Uygar Şirin kimdir? Uygar Şirin kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Sinema Yazarı ,eleştirmen Uygar Şirin hayatı araştırılıyor. Peki Uygar Şirin kimdir? Uygar Şirin aslen nerelidir? Uygar Şirin ne zaman, nerede doğdu? Uygar Şirin hayatta mı? İşte Uygar Şirin hayatı...

Sinema Yazarı ,eleştirmen Uygar Şirin edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Uygar Şirin hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Uygar Şirin hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Uygar Şirin hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1972

Doğum Yeri:

Uygar Şirin kimdir?

Uygar Şirin, 1972 yılında doğdu. Galatasaray Lisesi'ni ve Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitirdi. 1994’te “Antrakt” dergisinde film eleştirileri ve sinema yazıları yazmaya başladı.

1996’da çekilen “Karışık Pizza” adlı filmin senaryosuna Tamer Baran’la birlikte imza attı. 1997’de profesyonel metin yazarlığı da yapmaya başladı. Uzun yıllar süren sinema yazarlığı boyunca okuma zevki veren, sinemaseverle edebiyat okurunu buluşturan özgün bir biçem geliştirmeyi başarmıştır.

Uygar Şirin'in ilk romanı olan "Anne Tut Elimi", 2004 yılında yayımlandı. 11 yaşında bir kızın gizemli dünyasını işlerken kullandığı akıcı anlatım ve insan gerçeğine sade, alçakgönüllü yaklaşımıyla çeşitli övgüler aldı.

2010'da vizyona giren "Ses"in senaryosunu yazdı.

Uygar Şirin sinema yazılarını halen aylık "Sinema" dergisinde sürdürmektedir.

Uygar Şirin Kitapları - Eserleri

  • Karışık Kaset
  • Anne, Tut Elimi
  • Yusuf'un Rüyası
  • Büyük Deniz Yükseliyor

Uygar Şirin Alıntıları - Sözleri

  • Baba doğayı sever ve ona meydan okur, doğa babayı alır. Yusuf doğanın gövdesine sığınıp uyur. Doğanın/ Tanrı'nın devasa kolları misali toprağa uzanan o ağacın dibinde "Yumurta", "Süt" ve "Bal"ın tüm Yusufları bir olur. (Yusuf'un Rüyası)
  • Yaşlanmanın korkutucu yanı ölümün yaklaşması değil, gerçekleştiremediğin hayallerin için kurduğun ''Canım, nereden baksan daha önümde .... yıl var'' cümlesindeki boşluğa yazdığın sayının giderek küçülmesi. (Karışık Kaset)
  • bize kısa film senaryoları yazdırdılar. kısa film dediğim, 1 dakikalık filmler. sonra oktay hoca bize birtakım kameralar verdi. “içine 3-3.5 dakikalık film koydum” dedi, “1 dakikalık filmi çekmek için yeter”. biz aldık kameraları, çıktık, şehre dağıldık. kimi hayvanat bahçesinde bir şey çekiyor, kimi tren yolunda... ben de deniz kenarında balık tutan birini çekmeye koyuldum. taner’le birlikteyiz. taner’in kamerasına bakıyorum, kamera çalışıyor, takır takır bir şeyler çekiyor. 3 dakika ne ki, 5 dakikadır dönüyor makarası. kendi kendime “içinde film olsa durması lazım, nasıl bir şey taktılar acaba?” diyorum. ama açamıyoruz kameraları. sıkı sıkı tembihlediler bize, “bu rus kameraları bilmem nedir, açarsanız şurası yanar, burası patlar, pili biter” falan gibi şeyler dediler, korkumuzdan kamerayı açamıyoruz. döndük okula. oktay hoca “aferin çocuklar, ilk filminizi çektiniz, hayırlı olsun, açın kutuları” dedi. kutuyu açtık, içinde film milm yok, hiçbir şey yok. hoca kamerayı gösterdi, “film sadece bununla çekilmez, akılla çekilir. kaydedilir ama görünmeyebilir” dedi. (Yusuf'un Rüyası)
  • Konuşmamak yetmiyor artık. Ben artık duymak da istemiyorum. (Anne, Tut Elimi)
  • Anlamıyorsun baba. Onların beni hayata bağladığını sanıyorsun. Oysa onlar beni hayattan koparıyor. Korkunun tek bir türü olduğunu sanıyorsun. Karanlıktan korkmak gibi, örümcekten korkmak gibi... İnsanın, kendine güvenmekten veya güçlü olmaktan korkabileceğini bilmiyorsun. Hayatın, saçma sapan, insanın anlayamayacağı bir şey olduğunu anlamıyorsun. Ama ben hayatın kabusa benzeyebileceğini biliyorum. Çünkü benim hayatım kabus gibi. Benim hayatımı aklını kullanarak anlayamazsın. Sana bir şey söyleyeyim , baba. Kendi başına mutlu olamayan bir insan, başka biriyle de mutlu olamaz. Biz de, ikimiz de, tek başımıza mutlu değiliz... (Anne, Tut Elimi)
  • "Sonuçta iş öyle bir yere geldi ki 20 yıldır birlikteydik ama daha ilişkimiz başlamamıştı." (Karışık Kaset)
  • Ben küçücük bir kız, heyecanlı Oyuncaklarım tahtadandı Hepsi kırıldı Yapıştırdım. (Anne, Tut Elimi)
  • Baba doğayı sever ve ona meydan okur, doğa babayı alır. Yusuf doğanın gövdesine sığınıp uyur. Doğanın/ Tanrı'nın devasa kolları misali toprağa uzanan o ağacın dibinde "Yumurta", "Süt" ve "Bal"ın tüm Yusufları bir olur. (Yusuf'un Rüyası)
  • "Bir erkeğin ancak aşık olduğunda bu kadar düşünceli olabileceğini fark edeceğini umdum." (Karışık Kaset)
  • Ağlamak istemiyorum artık. Artık ağlamak istemiyorum. (Anne, Tut Elimi)
  • Ölüm geride kalanları, inançlı ya da inançsız, mantıklı ya da duygusal olduklarına bakmadan, başların büyük bir teslimiyetle öne eğildiği, herkesin ''kader''den, ''ecel''den ve ''vakit''ten söz ettiği, genç ölmemek, sırayı bozmamak ve çok acı çekmemek dışında her şeyin anlamını yitirdiği bir dünyada buluşturuyor. İnsanı bir gün önce tüm benliğiyle karşı koyduğu şeylere inandırıveriyor, hayatta ağzına almadığı lafları tüm samimiyetiyle söyletiyor. Ama sadece bir günlüğüne. Ölüm geride kaldığında herkes eski haline dönüyor. (Karışık Kaset)
  • Hayattan elimi eteğimi çektim. Sana küstüm. Kendime küstüm. (Anne, Tut Elimi)
  • “Bazen küçük bir sessizlik yıllara yayılır, bazen dünyanın gürültüsü tek bir güne toplanır.” (Karışık Kaset)
  • Bazen küçük bir sessizlik yıllara yayılır, bazen dünyanın gürültüsü tek bir güne toplanır. (Karışık Kaset)
  • Hiçbir şey için uğraşmak istemiyorum, o yüzden "Ne fark eder" diyorum. (Anne, Tut Elimi)
  • aslında bugün hayatımıza şiirin aynasından bakamadığımız için derinleşmek, durduğumuz zemini anlamak konusunda biraz zorlanıyor olabiliriz. ben sanatın ana kaynağını hep şiir olarak düşündüğümden, şiirin süzgecinden geçmemiş, şiirin matematiğinden ve geleneğinden kopmuş bir sinemanın, resmin, tiyatronun kalplere ve bu coğrafyanın insanlarına çok sirayet edemeyeceğini düşünüyorum. (Yusuf'un Rüyası)
  • insan hep aynı da içindeki bazı dengeleri değiştiriyor. aslında o kibir orada duruyor hala, tekrar gösterebilir kendini, bütün mesele onunla mücadele etmek. hatta buna değişim değil, hakikate giden yol dememiz lazım. (Yusuf'un Rüyası)
  • “yumurta”nın merkezinde kader var. zeki demirkubuz filmlerinin aksine, “insanın çekmeye yazgılı olduğu acı” anlamındaki kader değil bu, “hayatı dipten ve geriden kuşatan kozmik bir mekanizma” olarak kader. kaçmaya çalıştığınız yerleri, insanları, duyguları, deneyimleri ısrarla önünüze seren, gitmeniz gereken yolu tekrar tekrar karşınıza çıkarıp bazen bir seçenek, bazen bir mecburiyet olarak sunan bir mekanizma. (Yusuf'un Rüyası)
  • Başka bir şey yapalım. Televizyon seyredelim, istersen. İstersen dışarı çıkalım. Yemek yiyelim. Ya da gidip yatalım. Ama konuşmayalım. Konuşmak hiç bir zaman işe yaramaz. Ortalığı karıştırır. Küçük şeyleri büyütür. Bir kere konuşunca, artık bir daha konuşmamış ya da duymamış gibi yapamazsın. Ben biraz da bu yüzden sustum baba. (Anne, Tut Elimi)
  • -niye ayrıldınız? -müzik zevklerimiz uymadı... (Karışık Kaset)