000 Kitap 'Dokunan Yanar' - Ahmet Şık Kitap özeti, konusu ve incelemesi
000 Kitap 'Dokunan Yanar' kimin eseri? 000 Kitap 'Dokunan Yanar' kitabının yazarı kimdir? 000 Kitap 'Dokunan Yanar' konusu ve anafikri nedir? 000 Kitap 'Dokunan Yanar' kitabı ne anlatıyor? 000 Kitap 'Dokunan Yanar' kitabının yazarı Ahmet Şık kimdir? İşte 000 Kitap 'Dokunan Yanar' kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ahmet Şık
Yayın Evi: Postacı Yayınevi
İSBN: 9786058737709
Sayfa Sayısı: 383
000 Kitap 'Dokunan Yanar' Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Elinizde tuttuğunuz kitap ortaklaşa bir emek ürünü. Birimiz yazdı. Birilerimiz dizgi yanlışlarını düzeltti. Birilerimiz yazım kusuru olup olmadığını denetledi. Birilerimiz noktalama işaretlerinin doğru ve yerinde kullanılıp kullanılmadığını kontrol etti. Birilerimiz "ilk okuma", birilerimiz "son okuma" süreçlerinde sorumluluk üstlendi ve sonuçta bu kitap ortaya çıktı.
Bu kadar çok kişiyi tek bir kitapta buluşturan itici güç ise her birimizin düşünce Özgürlüğünü savunma kararlılığı ve şiddet çağrısı içermedikçe her kitabın hiç bir engele takılmaksızın yayınlanabilmesi gereğine olan inancımız ve aydın olarak sorumluluğumuzdu.
(Tanıtım Bülteninden)
000 Kitap 'Dokunan Yanar' Alıntıları - Sözleri
- Dini hassasiyetleri kullanıp, “Çocuklarınızı bedava ve millî değerlerinize bağlı olarak okutmak istiyorsanız bize verin” ajitasyonuyla alıp şimdi her biri Türkiye’yi yönetenlerin arasında olan kadrolarının yetişmesini sağlar. Çünkü Gülen’in her daim gözyaşları içinde dile getirdiği “Altın Nesil” yaratma ülküsüdür.
- Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel de Gülen hakkında 1 yıldır yürüttüğü soruşturmanın sonuna gelmişti. Savcı Yüksel 3 Ağustos 2000’de, Gülen’in tutuklanması talebiyle nöbetçi Ankara 2 No’lu DGM yedek hâkimliğine başvursa da birkaç gün sonra mahkeme bu talebi reddetti. Bunun üzerine Ankara 2 Nolu DGM Fethullah Gülen hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı. Gülen’in firari kaçak durumu çok sürmedi ve 28 Ağustos 2000 günü gıyabi tutuklama kararı kaldırıldı. Askerin öfkesini çeken bu kararın ardından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, adını vererek Gülen’i hedef gösterdi ve gıyabi tutuklama kararının iptal edilmesini cemaatin yargıya sızması olarak değerlendirdi. Her fırsatta hiç bir illegal yapılanma ve örgütlenme içinde olmadığını dile getiren Gülen hakkında düzenlenen iddianame Ankara DGM Başsavcılığı’nca 22 Ağustos 2000’de kabul edildi. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/1. maddesi uyarınca, “Anayasal sistemi değiştirerek yerine İslamî esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu” iddiasıyla Gülen hakkında 10 yıla kadar hapis cezası isteniyordu.
- Ülkenin üzerinden bir silindir gibi geçen 1980 darbesi sonrasinda, tek tehlike olarak görülen solun pasifize edilmesi için, İslamci cenahin alkişlarla karşiladiği darbeyi yapanlar "komünizm tehlikesi"ni bertaraf etmek için ABD üretimi "kızıl kuşağa karşi yeşil kuşak " projesini hayata geçirdi. İnşa edilecek yeni sistemin adi Türk-İslam senteziydi
- 12 Eylül cunta idaresi dönemiyle devam eden süreçte 1982 Anayasasi'nin 24'üncü maddesiyle din eğitimi devlet güvencesi altina alinip seçmeli olarak okutulan din dersleri, ilk ve orta dereceli okullarda zorunlu hale getirildi. 1979-80 döneminde Süleyman Demirel'in açtiği 36 İmam Hatip Lisesi'ne, darbenin hemen ardindan askeri yönetim 35 tane daha ekledi. 1982'ye kadar sadece bir tane İlahiyat Fakültesi varken 1982'den sonra hizla artarak sayi 21'e çikarildi. 1983'te 1739 sayili Milli Eğitim Temel Yasasi'nda değişikliğe gidilerek İmam Hatip Lisesi mezunlarina tüm fakülte ve yüksekokullara girme hakki tanindi.
- Erbakan ve arkadaşları ‘Hak geldi, batıl zail oldu’ ayetini slogan haline getirerek 26Ocak 1970’te Milli Nizam Partisi’ni (MNP) kurdu. Anayasa Mahkemesi’nin MNP hakkında kapatma davası açması da o güne kadar partiye mesafeli duran birçok Nurcunun ‘İslam’ın partisi olduğu tescil edildi’ diyerek, MNP’ye yönelmesinde etkili oldu Nurcuların tabanında çatlamalar ve kaymalar olmuştu. Bilhassa küçük şehirlerdeki, kasaba ve köylerdeki Nurcular, MNP’nin saflarında faal olarak çalışıyordu.
- Erbakan ve arkadaşları 12 Mart’tan sonra Milliyetçi Selamet Partisi’ni kurdu. MSP kısa zamanda örgütlendi ve ilk seçimde Türkiye’nin üçüncü partisi olmayı başardı.
- MSP teşkilatları Fethullah Gülen cemaatinin gelişmesinde hayli etkindi. MSP’liler heryerde Fethullah Gülen’in propagandasını yapıyorlardı. MSP’lilere göre, Fethullah Gülen, diğer Nurcular gibi değildi, aslında MSP’liydi ama açıkça siyaset yapmıyordu.
- Fethullah Hoca’nın gözü yaşlı vaazları çok etkili oldu. 1978’de yayımlamaya başladığı Sızıntı dergisi etrafında oluşan beyin takımına sahipti. MSP’lilerin teşkilatlarının desteği de buna eklenince Fethullah Gülen ve cemaati etkili bir cemaate dönüşmeye başladı. Yeni Asya cemaatinden kopan, ama MSP’nin gölgesinde kalan Fethullah Gülen cemaati, bu hamlelerle cemaatler arasında üçüncü sıraya yükseldi. Yazıcılar ve diğer Nurcu gruplar zaman içinde etkinliklerini yitirmiş, çoğu Fethullah Hoca’nın cemaatinde yer almaya başlamıştı.
- 12 Eylül 1980 darbesinin ilk günlerinde İslamcı çevreler büyük bir korku yaşadı.Fakat çok geçmeden durumun pek de korkulacak gibi olmadığını farkettiler. Darbenin lideri Kenan Evren, neredeyse dini cemaatlerin yapmak istediklerini yapar hale gelmişti. Evren yurt gezilerinde yaptığı konuşmalarda ayetler, hadisler okuyor, İslamı övüyordu. Darbeciler, cemaatlerin desteği karşılığında okullarda dini eğitimi zorunlu hale getirdiler. Buna karşı Felsefe zorunlu ders olmaktan çıkarılıp seçmeli hale getirildi. Evren’in bu tutumu dini cemaat ve tarikatları rahatlattı. Ortam neredeyse tam aradıkları gibiydi.
- 1980 darbesi sonrası yükselen dinci-gerici fikri akımlar içinde Fethullahçılar mayası en iyi tutan örgüttü. Bunda hem darbe döneminin hem de Turgut Özal liderliğindeki sözüm ona sivil ANAP iktidarı döneminin tüm nimetlerinden faydalanmasının etkisi de yadsınamaz bir gerçek elbet.
- Gülen hareketi daima ülkenin hem görünürdeki hem de gerçekteki “iktidarına” yakın durmayı seçti. Refah Partisi ve lideri Necmettin Erbakan’ı iktidardan indiren 28 Şubat sürecinde faydalanılan isim olan Fethullah Gülen, kendisiyle işi biten askerin gücünü tırpanlamak istemesiyle aleyhinde açılan bir dava nedeniyle ABD’ye "hicret" ! etmek zorunda kaldı.
- 1980’li yılların ortalarından itibaren de cemaatçiler, gelecekte Türkiye’yi yönetecek kadroların yetişmesi planı olan “Altın Nesil” projesi kapsamında eğitim yoluyla bürokrasiye girmiş Işık Evleri’ nden mezun öğrencilerden polislik mesleğine yönlendirilenler de 1987-91 yılları arasında Polis Akademisi, Polis Koleji, Polis okulları ve bazı emniyet daire başkanlıklarında etkili olmaya başlamıştı.
000 Kitap 'Dokunan Yanar' İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Güzel diyebileceğim bir araştırma eseri. Yazar Ergenekon soruşturması kapsamında içeri alınmış bir isim. Kitabında 2002 seçimlerinden sonra özellikle AKP döneminde emniyet teşkilatı içerisinde Fethullah Gülen cemaatine yakın olduğu iddia edilen F Tipi yapılanma hakkında bilgiler veriliyor. Aslında bu konuda yazılmış diğer kitaplara göre pek bir artısı var diyemem. Oldukça fazla bir şekilde Saygı Öztürk ve Hanefi Avcı'dan alıntılar mevcut. Ancak Emin Arslan, Erzincan savcısı Cihaner ve Hanefi Avcı olaylarını baya detaylı bir şekilde anlatıyor. Emniyet Teşkilatını merak edenlerin mutlaka okuması gereken kitaplardan biri. (Serdar Poirot)
Fethullah Gülen'in devlet içinde örgütlenmesini detaylı olarak anlatan ilginç bir kitap. Kitapta geçen isimleri ve olayları araştırarak okuduğum için yavaş ilerliyor fakat sürükleyici. (Özgen)
OOOKİTAP: Azıcık ta olsa siyaseti takip eden herkes bilir ki Ahmet Şık ve Nedim Şener tam da bu kitap yüzünden tutuklanmış ve cezaevinde yatmıştır.... Siyasetle ilgilenen,farklı bir bakış açısı kazanmak isteyen,ufkum genişlesin siyasi anlamda diyen herkes bu kitabı muhakkak okumalıdır... TAVSİYE EDİYORUM (Avukat Bilal Sevmiş)
Kitabın Yazarı Ahmet Şık Kimdir?
Ahmet Şık (d. 1970), Türk gazetecidir.rnrn1970 yılında Adanada doğdu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden mezun oldu. Mesleğe, üniversitenin birinci sınıfında iken Milliyet gazetesinde stajyer muhabir olarak başladı. 1991 ve 2007 yılları arasında Cumhuriyet, Evrensel ve Yeni Yüzyıl gazeteleri ile Nokta dergisinde muhabir, Reuters haber ajansında da foto muhabir olarak çalıştı.rnrn2005 yılında Radikal gazetesinde çalışırken, Doğan Grubuna alacak davası açtığı için işten çıkarıldı. Sonrasında çalışmaya başladığı Aktüel dergisinden de açtığı dava gerekçe gösterilerek işine son verildi.rnrnHrant Dink suikastı sonrasında Nokta dergisinde yayımlanan "Asker İç Güvenlikten Elini Çekmeli" başlıklı röportaj ve "Hayata Dönüş" operasyonlarının yıldönümünde Bayrampaşa Cezaevinin kadın koğuşunda sağ kurtulan Münevver Köz ile yapılan "Bayrampaşada O gün" başlıklı söyleşi nedeniyle Türk Ceza Kanununun 301. maddesinden yargılandı. 8 Mart 2007’de medyanın askerler tarafından fişlendiğinin iddia edildiği “Askerin medya notları!” başlıklı habere imza attı. rnrnRadikal gazetesinden çalışma arkadaşı Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte yazdığı Kontrgerilla ve Ergenekonu Anlama Kılavuzu ve Ergenekonda Kim Kimdir? kitaplarında "Ergenekon Soruşturmasının gizliliğini ihlal ettiği" iddiasıyla üç yıl hapis istemiyle yargılandığı davadan 13 Mayıs 2011de beraat etti.rnrn3 Mart 2011 tarihinde, Ergenekon Soruşturması kapsamında evinde ve İstanbul Bilgi Üniversitesindeki odasında yapılan arama sonrasında gözaltına alındı. Gözaltında iki gün kaldıktan sonra tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildi. Avukatı Bülent Utku, Şıkın son zamanlarda hazırladığı ve İmamın Ordusu ismini vermeyi düşündüğü Fethullah Gülenin emniyetteki örgütlenmesini anlatan kitabı nedeniyle gözaltına alındığını düşündüğünü dile getirdi. 6 Mart 2011de "Ergenekon terör örgütüne üye olma" suçundan tutuklanarak gazeteci Nedim Şener ile birlikte Metris Cezaevine gönderildi. 12 Mart 2012 tarihinde Nedim Şenerle birlikte tahliye oldu. Ahmet Şık, cezaevinden ayrıldıktan sonra ilk açıklamasında Çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Eksik kalmış adalet, hukuk ve demokrasi getirmeyecek. Sadece benim davamda 5 tutuklu var, 100 civarında gazeteci hala içeride. İfade özgürlüğü meselesi sadece gazetecilerin sorunu değil. 600 civarında öğrenci var. Bunun mücadelesine devam edeceğiz. Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcılar ve hakimler bu cezaevine girecek. Onlar buraya girdiğinde adalet gelecek. O cemaat bağlantılı, o çete bağlantılı adamlar buraya girecek. Bunlara sesini çıkarmadığı için siyaseten sorumlu AKP hükümetidir dedi.
Ahmet Şık Kitapları - Eserleri
- İmamın Ordusu
- 000 Kitap 'Dokunan Yanar'
- Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda
- İtham Ediyorum
- Pusu
- Ergenekon’da Kim Kimdir?
- Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu
- Kırk Katır Kırk Satır 1 - Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu
Ahmet Şık Alıntıları - Sözleri
- 12 Eylül 1980 cuntasının tüm kurumsal yapıları olduğu gibi yerinde duruyorken, tüm faşizan yasaları daha bir faşizanlaştırılarak uygulanıyorken, toplumsal muhalefetin örgütlenmesinin önündeki yasaklar hâlâ yerli yerindeyken kısacası 12 Eylül faşizminin ruhu ve zihniyeti mıh gibi duruyorken hâlâ bir özeleştiri vermemenin siyaseten hiç ahlâklı olmadığının altını çizmek gerek. (Pusu)
- Türkiye'nin yeni derin devleti olmaya çalışan cemaatin, devletin kendisi de olmaya çalışan bir güç olduğu bu kadar açık anlatılmayacaktı. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
- Ne zamanki baskı rejimlerinde güç sahipleri iktidarına ortak olmayanlar üzerinde otorite kurmak ister işte o zaman dolar cezaevleri. İşte bu yüzden Türkiye cezaevleri haber yazan, yorum yapanlara gazetecilerden, parasız eğitim talebini pankartlarında dile getiren öğrencilere, seçilmiş Kürt siyasetçilere kadar binlerce tutsakla dolu bir de bu tutsakları her fırsatta "terörist" yakıştırması yapan siyasetçiden geçilmiyor memleket. (Pusu)
- Demokrasi yoluyla iktidarı ele geçirip demokratik meşruiyetini yitiren güç odakları nedeniyle, toplumla devlet/rejim arasındaki ilişki giderek birbirinden koptu. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
- "Bilmelisin ki bir sahibim olsaydı Sezgin Baran Korkmaz’dan istenilen 10 milyon Euro rüşvet için beni de aracı kılmak isterlerdi. Bir sahibim olsaydı ben de Silivri Hapishanesinde değil mafya yöntemleriyle gasp edilmiş Paramount otelde kalırdım." Ahmet şık (İtham Ediyorum)
- Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel de Gülen hakkında 1 yıldır yürüttüğü soruşturmanın sonuna gelmişti. Savcı Yüksel 3 Ağustos 2000’de, Gülen’in tutuklanması talebiyle nöbetçi Ankara 2 No’lu DGM yedek hâkimliğine başvursa da birkaç gün sonra mahkeme bu talebi reddetti. Bunun üzerine Ankara 2 Nolu DGM Fethullah Gülen hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı. Gülen’in firari kaçak durumu çok sürmedi ve 28 Ağustos 2000 günü gıyabi tutuklama kararı kaldırıldı. Askerin öfkesini çeken bu kararın ardından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, adını vererek Gülen’i hedef gösterdi ve gıyabi tutuklama kararının iptal edilmesini cemaatin yargıya sızması olarak değerlendirdi. Her fırsatta hiç bir illegal yapılanma ve örgütlenme içinde olmadığını dile getiren Gülen hakkında düzenlenen iddianame Ankara DGM Başsavcılığı’nca 22 Ağustos 2000’de kabul edildi. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/1. maddesi uyarınca, “Anayasal sistemi değiştirerek yerine İslamî esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu” iddiasıyla Gülen hakkında 10 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. (000 Kitap 'Dokunan Yanar')
- Nihayet 12 Ocak 1986 günü Burdur’da, gözaltına alındı. Bunun üzerine dönemin Başbakanı Turgut Özal devreye girdi. Özal’ın, ‘Memlekette hala sıkıyönetim mi var. Bir suçu varsa mahkemeye sevk edilsin, suçu yoksa serbest bırakılsın' demesi üzerine bir gece Burdur Emniyeti'nde gözaltına alınan Gülen ertesi gün İzmir'e götürülüp serbest bırakıldı. (İmamın Ordusu)
- En nihayetinde esiri olduğu kibir ve sarsılmaz sanılan güç, en az kendisi kadar kibir ve güç budalası olan bir lideri ve iktidarını hedef alınca da yıllardır düşmanlarına yaşattıklarını kendileri yaşamaya başladılar. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
- Gülen inkilapçı ruhlardan bahsederken hiç şüphesiz, ‘Altın Nesil’ diye adlandırdığı, kendisinin yetiştirdiği gençliği kastetmektedir. Bu konuda netlik olmamakla beraber, ‘İşte böyle bir dönemde Bediüzzaman gibi inkılâpçı bir ruh çıkıyor’ demekle Atatürk ilke ve inkılâplarına karşı alternatif bir inkılâpçılığı, Bediüzzaman Saidi Nursi’nin söylemleriyle gündeme getirme cesareti gösteriyor... (İmamın Ordusu)
- Yalanlarla sürdürülmeye çalışılan kötülüğe; adaletsizlik, eşitlik, haksızlık karşısında gözümüzün, kulağımızın, ağzımızın kapatılmak istemesine; yağma ve talan düzenine tartışmasız bir itaatle razı olmamız istenmesinedir itirazımız. Ve yanlış olana itiraz ediyor olmamız suçlu olduğumuzun değil insan olduğumuzun kanıtıdır. Bizlere yönelik nefretin nedeni de budur (İtham Ediyorum)
- Gülen'in bu kitapta, “Seyyid misiniz?” sorusuna, “Olabilir, öyle diyorlar. Kesin bir şey söyleyemem” karşılığını verdiği anımsatılan raporda... (İmamın Ordusu)
- Kim çizebilir senden başka , senin yaşamını. " (İmamın Ordusu)
- "Kim olduklarını bilmesem de ne olduklarını anlamıştım." (Pusu)
- Dini hassasiyetleri kullanıp, “Çocuklarınızı bedava ve millî değerlerinize bağlı olarak okutmak istiyorsanız bize verin” ajitasyonuyla alıp şimdi her biri Türkiye’yi yönetenlerin arasında olan kadrolarının yetişmesini sağlar. Çünkü Gülen’in her daim gözyaşları içinde dile getirdiği “Altın Nesil” yaratma ülküsüdür. (000 Kitap 'Dokunan Yanar')
- Herkes düşüncelerini açıklama ve anlatma özgürlüğüne sahiptir. (Pusu)
- Tüm düşmanlar siyasal kimliğine bakılarak ya terörist, örgüt üyesi, vatan haini ya da soygun, rüşvet ve yolsuzluk düzeni içinde yer alan hırsızlar oldu. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
- Bakmayın siz üzerindeki kıyafetlerde apolet olmadığına, onların zihniyetleri üniformalı, kafaları apoletli. Uzun lafın kısası, onlar da dini teamüller çerçevesinde bir emir komuta zincirinden oluşan bir başka askerî düzen. (Pusu)
- Hal böyle olunca ülkenin geniş yığınları aklını, vicdanını ve ahlakını kaybetti. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)
- Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.Benim için geldiklerinde, sesini çıkartacak kimse kalmamıştı. (İmamın Ordusu)
- Hocaefendi'nin Turgut Özal'la başlayıp Çiller'le devam eden siyasi düzlemdeki yolculuğuna sosyalistler hariç yelpazenin her yanında bulunan diğer politikacılar da eşlik edince medyada Gülen adının politik şahsiyetlerle birlikte anılmasıyla daha sık karşılaşılır oldu. (Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda)