Valerio Massimo Manfredi kimdir? Valerio Massimo Manfredi kitapları ve sözleri
İtalyan Tarihçi ve Yazar Valerio Massimo Manfredi hayatı araştırılıyor. Peki Valerio Massimo Manfredi kimdir? Valerio Massimo Manfredi aslen nerelidir? Valerio Massimo Manfredi ne zaman, nerede doğdu? Valerio Massimo Manfredi hayatta mı? İşte Valerio Massimo Manfredi hayatı...
İtalyan Tarihçi ve Yazar Valerio Massimo Manfredi edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Valerio Massimo Manfredi hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Valerio Massimo Manfredi hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Valerio Massimo Manfredi hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 8 Mart 1942
Doğum Yeri: Castelfranco Emilia, İtalya
Valerio Massimo Manfredi kimdir?
Valerio Massimo Manfredi, bilimsel yayınlarının yanında, antik dünyayı ve kahramanlarını konu alan birçok popüler kitap da kaleme alarak, tarihi güncel bir dille binlerce okura taşıdı. Bunun yanı sıra, çeşitli İtalyan gazetelerine tarih hakkında makaleler yazmaktadır.
Valerio Massimo Manfredi Kitapları - Eserleri
- Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya
- Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları
- Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi
- Ejder İmparatorluğu
- Odysseus
- Odysseus
- Hayalet Kalesi Büyülü Rüzgar Sayı: 1
Valerio Massimo Manfredi Alıntıları - Sözleri
- "Uzun yaşamın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu kimse söyleyemez." (Odysseus)
- "... Tuhaf, yaralılarını kendi hekimlerime tedavi ettirdim ve ölülerini şanla gömdürdüm." dedi İskender. "Sorun da bu işte. Pers'ler ölülerini gömmezlermiş." "Ne?" "Pers'ler toprağı ve ateşi kutsal, cesedi murdar sayıyor, bu nedenle ölüyü gömmekle toprağı zehirlediklerini, bizim yaptığımız gibi yakmakla da onlar için bir tanrı olan ateşi kirlettiklerini düşünüyorlar. Cesetlerini tepelerde, dağlarda inşa ettikleri yüksek kulelere koyup zamanla çürümelerini, yırtıcı kuşlara yem olmalarını sağlıyorlar. Bu yapılara da "sessizlik kuleleri" adını veriyorlar." İskender, tek bir söz bile etmedi. Kalkıp kendi çadırına yürüdü. Değer verdiği bir ulusun geleneklerini anlamayıp, istemeden de olsa ters davrandığı için utanıyordu. " Üzülmemelisin bunu bilemezdin.." dedi onun hala hüzünlü olduğunu gören Eumenes. " Onun için değil, düşünüyordum da.. " " Neyi?" "Perslerin şu geleneklerini.." "Bence hala göçebe oldukları döneme ilişkin bir töreyi koruyorlar.." "Törenin büyüklüğü de burada zaten, atalarını unutmadıklarını gösteriyor bu. Dostum şunu bil ki, eğer savaşta ölürsem ben de sonsuzluğa dek o sessizlik kulelerinde uyumak isterim!" (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
- "Kral o olacak," dedi Ephestione. "Bir bahçıvan mı?" diye sordu şaşkınlıkla çevirmen. "Evet. Kendisinin bile olmayan bir bahçenin bitkilerini kurtarmak için ölmeye hazır olan bir adam, halkını korumak ve kentini onurla geliştirmek için kimbilir neler yapar?" (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
- Sisygambis yaşlı gözlerini kaldırdı ve içini çekti: "Sonuç ne olursa olsun, benim için yaslı bir gün olacaktır. İşler nasıl giderse gitsin, savaşın sonucu ne olursa olsun benim için fark etmeyecektir. Sen yenersen ben oğlumu ve ülkemi, kaybedersen ya da öldürülürsen, sevmeyi öğrendiğim bir insanı yitireceğim. Bana bir oğul sevecenliğiyle davrandın ve bütün aileme hiçbir hükümdarın gösteremeyeceği kadar saygı gösterdin. (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
- Dikkatli ol. Bir aslan her zaman aslandır. Yaşlandığında bile. (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
- Sözlerin, kılıçlardan daha öldürücü olabildiğini bilmiyor muydun? (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
- Uçsuz bucaksız topraklarda büyük ordular yok olmuş, geriye yalnızca anıları kalmıştır. (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
- “Önce ay battı sonra da yedi yıldızı ülkerin Gece yarısı, akıyor çağ, yalnızım yatağımda.” (Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya)
- Lysippos şaşkınlık içinde, sessizce kralını dinliyordu; nasırlı büyük elleri kımıltısız bedeninin yanında sarkıyordu. İskender onun ellerini tuttu; "Bu eller mucize yaratabilir, biliyorum. Üstesinden gelemeyeceğin hiçbir şey yoktur, yeter ki iste. Sen benim gibisin Lysippos; bu nedenle senden başka hiçbir heykeltıraş benim heykelimi yapamaz. Biliyor musun, Mieza'daki evimizde benim ilk portremi yaptığın gün, Aristotales ne demişti? "Tanrı varsa, Lysippos'un ellerine sahiptir.' Şimdi şehit arkadaşlarımı tunçta canlandıracaksın. Bunu yapacak mısın?" "Yapacağım İskender ve bu dünyayı hayrete boğacak bir yapıt olacak. Sana yemin ediyorum." (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
- Ve şimdi gitme zamanıdır; ben ölüme, sizler yaşama... (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
- Hiçliğin içinde yok olup gitmeden önce insanoğlu yaralara, hastalıklara, acılara ve ölüme katlanmak zorunda kalıyor. Ama saygın bir biçimde davranmak, elinden geldiğince yüce gönüllülük göstermek insanın seçimi ve becerisidir. Dünyaya gelirken insana tanınmış olan tek onur, sonsuz gecenin karanlığı başlamadan parlayacak tek ışık budur. (Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya)
- "Sen gerçekten dünyanın yuvarlak olduğunu mu düşünüyorsun?" diye sordu Aristotales'e. "Böyle düşünmüyorum. Bundan eminim," dedi düşünür. "Tutulmalarda dünyanın ay üzerine düşen gölgesi yuvarlaktır. Ve bir geminin önce güvertesinin, sonra direğinin yok olduğunu görürsün. Yaklaşan bir gemide de tersi olur." (Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya)
- Hiçbir insan, yaşadığına fazla sevinmemelidir. Çünkü ertesi gün kendisini neyin beklediğini bilemez. (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
- "Bir adam özgürlüğünü kaybettiğinde her şeyini kaybetmiştir. Özgürlüğünü kaybetmekten daha kötü tek bir şey var bu hayatta: hayatını kaybetmek." (Odysseus)
- "Neden söz ediyorsun?" Adam fenerini suyun kaynadığı kayanın duvarcığına yaklaştırarak Kral'ın bilmediği harflerle kazılmış bir yazıyı aydınlattı. "Şundan söz ediyorum," dedi yazıyı göstererek. "Peki sen okumayı biliyor musun?" Kahinin sesi tuhaflaştı, sanki boğazından bir başkasının sesi çıkmaya başlamıştı: Asya'nın efendisi geliyor, Gözlerinde hem gündüzü, Hem geceyi taşıyan adam. (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
- "Tanrılar benim düzeyimde olan tek düşmanımla dürüst bir karşılaşmayı bana çok gördüler," (Büyük İskender 2 - Anadolu'nun Kapıları)
- "Babana hayrandım, onu kendime layık tek hasım olarak görüyordum ve günün birinde onunla teke tek dövüşebilmenin hayalini kuruyordum. Onu asla zehirletmeyi düşünmedim; ben düşmanlarımla yüz yüze karşılaşmayı, kılıcımı ve mızrağımı kullanmayı yeğlerim. Annene gelince; aslında kurban benim; her an onu düşünüyorum, uykularım ve huzurum kaçtı. Aşk bir tanrıya ait olan, önlenemeyen, kaçınılmaz bir güçtür. İnsanoğlu yağmuru ve güneşi, doğumu ve ölümü engelleyemediği gibi, ne aşktan kaçabilir, ne önüne geçebilir." (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
- Nomen est omen. ( Kaderin adında gizlidir.) (Ejder İmparatorluğu)
- Asya'nın kralı, orduların güçlü efendisi, Bir yıldırımın çarptığı ağaç gibi yatıyor yerde. Terkedilmiş bir ağaç kütüğü gibi, adsız bir bedenle... (Büyük İskender 3 - Dünyanın Hâkimi)
- Ama her kadının evladını dünyaya getirirken kendisine yalnızca bir başka kadının dokunmasını istediğini bildiğinden ebeye öncelik tanıdı. Ne olsa yeni bir can yaratılırken çekilen yalnızlığı ve acıyı ancak bir kadın anlayabilirdi. (Büyük İskender 1 - Makedonya'dan Anadolu'ya)