Depremden bu yana cenazesi bulunmayanlara ne olacak ?
Depremde yıkılan binalarda naaşlarına ulaşılan kişiler kayıtlara vefat etmiş olarak geçiyor. Ancak depremde kaybolan ve kendisinden haber alınamayan onlarca kişi var. Kayıp yakınlarını bulmak için bir araya gelen DEMAK Derneği'ne göre yaşları 3.5 ila 16 arasında değişen 38 çocuk hala bulunamadı. Peki hiç haber alınamayanlara ne olacak ?
Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanı Yunus Sezer, 6 Şubat'taki depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısının 50 bin 96, yaralanan vatandaşların sayısının ise 107 bin 204 olduğunu bildirdi.
Kahramanmaraş merkezli ve binlerce kişinin yaşamını yitirdiği deprem felaketinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hâlâ onlarca kişi kayıp. Yakınlarından bir yıldır haber alamayan, cenazesini bile bulamayan depremzedelerden kimi kardeşinden, kimi yakın bir arkadaşından, kimi ise çocuğundan gelecek bir haber bekliyor.
Deprem veya başka bir sebeple cenazesi bulunamayanlar mümkün olduğu için bu durumlar şu şekilde sıralanabilir;
Bir kişinin ölümüne kesin gözle bakılmasını gerektirecek durumlar...
Mesela bindiği uçak okyanusa düşen kişinin cesedi bulunmasa bile ölümüne kesin gözüyle bakılan gaip denilebilir.
Depremde kaldığı otel yerle bir olan kişi/kişiler içinde ölümüne kesin gözüyle bakılabilir mi sorusuna siz cevap verin.
Medeni Kanun'umuza göre kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölüm, ölüm karinesi ve gaiplikle sona erer.
Ölüm ile gerçek kişilik sona erecek ve ölenin kişilik hakları ve kişiye bağlı hakları da ortadan kalktığı gibi miras ve hak sahipliği başlar.
Ölümü, doktorlar, köy muhtarları, mülki amirler nüfusa bildirir. Bir başkası "Anam-babam öldü" diye nüfusa başvursa bile ölüm kaydı oluşturulamaz.
Deprem kaybolanlar için (gaiplik ve) mülki amirlerce ölüm tespiti
Medeni Kanun'a göre, bir kişi, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektirecek durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunmamış olunsa dahi gerçekten ölmüş sayılır.
Ölmüş sayılan bu kişinin nüfus kütüğüne müracaat edilen yerin en büyük mülki amirinin emriyle "ölüm tutanağı" düzenlenerek ölüm kaydı düşülmesine "ölüm karinesi" denir.
Ölüm karinesi bulunan kişinin alt soyundan (çocukları) veya üst soyundan (ana-babası) bir kişinin ya da kardeşlerinin dilekçe ile yazılı başvurarak olayı belgelendirmeleri ya da yetkili makamların durumu resmî bir yazıyla ilgili nüfus müdürlüğüne bildirmesi ile öldüğü iddia edilen kişinin de olayın meydana geldiği sırada orada bulunduğunu kanıtlamaya yeterli görülürse, mülkî idare amirinin emri ile nüfus kütüğüne ölüm kaydı düşülür.
Gaiplik ve mahkeme ile ölüm tespiti
Ölümü kesin gözüyle değilse veya öyle olsa bile mülki amir ölüm tutanağı tutturmuyorsa mahkeme eliyle gaip kararı alınabilir. Kanun gaiplik için iki seçenek öngörmüştür.
Ölümüne muhtemel gözle bakılabilecek bir durumda kaybolması veya uzun zamandan beri kendisinden haber alınamaması hali.
Öyleyse kayıp (gaip) olan kişiyi nüfusta öldü diye kaydettirmek için adli yol da var ama uzun ve meşakkatli bir süreçtir.
Kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların (mirasçılar veya hak sahipleri) başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.
Kendisinden uzun zamandan beri haber alınamama durumlarında süreler de önemlidir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolma için bir yıl, uzun zamandan beri haber alınamama durumu için ise son haber tarihinden itibaren beş yıldır.
Mahkeme, bu talep üzerine gaip hakkında bilgisi olan kimseleri belli bir süre içinde bilgi vermeleri için usulüne göre iki kez yapılan ilanla çağırır.
Bu süre ilk ilanın yapıldığı günden başlayarak en az altı aydır. Yapılan iki ilandan da durumu bilinmeyen kişi hakkında bir bilgi elde edilemezse, mahkeme gaiplik kararı verir ve ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü gibi sonuç doğurur.
Yani, mirası mirasçılar arasında pay edilir ve şartları varsa SGK tarafından dul-yetim aylık veya geliri bağlanır.
Sonuç olarak 11 ili kapsayan deprem felaketinde cenazesi bulunamadığı için ölümü nüfus müdürlüğünde kayıtlı olamayanların geride kalanları ya mülki amirliğe (kaymakamlık veya valilik) veya mahkemeye başvurmalıdır.
Gaiplik kararı verilen kişinin geride kalanlarına,
- Varsa çalıştığı işyerinden alacaklarını ve varsa kıdem tazminatını alma hakkı,
- Varsa mal varlığına mirasçı olma hakkı,
- Şartları varsa dul-yetim aylığı veya geliri sahibi olma hakkı,
doğurur.
Bir yıl boyunca haber alınamazsa yakınları "gaiplik kararı" çıkarabilir
Ulusoy, ardından ikinci olarak "gaiplik" uygulamasına dikkati çekti. Ulusoy şunları kaydetti:
"Ölümle sonuçlanmış muhtemel bir olaydan sonra kaybolmuş bir kişiden en az bir sene haber alınamaz ise yakınlarının başvurusuyla bu kişi hakkında mahkeme kararıyla gaiplik (Gaiplik, bir kişiden çok uzun süredir haber alınamaması veya hayati tehlike dahilinde kaybolması durumunda o kişinin hukuki olarak ölü kabul edilmesi ve kişilik haklarının sonlandırılmasıdır) kararı veriliyor. Ölüm karinesinde bir süre yokken burada en az bir yıl kayıp olması gerekiyor."
"Mahkeme kararı gerekiyor"
Ulusoy'un verdiği bilgilere göre gaiplik kararı çıkarmanın da belli kriterleri var. Bunlardan biri gaipliği istenen kişinin ölüm tehlikesi olan bir olaydan sonra kaybolması hususu bulunuyor. Örneğin şiddetli deprem olan bir yerde o an bulunuyor olması ve bu olaydan sonra en azından bir yıldır ortadan kaybolması gerekiyor.
Yakınlarının başvurması üzerine önce mahkemede ilan kararı alınıyor. İlan verildikten sonra 6 ay boyunca kayıp kişinin yaşadığına tanık biri çıkmazsa mahkeme kişinin gaipliğine karar veriyor.
Ayrıca ölüm tehlikesi olan bir olaya karışmamış olsa bile bir kişiden 5 yıl boyunca haber alınamaz ise yakınları onun hakkında gaiplik başvurusu yapabiliyor.
"Gaip belgesi alan kişinin eşi boşanmak için dava açmak zorunda"
Ulusoy, vali ve kaymakam tarafından belirlenebilen "ölüm karinesi" ile "gaiplik" arasında fark olduğunu söyledi.
"Ölüm karinesinde kişi resmen ölmüş kabul edilirken mahkeme kararıyla verilen gaiplikte o kişi ölmüş kabul edilmiyor" diyen Ulusoy şöyle devam etti:
Bundan dolayı hüküm ve sonuçlar oluşmuyor. Örneğin ölüm karinesinde kişinin eşi resmen dul sayılırken, gaip olan kişinin eşi halen o kişiyle evli kabul ediliyor ve boşanmak için mahkemeye başvurması gerekiyor. Yine mirası mirasçılarına geçiyor ancak gaip kişinin çıkıp gelebileceği düşünüldüğünden mirasının tamamının sahibi değilsiniz. Bir güvence vermeniz gerekiyor. Mirası kullanabiliyorsunuz ama örneğin mülkü üzerinize alamıyorsunuz. Ancak gaibin 100 yaşını tamamlamasıyla veya tanıkların çıkıp öldüğünü netleştirmesiyle veya bir DNA testiyle bulunan bir cenazenin kimliklendirilmesiyle ispat durumunda gaiplik durumu kalkarak o kişi resmen ölmüş olur."
"Hukuki sıkıntılar doğurabilecek riskli bir durum"
Emekli emniyet müdürü Mehmet Şen ise "ölüm karinesi" uygulamasına karşı çıkarak mülki idare amirinin bir kişiyle ilgili ölüm kararı vermesinin kabul edilebilir olmadığını belirterek, "Bir delil ya da veri olmadan bir kişiyi mülki amirin ölü olarak ilan etmesi doğru değil. Hukuki sıkıntıları olabilecek riskli bir durum. Kişi çıkıp gelebilir de" yorumu yaptı
PEKİ DEPREMDEN BU YANA KAYIP SAYISI NE KADAR
Kayıp çocuk yok” açıklaması
Bununla birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş 11 Ocak günü katıldığı bir toplantıda sosyal medyada gündeme getirilen ‘kayıp depremzede çocuklar’ iddiasını yalanladı. Göktaş “1912 çocuğumuzdan bir tanesinin bile kayıp olması durumunun söz konusu olmadığını tekrar ilan ediyorum” dedi.
38 çocuk kayıp
25 Eylül’de kurdukları Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) aracılığıyla yakınlarını aramaya devam eden DEMAK Derneği’nin kurucusu Selahattin Kaban ise güncel kayıp depremzede çocukların sayısının 38 olduğunu söylüyor. Çocukların yaşları ise 3.5 ila 16 arasında değişiyor. Bununla birlikte dernek kayıtlarına göre toplam kayıp sayısı da 145. İşte o kayıplardan bazıları:
- Mehmet Akif Koşar 8 aylık, ağabeyi Mustafa Kemal Koşar 3 yaşında. Rönesans Rezidans'ta yaşayan çocuklar depremde anneleri Tuğba Koşar ile birlikte kayboldular.
- Rönesans Rezidans’ta yaşayan, 2 yaşındaki Esila Ö.’den de hala haber alınamıyor.

- 5 yaşındaki Güney Sabri Emir ve 15 yaşındaki Deniz Emir de Rönesans Rezidans’ta kaybolanlardan. Anne Şengül Emir (45) ve baba Aydın Emir (53) de kayıp.
- Adıyaman’da yaşayan 3.5 yaşındaki Furkan Alp Alsan ise ilk depremde yaralı halde hastaneye götürüldü. Ancak ikinci deprem olduğunda kayboldu.

- 17 yaşına yeni giren Hasan Cedduk ise depreme Hatay'daki Gül Apartmanı'nda yakalandı. Hem kendisi hem de ikizi Hüseyin Cedduk hala bulunamadı.
- Hatay İlke Apartmanı’nda kaybolan 8’i çocuk 25 kişiye de hala ulaşılamadı.