PDR Uzmanı Özçelik: Üniversiteye gidecek öğrenciler ilk olarak maneviyattan ayrılmamalı

EĞİTİM

Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmeni Muhammed Beşir Özçelik, YKS sürecinden sonra üniversiteye gidecek öğrenciler için önemli uyarı ve tavsiyelerde bulunarak, "Ailelerin öğrencilerden en büyük isteği olan manevi bir ortamdır. Dolayısıyla maneviyattan ayrılmamak gerekiyor." dedi.

YKS tercihleri 1 Ağustos tarihi itibariyle başladı. 13 Ağustos'a kadar sürecek olan tercih döneminden sonra üniversiteye geçişler yaşanacak.

Milyonlarca öğrenci ilk üniversite heyecanıyla sabırsızlanırken, yeni bir atmosfer olan üniversite ve kampüs hayatı kendilerini bekliyor.

Konuyla ilgili mikrofonu aracılığıyla öğrenci ve velilere önemli tavsiyelerde bulunan Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmeni Muhammed Beşir Özçelik, maneviyatın önemine vurgu yaptı.

"Barınma ve burs için iyice araştırma yapılmalıdır"

İlk üniversite heyecanı yaşayacak öğrencilerin barınma ve burs konusunda yeterince araştırma içerisinde olmaları gerektiğini ifade eden Özçelik, "YKS üniversite tercihleri bugün itibariyle başlamıştır. Bugün, 1 Ağustos’ta başlayıp 13 Ağustos’a kadar sürecek olan bu tercih süreci gerçekten çok önemlidir. Öğrenci, üniversiteye ilk gittiği zaman ya da gitmeden önce tercih sürecinde, gideceği üniversitenin barınma durumuna özellikle dikkat etmelidir. Yani yurt olarak nerede bulunduğu, üniversiteye uzaklığı ne kadardır? Özellikle büyük şehirlerde bu büyük bir sorun olabiliyor. Üniversite yeriyle yurt yeri çok uzak olabiliyor. Bu da öğrenci için adeta bir işkenceye dönüşebiliyor. Bu yüzden öğrencinin tercih listesinde yazdığı üniversitelerin yurtları nerede, eğer devlet yurtları çıkmazsa hangi yurtlara yönelmesi gerektiği, bu yurtların yakın mı uzak mı olduğu gibi konulara dikkat etmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.

İlk yıl ders notlarının öğrenci için önem arz ettiğini belirten Özçelik, "Öğrenci, üniversiteye ilk gittiği zaman tabii büyük bir heyecan yaşıyor. Yeni bir şehir, yeni arkadaşlıklar, yeni bir ortam… Bu durumda neye dikkat edeceğini şaşırabilir. Burada ilk olarak öğrencinin alacağı derslere ve bu derslerin notlarına dikkat etmesi gerekir. Çünkü eğer dersleri geçemezse ilerleyen zamanlarda sıkıntı yaşayabilir. Sonraki aşamada ise üniversitenin sunduğu imkânlar; kütüphanesinden faydalanma durumu, sosyal etkinlikleri ve bulunduğu sosyal ortam önem kazanır. Özellikle ilk yıl, notların yüksek tutulması sonraki senelerin daha rahat geçmesinde önemli bir adım oluşturur." dedi.

İlk kampüs hayatında beklenen fırsat ve tehlikelere de değinen Özçelik, şunları söyledi:

“Kampüs hayatı fırsatlarla doludur. Hele ki üniversite şehre yakınsa, gezebileceği yerler çoksa bu büyük fırsatlara dönüşebilir. Fırsatlar dediğimiz aslında kulüp etkinlikleri, katılacağı konferanslar ve üniversite dışında alacağı eğitimlerdir. Eğer gittiği bölümle alakalı eğitimler ve etkinlikler olursa, bu onun sonraki iş hayatı ve kariyerinde büyük bir fayda sağlar. Ancak bunun tam tersine tehlikeler de vardır. Öğrenci bulunduğu ortamda üniversiteyi sadece bir sosyal çevre oluşturmak, arkadaşlarla takılmak ve sürekli gezmek, kafelerde oturmak gibi düşünürse, üniversiteyi sadece ‘aileden uzaklaşalım, takılalım’ mantığıyla görürse, bu çok büyük bir tehlike olur. Bu durumda geri dönüşü olmayan bazı sıkıntılar yaşayabilir.” ifadelerini kaydetti.

"Öğrenciler, üniversitelerin camiye yakın sosyal faaliyet gösteren öğrenci topluluklarına katılabilir"

Ailelerin öğrencilerden en büyük isteği olan maneviyatın önemine dikkat çeken Özçelik, “Ailelerin öğrencilerden en büyük isteği manevi bir ortamdır. Maalesef, öğrencimiz eğer çok donanımlı değilse ki çoğu 18 yaşını bitirmiş, özellikle 19-20 yaşlarında giden bir öğrenci manevi ve düşünsel olarak yeterince hazırlıklı değilse, bulunduğu ortamın şeklini alabiliyor. Hangi ortama gideceğini ya da hangi şehre gideceğini, oradaki ortamın nasıl olduğunu bilemeyeceğimiz için, ailelerin özellikle o manevi ortamı oluşturması gerekiyor. Öğrenciler, üniversitelerin cami gruplarına, camiye yakın sosyal faaliyet gösteren öğrenci topluluklarına, kulüplerine katılabilir. Hatta ailelerin tanıdıkları varsa, öğrencilerini onların yanına yönlendirmeleri gerçekten çok iyi olur. Çünkü orada büyük bir serbestlik, büyük bir özgürlük var. Bu ortama kapılıp giden bir öğrenci maalesef kötü yollara bulaşabiliyor. Bu da İslam’dan uzak bir yaşam tarzına sürüklenebilir. Çünkü bir tarafta özgürlük olacak, dışarıdan güzel görünen zevkler olacak ama bir tarafta da ki bu ilk başta öğrenciye böyle gelir Allah’ın izniyle manevi bir ortama girdiğinde, zevkin orası olduğunu inşallah anlayacaktır. Ancak bu ilk adımı bizim oluşturmamız ve özellikle ailelerin takibi yapması gerekiyor. Eğer ‘Çocuğumu gönderdim, iyi bir meslek edinsin.’ düşüncesiyle hareket edersek, maalesef o öğrencimizi kaybederiz.” şeklinde aktardı.

"Zaman ve sorumluluk alma mefhumuna dikkat edilmeli"

Özçelik, zaman yönetimi ve sorumluluk alma açısından yapılan yaygın hataların yaşandığını aktararak, “Bazı öğrenciler üniversiteye gittiğinde büyük bir rahatlık ve özgürlük hissediyor. İstediği saatte yatıyor, istediğini yapabiliyor. Artık kimse onu engellemiyor. Böyle olunca sabahlara kadar arkadaşlarla takılmalar, çeşitli oyunlar oynanıyor ve bu oyunlar sonucu sabaha kadar uyanık kalabiliyorlar. Bu durumda sabah derse gidemiyorlar. Zaman yönetimi sıfıra iniyor. Bu da başarısızlıkla birlikte, etkinliklere katılamamaya, kütüphaneye gidememeye, üniversitenin sosyal faaliyetlerinden uzaklaşmaya neden olur. Özellikle namaz kılan, maneviyatı yüksek olan bir öğrenciyse, bu durumdan daha da fazla etkilenir. Bu kez zamanı iyi yönetemediği için her şeyden uzaklaşır ve büyük bir sıkıntının içine girer. Burada öğrencimizin şuna dikkat etmesi gerekiyor. Her ne olursa olsun, ortamın belli bir düzende olması gerektiğini, derslerine dikkat etmesi gerektiğini bilmeli ve buna göre hareket etmelidir.” diye belirtti.