Reha Çamuroğlu kimdir? Reha Çamuroğlu kitapları ve sözleri
Yazar, Milletvekili Reha Çamuroğlu hayatı araştırılıyor. Peki Reha Çamuroğlu kimdir? Reha Çamuroğlu aslen nerelidir? Reha Çamuroğlu ne zaman, nerede doğdu? Reha Çamuroğlu hayatta mı? İşte Reha Çamuroğlu hayatı...
Yazar, Milletvekili Reha Çamuroğlu edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Reha Çamuroğlu hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Reha Çamuroğlu hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Reha Çamuroğlu hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 20 Ağustos 1958
Doğum Yeri: İstanbul
Reha Çamuroğlu kimdir?
Reha Çamuroğlu, 20 Ağustos 1958'de İstanbul'da doğdu. Babasının adı Yaşar İhsan, annesinin adı Gülen'dir. Tarihçi-Yazar; Boğaziçi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Büyük Larousse ve Ana Britannica ansiklopedilerinde tarih yazarlığı ve redaktörlük, Cem ve Nefes dergilerinin ise yazı işleri müdürlüklerini yaptı. Almanya'da bir dizi üniversitede konuk olarak ders ve konferanslar verdi. 12 telif ve 2 tercüme eseri yayımlandı. TYB tarafından "2001'in En İyi Romanı Ödülü"ne layık görüldü. Aynı yıl "Hacı Bektaş Barış ve Dostluk Ödülü"nü aldı. Çok iyi düzeyde İngilizce bilen Çamuroğlu, evli ve 1 çocuk babasıdır.
Reha Çamuroğlu Kitapları - Eserleri
- Son Yeniçeri
- İsmail
- Sultan Selahaddin El Kürdi
- Nazar
- Bir Anlık Gecikme
- Kalem Efendisi
- İkiilebir
- Dönüyordu
- Cemil Reloaded
- Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vaka-i Şerriye
- Tarih, Heterodoksi ve Babailer
- Değişen Koşullarda Alevilik
- Sabah Rüzgarı ''Enelhak'' Demişti Nesimi
- Günümüz Aleviliğinin Sorunları
- Geçen Zaman Geçmiş Zaman
- Tarihi ve Kültürel Boyutları İle Alevilik
Reha Çamuroğlu Alıntıları - Sözleri
- Cüneyd bütün bu karşılıklı tutum ve düşünceleri biliyordu. (İsmail)
- Cengin, şeytan hilesini aratmayacak hilelerle dolu olduğunu burada öğrendim. Cenk pazı kuvveti kadar, fikir işiydi. (Son Yeniçeri)
- Kendi kendine söyleniyor, bir yandan da arabasına doğru hızlı adımlarla ilerliyordu. Sitenin etrafını kuşatan yüksek ve "estetik kaygılarla " kaliteli taşlardan yapılmış duvarın üzerindeki kameralara gözleri takıldığında, sevinsin mi üzülsün mü bir an kararsızlık kaldı. Sinsi mahlûk gözleri gibi yavaşça sağa sola dönen kameralar, insana güven dışında her şeyi ilham ediyordu. Kocaman kocaman, özellikle görülsün denilerek yerleştirilmiş bu koruma kafesli beyaz nesneler, Cemil Ilkan'in bütün saldırganlık güdülerine davetiye çıkarır gibiydi. Yerden büyücek bir taş mı alıp atsaydı ? Hemen güldü bu düşünceye. (Cemil Reloaded)
- Bilmezler gündüz ehli olanlar, gecenin en azından sabah kadar taze olduğunu. (Nazar)
- İmadeddin; dinin direği demek. (Sultan Selahaddin El Kürdi)
- "Aynaya niye bakarsınız? Üstünüzü başınızı düzeltmek için. Hor görmeden, dikkatle ve eksik bulmak, güzeli görmek için bakarsınız. Mümin, müminin aynasıdır. Öyleyse birbirinize öyle bakın. Birbirinizi kızıl serpuştan tanıyın. Teferruata değil, öze bakın. Öze giden yol gözden geçer, göze bakın." (İsmail)
- Eski Romalıların bir sözü var, bilir misin? “Yenilmiş, ezilmiş bir düşmanı, katledilmekten çok, ezikliğine terk edilmek yaralayacaktır.” (Bir Anlık Gecikme)
- Artık kan ve vücut parçaları bir yağmur gibi yağıyordu. Haydar bir an tanıdık bir yüz gördü. Bu , Akkoyunlu Sarayı'nda birçok kez gördüğü yeğeninin kapıcısı Ali Aka'ydi. Ve Ali Aka onun başını kesti. (İsmail)
- Cadılıkla suçlanan kadın, çırılçıplak soyulur, elleri bileklerinden ayak bileklerine iplerle bağlanır, bu vaziyette bir ırmak veya göle atılırdı. Eğer kadın batmaz da suyun üzerinde kalırsa suyun onun kirli varlığını reddettiği düşünülür ve bu cadılığının kanıtı sayılırdı. Kadın batarsa, bu bir tür kutsamaydı, vaftiz ritüelinin bir benzeriydi ve masumiyet işaretiydi. Ama elbette bu durumda da, birinin, kadının sudan çıkmasını sağlaması gerekirdi. Yoksa bir masum olarak boğulurdu. (Nazar)
- Sabıra zaman verirsen taşı bile eritir. (İsmail)
- Görmüyor, duymuyor musun? (Sultan Selahaddin El Kürdi)
- Kılıncı elina alıp cenk meydanina çıktıysan tereddüte yer yoktur. Cenk meydanında tereddüt ölümün kardeşidir. Öldürmezsen ölürsün. Cengin kuralı budur. Hakli, haksız, yiğit, zavallı düşünmeyeceksin. (Son Yeniçeri)
- Şimdi, Gece ve ben, ikimiz, birlikte,eskisinden daha da yalnızdık. (Nazar)
- "Zaman zamanda iken, kalbur samanda iken, sucu tellal, keçi berber iken, tavşan bize çırak iken, ben onbeş yaşında çocuk iken, samanlık tepesinde çelik çomak oynardım. Öteden doğru dedem geldi: 'Oğlum müjde, baban dünyaya geldi' dedi"... İgnacz Kunos, Türk Masalları, s.5 (Dönüyordu)
- Güldü bana ve "Ben senin bütün aptallıklarındım," deyiverdi. "Bu nedenle gitmeliydim." (Nazar)
- "Tanrı buyruğu, onun özü gereğidir, sözle, harflerle, Arapça ya da başka bir dille açıklanacak türden değildir." (Dönüyordu)
- "Trabzonlular yine biliyorlardı ki, hepsi elbirliğiyle yıllardır devasa büyüklükte bir tek atmacayı daha beslemekteydiler. Bu atmaca, yıllardır buraya tünemişti ve buradan, yani dünyanın tepesinden aşağıda olup bitenleri gözlüyordu. Elbirliğiyle besledikleri bu atmaca, Osmanlı şehzadesi ve Trabzon Sancakbeyi Selim`den başkası değildi." (İsmail)
- Parçasını hoş göremeyenin bütünle işi ne?Gözünü sevme,kendini sev,olacak iş mi bu? Ormana bayıl,ağacı kes,oldu mu şimdi?Bütünü gör,ne olduysa artık göstersin kendini,gözlerin kamaşsın,"Sen bendensin," desin sana.Sonra dön,parçada onu göreceğine parçayı küçümse,"Bu da mı ondan?" diye sor.Gördüğünden bütün öğrendiğin gurur,kibir midir? 99 isimden sonra sana kalan ey Barak "Mütekebbir'midir?" (İkiilebir)
- Ahlak için sabit bir gerekçe olmalıdır. Bu gerekçe öncesiz ve sonrasız olmalıdır. Tarih dışı olmalıdır. Koşullara göre değişmemelidir. Örneğin çocukların çalıştırılmaları her zaman ve her yerde kötü olmalıdır. Kölelik de öyle, cinayet de öyle, katliam da öyle, şiddet de... (Dönüyordu)
- Bu nedenle biz, yeniçerilerin 16. yüzyıldan başlayarak bektaşileşme sürecine girmiş olabileceklerini, fakat özdeşleşmenin büyük ölçüde 18. yüzyılla birlikte olduğunu ileri sürüyoruz. (Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vaka-i Şerriye)