2. Abdülhamid - Yılmaz Öztuna Kitap özeti, konusu ve incelemesi
2. Abdülhamid kimin eseri? 2. Abdülhamid kitabının yazarı kimdir? 2. Abdülhamid konusu ve anafikri nedir? 2. Abdülhamid kitabı ne anlatıyor? 2. Abdülhamid PDF indirme linki var mı? 2. Abdülhamid kitabının yazarı Yılmaz Öztuna kimdir? İşte 2. Abdülhamid kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Yılmaz Öztuna
Yayın Evi: Ötüken Neşriyat
İSBN: 9789754379723
Sayfa Sayısı: 375
2. Abdülhamid Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Bugün Türkiye'deki tamâma yakın belli başlı devlet kurumları, kuruluşları, mahalli ve özel teşebbüsler, yüksek ve orta okullar, Sultan Abdülhamîd devrinde veya ondan az önceki ve az sonraki yıllarda kurulmuştur. Tamâma yakınında Fransa örneğinin izlendiğini söyleyebilirim. Millet Meclisi, Senato, Anayasa Mahkemesi (Şûrâ-yı Devlet Tanzîmât Dâiresi), siyâsî partiler, siyasal bilgiler ve hukuk fakülteleri, sivil ve artık Fransızca değil Türkçe eğitim yapan tıbbiye, İstanbul dışındaki imparatorluk şehirlerinde yüksek okullar, II. Abdülhamîd devrinde (1876 - 1909) gerçekleşti.
Cumhûriyeti, istinâsız, Sultan Hamîd devrinde eğitim gören kuşaklar kurdu. Cumhûriyetin gerçek kurucusu Atatürk, Selânik'te modern ilkokulda, askerî ortaokulda, Manastır'da askerî lisede, İstanbul'da Harb Okulu'nda ve Harb Akademisi'nde okudu. Geniş kültür sâhibi, mükemmel bir asker oldu. Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa,İngiltere, Birleşik Amerika'da daha yüksek kalitede subay yetiştirilmiyordu. Türk subayı, en iyi derecede Türkçe öğrendi. Büyük Nutuk'ta kullanılan inanılması zor zenginlikte bir Türkçe. Yabancı dil öğrendi. Prusya kurmayları le strateji tartışması yapabilen bir kurmay subay olarak yetişti."
2. Abdülhamid Alıntıları - Sözleri
- Sultan Abdülhamîd, Kadri bilinmemiş, iftiraya uğramış târihî şahsiyetlerin çok başlarından gelir. Bugün üzerinde iki bağımsız devletin yaşadığı üç kıt'aya yayılmış azametli Türk imparatorluğu, imparatorluk Türkiyesi'ni ,33 yıl yönetmiştir. Türk imparatorluk felsefesinin son temsilcisidir. Ondan iktidarı alanlar 10 yıl içinde bu hüneri imha etmişlerdir. Hâkan, 33 yıl sürekli muhalefet içindedir. En azılı düşmanları, bir kısmı Türkledir, bugün bile öyledir.
- Batıda tarafsız târihçilik, tarafsız basın yok denemez. Fakat tarafsız politika olmaz.
- En iyi uzun iktidarların bile kitle psikolojisinde memnuniyetsizlik yarattığı bilinmektedir.
- "Halkın "Sultan Hamîd" dediği Abdülhamid , şehzadeliğinde şu zatlardan ders gördü: Mirliva Guatelli Paşa, mirliva Dussep Paşa, miralay Lombardi Beyden Batı Musikisi ve piyano, Aleksan Efendiden piyano, Celaleddin Efendi ve 1850'den itibaren Kazasker Tosyalı Mustafa İzzet Efendiden hat, viyolonist Hidayet Beyden keman, Rumeli kazaskeri Acem Ali Mahvî ile sadrazam Safvet Paşadan Farsça, Kazasker Şerif Efendi, Ferid Efendi, Şirin Hafız Efendi, Ömer Hulusi Efendiden Arabça, Muşir Namık Paşa ve Mösyö Gardetden Fransızca, Gümüşhaneli Gerdankıran Ömer Hulusi Efendiden Türkçe, Osmanlı Edebiyatı ve ulum-i islamiyye ve bilhassa hadis (Buhari), maarif nazırı vezir Mehmed Tahir Münif Paşadan 1876da ekonomik politik, Vak'a-nüvis Kazasker Lutfi Efendiden Osmanlı Tarihi, lalaları Mehmed Sadık Ağa ve onun 1857de ölümünden sonra Mabeynci Osman Beyden spor, süvarilik, sadrazam İbrahim Edhem Paşadan Fransız edebiyatı, şeyhi Trablusgarplı Mehmed Zafir Efendiden Şazeli tarikatı adabı, bu zatın ölümünden sonraki şeyhi Abdullah Efendiden Kadiri tarikatı adabı, 1879dan itibaren şeyhi olan Rumeli kazaskeri Halebli (Han Seyhun) Sayyadzade Ebûl-Hüda Efendiden tasavvuf, hünkar yaveri çeşitli subaylardan askerlik. Bütün bu dersleri görmesine ve imtihan vermesine, vezir Ahmed Kemal Paşa 1808-1807 nezaret etti ki 6 defa Maârif ve 2 defa Evkaf nazırı olmuştur."
- Yeryüzünde Sultan Hamîd'inki kadar kansız hiçbir şahsî idâreyi târih kaydetmez. Hele bu iş 33 yıllık, üçte bir asır ve bir nesil süren geniş bir zaman parçası içinde olduğu için büsbütün değer kazanır.
- Sultan Abdülhamîd'in düşürülmesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının ilk gerçek adımı olmuştur. Adı bile düşmanı ürkütecek, mazlûm Müslüman milletlere ümit verecek bir senboldü. Onun düşmesiyle yalnız Avrupa ve Balkan devletleri değil, Ermeniler, Yahûdiler gibi devlet sâhibi olmayan topluluklar da hedeflerine çok yaklaştıklarını hissetmişlerdir.
- Fikirler imhâ edilemez.
- 2. Abdülhamîd, Saray'da bir hey'et kurdurarak, dünyânın bütün anayasalarını Türkçe'ye çevirtmeye başlamıştı. İmparatorluğun yapısına uygun bir anayasa îlân etmeye hazırlanıyordu. İhtilâl maalesef, bu ilândan önce koptu ve 2. Abdülhamîd, kendiliğinden değil, baskıyla, meşrûtiyeti îlân etmek mevkıinde kaldı. Böylece de devlet mekanizması altüst oldu.
- 1. Meşrûtiyet'in Türk parlamentosunda Türk asıllı, daha açık ifâde ile anadilleri Türkçe olan milletvekilleri %40'ın üzerindeydiler, fakat%50'yı bulmuyorlardı.
- 1 kağıt Osmanlı banknotunu, dünyanın her yerinde 1 altına çevirmek mümkündü.
2. Abdülhamid İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Cennet Mekan Hakan Sultan II. Abdulhamid Han: Cennet Mekan Hakan Sultan II.Abdulhamid Han Tarihe ismini altın harflerle yazdırmış olan bir şahsiyettir benim için. Devrinin bütün olumsuzluklarına rağmen daha önce yıkılması ve yutulması istenen Osmanlı Devletinin ömrünü uzatmış ve 33 yıl tabiri caizse 7 düvele karşı tek başına savaşmış ve birçok başarı elde etmiştir. Olumlu gelişmelerinin yanında şüphesiz ki hataları da vardı. Bu hatalar bugün dile getirildiğinde kişisel yorum ve bakış açılarına göre değerlendirildiğinden herkes kendisine yakın/uzak gördüğü derecede değerlendiriyor. Bunlar yorumdan öteye geçmiyor ki artık değişebilecek birşey yoktur. Benim şahsi düşüncem ise bugün de sıkıntısını çekmiş olduğumuz kalifiye yetkin insan eksikliğinin onun döneminde en üst safhada olması bir çok olumsuzluğu beraberinde sürüklemiştir. Bugün II. Abdulhamid dönemini incelediğiniz de belki de Türk Tarihi boyunca yönetim kadrolarının sıklıkla değiştirildiği tek dönem olduğu görülecektir. Bunda izlenilen politika, batı hayranlığı, sultanın vehmi , şahsi çıkarların devletin önüne çıkması, milli ve manevi duyguların sindirilmiş olması sebep gösterilebilir. Ve dahi niceleri eklenebilir. Kitabın tek olumsuz yönü bazı kısımların tekrar tekrar yazılmış olması can sıkıyor. Kitap hakkında kısmen bilgi aktarabilirim, fakat Cennet Mekan Hakan Sultan II. Abdulhamid Han hakkında hak ettiği derecede bilgi aktarmam mümkün değil. Çünkü bana göre övgülerin en güzeline layık. Kaldı ki onu tahttından hal ettikten sonra pişman olan zümre az değildir. Ve bunlar özellikle bu işe sebep olan maşalardır. Bunlardan ilki ve en önemlisi Tal'at Paşa'dır ki II. Abdulhamid'in tahtan indirilmesinde en mühim rolü oynamıştır. Öyle ki sebep oldukları savaşın/ların(Cihan Harbi) gidişatı hakkında fikrini almaya gitmiş ve kitapta yer aldığı şekliyle II. Abdulhamid'den şu tarihi cevabı almıştır. "Bugün bile münferid mes'eleleri asli mes'elelerle karıştırıyor, adeta onlara daha çok ehemmiyet veriyorsunuz. İttihad-ü Terakki, benden sonra bambaşka bir siyaset takip etmiştir. Benim zamanımda Bosna-Hersek, bir Avusturya-Rusya mes'elesi idi; siz Osmanlı Avusturya mes'elesi haline getirdiniz. Girit, bir ingiltere-Rusya mes'elesi idi, siz Osmanlı-Yunan mes'elesi yaptınız. Asla affedilmez bir eser-i gaflet olarak Yunan-BUlgar kiliseleri arasındaki ihtilafı kendi elinizle hallettiniz ve Balkan ittifakına yol açtınız. Arnavutlar'ı Sırp,Karadağ, ve İtalyan tahriklerine açık hale getirdiniz. Meclis-i Meb'usan'da, hatta Meclis-i Âyan'da, gayrımüslim meb'uslarla, Türk ve Müslüman meb'uslar aleyhine ittifak etmekten çekinmediniz. Bu suretle gayrımüslimleri yanınıza alamadınız ama, Müslümanlar'ı gücendirdiniz ve Türkler'i ise incittiniz.İmparatorluğun dış muvazenesi yanında iç muvazenesini de bozdunuz. Muvazene bir defa bozuldumu, neticeyi kimse kestiremez. Yeni bir muvazene hazırlamadan eskisini bozdunuz. Balkan harbi çıkmasa idi, Cihan harbi çıkar mı idi? Şimdi Cihan harbini kimin kazanacağını bana soruyorsunuz. Söyleyeyim: Denizlere hakim olan taraf kazanır. Almanlar'ın tabii imkanları ve ham malzemeleri mahduddur, tükenir. Karşı taraf ise açık denizlere hakimdir. Almanya çok kuvvetli kara ordusuna güvenmiştir ama, bu orduyu, yıldırım harbiyle düşmanlarını mahvedecek şekilde kullanamamıştır. Ve işte harp, iki buçuk senedir uzayıp gidiyor. Bizim vaziyetimiz Almayanınkinden müşkildi. Zira biz bir çok harp malzemesi için Almanya ve Avusturya'ya muhtacız. Harbe girmemeliydik. Ama bir defa girdikten sonra, ordularımızı belli hududlarda toplamalı idik. Bu strateji ile bazı ülkelerin gözden çıkarılacağı açıktır. Fakat oraları harbin neticesine bırakmaktan başka çare de yoktur. Ancak Türk olmayan o ülkeleri, yerli halkı teşkilatlandırarak müdafaa edebilirdik. Siz ise, orduları, bütün hududlara yaydınız. İmparatorluğumuzun huduhları çok geniştir ve bütün hududları tutmak mümkün değildir. Türkiye, Almanya gibi derli toplu ve mahdud hududlu bir devlet değildir ki, her karış toprağı aynı güçle müdafaa edilebilsin. 93 harbinden sonra bütün bu mes'eleleri ben, Gazi Osman Paşa ve Gazi Muhtar Paşalarla pek çok konuşmuşumdur. Gerek onların, gerek diğer erkan-ı harplerin fikri, hududlarımız çok geniş olmasa idi, Rusya'ya karşı 93 Harbi'ni kazanacağımız merkezinde idi. Ama o zaman da ne tarafı tutacağımız bir türlü kararlaştırılamadı. Balkan Harbi'nden, Cihan Harbi'nden önce gelip benimle konuşacaktınız. Şimdi gelmeniz çok geçtir. Şimdi zaman da, imkanlar da daralmıştır. Ama Cenâb-ı Hak, mülk ve millet yolundaki himmetlerinizi müzdâd buyursun." ve dönemin kalemlerinden dökülen mısralar .... Yahya Kemal Ey şehryâr-ı â'tıfet-âsâr-ı muhterem Ey tâc-dâr-ı mâ'delet-efkâr-ı zü'l-kerem Şensin, o pâdişâh-ı dil-âgâh-ı pür-himem Kim vasf-ı hazretinde senin her ne söylesem Ahrâdır ey hâlife-i pür-lûtf-u mâ'delet Ahmed Râsim Sen değil, nâ'şın hükümdâr-olsa elyakdır bize Dönsün-etsin taht-ı Osmânî'ye tâbûtun cülûs Ve batık bir saltanatı devralan Cennet Mekan Hakan Sultan II. Abdulhamid'in muazzam eserleri ; Sultan Hamid'in yaptırdığı eserleri, açtığı müesseseleri burada saymak tamamen imkansızdır. Bir kaçınu anmak, bir fikir verebilir. Fen fakültesi, edebiyat fakültesi, hukuk fakültesi (Mekteb-i Hukuk-i Şahane), siyasi bilgiler fakültesi (Mekteb-i Mülkiyye-i Şahane), tıp fakültesi (Mekteb-i Tıbbiyye-i Mülkiyye-i Şahane), (II.Mahmud'un kurduğu tıbbiye askeri idi), Beyrut, Şam, Bağdat, Selanik, Konya, Edirne şehirlerinde çeşitli fakülte ve üniversiteler, burada sayılmayacak kadar çok askeri orta ve yüksek mektepler, teknik üniversitesi (Mekteb-i Şahane-i Hendese-i Mülkiye, daha önce yalnız askeri ve bahri muhendisler yetiştiren Mühendishane-i Beri-i Hümayun ile Mühendishane-i Bahri-i Hümayun vardı), güzel san'atlar akademisi (Mekteb-i Şahane-i Sanayi-i Nefise), yüksek ticaret mektebi, Halkalı Yüksek Zıraat ve Baytar Mektebi, orman ve maadin mektebi, deniz ticaret mektebi, yüksek muallim mektebi, lisan mektebi, orta öğretimde, hemen her sancak merkezinde birer idadi (lise), eğer 4 sınıflı kolej ise "sultani" deniyordu ve hemen her kaza merkezinde birer rüşdiyye (ortamektep), kız ve erkek sanayi mektebleri, muallim ve muallime mektepleri, sağır, dilsiz ve kör mektepleri, ayrıca binlerce ilk mektep. Birçok müze ve kütüphane kurduran, bunların örnek şekilde kataloglarını yaptıran II. Abdülhamid devrinde Darülaceze, Hamidiyye su tesisleri, yüzlerce sanayi, ziraat ve ticaret odası, belediye teşkilatı, telgraf hatları, postahane, demiryolu, şose, köprü, birçok fabrika meydana gelmiştir. Bu hizmetleri sayesinde okuyan yetişen ilim ve irfan sahibi olan ama ferasetten uzak kişilerin 31 Mart gibi Tarihimizin lekelerinden sayılan bir olay ile padişahı tahttan indirmek için isyan çıkartmaları, ki bu isyan padişaha sadık 1. Ordu tarafından kolayca bastırılabilecek bir durumdayken bizzat padişahın emri ile olaya müdahil etmemeleri sonucu büyümüş ve amaçlarına ulaşmıştır. Sonrası malum zaten ülke bir savaşlar zincirine sokuldu ve milyonlarca insanımız bu savaşlarda hayatlarına veda ettiler. Kitap II. Abdulhamid döneminde yaşanan olayları bana göre tarafsız bir şekilde dile getiriyor. Muhakkak okumanızı tavsiye ederim. Kendi dönemi ile birlikte Sultan'ın ailesi hakkında da bilgiler içeriyor. Ve II. Abdulhamid hakkında söylenmiş bir çok makale yer alıyor. İçinde güzel bir soru barındıran ve günümüzü bir fotoğraf karesi gibi yansıtan şu alıntı ile bitirmek istiyorum. Vambery'nin 1906'da yazdığı Pan-İslamizm adlı makalesinde tenkit ettiği ve muhtemel tehlikenin en zayıf yeri olarak gösterdiği husus, Müslümanların birbirlerinin dertöerine sıkıntılarına ilgisiz kaldığı idi. Mesela Endülüs'te Müslümanlar katledilirken yardım taleplerine diğer Müslümanlar kayıtsız kalabilmişlerdi. Sonra ki yıllarda bunun örnekleri görülmüştü. Öyleyse Müslüman cemaatini birbirine yaklaştıran unsur ya da unsurlar nelerdi? (Kitap Tutkunu Adam كتاب طوتقونی)
Bu eser bana yanlı geldi. II. Abdülhamid dönemi eğitim,ıslahatlar ve bunlara benzer birçok konuyu ele alıyor. II. Abdülhamid zamanı tekrardan ilan edilen Meşrutiyet kısa süreliğine bir özgürlük sundu belki ama bu sadece 2 sene kadar sürdü. Ondan sonra 1908'e kadar karanlık bir istibdat devri. Kısacası, Abdülhamid ve dönemini okumak isteyen bu eseri mutlaka okusunlar fakat sadece bu kitap ile kalırsanız çok yanılırsınız. Bu esere göre zıt bir okuma daha yapın ki kendi düşünceniz ortaya çıksın. (Burak CAN)
Abdülhamid: . Sayın Öztuna harika bir kitap ortaya çıkarmış. Kitap Abdülhamid dönemini, istibdatı, Abdülhamidin kişiliğini artı ve eskileri ile ele alıyor. Abdülhamidin dış ilişkilerde ki dehasını met eden yazar iç ilişkilerde yaptığı hataların da altını çiziyor. Bu anlamda safi Abdülhamidi öven, yüzeysel bir kitap ile karşı karşıya değiliz. Nitekim kitabın başında yazar bir dönem Abdülhamidin iftiralara maruz kalması ne kadar yanlışsa yaptığı yanlışlarda bile keramet aramak da yanlıştır tarzında giriş yapıyor. Diğer ülkelerinin hükümdarlarının, Abdülhamid ile görüşen generallerinin de fikirlerine yer verilen kitapta özellikle Abdülhamidin 1. Dünya Savaşı esnasında Talat paşaya yaptığı konuşmayı çok beğendim. Geniş bakış açısı ile resmen bir tarih felsefecisi gibi konuşuyordu Abdülhamid. Kitabın sonlarına doğru ise bir o kadar üzüldüm doğrusu. Kendi ifadesiyle emeklerinin üstüne siyah örtü çekilmiş bir hükümdar, yanlızlaşmış. Bir poker oyuncusu gibi elinde tuttuğu balkanların elden çıkışına şahit olmuş, doğrulanmış. Kısacası geçmişi öğrenmek için ideal bir kitap okuyun efendim, beğeneceksiniz. (Behzat Aktura)
2. Abdülhamid PDF indirme linki var mı?
Yılmaz Öztuna - 2. Abdülhamid kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de 2. Abdülhamid PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yılmaz Öztuna Kimdir?
20 Eylül 1930 İstanbul doğumludur. İstanbul'da lise tahsilinin yanında İstanbul Konservatuarına devam etti. 1950 - 1957 yıllarında Paris'te kaldı. Paris'in büyük kütüphanelerinde çalıştı. Paris Üniversitesi Siyasi İlimler Enstitüsü'nde Sorbonne'da Fransız Medeniyeti kısmında, Alliance Française'nin yüksek kısmında okudu ve Paris Konservatuarı'na devam etti. 13 yaşında ilk makalesi ve 15 yaşında ilk kitabı basıldı.
1969'da Adalet Partisinden Konya Milletvekili seçilerek Ankara'ya yerleşti. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nda denetleme kurulu üyesi, repertuvar kurulu üyesi, eğitim kurulu üyesi (Ocak 1966- Kasım 1981), Kültür Bakanlığı'nda bakan başmüşaviri (1974-77), İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nda kurucu yönetim kurulu üyesi ve Türk Musıkisi Korosunda kurucu yönetim kurulu üyesi (1975'den beri) , Yay-kur (Yaygın Yüksek Öğretim) üniversitesinde Osmanlı siyasi ve medeniyet tarihi öğretim üyesi (1975-78), Milli Eğitim ve Kültür bakanlıklarında 1969'dan beri pek çok ihtisas kurulunda üye ve başkan oldu.
1974-1980 arasında Türkiye Cumhuriyetinin resmi ansiklopedisi olan ve Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanan Türk Ansiklopedisi'nin genel yayın müdürü olarak K harfinden T harfine kadar olan ciltleri yayınladı. 1983'te Milliyetçi Demokrasi Partisinin kurucuları arasında bulunarak merkez genel yönetim kuruluna seçildi, sonra istifa etti. 1985'de Faisal Finans Kurumu müşaviri oldu.
Pek çok radyo ve televizyon programı yaptı, bunlarda konuştu. Bazı konuşmaları A.B.D., Fransa, Avusturya gibi ülkelerin televizyonlarında yayınlandı. Bazı kitap ve yazıları çeşitli dillere tercüme edildi. Dünyada ilk defa olarak Türk Musikisi Tarihi kürsüsünü kurdu. "Büyük Türkiye", "Osmanlı Cihan Devleti", "Büyük Türk Hakanlığı" gibi son yıllarda çok kullanılan tarihi ve siyasi tabirler, Yılmaz Öztuna'nındır. Ayasofya Hunkar Mahfilinin ibadete açılması ve Topkapı Sarayında Hırka-i Saadet Dairesinde Kuran okunması, 1000 Temel Eser, Ankara Devlet Konser Salonu ve İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin Türk Musikisine açılması gibi fikirler ve realizasyonlar Yılmaz Öztuna'nındır ve siyasi iktidara onun tarafından telkin ve kabul ettirilmiştir. Türk Kara Kuvvetlerinin ve Deniz Kuvvetlerinin evvelce yanlış olarak kutlanan yıldönümlerini bugünkü doğru başlangıç tarihleri ile kutlanmasını sağlayan da Yılmaz Öztuna'dır.
Birçok konferans verdi. 6 kıtada pek çok ülkeyi gezdi, devlet adamları ve halkla görüşerek incelemeler yaptı. Milletlerarası birçok kuruluşa üye seçildi.
Türkiyede Osmanlı tarihinin çatışmasız bir anlayışla algılanmasında katkısı vardır. Türk Parlamenterler Birliği, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti, Ankara Aydınlar Ocağı, Anadolu Kulübü, Yahya Kemali Sevenler Cemiyeti, İstanbul Şehrini Güzelleştirme Derneği, Müsteşrikler Cemiyeti, WACL, APACL, NATO Parlamenterler Birliği, Parlamentolararası Türk - Japon ve Türk - Kore, Türk - Suudi Dostluk cemiyetleri, Avrupa Konseyi cemiyeti, Yılmaz Öztuna'nın üye, kurucu olduğu veya bulunduğu milli veya milletlerarası kuruluşlar arasındadır.
1 Eylül 1998 tarihinden itibaren Türkiye Gazetesinin başyazarlığını yaptı. 9 Şubat 2012 tarihinde Ankara'da vefat etti.
ESERLERi:
- BiR DARBENiN ANATOMiSi
Yılmaz Öztuna bu kitabında 1876 askerî darbesini, Sultan Abdülazizin tahttan indirilmesi ve ölümü olayını, bütün detayları ile anlatıyor. Bütün o dönemin şahitlerinin ifadelerini naklediyor.
-TÜRK TARİHİNDEN YAPRAKLAR
Türk Tarihinden Yapraklar, Yılmaz Öztuna'nın 1968'te İstanbul Radyosunda yaptığı konuşmalardan oluştu. Her konu, bir konuşmadır. 1969'da Millî Eğitim Bakanlığının 1000 Temel Eser serisinin 11. kitabı olarak basılıp 20.000 tiraj bir haftada satıldı. 1992'de Millî Eğitim Bakanlığınca Türk Klasikleri serisine alındı ve bu serinin 17. kitabı olarak basıldı. Şimdiye kadar 5 baskıda 58.000 tiraj yapan Türk Tarihinden Yapraklar artık klasiklerimiz arasına girmiş bulunuyor. Osmanlı ağırlıklı olmak üzere 2.200 yıllık tarihimiz içinde tam bir gezintidir.
- OSMANLI PADİŞAHLARININ HAYAT HİKAYELERİ
Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikâyeleri, Yılmaz Öztuna'nın klasikleşmiş kitaplarından biridir. Nesiller tarafından ilgiyle okundu. Bu kitaba dayanılarak senaryolar, piyesler yazıldı, filmler çekildi. 12 Osmanlı hâkan-halîfesinin kronolojik olarak hayatlarından kesitler veren bu eser, Osmanlı tarihinin en çarpıcı taraflarını vurguladı. Konuşmalar, o çağların Türkçesi ile yazıldı. Olaylar, çok duru ve klasik bir dille tasvir edildi.
-TÜRK TARİHİNDEN PORTRELER
Biyografi, tarihçinin edebiyata yaklaşabilme yeteneği ile orantılı bir türdür. Onun için, edebiyatın bir türü şeklinde de ele alınmıştır. Kitaptaki biyografiler, hayatları ve kişilikleri anlatılan şahsiyetlerin doğum sırasına göre kronolojik şekillerde sunuldu. En yaşlıları Bumin Kağan, en gençleri Turgut Özal olmak üzere... Hayatta bulunan bir kişiyi almaktan kaçındım. Tanıttığım şahsiyetlerin hepsinin Türk büyükleri, Türk dâhileri olmadıklarını sevgili okuyucularım hemen fark edeceklerdir. Daha mütevazi çapta büyükler de, Türke çok zarar vermiş birkaç kişi de alındı. Ancak çoğunluk, tarihimizin çeşitli alanlardaki dehalarından seçildi. Hiç unutulmasın, tarihin küçükleri de, tarihin büyükleri derecesinde milletlerin hayatını ve geleceğini şiddetle etkilemişlerdir.
- TARİH SOHBETLERİ I, II, III
Biz bir cihan imparatorluğunun varisleriyiz. Geleceğimize dair görüşler ileri sürer, programlar yaparken geçmişteki bu muazzam siyasî ve medenî tecrübelerimizden sonuna kadar istifade etmek bizim en tabiî hakkımızdır. Millet ve devlet olarak misyonumuzu belirlemekte en sağlam ölçüyü de böyle bir tarih şuuru ile getirebiliriz. Bu itibarla aydınlarımızın ve gençlerimizin kendi tarihleri hakkında muhtelif cihetlerden bilgi edinebilecekleri eserlere ihtiyaç duydukları muhakkaktır. Ötüken, işte bu mülahazalarla, Türk tarih ve mûsıkîsine yaptığı değerli hizmetler ve verdiği kıymetli eserlerle haklı bir şöhret kazanan değerli yazar Yılmaz Öztunanın "Tarih Sohbetleri"ni üç cilt halinde sunmaktan şeref duyar.
Yılmaz Öztuna Kitapları - Eserleri
- Bir Darbenin Anatomisi
- Türk Tarihinden Yapraklar
- Yavuz Sultan Selim
- Sultan 2. Mahmud
- Türkler
- Kanuni Sultan Süleyman
- Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikayeleri
- Osmanlı Hareminde Üç Haseki Sultan
- 2. Abdülhamid
- Türk Tarihinden Portreler
- Osmanlı Devleti Tarihi 1
- 93 ve Balkan Savaṣları: Avrupa Türkiye'sini Kaybımız
- Kısa Osmanlı Tarihi
- Sultan Genç Osman ve Sultan IV. Murad
- Kuruluş
- Tarih Sohbetleri 1
- Barbaros Hayrettin Paşa'nın Hatıraları
- Büyük Türkiye Tarihi (14 Cilt)
- Osmanlı Devleti Tarihi 2
- Tarihçi Gözüyle
- Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi
- Osmanlıya Veda
- Avrupa Türkiyesi'ni Kaybımız
- Tarih Sohbetleri 2
- Tarih Sohbetleri 3
- Genç Osman ve IV. Murad
- Türk Tarihinde Ordu Faktörü
- Tanzimat Paşaları: Ali ve Fuad Paşalar
- Osmanlı Devleti Tarihi
- Büyük Osmanlı Tarihi (10 Cilt)
- Itri
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi Cilt 1
- Türkler Araplar Yahudiler
- Keçecizade Fuat Paşa
- Devletler ve Hanedanlar
- Resimlerle 93 Harbi
- Abdülkaadir Meraği
- Hacı Ârif Bey
- Türk Bestecileri Ansiklopedisi
- Türkiye'de Askerî Müdahaleler
- Türk Mûsikîsi 2 Cilt
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 9
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 2
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 4
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 7
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 5
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 6
- Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi 3
- Tarih ve Politika Ansiklopedisi
Yılmaz Öztuna Alıntıları - Sözleri
- Uzun Hasan savaş sonrası Osmanlı şevket ve kudretini kavrayarak bir daha hayatının sonuna kadar Osmanlılara sataşmamak için azamî gayret göstermiştir.Bu husus ölürken oğullarına:"Osmanoğulları ile asla muharebe etmeyesiz!" şeklinde vasiyeti ile sabittir. (Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi)
- Haleb Büyük Câmii'ndeki Cuma namazında hatîb, hutbeyi Yavuz'un adına okumuş, Yavuz'u "Hâkimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn = Mekke ile Medîne'nin Hâkimi" diye anmıştır. Yavuz müdahale edip, "Hâkim" kelimesini "hâdim = hizmetkâr" şeklinde düzeltmiştir. (Yavuz Sultan Selim)
- "İstanbul şivesi" dediğimiz, 2500 yıldan bu yana Türkler'in coğrafyanın her mekanında konuştukları binlerce şivenin ahenklisinin en ateşli savunucuları kimlerdir? Üsküblü Yahya Kemal'dir. Urfalı Nabi'dir. Trabzonlu Nihad Sami'dir. Diyarbakırlı Gökalp'tir. Hayatında bir defa İstanbul'a şöyle bir uğrayan Kırımlı Gaspıralı İsmail'dir. İstanbul'daki parlak kültürü oluşturanların en büyük kısmı böyledir. Beldeyi şaheserleriyle donatan Sinan, Kayserili'dir. Uzun bir ihmal ve umursamazlık döneminden sonra şehrin imarını ele alan Menderes, Aydınlı'dır. İki kıt'anın yakasını birleştiren Demirel, Ispartalı'dır ve Özal, Malatyalı'dır. (Tarih Sohbetleri 1)
- Mısır’daki Memlûk beylerini Kahire kalesinde bir tuzağa düşürerek imhâ eden Mehmed Ali,bunların, Mısır’ın zenginliğinin büyük kısmını teşkil eden milyarlar değerindeki servetine el koymuş, bu para ile büyük işler yapmıştı. Kavalalılar’ın günümüze kadar gelen büyük servetinin menşei budur. (Sultan 2. Mahmud)
- Ortodoks ve Katolik mezheplerinin birleşmesi, Ortodokslar'ın da Papa'nın ruhani şemsiyesi altına girmesi isteniyordu.Çaresiz kalan son "Kayser-i Zaman",bunu kabul etti. 1452 yılının 12 Aralık gününde Ayasofya'da Papa'nın gönderdiği Kardinal İzidor, Katolik ayiniyaptırdı.Bizans halkı, bu ayini nefretle seyretti. Elbette Türk hakimiyeti altında dini ve vicdanı hürriyetlerini muhafaza ederek yaşamak, çok daha hayırlı ve şerefli olacaktı. Bizanslılar'ın bu görüşünü, Başbakan Büyük-Duka Lukas Notaras da paylaşlaşıyordu: İstanbul'da Türk sarığını görmek, Latin şapkasını görmekten evladır, demişti. (Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikayeleri)
- Sitvatorok Muahedesi'ne rağmen Türkiye'nin, imparator'u hala sadrazamla eşit saydığına, yani Kanuni devrindeki protokole uyduğuna dair elimizde birçok vesika vardır. Bunlardan biri, Sadrazam Damat Nasuh Paşa'nın imparator Mathias'a yazdığı 26 Ekim 1612 tarihli mektuptur ki, imparatora "dostum" diye hitap etmektedir. (Sultan Genç Osman ve Sultan IV. Murad)
- Fransa eyalet sistemini de 1790 larda kaldırdı. Eyaletleri illere parçaladı. Bizim Cumhuriyet döneminde yaptığımızın aynıdır. Fransa örnek alınmıştır. (Tarih Sohbetleri 3)
- Bugün Türkiye devletinin kuruluşu, 900 yılı geçmiştir. Bu hadise, Türk milletinin tarih boyunca yarattığı en büyük eserdir. Anadolu'nun fethi için yüzyıllarca hazırlanan Türkler, 1074'te Türkiye devletini kurduktan sonra da yeni anayurtlarını savunmak, geliştirmek, ayakta tutmak ve büyük bir devlet hâline getirmek için akıl almaz çileler çekmişler ve en büyük fedakarlıklara katlanmışlardır. Üzerinde yaşadığımız topraklar, atalarımızın bizim hesabınıza yaptıkları sonsuz mücadelelerin eseridir. (Türk Tarihinden Yapraklar)
- Mâhpeyker Kösem Haseki’nin üvey oğlu bir ateş parçasıydı. Genç bir arslandı. Fevkalâde yetişmişti. Arabça, Farsça, hattâ bir rivâyete göre Batı dillerini öğrenmişti. “Fâris” ve “Fârisî” mahlasıyle olgun şiirler yazıyordu. Silâhşörlük ve pehlivanlıkta, babasından da üstündü. Korku nedir bilmiyordu. (Osmanlı Hareminde Üç Haseki Sultan)
- "Değerleri solcu ve solcu olmayan diye kesin çizgiyle ikiye ayıran zihniyet yıkılmadıkça, Türkiye iflâh olmayacaktır." (Türk Tarihinden Portreler)
- Bütün Orta Çağ'ın (476-1453) bütün yeryüzünde geçen en büyük meydan muharebesi olan, her iki tarafta başkumandan olarak oğulları ile beraber tarihin en büyük asker hükümdarlarından ikisinin bulunduğu, Çin ile Adriyatik arasındaki ülkeleri paylaşan iki Müslüman ve Türk hakanının zaferi ölesiye çekiştiği Ankara muharebesi, Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biridir. Osmanlı gelişmesini ve fütuhattını yarım asır geciktirmiş, Bizans'ın ve Orta Çağ'ın hayatını 50 yıl uzatmış, Anadolu birliğini ise 70 yıl geciktirmiştir. Yıldırım devrinde Osmanlı toprakları olan bazı yerler ancak 115 yıl sonra Yavuz Sultan Selim tarafından yeniden Türkiye'ye katılabilmiştir. (Osmanlı Devleti Tarihi 1)
- Nâmık Kemâl ise daha Magosa’dadır. Orada söylenegeldiği gibi zindana falan atılmış değildir. Son yıllarda Türk Tarih Kurumu’nun 4 büyük cilt hâlinde yayınladığı mektuplarında açıklandığına göre zevk, sefa ve keyif içinde yaşamakta, güzel şiirler yazmaktadır. (Bir Darbenin Anatomisi)
- Yıldırım Sultan Bayezid'in esirliği 7 ay 12 gün sürdü. 3 Mart 1403'te Akşehir'de vefat etti. 43 yaşındaydı. (Kuruluş)
- Ebrûlerinin zahmı nihandır ciğerimde Gül-ruhlerinin handelerî çeşm-i terimde Eşkim yerinê kan dökülür dîdelerimde Sevdây-ı muhabbet, esiyor şimdi serimde Takdîre ne hâcet, bu da varmış kaderimde Adlî (İkinci Mahmûd) (1785-1839) (Sultan 2. Mahmud)
- "2.500 km'lik uzun bir yolu aşıp zafere ulaşılan bu başarılı seferin, hemen aynı şartlar altında 1812'de Napoléon'un, 1941'de Hitler'in Moskova'ya yaptıkları başarısız seferler göz önünde tutulursa, ne derece değer taşıdığı anlaşılır" (Yavuz Sultan Selim)
- XVI. asırda da Türk kültürünün seviyesi, Avrupadan ilerideydi. Ilköğretim ve okuyup yazma, Avrupaya nazaran pek çok gelişmişti. Aydın tabaka ve kitap okuyanlar da önemli sayıdaydı. Avrupada bin yazma eseri bir araya getiren hükümdarlar parmakla gösterilirken, Doğuda onbinlerce yazmadan müteşekkil pek çok kitaplık vardı. XVI. asırda Avrupada basılan kitapların tirajı çok düşüktü. Bu tirajın çok fazlasını Türkiyede hattatlar ortaya koyabiliyordu. (Türk Tarihinden Yapraklar)
- Türk denizciliğinin, Türk ordusu kadar kıdemi yoktur. Hatta Türkler, Anadolu'ya gelinceye , 11.asra kadar, denizci bir millet değillerdi denilirse mübalağa edilmiş olmaz. Gerçi milattan önceki asırlarda denizlere ulaşmışlardır. Fakat bir donanmaya ihtiyaç duymamışlardır. Türkler, Avrasya'yı seven bir kavimdir. Bir boğazı ve bir çölü atlayıp Afrika'ya bile geç tarihte intikal etmişlerdir. Açık denizden, hiç olmazsa 11.asra kadar hoşlanmamışlardır. (Kısa Osmanlı Tarihi)
- Sultan Abdülhamîd'in düşürülmesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının ilk gerçek adımı olmuştur. Adı bile düşmanı ürkütecek, mazlûm Müslüman milletlere ümit verecek bir senboldü. Onun düşmesiyle yalnız Avrupa ve Balkan devletleri değil, Ermeniler, Yahûdiler gibi devlet sâhibi olmayan topluluklar da hedeflerine çok yaklaştıklarını hissetmişlerdir. (2. Abdülhamid)
- Ordu yaptığın rezaleti gör diye Sadrazamın aleyhinde gösteri yaptıysa da seksenlik ihtiyar buna da aldırmadı. (Türkler)
- Deismann göre: " Fâtih dünya tarihinde bir dönüm noktası yarattıktan sonra Doğu ve Batı'nın kapısında durarak bu iki alemin kültürünü nefsinde toplayan bir insandır." (Fatih - Büyük Kartal'ın Gölgesi)