Sulhi Dölek kimdir? Sulhi Dölek kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Türk Yazar, Senarist Sulhi Dölek hayatı araştırılıyor. Peki Sulhi Dölek kimdir? Sulhi Dölek aslen nerelidir? Sulhi Dölek ne zaman, nerede doğdu? Sulhi Dölek hayatta mı? İşte Sulhi Dölek hayatı... Sulhi Dölek yaşıyor mu? Sulhi Dölek ne zaman, nerede öldü?

Türk Yazar, Senarist Sulhi Dölek edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Sulhi Dölek hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Sulhi Dölek hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Sulhi Dölek hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 20 Eylül 1948

Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye

Ölüm Tarihi: 7 Kasım 2005

Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye

Sulhi Dölek kimdir?

20 Eylül 1948'de İstanbul'da doğan Dölek, ilk ve ortaokulu İstanbul Rami'de okudu. Deniz Harp Okulu'ndan sonra Michigan Üniversitesi'ni bitirdi. 1989'a kadar, gemi inşa yüksek mühendisi olarak Deniz Kuvvetleri'nde çeşitli görevlerde bulundu, daha sonra senaristliğe adım attı.

İlk öykülerinden biri 1969 Varlık Yıllığı'nda yayımlandı. Aynı yıl, "Dünya Dönmüyor Artık" adlı tek perdelik bir oyunla Yusuf Ziya Ortaç Armağanı'nı kazanarak Akbaba yazarları arasına katıldı. Sonraki yıllarda öykü ve roman çalışmalarının yanı sıra, dönem dönem, Milliyet, Cumhuriyet gibi gazetelerle Çivi, Nokta, Tempo ve Diyojen gibi haftalık dergilerde, Varlık'ta ve diğer edebiyat dergilerinde mizahi bakışlı yazılar yazdı.

1979'da "Yeşil Bayır" romanıyla Kültür Bakanlığı Çocuk Romanları Yarışması'nda birinci olan Dölek'in başlıca eserleri arasında "Korugan", "Geç Başlayan Yargılama", "Vidalar", "Kiracı", "Teslim Ol Küçük", "Truva Katırı", "Aynalar", "Kirpi" ve "Habis'in Serüvenleri" sayılabilir.

Dölek'in ayrıca "İçimizdeki Yasakçı" adıyla kitaplaşan bir incelemesi, "Üçüncü Kattaki At", "Yeşil Bayır", "Arkadaşım Dede", "Kestane Şekeri", "Her Şeyi Bilen Çocuk', "Küçük Çalgıcılar", "Kahkaha Tarlası" ve "Hayvanlar Alfabesi" adlı çocuk kitapları bulunuyor.

Çok sayıda tiyatro, radyo ve televizyon oyunu bulunan Dölek, Ambrose Bierce'in "Fantastic Fables" adlı kitabını "Karanlığın Kahkahası" adıyla dilimize kazandırdı. "Kiracı" adlı romanı 1987'de sinemaya uyarlandı.

Süper Baba, Külyutmaz, İkinci Bahar, Unutma Beni, Yabancı Damat gibi televizyon dizilerinin yanı sıra, "Truva Katırı" romanından televizyona uyarladığı "Koltuk Sevdası" adlı politik hiciv dizisinin de senaryosunu yazdı.

Sulhi Dölek, geçirdiği beyin kanaması nedeniyle tedavi gördüğü GATA Haydarpaşa Hastanesi'nde 7 Kasım 2005 tarihinde vefat etti.

Sulhi Dölek Kitapları - Eserleri

  • Kirpi
  • Vidalar
  • Korugan
  • Küçük Günahlar Sokağı
  • Kiracı
  • Yeşil Bayır
  • Gülyüzlü Tarlalar
  • Teslim Ol Küçük
  • Habis'in Serüvenleri
  • Aynalar
  • Kahkaha Tarlası
  • Truva Katırı
  • Kestane Şekeri
  • Her Şeyi Bilen Çocuk
  • Geç Başlayan Yargılama
  • Küçük Çalgıcılar
  • Arkadaşım Dede

Sulhi Dölek Alıntıları - Sözleri

  • Genel Sekreter sözümü keserek kampanyanın ne sonuç vereceğinin umrunda bile olmadığını söylemişti.Ona göre Alaattin'in cini bile ülkemizdeki trafik kazalarını azaltamazdı.Önemli olan, kampanyanın gösterişli bir basın toplantısıyla başlamasıydı.Trafik kampanyasından umduğumuz tek yarar, Genel Müdürümüzün adının bütün gazetelerde çıkmasıdır, demişti Genel Sekreter.Bunu unutmayalım. (Truva Katırı)
  • Siz üstünüze almayın dedi Cevdet Bey.Henüz genel müdür benim. Sadece kağıt üzerinde sizsiniz dedi Faruk Bey. Asıl genel müdür benim. Bana bunu yapamazlar diye söylendi Ali Rıza Bey. "Sana mı?"dedi Cevdet Bey. "Sen de kim oluyorsun?" Genel müdürlük hepinizden çok benim hakkım dedi Ali Rıza Bey. Son gülen iyi güler. Dairemiz gitgide ilginç bir yer oluyordu.Düzineyi aşkın genel müdür yardımcısının varlığından doğan karışıklık yetmezmiş gibi,şimdi de genel müdürlerin sayısı çoğalmaya başlamıştı. (Truva Katırı)
  • «Öldürecek babam beni,» diye ağlamaya başladı tahta perdedeki delikten girer girmez. «Ne yaptın ki?» Rakıyı kırdım.» (Korugan)
  • Sözü sonsuzlaştıran kitaptır. Doç. Dr. Ahmet Taner Kışlalı (Yeşil Bayır)
  • Kimi insanlar, anlamlı bir tablo olabilecek hayatımızı bir karikatüre çevirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. (Kirpi)
  • Kızgınken karar vermek fırtınalı havada yelken açmaya benzer. (Kirpi)
  • Konuşamadığı için sürekli olarak düşünüyordu. Düşündükçe de, ne çok yıldır ne çok kişiye ne çok şeyi söylemeyi beceremediğinin ayırdına vuruyordu. (Aynalar)
  • Ya siz?.. Bencillik dalgalarıyla kabaran bir yalanlar ırmağında yıkandığımızı siz yadsıyabilir misiniz?.. Kimsiniz?.. Nesiniz?.. (Aynalar)
  • Yeryüzündeki uzun yolculuk boyunca; beden, benlik, tutkular ve kızgınlıklar gibi, kişinin gereksinimleri de acımasızca inip kalkan zaman çekicinin altında dövüle dövüle biçim değiştiriyordu. Belli bir durağa yaklaşırken, tüm gereksinimler keskin ağızlı tek bir isteğe, kendini anlatma isteğine dönüşüyordu. (Aynalar)
  • Marifet nedir peki? Marifet, dost olmaktır! Her marifet sözcüğünde asayı yeniden vurup ortalığı toza boğarak sürdürdü konuşmasını. Marifet, sevgili olmaktır! Marifet, başkalarının acılarına anlayışlı ve duyarlı olmaktır! İşte bunlar gerçek niteliklerdir! Bunları günün birinde çıkarmak üzere üstümüze giymez, benliğimize temelli katarız. Asasını vura vura arşivin derinliklerine doğru uzaklaştı. Marifet, tokken açları hatırlamaktır! Marifet, vermeyi bilmektir! Marifet, hayatın müziğini yürekte duymaktır!... (Truva Katırı)
  • Onun en büyük ayak bağı ve en büyük talihsizliği, doğrudan doğruya kendisiydi. (Truva Katırı)
  • Hepimizin asıl düşmanı, düşmanlık duygusunun ta kendisi değil midir dostlarım? (Habis'in Serüvenleri)
  • Kimi insanlar, anlamlı bir tablo olabilecek hayatımızı bir karikatüre çevirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. (Kirpi)
  • 'Hepimiz figüranlarız,' diye açıkladı Habis. 'Kimbilir kimlerin çiçek dürbününün içinde duran ve her an kayıp yer değiştirmeyi bekleyen renkli ama önemsiz kağıt parçacıklarıyız.' (Habis'in Serüvenleri)
  • Bize etiket yapıştırmaya kalkan o çok bilmişler; içinde yaşadığımız gerçek olamayacak denli acımasız, çirkin, pis, gürültülü dünyanın, kötülük iplerinden örülmüş yakıcı bir kazak gibi beni boğduğunu söylediğimde, hiçbir kitapta tanımlanmayan olağan dışı bir çılgınlığa kapılmış umutsuz bir hastaymışım gibi ürkekçe ve umarsızca bakıyorlardı yüzüme. Besbelli kendilerini yalnızca olağan çılgınlıklarla sıradan aptallıklar karşısında güvende hissediyorlardı. (Aynalar)
  • İnsan güzel yerlere kaçmak yerine kendi çevresini güzelleştirmeye çalışmalı. (Yeşil Bayır)
  • Bir başka aday, epeyce mürekkep yalamışa benzeyen gözlüklü bir aptaldı. "Biz aptal değiliz efendim," deyip duruyordu. "Sadece yoğun medya bombardımanı ile aptallaştırılıyoruz. Zaten her şeyden önce aptallığın tanımını yapmak gerek. Nedir aptallığın gerçeğe en yakın tanımı? Ne istediğini bilmemek mi? Bindiği dalı kesmek mi?.... (Habis'in Serüvenleri)
  • Eve giderken, bürokrasinin aksayan yönlerinin asıl sorumlusunun politikacılar olduğunu düşündüm.Her şeyden önce kadroyu şişiren onlardı. (Truva Katırı)
  • Utanılacak davranışlar, insanın sırtına yüklenen gereksiz ağırlıklar gibidir. Gücünü bu yükü taşımaya verirsin, başkaları da bundan yararlanmaya kalkar. (Yeşil Bayır)
  • ''İyi ya,'' dedi Bilgi. ''Güneye gidelim öyleyse.'' ''Yoksa batıya mı gitsek?'' ''Benim için tümü bir,'' dedi Bilgi. ''Babamı bulalım da, hangi yön olursa olsun... Önemli olan yönler değil, babamı bulmamız.'' ''Kafasız!'' dedi Suna kardeşine. Ancak çok kızgın olduğu zamanlar böyle kötü sözler çıkardı ağzından. ''Yönlerden rastgele biri değil, yalnızca doğru olanı bizi babama götürür. Bunu bilmiyor musun?'' (Gülyüzlü Tarlalar)