Yusuf Güldür kimdir? Yusuf Güldür kitapları ve sözleri
Yazar Yusuf Güldür hayatı araştırılıyor. Peki Yusuf Güldür kimdir? Yusuf Güldür aslen nerelidir? Yusuf Güldür ne zaman, nerede doğdu? Yusuf Güldür hayatta mı? İşte Yusuf Güldür hayatı...
Yazar Yusuf Güldür edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Yusuf Güldür hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Yusuf Güldür hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Yusuf Güldür hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1984
Doğum Yeri: Kastamonu-Çatalzeytin
Yusuf Güldür kimdir?
1984 yılında, kastamonu-Çatalzeytin'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünü 2006 yılında bitirdi.
Çeşitli özel eğitim kurumlarında çalıştı. Üniversite yıllarından başlayan yazma merakı, beraberinde pek çok çalışmayı getirdi. Kendi imkanlarıyla çıkardığı birkaç kitaptan sonra profesyonel anlamda yazarlığa başladı. Bu arada çeşitli edebi dergilerin yazı heyetlerinde, hem yazar hem de yazı seçim üyesi oalrak görev aldı. Özellükle tarih alanında çalışmaları bulunan yazar, tarihteki abide şahsiyetlerin taşıdığı ulvi ruhu, önemli bir okur kitlesine özümsetme ilkesini benimsedi.
Tarih sevgisiyle ççalışmalarına büyük bir gayretle devam eden yazar, evli ve bir çocuk babasıdır.
Yusuf Güldür Kitapları - Eserleri
- Mankurt
- Esrar-ı Beka
- Selahaddin Eyyubi
- Projeler Sultanı Abdülhamid Han
- Cahit Zarifoğlu
Yusuf Güldür Alıntıları - Sözleri
- Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bu kadar istihbarata rağmen 63 Mehmetçik nasıl olur da eşkıyanın kucağında buluverirdi kendini? (Esrar-ı Beka)
- Neden bir türlü vazgeçmiyorlardı bu Türkler? Ne zaman büyük bir plan yapılsa hep muhteşem bir Türk ortaya çıkıyor, tüm planın köküne benzin döküp ateşe veriyordu. (Esrar-ı Beka)
- Hazreti Süleyman, bir karıncanın bir yılda kaç buğday tükettiğini merak edip sorar. Bir buğday tanesi cevabını alınca da bunu denemeye karar verir ve bir karıncayı bir buğday tanesiyle birlikte bir kutuya hapseder. Aradan geçen koca bir yıldan sonra kutuyu araladığında karıncanın hâlâ yaşadığını ve buğdayın sadece yarısının yenmiş olduğunu görür. Hak vergisi olan lisan kabiliyetiyle ve taacüple sorar karıncaya: "Sen ki bir yılda bir buğday tanesi yemez miydin? Neden sadece yarısını yedin? " Karınca Hak Teala'nın izniyle dile gelip, o ibretlik dersi salıklar kudretli Nebiye: "Rızkımı Allah verirken elbet bir buğday yerim. Ama sen verince, beni bir yıl içinde unutabileceğin endişesiyle, iktisat ettim ve sadece buğdayın yarısıyla iktifa ettim. Sen beni unutursun ey Süleyman ama Allah unutmaz. Yaratıcı. Yarattığı hiçbir şeyi unutmaz. " (Selahaddin Eyyubi)
- 1892'de Avusturyalı Yahudi gazeteci Teodor Herlz tarafından, İsviçre'nin Basel şehrinde düzenlenen 1.Siyonist Kongresi, dünyanın başına açılacak en büyük belanın da ilk kıvılcımıydı. (Esrar-ı Beka)
- Esrar-ı Beka, Sultan Hamit'te pinhandı ve Sultan Hamit de aşkta pinhan... İsimsiz kahramanlara ruh olacak mirası Nizamülmük'ten devralan Sultan Abdülhamit Han... (Esrar-ı Beka)
- Unutmayın ki, zahmet ile rahmet arasında, sadece bir nokta farkı vardır. (Selahaddin Eyyubi)
- Bu millet, en zor zamanlarında, en büyük kahramanları yetiştirmeyi nasıl başarıyordu? (Esrar-ı Beka)
- Kimseyi tanıyamazsın ; Kıyafetinden , yüz çizgisinden .... (Cahit Zarifoğlu)
- "Bir incelik gösterin, incinmesin gönlüm. (Cahit Zarifoğlu)
- İdeolojo, toplumun farklı kesimlerinden insanları kullanabilmek için ortaya atılan bir oyuncaktan başka birşey değildir Sevda Hanım. Bu şekilde farklı ideolojiler imal edip, çok gemiş bir katil portföyüne sahip oluyorlar. Dahası toplumu birbirine düşürüp kaos çıkarmak için de bu idelojik çeşitliliğe muhtaclar. (Mankurt)
- Her şey zamanında guzel... Bizler yaşlanınca, elden ayaktan düşünce buluyoruz nedense caminin yolunu.Sanki çöplük de hayatla işi bitenler geliyor buraya. Oysa hic, gençle bir yaslinin ibadeti aynı olur mu? (Mankurt)
- Belayla savaşmanın ilk şartı, belaya meydan okumaktı... (Mankurt)
- Evet, bir Yavuz geçmişti tahta, bir cülus yaşanmıştı en ihtişamlı bereketiyle. Ama bu Yavuz sakin, ama bu Yavuz temkinli, ama bu Yavuz, yılan deliğinden Osmanlı mülkünü salimen geçirmek zorunda olan bir Yavuz... İhanetin kanattığı coğrafyayı tekrar fethe girişecek, hasta adamın en güçsüz döneminde düvel-i muazzamayla kıta kapma oyunu oynayacak, her gün bin yıldırımın kasırgalarla yağdığı Devlet- Âliye'ye paratoner olacak bir Yavuz. (Esrar-ı Beka)
- Daracık mezar çukurunu görünce âdeta sendeledi Selehaddin. "Ey cihat meydanlarına sığmayan koca yiğit! Şimdi şu daracık makbere mi sığacaksın?" (Selahaddin Eyyubi)
- Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim. (Cahit Zarifoğlu)
- Bize sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan gerek. Cahit Zarifoğlu (Cahit Zarifoğlu)
- "insan ne garip varliktir, kimisi idealleri uğruna herseyi feda ederken, kimisi de nefsi ugruna ideallerini feda ediyor" (Mankurt)
- Vatan bize evlattan da eşten de daha kutsaldır. (Mankurt)
- "Gülü sevip dikenine katlanacağına papatyayı sev." (Cahit Zarifoğlu)
- Biz sadece vatan için varız. Yaşarsak da vatan için, ölürsek de. (Mankurt)