Susa Katliamı’nın 33'üncü yılında şehitler kabirleri başında anıldı

GÜNDEM

PKK tarafından 26 Haziran 1992 tarihinde Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Yolaç Mahallesi'nde (Susa) yapılan katliamda şehid edilen 10 Müslüman, şehadetlerinin 33'üncü yıl dönümünde kabirleri başında anıldı.

Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Yolaç Mahallesi'nde (Susa) 1992 yılında PKK'lilerce camide kurşuna dizilerek katledilen 10 Müslümanın, şehadet yıldönümü dolayısıyla Susa-Der tarafından etkinlik düzenlendi.

Katliamın 33'üncü yıldönümü dolayısıyla Susa Şehitliği'nde düzenlenen etkinlikte kabir ziyareti yapan katılımcılar, katliamın yaşandığı camiyi ziyaret etti.

İkindi namazının kılınmasının ardından program, Umeyr Kavut'un Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Özlem Ajans sanatçılarının seslendirdiği ezgilerden sonra, Susa Şehitliği'nde medfun bulunan 33 şehidin hayatları okundu.

Susa Katliamı’nın yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen anma programında konuşan Molla Recai Güler, İslam davasının birçok kıymetli ismin şehadetiyle şekillendiğini belirtti.

"Allah’ın davasının yayılması için mücadele ettiler"

Allah’ın adının bu topraklarda anılması için gecelerini ve gündüzlerini feda eden bu insanların, sıradan bir yaşam sürmeyi tercih edebilecekleri hâlde, bilinçli bir şekilde mücadele yolunu seçtiklerini ifade eden Güler, "Bugün, Susa Katliamı'nın yıl dönümü vesilesiyle buraya toplandık. İslam tarihinde nice şehitler vardır. Bu davanın tarihinde de nice azizlerimiz şehit oldu. Bizim bununla övünmemiz gerekiyor. Biz inanıyoruz ki Susa şehitleri de Uhud şehitleri gibidirler. Biz inanıyoruz ki bu şehitlerin gayesi Rıza-yı İlâhî idi. Allah’ın davasının Kürdistan Bölgesi’nde yayılması için mücadele ettiler. Gece ve gündüzlerini, bu bölgede Allah’ın adı anılsın diye harcadılar. Bunun için geceleri camide toplanıp Kur’an dersi alıyorlardı. Oysa bu kardeşlerimiz, geceleri diğer insanlar gibi uyuyarak geçirebilirlerdi. Ancak biliyorlardı ki Allah’ın davası için çalışmaları gerekiyordu. Biliyorlardı ki eğer keyiflerine göre yaşasalardı, Allah’ın dini bu topraklarda anılmazdı." diye konuştu.

"Bu dava, sadece bir mücadele değil, Allah’a bir adanmışlıktır"

Konuşmasının devamında geçmişte uğruna büyük bedeller ödenen bir davaya bugün ne derece sahip çıkıldığının sorgulanması gerektiğini dile getiren Güler, "Peki, onların uğrunda mücadele ettikleri bu davaya bizler ne kadar sahip çıkıyoruz? Çocuklarımızı, kanlarımızın döküldüğü bu camilere ne kadar gönderiyoruz? Allah’ı tanımayanlar, camilerde kanımızı döktü. Komünizm, sosyalizm ve özgürlük adı altında güya mücadele verenler, camilerde kanımızı akıttılar. Onlar, batıl davaları uğruna bu kadar mücadele ederken, bizler evlerimizde nasıl rahat uyuyabiliyoruz? Bizler de burada şehit düşen kardeşlerimiz kadar rahatımızdan vazgeçmeliyiz. Şehirlerde, caddelerde, sokaklarda ve köylerde bu kahramanların davasını anlatmalıyız. Çünkü bu şehitlerin davası, Allah’ın davasıdır. Onlar, Allah’ın dininin davetçileriydi. Dertleri mal, mülk veya evlat edinmek değildi. Bu dava uğruna rahatlarından vazgeçtiler. Biliyorlardı ki bir gün Allah’ın huzuruna çıkacaklar." şeklinde konuştu.

"Bugün bize düşen, bu aziz şehitlerin davalarını unutmamaktır"

Şehitlerin döktüğü kanın, bu topraklarda Allah’ın davasının yayılmasına vesile olduğunu vurgulayan Güler, "Bugün bize düşen, bu aziz kahramanların davalarını unutmamaktır. Onların kanı sayesinde bu topraklarda Allah’ın davası yayıldı. Şehitlerimizin kanı sayesinde memleketimizin birçok bölgesinde medreseler inşa ediliyor. Rabbimiz, şehitlerimizin bereketli kanları sayesinde bu davanın yolunu açıyor. Şehitlerimizin kanı sayesinde bu halk, bu davayı tanıyacak ve onların yolundan gidecektir. Biz, ne zaman ki uğruna kanları dökülen şehitlerimizin bu davasına sahip çıkarsak, işte o zaman kurtuluruz. Bu davanın uğramadığı çok az yer kaldı bu topraklarda. Eğer şehitlerimizin bu davasına sahip çıkarsak, belki de ümmetin birliğine giden yol açılmış olur. Bu dava, şehitlerin kanı sayesinde, Gazze’deki kardeşlerine, Arakan’a, Yemen’e ve ümmet coğrafyasındaki tüm mazlum Müslümanlara uzanabiliyor. Onların amacı, Müslümanlara yardımcı olmaktı. Bugün bize düşen, bu şehitler gibi malımızı, canımızı, makamlarımızı ve zamanımızı bu dinin hizmetine koymaktır." dedi.