Sibel Ayşen Arkonaç kimdir? Sibel Ayşen Arkonaç kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Psikoloji Profesörü, Yazar, Çevirmen, Editör Sibel Ayşen Arkonaç hayatı araştırılıyor. Peki Sibel Ayşen Arkonaç kimdir? Sibel Ayşen Arkonaç aslen nerelidir? Sibel Ayşen Arkonaç ne zaman, nerede doğdu? Sibel Ayşen Arkonaç hayatta mı? İşte Sibel Ayşen Arkonaç hayatı...

Psikoloji Profesörü, Yazar, Çevirmen, Editör Sibel Ayşen Arkonaç edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Sibel Ayşen Arkonaç hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Sibel Ayşen Arkonaç hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Sibel Ayşen Arkonaç hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. Sibel Ayşen Arkonaç

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri:

Sibel Ayşen Arkonaç kimdir?

1980 yılında İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldu ve aynı bölümde Gecekondulu ve İstanbullu Kimliği üzerine doktorasını tamamladı. Akademik hayatını bu bölümde devam ettiren Sibel Arkonaç, 2000 yılından beri Sosyal Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nı sürdürmektedir. Çalışma alanı sosyal psikolojiden hareketle postmodernist temelli söylem çalışmaları, öznelliğin sözde inşası ve yerelde inşa edilen yeni bireylik bilgisidir. Yazarın yayınladığı kitaplar arasında Doğunun Batının Yerelliği: Bireylik Bilgisine Dair (2004), Psikolojide İnsan Modelleri ve Yerel İnsan Modelimiz (2008), Söylem Çalışmaları (2012) ve çeviri kitap olarak Sosyal İnşacılık (2012) bulunmaktadır.

Sibel Ayşen Arkonaç Kitapları - Eserleri

  • Psikoloji
  • Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı
  • İnsan İnsan İçinde
  • Psikolojide İnsan Modelleri ve Yerel İnsan Modellerimiz
  • Psikolojide Söz ve Anlam Analizi
  • Sosyal Psikolojide İnsanları Anlamak

Sibel Ayşen Arkonaç Alıntıları - Sözleri

  • Modern dönemde insanın gerçek ve dünya ile ilgili nihai referansı, aydınlanma döneminde olduğu gibi akıldı. Soyut insan aklı. Mutlak bilginin kaynağı. Evrene dair bilgi insan aklının, duyularının ve yaşantısının dolayımından geçmeliydi. Bilgi insan aklının ve yaşantısının sonucu ortaya çıktığı için yani kaynağı kendisi olduğundan, güvenilirliği en yüksek bilgiydi. Aklın bilgisinin üstünde bir bilgi bu sebeple olamazdı. Batı düşüncesi ortaçağda kilisenin Tanrı adına nihai referansı kullanışından sonra 19. yüzyıldan itibaren de kendi aklının (rasyonalitesinin) kafesine giriyordu. (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • John Locke, George Berkeley, David Hume gibi empiristler insan bilgisinin tümünün son çözümlemede yaşantılara (duyumlar, gözlemler, izlenimler) dayandığını öne sürerler. Bu bilgi a posteriori bilgidir: doğruluğu ya da yanlış olduğu gözlem ya da deneyle bilinebilen bilgidir. (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • Kant'ın duruşu budur: Adam nesneleri her neler iseler oldukları gibi gerçek halleri ile göremeyecektir. Ancak ve ancak görsel ve bilişsel sisteminin belirlediği hali ile algılayacaktır çünkü bu sistemin dışında bir başka algılama sistemine sahip değildir. Ama yine de adamın aklı, bu algıların ya da fenomenlerin ardında gerçek bir dünya olduğunu söylemeye devam edecektir (Markova, 1982). Dolayısıyla bizler şeylerin, nesnelerin, diğer insanların ve benliklerin kendisinden tamamen habersisiz. (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • Modernizm hem doğayı hem teknolojiyi hem de sosyal ve siyasi dünyayı tarifler. Bu tarifin bekçisi bilim kurumudur. Modernizmin özünde yatan ön kabul, doğru bilgiyi keşfetme kapasitesine sadece bilimin sahip olduğu iddiasıdır. Tüm diğer bilgi kaynakları irrasyonellikleri sebebi ile rasyonel aklın düzene sokucu niteliğinden mahrumdur. Bu sebeple doğaya, insana ve eşyaya dair tüm bilgiler rasyonel bilimsel bilgi ile yer değiştirmelidir ve akıl ile düzene sokulmalıdır. Modernizm bu yolda ilerlemeyi şart koşar. İlerleme bilimsel yöntemlerle sağlanan bilgilerin birikmesi ile olacaktır. Bilimsel araştırma faaliyeti ile gerçek olanın kendisi ortaya konacaktır. Bu suretle insan, refaha ve esenliğe çıkarılacaktır. Bu esenlik ilerleme ile sağlanacaktır. Modernizmin ilerlemeye (terakki-progression) olan inancı tamdı (Arslan, 1995, Cevizci, 2011, West, 2008). (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • Markova (1982) rönesans ve hümanizmin, dönemin Avrupalı insanını fırlatıp attığı halin belirsizlik ve yalnızlık olduğunu söyler. İnsan artık yalnızdır, her şey onun için belirsizdir. Madalyonun bir tarafında insan artık evrenin merkezindedir. Bu merkeze yükseltilme sayesinde kendi dünyasını yaratmaktadır. Ama beri yandan eski dönemlerden beri bildiği, içinde yaşadığı doğal dünyanın sahiciliği zayıflamıştır, Tanrı gözündeki yaratılmışlığını, benlik kavramını kaybetmiştir. Artık Tanrı'nın yarattığı değildir. Sadece doğaya ait bir varlıktır, hayvanlar bitkiler gibi bir varlıktır ve doğanın sınırlarını onlarla birlikte paylaşandır. (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • Bir teori yanlışlandığında yani gözlemlenen olgular teorinin beklentilerine uymadığında Popper'ın yapılmasını şart koştuğu, o teorinin reddedilmesidir. Ya yenisini kuracaksınızdır ya da o olayı açıklayan başka rakip teoriyi sınayacaksınızdır ama yanlışlanan teori ile artık işiniz bitmiştir, terk etmeniz gerekir. (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • Popper'ın bilim felsefesine en büyük katkısı dolayısıyla sahip olduğu en büyük yer, mantıksal pozitivizmin tüme varım sorununa getirdiği aslında doğrulamacılığı ortadan kaldıran çözümüdür (Demir, 1977). Mevcut her bilginin yanlış olma ihtimali vardır ve hiçbirinin doğruluğunu kesin olarak ispat etmek mümkün değildir (Demir, 1977; Delacampagne, 2010). Kesin doğru bilginin ispatlanabilirliği diye bir şey bir imkansızlıktır. Elimizdeki “doğru” bilgi gelecekte yanlışlanabilir. Bundan kurtulmasını garantileyen bir kural yoktur (Demir, 1997), kural da zaten budur: yanlışlamadan kurtaracak bir kuralın olmaması. Bu sebeple Popper'in öne sürdüğü yanlışlanabilirlik, mantıksal pozitivistlerin ve empiristlerin garantisini verdikleri ispatlanabilir kesin doğru bilgiyi garanti kapsamından çıkartmıştır. (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • İdrakler birbirinden bağımsız halde var olan farklı ve ayrı varlıklardır. Bu birbirinden bağımsız varlıkları birbirine bağlayan zihnin kendisidir, belli bir sıra ve silsile halinde zihne gelen bu idrak parçaları arasında ilişki kurmayı yaşantılarla öğreniriz. Ondan sonra bir nesneye sebep diğerine sonuç deriz. Bir nesnedeki değişikliğin diğer nesnede değişikliğe sebep olduğunu yaşantılarız ama aslında bu nesneler arasında gerçek bir bağ yoktur. Zihnin bir olayın diğer olayı takip ettiğini beklemesine yol açabilecek olan sadece yaşantıların sık sık tekrarlarıdır. (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • ''Dilin sosyal gerçekliğin çoklu muhtemel versiyonlarına imkan sağlayan bu hususiyeti aynı zamanda argümantatif ve retoriksel bir bağlam yaratmaktadır (Billig, 1991). Söylem her zaman için duruma aittir yani konuşmalar/metinler birbiri ardısıra gelen etkileşime, bağlama gömüktür. Bu sebeple söylemleri etkileşim sırasındaki bağlam içinde, durum içinde konumlandırmak gerekir. Biz buna bağlama gömüklük diyebiliriz. ..Bundan kasıt kurulan gerçeklik versiyonunda inşa edilen anlam ya da söylemin işlevsel olduğudur, bu versiyon sizi kazanmak için ikna edici olmak zorundadır (Wetherell, 2001).'' (Psikolojide Söz ve Anlam Analizi)
  • Kartezyen paradigmada rasyonalist (akılcı) felsefeciler ideaların nihayetinde zihin tarafından üretildiğini savunur. Empirist (Görgülcü) felsefeciler ise zihne, dış dünya ile yaşantı-deneyim sonucu taşındığını iddia eder. (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)
  • Hep şöyle bir örnek verilir; satranç taşları ile satranç oyununu, dil ile kelimelere benzetmek mümkündür. Satranç taşları kendi başlarina bir anlamı olan taşlar değildir (fildişinden ya da ahşaptan oyulmuş objelerdir), ancak ve ancak satranç oyunu esnasında hareket ve hamleler içinde bir anlam kazanırlar (tahtada şah denilen taşı sürdüğünüzde artık rakibinizi mat edebilirsiniz, ya da oyuna piyonlarınızı sürerek başlarsınız vs.). Benzer şekilde bir kelime de anlamını, kullanıldığı dil oyunundaki bağlamda kazanır (Demir, 1997). (Psikolojide Bilginin Eleştirel Arkaplanı)