Açık Hava Oteli - Sait Faik Abasıyanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Açık Hava Oteli kimin eseri? Açık Hava Oteli kitabının yazarı kimdir? Açık Hava Oteli konusu ve anafikri nedir? Açık Hava Oteli kitabı ne anlatıyor? Açık Hava Oteli kitabının yazarı Sait Faik Abasıyanık kimdir? İşte Açık Hava Oteli kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Sait Faik Abasıyanık

Yayın Evi: Bilgi Yayınevi

İSBN: 9754943044

Sayfa Sayısı: 224

Açık Hava Oteli Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İki bölümden oluşan kitabın 'Açık Hava Oteli' bölümünde, Yedigün dergisinde resimli olarak yayımlanan ve önceki kitaplarına girmemiş röportajları toplanmıştır. 'Konuşmalar/Mektuplar' bölümü ise kendisiyle yapılmış 15 konuşma ile 16 mektubundan oluşmaktadır. Konuşmaları çeşitli konularda yapılmış olup, görüşlerinin daha ayrıntılı öğrenilmesi bakımından önemlidir.

Açık Hava Oteli Alıntıları - Sözleri

  • “Hakikatler de belki hayaller kadar olmayacak gibi gözükür. Bunları hayallerden ayırmasını bilmek her insana nasip olmuyor.”
  • Atatürk'ü niçin severiz ?...,,ATATÜRK Ü niçin severiz diye düşünmeden sevmeliyiz...
  • " Hakikatler de belki hayaller kadar olmayacak gibi gözükür. Bunları hayallerden ayırmasını bilmek her insana nasip olmuyor."
  • Hepimiz eksiğiz: Bakkal dükkanı açmak hülyamızdır; açtık mı tamam! Hülyamız roman yazmaktır; yazdık mı tamam! Mebus olmaktır; olduk mu bitti! Biz birer egoistiz, Mustafa Kemal'in yanında küçüksek gayelerimiz olmadığı içindir. Yalnız kendimizi, çocuğumuzu, yahut komşumuzu düşünebildiğimiz içindir. Bütün bir milletin selameti ne olduğunu, ne istediğini bildiğimiz gün her insan Mustafa Kemal olacaktır. Mustafa Kemal'i anlatmak kolay değil. Ne yapsam, ne etsem onu övmüşten başka bir şey olmam. Halbuki maksadım övmek mi? Övmek boş laf! Mustafa Kemal'i anlamak lazımdır. Daha anlatana da rastlamadım. Övmeden, heyecanlanmadan, onun gibi düşünerek onu anlatmak?
  • "İçimizde, kalbimizde ruhumuzda yaşıyorsun Atatürk!" deyip edebiyat yapmayacağım. Bu lakırdılar ulu orta lakırdılardır. Öyle olduğu halde hakikat payı var: Aramızda yaşıyor. Aramızda yaşıyorsun; bu muhakkak. Her gün, her saat yanımızdasın, beraberiz, arkadaşız, yan yanayız; düşünüyor, konuşuyor, gülüyoruz: İşte insan böyle ölmez. Sen bir milletin kafası olmuştun. Senin tarafından o kafayı tozlarından silkinmiş pırıl pırıl, senin sayende anlaması kolaylaşmış bulduk. Bütün bir milletin kafasını kafamızda duymayı öğrendik. Allahaısmarladık, hatıralarına bırakıp sokağa çıkıyorum. Atatürk! Sokaktaki herkes seninledir. Senin sevdiğin, seni seven halktır. Düşündüğümüz zaman kulağımıza senin o güzel sesin gelir: "...Millet yoksulluk içinde harap, bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde vazifen istiklalini ve Türk Cumhuriyetini korumaktır."
  • Mustafa Kemal'i anlatmak kolay değil. Ne yapsam, ne etsem onu övmüşten başka bir şey olmam. Halbuki maksadım övmek mi? Övmek boş laf! Mustafa Kemal'i anlamak lazımdır. Daha anlatana da rastlamadım. Övmeden, heyecanlanmadan, onun gibi düşünerek onu anlatmak?
  • Ben kendimi unutsam O olsam, O kendini unutsa ben olsa...
  • Dolandırıcılık dolandıranın zekasına değil, dolandırılanın aptallığına istinat eder.
  • Sanatkarın düşüncesi hudutlanamaz...Bugünkü edebiyatçının vazifesi, halkı anlatmaktır. Bu, bazılarının zannettiği gibi siyaset değildir. Hatta siyasetle alakalı bile değildir. Sanatkarın samimiyetinden şüphe edilmemelidir. Bir sanatkarın satılmış olmasına imkan yoktur... Düzensizlikten de şikayetçiyiz. Mesela bir gün ortaya birisi çıkıp da bu kitap zararlıdır dedi mi tamam! Haydi eser toplanıveriyor. Neden zararlı? Arayıp soran yok. Bunun zararlı olduğuna kim karar verecek? Bu da malum değil. Sorgusuz, sualsiz ve mahkemesiz eser toplatılmamalı. Her şeyde olduğu gibi, bu işte de emniyet esastır.Yazdıklarınızın okuyucunun eline ulaşacağından emin olmazsanız iştahınız kalır mı?
  • Hulusi Bey, yüzü kin dolu pencereyi kapadıktan sonra; - Çocuklarım, dedi. Vatanı Mustafa Kemal isminde bir Türk çocuğu kurtaracaktır. Buna emin olun.
  • Milyonluk şehirlerde de yaşasa insanoğlunun hayatında bir yalnızlık, bir kendi içine çekilme günleri doludur. İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerede?
  • En büyük tesellim arkadaşlarımdır.
  • Atatürk'ü Niçin Severiz? Atatürk'ü, 'niçin severiz' diye düşünmeden sevmeliyiz...

Açık Hava Oteli İncelemesi - Şahsi Yorumlar

-Bahar geldi gördün mü? -Ben gördüm -Bir çingene kızının göğsündeydi... https://www.youtube.com/watch?v=kpQ83jf7r-Y Ne yazsam boş olur gibi sanki, ama yine de yazacağım. Belki tereddütlü, belki çekincekli. Zaten öyle diyordu ya hikayeci Sait Bey: '' Şimdi, ya yazamayacağım şeyleri yazmak mecburiyeti hasıl olursa.'' Oluyor da... Öncelikle bir Orhan Kemal deyip çekilsem kenara, eminim ki Kemal'in Orhan'ın ismini bile duymakla bir ürperti gelecek bedenlerimize. Niye mi? Niyesi var mı efendim? Koskoca iki dost: Biri Orhan, biri Sait. İkisi de halkın, garip gurabanın adamı. Biri baba adam romancı Orhan, diğeri balıkçıların gönlüne taht kurmuş hikayeci Sait. Evet Sait Faik bir kaç şiir yazmaya kalkışsa da asıl mesleği hikayeciliktir. Eskiden bakın üstadlarımız, edebiyatı meslek edinmiş insanlarımız, yazar demezlermiş. Biri hikayeci, biri romancı, biri tiyatrocu...olurmuş. Yalnız şiirci mesleği yok.:) Çünkü ' sentez' üzerine yaşamını sürdüren bir edebi dalın ismi yokmuş. Şair denilirmiş, şair. Şair Yahya Kemal gibi... Esere gelince, 4 başlık altında değerlendirebiliriz: Röportajlar, Konuşmalar, Edebiyatta Tasfiye Yazıları( Burası çok derin ve güzel) ve son olarak Mektuplar. Tabiri caizse bu esere bir veda gözüyle bakabiliriz. Röportajlar, bir hikaye tadında geçiyor. Yaşanılmış olayları, bir gazeteci ile Sait Faik'in ağzından dinliyoruz. Mektuplar, malum dostları ve meslektaşlarıyla geçirdiği münasebetler. Konuşmalar, yine dönemin yazar ve şairleri arasında, edebiyatın kalitesini ölçmesi adına münazaralar. Sonuncusu dediğim gibi en güzeliydi. Edebiyatta Tasfiye Yazıları başlığı, tam manasıyla Dünya Ve Türk Edebiyatının en iyi, en realist, en çöküşçü, insanlarını elekten geçirme işlemi diyebiliriz. Sait Faik Beş Hececilere karşı çıkıp böyle bir sınıfın hiçbir yarar sağlamadığını dile getiriyor mesela. Tabii sınıf sahiplerinden çok savundukları sistemi benimsemiyor. Eserin vermek istediği mesaj; edebiyatın ne kadar özgür olduğu, insanlarımızın bu konuda ne kadar bilgi kazandığı, edebiyatçının rahat bırakılması. Örneğin; yazara devlet yardım etmeli mi diye sorulan bir soruya Abasıyanık şu güzel cevabı veriyor: '' Etmemeli. Ederse veriştirmesine katlanmalı''. Yani yazarın dili serttir. Dar bir alanda hüküm süremez. Andre Gide'den etkilenen yazar, Dostoyevski, Tolstoy, Alfons Dede, Bodler, Sülli Prüdom, Andre Breton gibi edebiyatçıların vermiş oldukları eserlerin titizlikle üzerine varmamız gerektiğini, fakat edebiyatın da hiçbir zaman eskimeyeceğini, günümüz insanları ve ileri ki neslinde daha büyük başarılar edineceğini, umarak ifade de bulunuyor. Şu sözleri gayet güzel: '' Önümden ölüp giden insanları bir an durdurmadan yaşatmak.'' Hayatı hep gerçekleriyle anlatan yazar...Bir balıkçının nasıl soğuklara, zorluklara göğüs gerdiğini, bir genç kızın kirli fistanıyla en güzel aşkı doyumsadığını, denizde, sahilde gezmenin ne büyük saadet olduğunu, bir yaşlının acı öksüreğini, bir sokak çocuğunun kanamış elleriyle ayazda mendil sattığını, en iyi betimleyen, en iyi gören ve duyan, ütüsüz elbisesiyle sokaklarda insanlarla sohbet eden bir kişiliktir Sait Faik... (İsmail)

Kitabımız: Röportajlar, Konuşmalar ve Mektuplar haricinde bir de Edebiyatta Tasfiye Davası ve Suç Tiryakileri diye bir bölümden oluşuyor. Bu sefer bölüm incelemeleri yerine değinilen konulardan önemli başlıklardan bahsedip bitireceğim. Bu hafta son günlerde yaşadıklarımdan sonra halen uyumak yerine kitap okumama hayret ediyorum yalan yok. Röportajlar Bölümü: Milli Güreşçimiz Gazanfer Bilge, Ressam Bedri Rahmi ve Şair Gazeteci Faruk Gürtunca'dan söz ediliyor. Bunun yanında oldukça duygu yüklü Atatürk İnkılap Müzesinde başlıklı yazımız ve Çiçekpazarında Bir Gezinti adlı hikayemiz çok iyiydi. Edebiyatta Tasfiye Davası ve Suç Tiryakileri: Baş tasviyeci Cavit Yamac ve ardından gelen muhabbetler bir sohbet havasında desem yeriydi. Bir Halit Ziya sadeliğinin karşısında Prust, Dostoyevski, Edgar Allan Poe, Shakespeare de istenenler arasında tabi. Daha doğrusu olmalıdır diyenler. Keza Refik Halit'i eleştirmek. Konusu tam manasıyla anlaşılmadan oldukça yanlış anlaşılacak bir bölüm bu bölüm diyebiliriz. Bunun yanında en son 2 tane de 'Suç' konusu üzerinde durulan oldukça öğretici yazılar mevcut. Konuşmalar: Daha çok Sait Faik üzerine yapılan Röportaj yahut onun hakkındaki fikirleri içerek bir bölüm olmuş. Burada Sait Faik hakkında şunu öğrendim ve şimdiden kabul edin ki sizde bilmiyordunuz. Medarı Maişet Motoru adlı eserini çıkardığında 'Hayatı Tozpembe Görmüyor' denilerek hakkında dava açılmış ve 3-5 kuruş kazanayım derken 2000 lira mahkeme masrafı ödemiş yazarımız. Tabii onun ölümünden önce Haziran 1954'de (ölümünden 20 gün evvel) yaptığı son yazıyı okurken biraz duygulandım yalan yok. Mektuplar: Bu bölümde eşe dosta diye tabir edebileceğimiz bir kesime -geneli de yanlış tarihli- gönderilmiş mektuplarını okuyoruz. Çok fazla mektubu bulunmadığı için bunlar değerlendirilmiş ve bu kısma eklenmiş. Ona dair türlü kesitler öğrendikten sonra tabii bunun benim için önemini anlatmayı da uygun buldum. Bilmeden girdiğim bir yolda Sait Faik hayranı olarak çıkmak ve onun kalemine aşık olmak sanırım benim yaşadığım durumu anlatan en sade cümle olacaktır. Dikkat ettiniz mi bilmem ama yazımın son paragrafını her zaman olduğu gibi siz değerli kitap sever kardeşlerime ayırıyorum ama Mutlu Günler dileyeceğim zamanlarda hava hep bozuk, yağmurlu, sert rüzgarlı derken bu gidişle mutluluk dilemeyi bırakacağım. Mutluluğu kendi kendinize yaşayabilmeniz adına hepimize Kitaplı Günler dileyerek sözlerimi noktalıyorum. Kendinize mümkün olduğunca iyi bakınız efendim.. (Sadık Kocak)

Sait Faik aramızdan biri, günlük yaşantısıyla, konuşma şekliyle, yanındaki köpeğiyle... O, mahalle olaylarına, insanların muhabbetine değinerek, bize süslü yaşamı değil aslında her gün gerçekleşebilecek olayları gösteren güzel bir insan. Konuşmaları, röportajları ve mektuplarında görülen Sait Faik ile sizin de ona kanınız ısınacak (: (Merve K.)

Kitabın Yazarı Sait Faik Abasıyanık Kimdir?

Sait Faik Abasıyanık ya da Sait Faik (18 Kasım, 22 Kasım ya da 23 Kasım 1906 -11 Mayıs 1954), Türk öykü, roman ve şiir yazarıdır. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından sayılan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır. Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir.

Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlatmıştır. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmamış, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmemiş ve belli bir tarzın takipçisi olmamıştır. Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalışır. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlatır. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer alır.

1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içermektedir. Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan sanatçı bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırmıştır. Yazarın, anlık heyecanlarını yansıtan izlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğu söylenmiştir. Kendi özgün dilini oluştururken André Gide, Comte de Lautréamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etmiştir. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de verilmektedir.

Sait Faik Abasıyanık Kitapları - Eserleri

  • Mahalle Kahvesi
  • Semaver
  • Şahmerdan
  • Havuz Başı
  • Lüzumsuz Adam
  • Seçme Hikayeler

  • Havada Bulut
  • Sarnıç
  • Kayıp Aranıyor
  • Alemdağ'da Var Bir Yılan
  • Son Kuşlar
  • Büyüyen Eller
  • Hikâyecinin Kaderi

  • Mahkeme Kapısı
  • Karganı Bağışla
  • Şimdi Sevişme Vakti
  • Kumpanya
  • Sevgiliye Mektup
  • Medarı Maişet Motoru
  • Bir Sonbahar Akşamı

  • Semaver Sarnıç
  • Yaşamak Hırsı
  • Balıkçının Ölümü / Yaşasın Edebiyat
  • İstanbul Öyküleri Antolojisi
  • Tüneldeki Çocuk
  • Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler
  • Havuz Başı - Son Kuşlar

  • Alemdağda Var Bir Yılan / Az Şekerli
  • Az Şekerli
  • Açık Hava Oteli
  • Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası
  • Tüneldeki Çocuk - Mahkeme Kapısı
  • Müthiş Bir Tren
  • Mahalle Kahvesi - Havada Bulut

  • Kumpanya - Kayıp Aranıyor
  • Bütün Eserleri
  • Toplu Öyküler 1
  • Öyle Bir Hikâye
  • Stelyanos Hrisopulos Gemisi

Sait Faik Abasıyanık Alıntıları - Sözleri

  • Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek , bilhassa güzel… (Az Şekerli)
  • “Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi. Sonra kalbini gösterdi: — Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.” Alıntı: Sait Faik Abasıyanık. “Alemdağ'da Var Bir Yılan”. Apple Books. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
  • Dünyada her şeyle alay edilir , şaka yapılır ama şiirle asla ! (Az Şekerli)
  • Sevgilim sen, sen de mi şu havayı kokluyorsun? (Mahalle Kahvesi - Havada Bulut)
  • Gülmek, dünyanın en güzel şeyidir. (Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası)
  • Zaten dünya kan ağlıyor, birde biz ağlatmayalım. (Kumpanya)

  • Atatürk'ü Niçin Severiz? Atatürk'ü, 'niçin severiz' diye düşünmeden sevmeliyiz... (Açık Hava Oteli)
  • Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum... (Lüzumsuz Adam)
  • O sevilmek için yaratılmışların en mükemmeliydi. (Kumpanya)
  • Yalnızlık dünyayı doldurmuş.Sevmek,bir insanı sevmekle başlar her şey.Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
  • Keyfim kaçmış, üzgün, ağlamaklı gibiydim. Canım bir taraftan acı bir türkü söylemek çekiyordu. (Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler)
  • ' Mühim ' diyoruz ama, bu kendi kendimize verdiğimiz bir peşin hükümden başka bir şey değildir. (Medarı Maişet Motoru)
  • "Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum." Cennetlerin olduğu yere doğru." (Bütün Eserleri)

  • "Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin..." (Bir Sonbahar Akşamı)
  • "İnsanın içinden bir başka insanın kalkıp yürüdüğü görülür." (Mahalle Kahvesi)
  • Aklıma sanki bir yerde bir şey unutmuşum, birisine bir söz vermişim, hani bir ismi unuturuz da ararız bulmadan rahat edemeyiz. Öyle bir hal oldum. Evet bu unutulmuş bir isim değildi, ama bunun ne olduğu hakkında da kafamda hiçbir fikir yoktu. (Müthiş Bir Tren)
  • Anası: -Ali be, günah be yavrum, dedi. Günah yavrucuğum, yapma! Ali: -Allah affeder ana, dedi. Sonra saf, masum sordu: -Allah hiç gülmez mi? (Öyle Bir Hikâye)
  • Kimse kimsenin aslını, kafatası içinin meselesini anlamak için uğraşmıyordu. (Kayıp Aranıyor)
  • - Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz? - Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanlarının hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya... İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru şeyler söylemeye salahiyetle kıvranan bir adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya... (Havada Bulut)
  • Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. (Kayıp Aranıyor)