100. Yılında Birinci Dünya Savaşı - İlber Ortaylı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

100. Yılında Birinci Dünya Savaşı kimin eseri? 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı kitabının yazarı kimdir? 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı konusu ve anafikri nedir? 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı kitabı ne anlatıyor? 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı kitabının yazarı İlber Ortaylı kimdir? İşte 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: İlber Ortaylı

Yazar: Ümit Özdağ

Yazar: Özcan Yeniçeri

Yayın Evi: Kripto Yayınları

İSBN: 9786054991075

Sayfa Sayısı: 400

100. Yılında Birinci Dünya Savaşı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Birinci Dünya Savaşı, birçok milletin tarihini derinden etkilemiştir. Özellikle de Türklerin, Rusların, Yeni Zelandalıların, Almanların ve Avusturyalıların tarihlerinde Birinci Dünya Savaşı, bu savaşa katılan diğer milletlerden daha derin izler bırakmıştır. Türk milleti, Birinci Dünya Savaşı ile imparatorluğunu tasfiye etmeye zorlanmış, savaşın sonunda kendisi de tasfiye edilmeye çalışılmıştır. Birçok millet için Birinci Dünya Savaşı 1918'de bitse de Türk milleti için 1922'de bitmiştir. 

Bugün Avrupa'da ki en küçük kitapçılarda dahi Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yılı anısına çıkarılan kitaplar rafları doldururken, Ülkemizde ise konuyla ilgili yeterli ilginin ve önemin gösterilmediği gözükmektedir.

Dünya ve Türk tarihi açısından bu kadar önemli bir aşamayı, bir dönemi oluşturan Birinci Dünya Savaşı'nın, 100. yılında çok daha kapsamlı şekilde değerlendirilmesi gerektiğine inanarak, Birinci Dünya Savaşı konusunda uzman çalışmaları ile ön plana çıkan isimlerin ve değerli bilim insanlarının bir araya gelip detaylı bir şekilde hazırlamış oldukları bu kitap, bilimsel literatüre iz bırakan bir çalışma mahiyetindedir.

100. Yılında Birinci Dünya Savaşı Alıntıları - Sözleri

  • 1-ülkenin nüfusu: Zengin ve kültürlü büyük bir nüfusu varsa güce güç katar. Fakir ve cahil kalabalık nüfus devlete yük teşkil eder 2-ülkenin coğrafyası: Nüfusla orantılı olarak coğrafya geniş ve kaynakları zenginse güç unsurudur. Topraklar geniş, nüfus az ve yer üstü kaynaklar bakımından verimsiz ise, zayıflık işaretidir. 3-Ülkenin ilmi ve teknik kurumlar: Bir ülke fikir ve teknoloji üretebiliyorsa geri ülkelere üstünlük sağlaması muhakkaktır. 4-Ülkenin ekonomisi: Ülke sanayileşmiş ve üretim ekonomisiyle , nüfusundan, cografyasından ve ilmi kurumlarından zenginlik yaratabilmiş ise, imkanları daha fazladır ve güçlüdür 5-Ülkenin Kültürü: Kültür, milli birligi saglayacak, milli ruhu ve tarih suurunu pekiştirecek kültürel derinligin ve manevi gücün vazgeçilmez unsurudur 6-Ülkenin Ordusu: Beş faktörü koruyabilecek modern ve güçlü bir ordunun varlığı devleti uluslararası arena da sözü dinlenir hale getirir. Günümüzde bir de nükleer silahların çok önemli bir güç unsuru oldugu hesaba katılmalıdır.
  • İngiliz ordusuna mensup Mausel, 1888 yılında Mezopotomya'da inceleme gezisi yapmış ve hükümetine sundugu raporunda petrol varliklar ile ilgili gözlemlerine de yer vermiştir. İngiliz ve Alman uzmanlar Mezopotamya petrol varliklar ile ilgilenmekte olmalan Sultan II. Abdülhamit de harekete geçirmiştir. Ayni yıl, Sultan Abdülhamit , Padişahın özel mülklerini yönetmek için kurulmuş bulunan Hazine-i Hassa Nezaretinde görevli bir kişiyi Musul'daki Hazine-i Hassa topraklarındaki petrol varliklara incelemek üzere göndermiştir. Bu görevlinin sundugu rapor üzerine 6 Şubat 1889 günü çikardigi bir fermanla Musul Vilayeti petrol varlıklarını devlet mülkiyetinden Hazine-i Hassa'ya (Padisah özel mülkiyetini yöneten Idareye) devretmiştir. Bu ferman sadece Musul Vilayetindeki Hazine-i Hassa Idaresi mülkiyeti altındaki topraklardaki petrol varlıklarını kapsamıyordu, tüm Musul Vilayeti topraklarını da içindeki petrol bulunan tüm toprakları içeriyordu. Sultan Abdülhamit, Alman ve Ingiliz petrol ilgisinin Bağdat havzasına uzandigini görmesi üzerine, 20 Eylül 1898 tarihin de cikardiği bir diğer fermanla Bagdat Vilayeti'ndeki tüm petrol varliklarini da Hazine-Hassa mülkiyetine geçmiştir.
  • Konuşmamı, başlangıçta alntı yaptığım Amiral Philip Dumas'nın sözleri ile bitirmek uygun olacak diye düşünüyorum. "Bu geniş ölçüde petrole yönelik bir savaştı. Geleceğin harpleri tamamen o amaca yönelik olacaktır. Bismark'ın 'kan ve demir' özdeyişi artık 'kan ve petrol' şeklinde ifade edilecektir"
  • Stefan Lausannes kitabında bu tebliği de verir. Bu ne hazin ne perişan ne çaresiz bir tebliğdir. Bir hastanın son nefesi gibi.. Kaldi ki, Bosna sınırlarından Çatalca'ya kadar ikinci bir akın , ordu döküntülerinin geriye dogru sel gibi akışından daha karışık, daha kanlı sürüklenip gelmektedir: Göçmenler... Rumeli göçüyordu. Sırp, Karadağ, Bulgar, Yunan askerlerinin işgal ettigi yerlerde kanlı katliamlar başlamıştı. Hayat, servet, namus her şey ayaklar altındaydı. Öldürülen, asılan, parçalanan Müslümanlardan arta kalanlar, çoluk çocuk, her şeylerini bırakarak doğuya, Istanbul'a doğru akıyorlardı. Batı bölgelerinde ise göçmenlerin kaçacak yerleri de yoktu. Ayak altlarında kalıyor, eziliyorlardı.
  • Balkan Savaşı Sırasında Osmanlı Siyasi Elitinin Gafil Tavri Balkan Savaşı sürecinde dost görünen Fransa, Ingiltere, başta Fransız Poincare olmak üzere savaş çıkar çıkmaz Büyük ve Güçlü Türk devletinin dört küçük Balkan devletini kolay yeneceği inancıyla "Savaşta kim galip gelirse gelsin sinirlar değişmeyecek" ültimatomunu verdiler. Balkanlarda bes yüz yılı aşkın Türk kentleri savaşmadan düşmana teslim olmuşlardı. Ipek, Üsküp halkı değil,Selanik şehri yöneticileri de savaşmadan şehri düşmana teslim etmek için Osmanlı ordusunun komutanlarına baskı, düşman ordusuna ise davet yapmışlardır. Kentlerin neden direnmeden teslim olduğunu Şükrü Hanioğlu, şöyle açıklar: "Savaşın başlamasından hemen önce büyük devletler bütün taraflara, yani Osmanlı Devleti ve dört Balkan devletine bir nota verdi ve dedi ki, biz savaş istemiyoruz ama savaş olursa statükonun değişmesini tanımayacaz!Yani savaşacaksanız boşuna savaşmış olacaksınız, sonra biz size yine aynı statükoyu uygulayacağız. Osmanlı Devleti savaş yenilgiyle sonuçlansa bile büyük devletler statükoyu yeniden yürürlüğe koyar ve sınırların degismesini önler." beklentisi içindeydi. Balkanlarda utanç duyulacak bir bozgunu ve felaketi yaşayan dönemin gafil yöneticiler Batılı devletlere bu taahhütleri hatırlatacaktır. Osmanlı delegasyonu Alman Dişişleri Bakanina büyük devletlerin bu taahhütlerini hatırlatacak ve karşılığından da şu cevabı alacaktır. "Sartar o kadar degisti ki statükoyu muhafaza edemeyiz, maalesef artik statüko tutulamaz." Birinci Dünya Savaşı'nın Türkiye açısından en önemli sonucu Batı ya da Batılının güdümünde onlarla iş birliği yaparak onların ihtiyaçlarına uygun davranarak varolunabileceğine inanlan bir zihniyetin çökmesi olarak ifade edilebilir. Bu zihniyet kırılması Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunun da temellerini atacaktır.
  • Ülkenin ve Halkın Genel Durumu Mustafa Kemal, Nutuk'ta "mumi Durum ve Manzara" başlığı altında şu tespitleri yapmistir: "Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş,şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalamış. Büyük Harb'in uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde. Milleti ve memleketi Dünya Savaşına sokanlar kaçmışlar.Saltanat ve Hilafet makmında bulunan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını emniyete alabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa başkanlığında hükümet aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız padişahın iradesine tâbi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir duruma razı. Ordunun elinden silahlar ve cephanesi alınmış ve alınmakta... Itilaf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymaya lüzum görmüyor. Birer vesileyle itilaf donanmaları ve askerleri Istanbul'da. Adana vilayeti Fransızlar, Urfa, Maras, Gaziantep İngilizler tarafindan işgal edilmiş, Antalya ve Konya'da italyan asker birlikleri. Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ve ajanslar faaliyette. Nihayet başlangıç kabul ettiğimiz dört gün önce 15 Mayıs 1919'da, İtilaf Devletleri'nin uygun görmesiyle Yunan ordusu İzmir'e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafinda, Hristiyan azınlıklar gizli, açık milli emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devletin bir an evvel çökmesine çalışıyorlardı. Sinan elde edilen kesin bilgiler ve vesikalarla iyice anlaşıldı ki, Istanbul Rum Patrikhanesinde teşekkül eden Mavri Mira Cemiyeti, vilayetler dahilinde çeteler kurmak ve idare etmek,mitingler ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Kızılhaç'ı, Resmi Muhacirin Komisyonu, Mavri Mira Cemiyeti tarafından idare olunan Rum okullarının izci teşkilatları, yirmi yaşından büyük gençler de dahil olmak üzere, her yerde kuruluyor. Ermeni Patrigi Zaven Efendi de, Mavri Mira Cemiyeti ile birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da, tamamen Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde teşkilat kurmuş ve İstanbul'daki merkeze bağlı olan Pontus cemiyeti rahatça ve başarıyla çalışıyor "

100. Yılında Birinci Dünya Savaşı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

100. Yılında Birinci Dünya Savaşı PDF indirme linki var mı?

İlber Ortaylı - 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İlber Ortaylı Kimdir?

İlber Ortaylı (d. 21 Mayıs 1947, Bregenz, Avusturya), Türk tarih profesörü.

Avusturya'daki bir göçmen kampında 1947 senesinde doğdu. Kırım Tatarı kökenlidir. Stalin'in politikaları neticesinde anavatanlarından ayrılmak zorunda kalan ailesiyle birlikte 2 yașında Türkiye'ye göç etti. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı. 1965 yılında Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun oldu.

Akademik kariyeri

1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni ve Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin tarih bölümünü bitirdi. Viyana Üniversitesi Slavistik ve Orientalistik Bölümü'nde öğrenim gördü. Yüksek lisans çalışmasını Chicago Üniversitesi'nde Prof. Dr. Halil İnalcık ile yaptı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde "Tanzimat Sonrası Mahallî İdareler" adlı tezi ile 1974 yılında doktor, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfûzu" adlı çalışmasıyla 1979'da doçent oldu. 1982 yılında devletin akademik politikalarına tepki olarak görevinden istifa etti. Bu dönemde Viyana, Berlin, Paris, Princeton, Moskova, Roma, Münih, Strazburg, Yanya, Sofya, Kiel, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde misafir öğretim üyeliği yaptı, buralarda seminerler ve konferanslar verdi. 1989'da Türkiye'ye dönerek profesör oldu ve 1989-2002 yılları arasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde İdare Tarihi Bilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı. Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde 16. ile 19. yüzyıllar arası Osmanlı tarihi ve Rus tarihi ile ilgili makaleleri yayınlandı. 2002 yılında Galatasaray Üniversitesi'ne, iki yıl sonra ise Bilkent Üniversitesi'ne konuk öğretim üyesi olarak geçti. Şu anda Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Türk Hukuk Tarihi derslerini vermektedir. Galatasaray Üniversitesi Senato üyesidir. Ayrıca İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı Kapadokya Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyeti üyesidir.

2005 yılında Topkapı Sarayı Müzesi başkanı oldu. 7 yıl bu görevde kalan İlber Ortaylı 2012 yılında yaş haddinden emekli oldu ve görevi Ayasofya Müzesi başkanı Haluk Dursun'a devretti.

Ortaylı, Uluslararası Osmanlı Etütleri Komitesi yönetim kurulu üyesi ile Avrupa İranoloji Cemiyeti ve Avusturya-Türk Bilimler Forumu üyesidir. Tarih Vakfı ve Afet İnan ailesinin işbirliğiyle iki yılda bir verilen Afet İnan Tarih Araştırmaları Ödülü'nün 2004 yılındaki sahipleri Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın da içinde bulunduğu jüri tarafından belirlenmiştir. 2009 yılında İzmir Kitap Fuarı'na katılmıştır. Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nın Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlediği Vefatının 150. Yılında I. Abdülmecit ve Dönemi Uluslararası Sempozyumu'nda açılış ve kapanış oturumlarına katılmıştır.

Ortaylı; Türkçe; ileri seviyede Almanca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve Rusça; orta seviyede Arapça, Farsça, Latince, İbranice, Sırpça ve Yunanca bilmektedir.

Özel yaşamı

1981 yılında Mersin eski Senatörü Dr. Talip Özdolay'ın kızı Ayşe Özdolay ile evlendi ve bu evlilikten Tuna adında bir kızı oldu. Daha sonra 1999 yılında eşinden boşandı. Ortaylı, bilgisayar ve internet kullanmayı sevmemektedir. Herhangi bir sosyal medya sitesinde adına açılmış hesapların hiçbiri kendisinin değildir. İlber Ortaylı'nın ayrıca çocukluğundan beri büyük bir tutku ve özenle biriktirdiği minyatür otomobillerden oluşan büyük bir koleksiyonu vardır.

Televizyon Programları ve Yazıları

2004 yılında TRT 2'de başlayıp TRT Türk'te haftasonları yayınlanan "İlber Ortaylı ile" adlı belgeseli sunmuştur. NTV'de "İlber Ortaylı ile Tarih Dersleri" adında bir program yapmıştır. Günümüzde Bloomberg HT kanalında "İlber Ortaylı ile Zaman Kaybolmaz" adlı bir program hazırlamaktadır. 2000 yılından beri Pazar günleri Milliyet gazetesinde, aylık Atlas Tarih ve üç aylık Doğu Batı dergilerinde makaleler yazmaktadır. Bir dönem yayınlanan Popüler Tarih ve Tarih ve Toplum dergilerinde ve Habertürk gazetesinin Habertürk Tarih ekinde de makaleleri yayınlanmıştır. Halen Doğu Batı ve NTV Tarih dergilerinin danışma kurulu üyesidir.

Aldığı Ödüller

Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Osmanlı Tarihinde Aile" isimli eserinin yanı sıra, tarih alanında 1970'li yılların başlarından itibaren yaptığı çalışmaları, yayınladığı makaleler ve kitapları, tarih biliminin yaygınlaştırılması çabaları, tarihi her yaştan Türk insanına sevdirme konusundaki faaliyetleri, yurtdışındaki bilimsel etkinlikleri ve Türk tarihçiliğinin uluslararası alanda önemli bir ismi olması da göz önüne alınarak tarih dalında 2001 Aydın Doğan Ödülü'ne değer bulundu. 2006 yılında İtalya'da Lazio bölge yönetiminin başlattığı ve her yıl devam etmesi öngörülen Akdeniz Festivali'nde, toplumsal ve kültürel tarih alanındaki "Avrupa ile Akdeniz arasında Lazio" ödülünün Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya verilmesi uygun görülmüştür. 2007 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin imzasıyla Rusya Federasyonu tarafından Rus dilini ve kültürel mirasını yayan, ülkelerin ve halkların birbirlerine yaklaşmasını sağlayan kişilere verilen Puşkin Ödülü'ne Türkiye'den Ortaylı layık görülmüştür.

İlber Ortaylı Kitapları - Eserleri

  • Cumhuriyet'in İlk Yüzyılı (1923 - 2023)
  • Defterimden Portreler
  • Yakın Tarihin Gerçekleri
  • İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
  • İlber Ortaylı Seyahatnamesi
  • Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek

  • Türkiye'nin Yakın Tarihi
  • Tarihin Gölgesinde
  • Osmanlı Barışı
  • Osmanlı Sarayında Hayat
  • İlber Hocayla / Topkapı Sarayı
  • Osmanlı Düşünce Dünyası ve Tarih Yazımı
  • Avrupa ve Biz

  • Osmanlı Toplumunda Aile
  • Tarihin Sınırlarına Yolculuk
  • Üç Kıtada Osmanlılar
  • Son İmparatorluk Osmanlı
  • Osmanlıda Değişim ve Anayasal Rejim Sorunu
  • Osmanlı'da Milletler ve Diplomasi
  • Gelenekten Geleceğe

  • Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu
  • Barış Köprüleri
  • Tarihin Dönüşü
  • Resmi Tarih Yalanları
  • Tarihin Işığında
  • İmparatorluğun Son Nefesi
  • Eski Dünya Seyahatnamesi

  • Osmanlı Mirası
  • Tarihimiz ve Biz
  • 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı
  • Tarih Sohbetleri
  • Tarihin İzinde
  • Türklerin Tarihi
  • Batılılaşma Yolunda

  • Zaman Kaybolmaz
  • Kırk Ambar Sohbetleri
  • Osmanlı’ya Bakmak
  • Türklerin Tarihi 2
  • Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi
  • İttihat ve Terakki
  • Efsaneler ve Gerçekler

  • Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti'nde Kadı
  • Türklerin Altın Çağı
  • Tarih Yazıcılık Üzerine
  • Türk Tarihçiliğinde Dört Sima
  • Türkler İslamiyet ve Hilafet
  • İlber Ortaylı’nın Gözüyle İran
  • Ters Lale

  • Gazi Mustafa Kemal Atatürk
  • Tarihe Yön Veren 100 Lider
  • Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
  • Ottoman Studies
  • Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880)
  • İstanbul'dan Sayfalar
  • 500. Yıl Kutlamalarının Onuncu Yılında Nesim Benbanaste

  • Mekânlar ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı
  • Tarihte İstanbul
  • 19. - 20. Yüzyıl Yabancı Seyyahların Gözünden İstanbul

İlber Ortaylı Alıntıları - Sözleri

  • "Ümitlerin yok olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu zamanda Türklerin tutunduğu isimlerin başında ise Atatürk gelmektedir." (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)
  • Dolayısıyla Türkiye’nin kendi askeri gücünü iyi bilmesi, pazarlıklarda buna göre davranması ve dış politikada da uygun ittifaklara dayanarak barışcı politikayı götürmesi gerekir. Nihayet ABD ile alışverişin derece ve miktarını da bu sayede ayarlamak mümkündür. (Kırk Ambar Sohbetleri)
  • İslam dünyasının söz de Batıcı modernleşmeci değer ve akımları da, Batı kültürünün ne olduğunu bilmediklerinden klasik kültürü ihmal etmektedir. (Tarih Yazıcılık Üzerine)
  • "1924 Mart’ında bütün Osmanlı hanedan üyeleri Türkiye topraklarını terk ettiler ve 1952’de kadın üyelere af çıktı, 1974’te de bütün erkek üyelere bir af çıkartıldı." (Osmanlı Sarayında Hayat)
  • Kitleler hakikatten çok onun sunuluş biçiminden, yani ambalajından etkilenmektedirler. Ve bunun sonucu olarak sır kabuğu düştüğünde çark geriye dönmektedir. (Resmi Tarih Yalanları)
  • Tarihî geleneğinize sadık kalınız yeter; bunu yapmadığınız takdirde ne Batılı olursunuz ne ortak pazarlı olursunuz, ne de dünyalı olursunuz. Dünyadaki sıradan toplumlardan biri olarak kalırsınız. Toplumun geri kalmışı, insanlarını yeteneğine göre değerlendiremeyen toplum demektir. Dünya ülkelerinin ekserisi bu kategoridedir. Bir toplumun kendini üretme araçlarının en başında dil gelir ve dil, tarihle beraber düşünülür. (Avrupa ve Biz)

  • Hepinizin de bildiği gibi Avrupa kıtasında kurtlar öldü. Yaşadığı tek yer Roma civarın­daki Abruzzi'lerdir. Hâlâ orada kurt ulumaları duyarsınız ve birtakım meraklı turistler de hususi Abruzzilere giderler bunun için. (Efsaneler ve Gerçekler)
  • Her savaş rüzgarı hortum gibi toplumları kapıp götürmez. Bazı savaşların dışında kalmak mümkündür; hırslardan, fırsatçılıktan, boş büyüme ve zenginleşme isteklerinden uzak duran devlet adamları ülkelerini böyle felaketlerden korur. İkinci dünya savaşında kim ne derse desin Türkiye bu korumayı başardı. (Kırk Ambar Sohbetleri)
  • Âşık Paşazade Şeyh Edebali'nin torunu Mehmet Paşa'yı tanımış. (Paşa terimi burada Osmanlı vezirlerinin ünvan olan Paşa değil, 13. yüzyıl ve 14. yüzyılda dervişlere verilen bir ünvan olarak kullanılan Paşadır. İkisini birbirine karıştırmamak lazım.) Edebali'yi ondan dinlemiş olduğunu ve tarihine koyduğu bu konudaki bilgilerin de bu kanalla kendisine intikal ettiğini söylüyor. Burada Edebali'nin yaşlılığında 2 defa evlendiğini, kimlerin kızlarını aldığını da söylüyor, bunlardan son hanımından olan kızı Mal Hatun'u da Osman Gazi'ye verdiğini belirtiyor. Bu bağlantıyı yalnızca Âşık Paşazade kullanıyor. Diğer Osmanlı kronikleri bu konuda Âşık Paşazade'yi naklediyorlar. O zaman bu, nereden çıkıyor? Kanaatimce burada yine bu işin mesulü olarak Âşık Paşazade'yi görmek lazım. Bence Âşık Paşazade, dedesinin isyanı ile ilgili psikoloji içerisinde kendi sülalesinin isyanla bağlantısına dair eskiden kalma rivayetleri hafızalardan silebilmek ve Osmanlı Devleti'nin başlangıcını da olabildiğince kendi soyuna, sülalesine, en azından kendi tarikatına bağlayabilmek için böyle bir senaryoyu ortaya atmış olmalıdır. Benim kanaatimce böyle bir ihtimal çok kuvvetli. Bu suretle, Osman Gazi ve ondan türeyecek olan Osmanlı hükümdarlarının soyu neye bağlanmış oluyor? Vefaiye tarikatına bağlanmış oluyor. Çünkü Edebali, Baba İlyas'ın çok önemli bir halifesidir. Bir Rum Abdalıdır. Mademki onun kızıyla evleniyor Osman Gazi, o zaman mesele tamamdır. Osmanlıların soyu böyle bir tarikate bağlanıyor. (Efsaneler ve Gerçekler)
  • Bir kuzunun komuta ettiği bir aslanlar ordusu beni korkutmaz. Ama aynı şeyi, bir aslan tarafından komuta edilen kuzu ordusu için söyleyemem. -Büyük İskender (Tarihe Yön Veren 100 Lider)
  • Sorunu abartmayı çözüm sanıyorlar. (Osmanlı Toplumunda Aile)
  • Almanya Bismarck'tan sonra Rusya'ya açıkça cephe aldı. Ortadoğu'da ise İngiltere'nin tersine Osmanlı yanlısı görünen, daha doğrusu Osmanlı topraklarını konferans masalarında bölüştürerek değil de, İmparatorluğun kaynaklarından barışçı yollarla istifade etmeyi amaçlayan bir politika izlemeye başladı. (Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu)
  • Türkiye tarihinde, bunun münakaşası hep yapılıyor, "matbaa niye gelmedi" diye... Mat­baa gelmedi, çünkü insanlar ihtiyaç hissetmedi. Bu kadar açık. Matbaanın geldiği tarihte en çok okunan kitabın bugün kütüp­hanelerdeki saklanmış ve saklanabilecek, saklanması ihtimal dahilinde olan nüshalarına bakıyorsun, 100-150'yi geçmiyor. (Efsaneler ve Gerçekler)

  • Üretimin artmadığı yerde her şey boş slogan olarak kalmaya mahkumdur. (Eski Dünya Seyahatnamesi)
  • "Tarih sonsuz bir antrenmandır" (Tarihin Sınırlarına Yolculuk)
  • Bizim gibi ülkelerde hiçbir zaman ekstrem akımların taraftar bulması ve idareyi ele geçiren insanların bile uç hareketler göstermesi mümkün değil. Konsensüs içinde olmak zorunda. (Tarih Sohbetleri)
  • "Türk aydını maalesef dünyayı tanımıyor. Tanımadan konuşuyor, tanımadan düşünüyor ve ciddi şeylerle uğraşmıyor." (Tarihin Sınırlarına Yolculuk)
  • "Bizim cevaplamamız gereken sual şu: 'Neden bu kadar meraksızız?'" (Tarihin Sınırlarına Yolculuk)
  • Ankara'da Gençlik Parkı'nın Opera yanındaki girişinde, ışıklı bir Atatürk portresinin altında şöyle yazılı: " Atatürkçülük; Atatürk'ün yolunda ondan daha ileri gitmektir." (Resmi Tarih Yalanları)
  • Bir dostuma,çok Zeki olan bir adam olan Kral Fahd, “İslam Dünyasında bir buçuk devlet vardır; biri Türkiye,yarısı ise İran’dır.” demiş. (Osmanlı Mirası)