adlı kitapları, ayrıca tarih ve yazmalar konularında bazı makalelerini yayınlayarak sürdüren Şeşen ayrıca 1968 yılında Eski Araplara Göre Türkler (Türkiyat Mecmuası, XV, 11-36); 1975 yılında Ibn Fazlan Seyahatnamesi (İstanbul), 1985 yılında İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri (Ankara) adlı eserleri yayınladı. 1966-1972 yılları arasında, başta İstanbul yazma kütüphaneleri olmak üzere Türkiye'deki diğer yazma kütüphanelerini dolaşarak Nevadır el-Mahtûtat el-Arabiyye fi Mektebâti Türkiye adlı eserini kaleme aldı (Beyrut, t. İli cilt 1 1975, cilt 11 1980, cilt 111 1982). Ayrıca Arapça Türkçe ve Farsça yazmalara dair malzemeyi çeşitli makalelerle ilim dünyasına tanıttı.
Ramazan Şeşen Kitapları - Eserleri
- İbn Fadlan Seyahatnamesi
- Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi
- Haçlılar Önünde Sultan Baybars
- Eyyübiler
- Türkler ve Türk Ülkeleri: İslam Coğrafyacılarına Göre
- Harran Tarihi
- Sultan Baybars ve Devri
- Selahaddin Eyyubi ve Dönemi
- Sultan Kalavun Ve Oğlu
- Müslümanlarda Tarih - Coğrafya Yazıcılığı
- İslam Medeniyeti Tarihi
- Kudüs Fatihi Selahaddin-i Eyyubi
- Selahaddin Eyyubi ve Devlet
Ramazan Şeşen Alıntıları - Sözleri
- Ruslar şaraba (içkiye) çok düşkündürler. Gece-gündüz içerler. Çoğu defa içlerinden elinde kadeh ölenler olur. Aralarından bir reis ölürse ailesi onun cariyelerine ve kölelerine "İçinizden hanginiz onunla ölmek ister" diye sorarlar. Aralarından biri "Ben" der. Bunu söyleyince ölmesi kesinleşir, asla vazgeçemez. Vazgeçmek istese müsaade edilmez. Bunu isteyenlerin çoğu cariyelerdir.* (İbn Fadlan Seyahatnamesi)
- Bazıları Yemen'de Türk hâkimiyetinin Osmanlılarla başladığını sanır. Gerçekte Türkler'in Yemen'deki hâkimiyeti Turan Şah'ın Yemen seferiyle başlamıştır. (Eyyübiler)
- Haçlı seferleri içinde en geniş kapsamlı, en büyük olanı üçüncüsüdür. (Eyyübiler)
- Sultan, III. Haçlı Seferi sırasındaki gelişmeleri devamlı surette halifeye bildirip defalarca yardım istedi; ancak elle tutulur bir yardım gelmedi. Sultan 1193 yılında ölünce atı ve silahları halifeye gönderilerek vefatı bildirildi. (Eyyübiler)
- Sultan şehrin kalesine girdi ve "Ey Allah'ım mülkün sahibi sensin. Mülkü dilediğine verirsin... " ayetini okudu... (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
- Tevrat'a göre Yafes'in oğullarından birinin adı Gok (Yecüc)'dür. Yahudiler Kafkasya'nın, Karadeniz'in kuzeyindeki kavimlere Ye'cüc derlerdi. Türk de İslam kaynaklarına göre Yafes'in oğludur. Tevrat'ta sadece Ye'cüc geçtiği halde sonra Me'cüc kelimesi de ortaya çıkmıştır. Ye'cüc ve Mecüc kıyamete doğru ortaya çıkacak, Müslümanlara zarar verecek bir kavimdir. Zülkarneyn bu kavmin önüne sed yaptığı için çıkamamaktadır. İnanışa göre ahir zamana doğru bu sed yıkılacak ve İslam ülkelerine geleceklerdir. İslam tarihi boyunca Ye'cüc Me'cüc insanların kafasını meşgul etmiştir. Sebebi Kur'an'da zikredilmesindendir. Önceleri bu kavmin Türkler olduğu, küçük boylu oldukları söylenmiştir. Hadislerde bu konuda çok rivayet nakledilir. Bu rivayetlerdeki fizyonomileri Türk - Moğol fizyonomisine benzer. Endülüs menşeli rivayetlere, kuzey Müslümanlarına göre bu kavim Vikingler olabilir. Uzun boylu, sarışındırlar. İslavların kuzeyinde yaşarlar. Bu rivayetlere göre Ye'cüc ve Me'cüc bir adada yaşar. Bunun için Bulgar ülkesindeki bu insan azmanının Ye'cüc ve Me'cüc'ten olduğu söylenmektedir. Ye'cüc ve Me'cüc Seddi için de çeşitli yorumlar yapılmıştır. Bazılarına göre Derbend, bazılarına göre Semerkand'in ötesindeki sed, bazılarına göre Çin seddidir. Eski çağlardan beri kuzey kavimlerinin derbend yoluyla güneye devamlı akışları bu rivayetlerin temelidir. Kâtip Çelebi Cihannüma adlı eserinde Ye'cüc ve Me'cüc'ün birer şehir adı olduğunu söyler, enlem ve boylamlarını verir. Bu hikâyenin birçok kişinin zihnini daha uzun müddet meşgul edeceği anlaşılıyor. (İbn Fadlan Seyahatnamesi)
- "Onlar köyleri tahrip ediyorlar, biz ise ülkeler fethediyoruz. Dönünce tahrip edilen yerleri imar ederiz." (Eyyübiler)
- Türkler aslında 20 kabiledir. Hepsi Türk Yafes b. Nuh’un soyundan gelir. (Türkler ve Türk Ülkeleri: İslam Coğrafyacılarına Göre)
- Imameddin şöyle der : ' Kaleye girdiğimde bir şövalyenin, esir düşmemek için, atıyla alevler içine daldığını gördüm. Şu hakimiyete şu onura bakın! ' (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
- Bir Türk önüne doğru ok attığı gibi arkasına doğru da ok atar. Adeta ensesi yüzü, yüzü ensesi olur. (Türkler ve Türk Ülkeleri: İslam Coğrafyacılarına Göre)
- Frenkler ancak Türkler'den korkarlar. Onların okları olmasa Frenkler'in uzun mızrakları önünde kim durabilirdi. (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
- Erkekler, kadınlar nehre iner hep beraber çıplak yıkanırlar. Birbirlerinden kaçmazlar. Bununla beraber asla zina etmezler. Aralarından zina eden birini, kim olursa olsun, dört kazık çakıp kollarından ve bacaklarından bu kazıklara bağlarlar. Balta ile onu baştan ayağa ikiye bölerler. Kadın için de aynı cezayı verirler. Bundan sonra zina eden kadın ve erkeğin parçalarından her birini bir ağaca asarlar. Yüzerken kadınların erkeklerden gizlenmesi için çok uğraştım. Fakat başaramadım. Hırsızı da zina yapan kişi gibi öldürürler. (İbn Fadlan Seyahatnamesi)
- Bu gün dahi Batılıların bir kısmı insan haklarını kendi menfaatlerine uygun yorumlamaktadır. (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
- Bazı rivayetlere göre Harran, Tufan'dan sonra yeryüzünde ilk kurulan şehirdir. (Harran Tarihi)
- Selahattin Fatımı soyundan gelenleri sarayın bir kısmında mecburi ikamete tabi tuttu. Nesillerin kesilmesi için kadınlarıyla erkeklerini ayırdı... (Eyyübiler)
- Onların adetine göre dilenci evin kapısında beklemez. Eve girer. Bir müddet ateşin karşısında oturur, ısınır. "Ekmek?" der. Bir şey verirlerse alır, vermezlerse çıkar gider. (İbn Fadlan Seyahatnamesi)
- O zaman her adam kendisi gibi birkaç kişi öldürmeden ölmez.Ya şerefle ölür, ya itibarlı olarak muzaffer oluruz . (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
- Halep, 10.000 civarında seçkin muharibin bulunduğu çok müstahkem, şehirlerin anası diye anılan önemli bir merkezdi. (Eyyübiler)
- 1212 yılında Fransa'da Çocukların Haçlı Seferi başlamış ve sefere çıkan çocuklar korsanlar tarafından yakalanıp esir pazarlarında satılmışlardı. (Eyyübiler)
- Bu savaş ilk katıldığım savaştı. Babamın yanındaydım. Frenklerin kralı arkadaşlarıyla Hittin tepesine çekilince, Frenkler Müslümanlar üzerine hamle yaptılar. Onları babamın bulunduğu yere kadar püskürttüler. Babama baktım, benzi atmış, sapsarı olmuştu. Sakalını tutup ileri atıldı. “Şeytan yalan söylüyor” diye bağırdı. Müslümanlar hücuma geçip Frenkleri tepeye kadar püskürttüler. Sevincimden “Onları yendik” diye bağırdım. Fakat Frenkler tekrar hücum edip Müslümanları babamın yanına kadar sürdüler. Ben yine “Onları yendik” diye bağırdım babam bana dönüp “sus! Şu çadırı düşmedikçe onları yenmiş olmayız“ dedi. O, bu sözleri söylerken çadır düştü. Babam atından indi, şükür secdesine kapandı. Sevincinden ağladı. Bunun ardından Müslümanlar kral ve arkadaşlarını esir ettiler. (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)