Acayip Bir Başlangıç - Monika Maron Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Acayip Bir Başlangıç kimin eseri? Acayip Bir Başlangıç kitabının yazarı kimdir? Acayip Bir Başlangıç konusu ve anafikri nedir? Acayip Bir Başlangıç kitabı ne anlatıyor? Acayip Bir Başlangıç PDF indirme linki var mı? Acayip Bir Başlangıç kitabının yazarı Monika Maron kimdir? İşte Acayip Bir Başlangıç kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Monika Maron
Çevirmen: Zehra Yılmazer
Yayın Evi: Alef Yayınevi
İSBN: 9789944494755
Sayfa Sayısı: 160
Acayip Bir Başlangıç Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Mutluluk sadece bir yanılsama mıydı? Johanna geçmişine ve bugününe bakarak dünyadaki yerini bulmaya çalışır. Kendi hayatında kaybolmanın ve yaşlanmanın hüznü yavaş yavaş damıtılan bir umuda bırakır kendini.
Kitaptan;Özlediğim bir duygu var, dedim, âşık olduğunda ya da bir şey için mücadele ettiğinde hissettiğin o heyecandan ölme duygusu, bir tutku yani, evet, bu işte: Ben tutkuyu özledim."
"Çok güçlü, etkileyici bir kitap."
-Martin Lüttke Frankfurter Rundschau-
"Monika Maron cesur bir kitap yazmış."
-Tilman KrauseDie Welt-
(Tanıtım Bülteninden)
Acayip Bir Başlangıç Alıntıları - Sözleri
- Özlediğim bir duygu var, dedim, aşık olduğunda ya da bir şey için mücadele ettiğinde hissettiğin o heyecandan ölme duygusu, bir tutku yani, evet, bu işte: Ben tutkuyu özledim.
- Yaşlılar ve sakatlık birbirine benzer durumlar, dedim; çünkü yaşlılar gibi sakatlar da bazı taleplerde bulunma hakkına bile sahip değiller.
- Bir köyün sakinlerini gözlemlemek, bir sosyoloji enstitüsünün istatistiki araştırma sonuçları kadar önemliydi.
- Ben bu kadere katlandım; insan nelere dayanmıyor ki!
- “Dünya uzaydan hızla geçerken, uzun süre sonra ilk kez tanıdık bir gezegene rastlar. Naber, nasılsın, diye ta uzaktan haykırır gezegen. Hiç iyi değilim, der Dünya, homo sapiens’im var. Merak etme, geçer, diye bağırır gezegen ve yine üç yüzyıllığına gözden kaybolur.”
- Mutluluğumuz için mücadele etmeyi unuttuk mu hepimiz? Yoksa mutluluğun ne olduğundan artık o kadar emin değil miyiz?
- İkili bir hayat sürüyordum ben. Biri gerçekti, diğeri anlattığımdı.
- Etimiz yavaş yavaş gözenekli kemiğe dönüşürken, hayata aç şu turnabalığı yüreği gibi akılsız, budala kalbimiz hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi yapıyor, eski alışkanlıkları için atmaya devam ediyor.
- Uzunca bir seyahatten her dönüşümde her şeyi bıraktığım gibi bulunca şaşırıyor, belki biraz hayal kırıklığına da uğruyordum.
- Sevgi bir tomurcuk değil, toprağın derinliklerinde bir köktür.
- Bir şeyi neden yaptığımı ya da neden yapmadığımı ancak birkaç yıl sonra anlarım ben. Bir şeyi yapmam ya da yapmamamın sıkı sıkıya inandığım nedenleri olsa da, yıllar içinde başka, daha derinde yatan, pek de hoşa gitmeyecek nedenler, tabiri caizse latif tenin altındaki nedenler iskeleti açığa çıkarabilir. Artık bunu öğrenmiş bulunuyorum ve bazen yılların geçmesini beklemeyi, o zamana kadarda kararlarımı öylece kabullenmeyi beceriyorum.
- Sonuçta kalp ruhun muhafazası değildi, makine benzeri, ikame edilebilir bir kas parçasıydı sadece.
- "Son zamanlarda, duygularım bile tamamen anlamını yitirmiş gibi geliyordu bana, çünkü bir duygu beslediğim ne varsa, kim varsa uzaklaşıyordu benden."
- Özlediğim bir duygu var, âşık olduğunda ya da bir şey için mücadele ettiğinde hissettiğin o heyecandan ölme duygusu, bir tutku yani, evet, bu işte: Ben tutkuyu özledim.
- "Hiç ummadık bu gelecekte ne yapacağım umurumda değildi herhalde. Bu geleceğe adım atmış olmak bile, bundan sonra başıma geleceklerin hepsini telafi ediyordu."
Acayip Bir Başlangıç İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Johanne, Doğu Almanya'da biyografiler yazan, dönemin baskıcı siyasalı yüzünden yazılarına otosansür uygulayarak, metin içlerine anlamlar sıkıştıran bir kadın. Editör kocasının mütemadiyen sırtına ve parlak, kumral saçlarına konuşan bir kadın. Tükenmişliği, tek düzeliği, yaşadığı gerçek ile bir türlü uyuşmayan huzursuz varlığı ve sıklıkla zihnini bulandıran iç çatışmaları ile kendinin (belki de herkesin) uzağına gidebilmek için Berlin dışında Basekow'da minik bir köyde yeni arkadaşlar edinen ancak bu uzun iç sorguları hiç durmayan bir kadın. Mektuplar yazıp postalayan, ruhunu uykulara yuvarlayan. Nitekim okurken, bir yerlerde aynı hislere gözlerimi kapamış, aynı kadınların yorgunluğundan geçmiştim diyorsunuz. Yalnızlık, iç içe geçen öyküler, hayatları hatta mezarları bölen bir duvar. İlk okumamı 2014'te yapmıştım. Yeniden okumak, her cümleye daha ağırbaşlı eğilmek, daha çok susup daha az yetinmek, Irene'yi düşünmek ve durmadan sormak belki de kendine: "bu bitimsiz gök, bu dağınık elleri bulutların, bu en olmadık zamanı kollayan umutlarım; yüzümün menekşesini sen mi aldın?" (vekambur)
Monica Maron farklı bir yazar,ilk Animal Triste kitabını okuyup çok beğenmiştim.Acayip Bir Başlangıç da beni pişman etmedi.Belli bir olay örgüsü çatısında gitmiyor roman aslında.Yaşlanmak üzere olan Johanna, biyografi yazarıdır.Yazdığı biyografiyi bitirmek üzere taşradaki evlerine gider.Burada hayatıyla yüzleşmeye başlar.Eşiyle neden arasına bir duvar ördüğünü,istemediği halde neden biyografi yazmaktan vazgeçemediğini, neşeli bir kadından neden bir bezgin bir kadına dönüştüğünü sorgulamaya,hayatta yolunu bulmaya çalışır.Bu arada Christian P.ile mektuplarla ilerleyen aşk- dostluk arasında gidip gelen ilişkisi ve taşradaki komşuluk ve arkadaşlıkları yönünü bulmasında Johanna farkına varmadan bir pusulaya dönüşür.Eserde Doğu Almanya'daki yaşamın izlerini,duvar yıkıldıktan sonraki değişimi gözlemlemek de mümkün.Kitapta insanı düşündüren çok derin cümleler var.Kısa ama anlamalı bir eser .Maalesef Maron'un dilimize çevrilip okumadığım bir eseri kaldı,keşke daha çok olsaydı.Hem bu eseri hem Animal Trsite farklı,derin,incelikli eserler okumak isteyenlere tavsiyemdir. (Devrim Özgür)
İlk Monika Maron kitabım ve evet değişik bir deneyimdi.. Günlük tarzında yazılmış Johanna'nın haytından bir kesit sunuyor bize yazar. Kahramanımız bir anda kendini yaşlanmış buluyor ve birçok şeyi sorguluyor. Eşiyle arasındaki mesafenin ne zaman arttığı mesela. Ya da işiyle ilgili ne zaman bu kadar isteksiz olduğu. O kadar gerçek geliyor ki insana! Farklı karakterler de işin içine girince lezzet artıyor. Yer yer Herzog gibi mektuplar yazıyor kahramnımız, ancak o çoğunu gönderiyor :) Yer yer komşuluk ilişkilerini anlatıyor ki benim en zevk aldığım noktalar bunlar oldu. Kitabın sonundaki o tatlılığa bayıldım, ancak bazı şeyler eksik kaldı sanki . Ne olduğunu bulamıyorum... Nedenini tam çözemesem de Acayip Bir Başlangıç bende sanki Rachel Cusk romanı okuyormuşum hissi uyandırdır. Eğer Monika Maron'u seviyorsanız Rachel Cusk ile de tanışmanızı tavsiye ederim. Zamanınızı ayırmanıza değecek güzel bir eser. Çeviri kalitesi de kendini hemen hissettiriyor. Tavsiye ederim.. (Hatice Ceren DEMİR)
Acayip Bir Başlangıç PDF indirme linki var mı?
Monika Maron - Acayip Bir Başlangıç kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Acayip Bir Başlangıç PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Monika Maron Kimdir?
1941’de Berlin’de doğan Monika Maron Doğu Almanya’da büyüdü, 1988’de Batı’ya göç etti, halen doğduğu şehirde yaşıyor. Yayınlanmış romanları arasında Flugasche, Die Überläuferin, Stille Zeile sechs“ , Animal triste, Pawels Briefe, Eine Familiengeschichte, Endmoränen ve Ach Glück vardır. Hikayeden makaleye pek çok yapıtıyla çeşitli ödüllere layık görülmüştür: 1992 Kleist Ödülü, 2003 Friedrich Hölderlin Ödülü ve 2009 Alman Milli Ödülü
Monika Maron Kitapları - Eserleri
- Animal Triste
- Acayip Bir Başlangıç
- Uçucu Kül
Monika Maron Alıntıları - Sözleri
- Hatıralar da bir incinin içindeki yabancı cisimler gibidir, ilk önceleri sadece istiridyenin etine girmiş rahatsız edici bir yabancı cisim, sonra istiridye onu epitelyum dokusuyla kapatır ve sedef tabakalarını üst üste geliştirir, sonunda kaygan yüzeyli, parlak, yuvarlak bir oluşum çıkar ortaya; aslında insanların değerli kıldıkları bir hastalıktır. (Animal Triste)
- Hayatta, en az yapabildiğimiz şeyin kendimizi tanımak olduğunu kabullendim. Nasıl göründüğümüzü bile bilmiyoruz. Kendi ayna görüntümüzü biliyoruz, kendimizi fotoğraflardan ya da filmlerden tanıyoruz, hepsi bu kadar. Birisi çıkıp da başka birisine benzediğimizi ileri sürdüğünde, bunun nedenini bile anlayamıyoruz. (Animal Triste)
- Sonuçta kalp ruhun muhafazası değildi, makine benzeri, ikame edilebilir bir kas parçasıydı sadece. (Acayip Bir Başlangıç)
- Bir köyün sakinlerini gözlemlemek, bir sosyoloji enstitüsünün istatistiki araştırma sonuçları kadar önemliydi. (Acayip Bir Başlangıç)
- Hayatta, en az yapabildiğimiz şeyin kendimizi tanımak olduğunu kabullendim. Nasıl göründüğümüzü bile bilmiyoruz. Kendi ayna görüntümüzü biliyoruz, kendimizi fotoğraflardan ya da filmlerden tanıyoruz, hepsi bu kadar. Birisi çıkıp da başka birisine benzediğimizi ileri sürdüğünde, bunun nedenini bile anlayamıyoruz. (Animal Triste)
- Sevgi bir tomurcuk değil, toprağın derinliklerinde bir köktür. (Acayip Bir Başlangıç)
- Gençliğimde, genç insanların çoğu gibi ben de genç ölmem gerektiğine inanmıştım. İçimde öyle çok gençlik, öyle çok başlangıç vardı ki, ancak şiddetli ve güzel bir son düşünülebilirdi; ben yavaş yavaş ölüp gitmek için yaratılmış değildim, çok iyi biliyordum bunu. (Animal Triste)
- Insanlar şu bahçenin, o avlunun, mümkünse her ağacın etrafını neden hiç durmadan çitle çevirirler ki? (Uçucu Kül)
- Söyleyecek çok şeyiniz varsa, susmak bazen akıllıcadır. (Uçucu Kül)
- Hep telaş içindeyiz, devamlı acele etmek zorundayız. (Uçucu Kül)
- Yaşlanma içeride başlar, çizgiler bunun yansımasıdır sadece. (Uçucu Kül)
- Aşk da dinozorlar gibidir, bütün dünya onların ölümünü düşünerek oyalanır. Tristan ile İsolde, Romeo ve Juliette, Anna Karenina, Penthesilea, her zaman yalnızca ölüm, her zaman olanaksız olana duyulan bu şehvet. (Animal Triste)
- “Dünya uzaydan hızla geçerken, uzun süre sonra ilk kez tanıdık bir gezegene rastlar. Naber, nasılsın, diye ta uzaktan haykırır gezegen. Hiç iyi değilim, der Dünya, homo sapiens’im var. Merak etme, geçer, diye bağırır gezegen ve yine üç yüzyıllığına gözden kaybolur.” (Acayip Bir Başlangıç)
- Her hikâye benim hikâyemdi... (Animal Triste)
- "Yoksa ben yaşamayı unutmuş muyum?" (Animal Triste)
- Masanın etrafında yuvasına dönmüş yorgun insanlar gibi oturuyorduk ve her birimiz bir diğerinin yüzünde kendi yaşını bulmaya çalışıyordu. (Animal Triste)
- Bir şeyi neden yaptığımı ya da neden yapmadığımı ancak birkaç yıl sonra anlarım ben. Bir şeyi yapmam ya da yapmamamın sıkı sıkıya inandığım nedenleri olsa da, yıllar içinde başka, daha derinde yatan, pek de hoşa gitmeyecek nedenler, tabiri caizse latif tenin altındaki nedenler iskeleti açığa çıkarabilir. Artık bunu öğrenmiş bulunuyorum ve bazen yılların geçmesini beklemeyi, o zamana kadarda kararlarımı öylece kabullenmeyi beceriyorum. (Acayip Bir Başlangıç)
- Özlediğim bir duygu var, âşık olduğunda ya da bir şey için mücadele ettiğinde hissettiğin o heyecandan ölme duygusu, bir tutku yani, evet, bu işte: Ben tutkuyu özledim. (Acayip Bir Başlangıç)
- Yaşlılar ve sakatlık birbirine benzer durumlar, dedim; çünkü yaşlılar gibi sakatlar da bazı taleplerde bulunma hakkına bile sahip değiller. (Acayip Bir Başlangıç)
- ''Neyi bekleyeceğim ki?'' dedi yorgun bir sesle, ''Evlenmeyi mi? Migreniniz mi var? Vücudunuzda yağlanma mı var? Evlenin. Çocuğunuz öğrenme güçlüğü mü çekiyor? Evlenin. Burnunuz fazla mı uzun? Evlenin. Evli olanlara ne tavsiye edilecek peki?'' '' Boşanmaları. Hem ben evlilikten söz etmedim,'' dedi Christian. (Uçucu Kül)