Sungur Savran kimdir? Sungur Savran kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran hayatı araştırılıyor. Peki Sungur Savran kimdir? Sungur Savran aslen nerelidir? Sungur Savran ne zaman, nerede doğdu? Sungur Savran hayatta mı? İşte Sungur Savran hayatı...

Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Sungur Savran hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Sungur Savran hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Sungur Savran hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 5 Ağustos 1946

Doğum Yeri: Ankara

Sungur Savran kimdir?

Ankara'da doğdu. Üniversitede siyasal bilim eğitimi gördü, yüksek lisansını ABD'de tamamladı.Doktorasını iktisat dalında yaptı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde on yıl boyunca asistanlık ve öğretim üyeliği yaptı. 1983 yılında YÖK'ü protesto ederek görevinden istifa etti. Bu tarihten sonra ABD'nin çeşitli üniversitelerinde ders verdi. 80'li yıllarda Yapıt dergisinin yazı kurulunda bulundu, Onbirinci Tez dergisinin kurucuları arasında yer aldı. 1988'de Sınıf Bilinci dergisini kurarak Devrimci Marksist teorik yazılar yayınladı. 90'lı yılların başında Patronsuz, Generalsiz, Bürokratsız Sosyalizm gazetesinin yayın kurulunda yer aldı. Şu an Praksis dergisi Danışma Kurulu üyesi, Devrimci Marksizm dergisi ve Gerçek Gazetesi yazarıdır. Yayınlanmış birçok çevirisi olan Savran, çevirmenliğe devam etmektedir.

Sungur Savran Kitapları - Eserleri

  • Türkiye"de Sınıf Mücadeleleri
  • Kod Adı Küreselleşme
  • Lenin'i Yakmalı mı?
  • Dünya Kapitalizminin Krizi
  • Üçüncü Büyük Depresyon

Sungur Savran Alıntıları - Sözleri

  • Liberal efsanelerin yarattığı yanılsamaların aksine, kapitalizmin beşiği olan Avrupa’da bile devlet, sermayenin ilk birikimi sürecinde, özel olarak da ticaret sermayesinin sanayi sermayesine dönüşümünde, önemli bir tarihsel rol oynamıştır. (...) Ama 19. yüzyılda tek bir ülkede, Asya’nın yeni kapitalist gücü Japonya’da devlet salt özel sermaye birikimine müdahalenin ötesine geçerek sanayinin kapitalist temellerde örgütlenmesini kendi üzerine aldı. Türkiye’nin 30’lu yıllarda izlediği yol işte Japonya tarafından açılmış olan bu yoldu. Bunda Türkiye yalnız değildi. Latin Amerika’nın göreli olarak gelişkin ülkeleri de 30’lu yıllarda aynı yola girmişlerdi. (Türkiye"de Sınıf Mücadeleleri)
  • Meta üretimi birbirinden bağımsız üretim birimlerinin (kapitalist üretim tarzında kapitalistlerin) kendi üretim kararlarını verdikleri ve sonra ürünlerini piyasada yarıştırarak bu kararları topluma onaylattıkları anarşik bir doğaya sahiptir. Planlama ise üretime ilişkin kararların, piyasanın kaprislerinden bağımsız olarak, toplum çapında verildiği bir düzen yaratır. (Kod Adı Küreselleşme)
  • Küreselcilik insanlığa tek ve kaçınılmaz yol olarak, emperyalist kapitalizmin öncülüğünde, sermayenin dizginsiz hareket ettiği, işçilerin ve emekçilerin birbirlerinden koparak atomize olduğu, “insanın insanın kurdu” olduğu bir dünyayı sunar. Bir kadercilik felsefesidir. Küreselciliğin çürütülmesi ve reddedilmesi uluslararası sermayenin ideologlarının savunduğu dünyanın dışında bir dünya olabileceğini kanıtlar. Teorik eleştiri bu başka dünyanın kapısını açar. O dünyaya girmek ise pratik eleştirinin, yani devrimin işidir. (Kod Adı Küreselleşme)
  • AB, dünya sistemi içinde o kadar önemli bir odaktır ki, AB’nin geleceğini tartışmak dünyanın geleceğini tartışmak demektir. (Kod Adı Küreselleşme)
  • 2050 yılının yapısını varsayarak bugün politika yapamazsınız. Küreselcilik bitmemiş bir süreci bitmiş gibi göstererek yanlış kılavuzluk yapmaktadır. (Kod Adı Küreselleşme)
  • ABD, AB içinde Truva atları taktiğini benimseyecektir. Bu Truva atlarının en önemlisi elbette çeşitli tarihsel, ekonomik, politik ve kültürel nedenlerle ABD ile arasında çok özel bir ilişki olan İngiltere’dir. Batı’daki Truva atının yanına ABD şimdi Doğu’da da başta Polonya olmak üzere bir dizi Truva atına sahiptir. Ama Türkiye’nin de ileride benzer bir rol oynayacağı konusunda umutludur. (Kod Adı Küreselleşme)
  • 1960’lı yılların AP’sinin DP’nin mirasçısı olduğu kuşkusuz doğrudur. Ama önemli bir kayıtla: DP içinde sanayi burjuvazisi tâbi bir unsurken, AP bünyesinde yönetici güç bu sınıf dilimidir. (Türkiye"de Sınıf Mücadeleleri)
  • İnsan düşüncesinin nesnel doğruya ulaşıp ulaşamayacağı sorusu, teorik değil pratik bir sorudur. İnsan, düşüncesinin doğruluğunu yani gerçekliğini, şaşmazlığını ve gücünü pratikte kanıtlamak zorundadır. (Lenin'i Yakmalı mı?)
  • Foucault cezaevi, tımarhane, kışla gibi kurumların yanı sıra okul ve üniversiteyi de disiplin kurucu kurumlar olarak niteler. (Kod Adı Küreselleşme)
  • AB’nin bir proje olarak başarısı garanti değildir. Ama gidişat o yöndedir. Ne var ki, bu gelişmenin insanlığın hayrına olacağını söylemek çok daha zor. AB’nin dev bir ekonomik ve politik güç halinde ABD’nin karşısında yükselmesi, bazılarının düşündüğü gibi, dünyada demokrasi ve barışa katkıda bulunmak yerine, koşullara bağlı olarak bu iki emperyalist odak arasında dünyanın bölüşümü konusunda rekabeti ve çelişkileri derinleştirerek yeni bir dünya savaşının dahi insanlığın gündemine girmesine yol açabilir. (Kod Adı Küreselleşme)
  • Bir ulus kendi kurtuluş mücadelesini veriyorsa başka bir ulusu baskı altına alamaz (Türkiye"de Sınıf Mücadeleleri)
  • ABD’nin AB’ye yaklaşımı, başlangıçta destek, sonra da esas olarak kontrol altında tutma ve içeriden denetleme biçiminde olmuştur. Dışarıdan denetim aracı esas olarak NATO’dur. NATO başlangıçtan itibaren, Sovyetler Birliği’ne yönelik bir savaş aygıtı olmanın yanı sıra, ABD’nin Avrupa üzerindeki hegemonyasının da baş aracı olmuştur. (Kod Adı Küreselleşme)
  • Sınıf mücadelesi artık moda değil, Aydınlar sınıf mücadelesinden söz etmekten hoşlanmıyorlar, söz edenleri de geçmişin aşılmış dünyasından arta kalmış kalıntılar gibi görüyorlar.. (Türkiye"de Sınıf Mücadeleleri)
  • "Neden toplanmış bekleşiyoruz pazar yerinde? Barbarlar gelecek bugün. Neden böyle hareketsiz Senato? Boş oturuyor Senatörler, yasalarla uğraşacaklarına? Çünkü barbarlar gelecek bugün. Senatörler neden uğraşıp dursun yasalarla? Barbarlar gelince yapacak nasıl olsa" (Türkiye"de Sınıf Mücadeleleri)
  • Günümüzün emperyalist karaktere sahip kapitalizmi öylesine ağır çelişkilerle karşı karşıyadır ki, bu çelişkilerin birinin ya da birkaçının olgunlaşarak patlayıcı bir karakter kazanması halinde dünya kapitalist sisteminin bir kargaşaya yuvarlanması, 1930’lu yılları bile aratacak bir parçalanma yaşaması, yani “küreselleşme”nin tam karşıtına dönüşmesi sadece bir olasılık değil, yüksek bir olasılıktır. (Kod Adı Küreselleşme)
  • "Kaçınılmaz olan" mücadeledir, bilinç değil. (Lenin'i Yakmalı mı?)
  • Sermaye tarihsel gelişimi içinde, sürekli olarak, bir yandan kendi dışında oluşmuş dışsal engellerle, bir yandan da kendi çelişkili hareketi sonucunda oluşmasına yol açtığı içsel engellerle karşılaşır. Sermayenin gelişmesinin tarihi aynı zamanda bu engellerin ortadan kaldırılması ve koşulların sermayeye uygun hale getirilmesi için verilen mücadelelerin tarihidir. (Türkiye"de Sınıf Mücadeleleri)
  • Adı üstünde “çokuluslu” bir şirket, daha da ileri gidilirse “ulusötesi” bir şirket nasıl olur da “ulusal sermaye” sıfatıyla nitelenebilir? Burada son dönemde kapitalist dünya ekonomisi hakkında geliştirilmiş olan en yaygın ve köklü efsaneyle çarpışmak zorundayız. Bu yaygın efsaneye inat vurgulamak gerekiyor: Çokuluslular sermaye kontrolü bakımından bütünüyle ulusal şirketlerdir. Microsoft, Cisco, Hewlett Packard, General Motors, Ford, Chrysler, General Electric, WalMart Amerikan şirketleridir; Citibank ve Chase Manhattan Amerikan bankaları. Mercedes Benz, Volkswagen, Siemens, BASF, Metalgesellschaft Alman şirketleridir, Deutschebank Alman bankası. Toyota, Mitsubishi, Honda, NEC, Sony Japon şirketleridir, Mizuho Finans Grubu ve Mitsubishi Tokyo Finans Grubu Japon bankaları. Kimse bu şirketlerin ulusal aidiyetini yadsıyacak tek bir kanıt gösteremez, zaten kimse göstermeyi denememiştir bile. Esasında tersi yapılır. “Küreselleşme” teorisyenleri “ulusötesi” şirketten söz ederken, Fortune dergisi her yıl yaptığı 500 büyük şirket sıralamasında hangi ülkeden kaç şirketin sıralamada yer aldığını da belirtir. Sermayenin uluslararası merkezileşmesi, yani farklı uluslardan sermayelerin iç içe geçmesi, sadece farklı ulusların zaten bir birleşme sürecini (sancılı biçimde de olsa) yaşamakta olduğu Avrupa’da dikkate değer bir düzeye ulaşmıştır (Airbus, askeri malzeme yapımı vb.) Bunun dışında sermaye temel olarak hâlâ ulusal bir karakter taşır. (Kod Adı Küreselleşme)
  • Kitlesinin kat kat üstüne çıkması gereken entellektüel kapasitesinin önemini kavrayamadıkları içindir ki bütün kendiliğindenci akımlar parti içinde aydın düşmanlığı yaparlar. (Lenin'i Yakmalı mı?)
  • II. Enternasyonal’in devrimci Marksist sol kanadı (...) Bu kanat sömürgeci yayılma siyasetine ve militarizme şiddetle karşı çıkıyordu. Bu konularda devrimci kanadın önerdiği, sınıf mücadelesinin derinleştirilmesi ve kapitalizmle birlikte emperyalizmin de yeryüzünden silinmesiydi. (Kod Adı Küreselleşme)